Muhalefetin köşk patinajları

Gazetemizin 84. Sayısında yayınladığımız ‘Muhalefetin köşk patinajları’ başlığını taşıyan analiz yazımızı okurlarımızla paylaşıyoruz

HABER MERKEZİ (20.06.2014)- Faşist Türk devletinin hakim sınıf ve klikleri arasındaki iktidar dalaşı Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik bir yandan gizli görüşmeler, diğer yandan ise kamuoyunu aldatıcı patinajlarıyla devam etmektedir. Zira birkaç aya kadar yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve aday belirleme durumuna ilişkin “herkesi kucaklayacak, birleştirecek, ortak değerleri temsil edecek, çatı aday, vatan- millet- sakarya” vb eksenli yalan ve demagojileriyle aslında tam da patinaj siyaseti izlenmektedir.

Bu sürece hükümet olmanın ve yakın süreçte yapılan yerel seçimlerden de birinci parti olarak çıkmanın avantajlarıyla AKP’nin oldukça rahat ve kamuoyuna fazla yansıtmayacak şekilde inceden inceye tartışmasız bir atmosfer içerisinde girdiğini vurgulamak isteriz. Fakat başta CHP ve MHP olmak üzere muhalefetin ise sözde demokratik ve herkesi kucaklayacak ortak bir aday-çatı aday belirleme argümanıyla devletin birçok kurumu da dahil sivil toplum örgütleri, odalar ve borsalar birliği, sanayi ve ticaret örgütlenmeleri, uluslararası emperyalist sermayenin dünyanın çeşitli yerlerinde ve tabii ki Türkiye- Kuzey Kürdistan’daki TUSKON- TÜSIAD vb gibi mali ve ekonomik örgütlenmeleri, sendikalar ve diğer kurumsal mekanizmaların temsilcileri ile görüşme seferberliğiyle patinajlar yaparak kendilerine yer edinmenin uğraşı içerisinde olduklarını söyleyebiliriz. Türk devleti hakim sınıf ve kliklerinin genel ve ortak bir özelliği olarak tam da hükümete ya da iktidara geldiklerini, merkeziyetçi ve devletçi, muhalefete düştüklerinde ise hür teşebbüsçü ve özgürlükçü kesilen yönleri itibarıyla bir anlayış ve pratik gerçekleştirdiği söylenebilir. Yakın süreçte yapılacak emperyalizme yarı-sömürge temelinde bağımlı tekelci komprador burjuva faşist diktatörlüğünün son derece önemli ve temel bir devlet kurumu temsiliyeti pozisyonundaki Cumhurbaşkanlığı seçimi olacaktır.

HDP’nin yaklaşımı ve izleyeceği siyaset belirleyici olacaktır

Parlamentoya girerek belirli bir sayıda milletvekili çıkaran HDP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki yaklaşım ve son tahlilde izleyeceği pratik politika önemli bir ayrışma ve saflaşma temelinde süreç turnusol işlevi de görecektir. Zira Öcalan önderliğindeki PKK ile emperyalizmin stratejik uşağı faşist Türk devleti arasındaki “demokratik çözüm, Kürt açılımı, demokratikleşme, barış, çözüm” vs adına ne denirse densin, eşitsiz temelde ve koşullarda sürdürülen ve ortaya konan mutabakat ve konsepte göre HDP’nin, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yaklaşım ve izleyeceği siyaset belirleyici olacaktır. Bu da yine birtakım kırıntılar ekseninde bizzat faşist Türk İslam eksenli ve onun lehinde tekçiliğin yeniden üretimi düzleminde son derece eşitsiz koşulları içeren, çözümsüz ve açılımsızlığın projesi ve konseptine tav olunarak, düzen içi tasfiyeci reformizmin kulvarına dümen çevirme işlevi görecektir. Ya da böylesi bir süreçte burjuva düzen partilerinin hiçbirine meyletmeden Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini ezilen ve sömürülenlerin çıkarlarına hizmet etme temelinde kullanarak kurulu sömürü düzeni ve sistemini teşhir ederek daha fazla yıpratma faaliyeti yürütecektir. Fakat şimdiye kadarki yönelim, anlayış ve izlenen çizgi ve siyasetler, ideolojik ve politik gidişat, uzlaşmacı reformist bir hatta doğru olduğu için, pragmatist ve oportünist  teorik ve pratik politikalar ön planda tutularak yürüneceği görülmektedir.

AKP önüne engeller çıksa da başkanlık sistemini halen istemektedir

AKP iktidarı başkanlık sisteminden hala vazgeçmiş değildir. Bu noktada belirli düzeylerde gerilemiş ya da daha yoğun ve hızlı pratik adımlar atarak bir an önce hayata geçirilmesi için önünde engeller çıkması nedeniyle bir başarı elde edememiş olsa da faşist Erdoğan önderliğindeki AKP iktidarının başkanlık sisteminden tamamen vazgeçtiğini söyleyemeyiz. Bilindiği gibi başkanlık sistemi, devletin yönetim mekanizması içerisinde bir devlet başkanı sıfatıyla tek başına en üst merci olarak devletin başında yer alarak son tahlilde kendisinin karar vermesi durumudur. Bu eksende avantajları arttırdığı ve fırsatları genişlettiği ya da yakaladığı oranda AKP’nin, başkanlık sisteminde daha fazla ısrar edeceği ve bu yönlü kendi kurumsal mekanizmasını inşa edeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Zira şimdiki durumdaki devlet mekanizması ya da yönetimiyle başkanlık sistemi arasında esasta ve özünde temelden bir değişiklik kesinlikle söz konusu değildir. Her ikisi de burjuva diktatörlüklerinde özde aynı olan yönetim biçimlerindeki farklılıklardır. Tıpkı burjuva demokrasisiyle aynı öze sahip ancak daha katı faşizmin, çift yumurta ikizleri ve kardeşleri olması gibi faşist Türk devletindeki başkanlık sistemine geçişte devletin ne faşizm, ne burjuva diktatörlüğü ne de zulüm ve sömürü düzeninde, esaslı ve köklü bir değişim olacağı algısı, temelden ve stratejik olarak yanılgılı yaklaşım ve yönelimdir. Buradan hareketle demokratikleşme vs gibi bir değişim ve gelişim beklemek ya da bu yönde bir ilerlemenin olacağını ileri sürmek tam da faşizme ve burjuva diktatörlüğünün ekmeğine yağ sürmek ya da sisteme meyletmeye yönelik fırtınanın oldukça açık habercisidir. Ortada bütün olan biten Cumhurbaşkanlığı seçimi ve başkanlık sistemi meselelerine ilişkin uluslararası emperyalist sermayenin derinleşmesi ve merkezileşmesi temelinde faşist Türk devleti ve onun temel kurumlarının buna göre dizayn edilerek balans ayarına tabi tutulmasıdır. Başka bir beklenti ya da umar içerisinde olmak ham hayal bir yaklaşım ve oldukça önemli bir kırılmadır.  

 

   

Önceki İçerikFaşist T.C tüm kurumlarıyla evine gönderilmelidir!
Sonraki İçerikErdoğan’a Viyana’da kitlesel protesto