KÖLN (02.02.2015) 31 Ocak cumartesi günü Mala-Kurda derneğinde gerçekleştirilen sempozyuma konuşmacı olarak, araştırmacı yazar Faik Bulut, NAV-DEM (Almanya Demokratik Kürt Toplum Merkezi) temsilcisi Mehmet Sürmeli ve Sınıf Teorisi temsilcisi katıldı.
Dünya ezilenlerinin direnişinin güncel kalesi olan Kobanê direnişinde yaşamını yitirenler şahsında tüm dünya devrim şehitleri anısına bir dakikalık saygı duruşu ile başlayan sempozyumda ilk konuşmayı Nav-Dem temsilcisi Mehmet Sürmeli yaptı. Kobanê zaferini selamlayarak konuşmasına başlayan Sürmeli, Ortadoğu’daki siyasal dengeler, emperyalizmin bölgedeki rolü ve Rojava devrimi ile Kobanê zaferinin tarihsel durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bölgede ‘üçüncü dünya savaşının’ gerçekleştigini belirten Sürmeli, emperyalist-kapitalist sistemin bölgeyi yeniden dizayn etme projesinin devam ettiğini ve IŞİD’ in bu politika ekseninde kullanılan önemli bir aktör olduğunu belirtti. Bölgede siyasal dengelerin ve ittifakların sürekli değiştiğini belirten Sürmeli, bugün müttefik olanların yarın karşıt cephelerde yer alabileceklerini ifade etti. Bölgedeki gerici dinamikler karşısında, Rojova ve Kobanê’de inşa edilen modelin ve anlayışın üçüncü bir alternatif ve en ileri çizgi olduğunu vurgulayarak, Kürt Ulusal Hareket’nin ortaya koyduğu konfederalizm modelinin sadece Kürtleri değil, Ortadoğu’daki tüm halkları kapsayan demokratik bir çözüm olduğunu belirtti. “Çözüm süreci”nin şu an için ne anlama geldiği konusunda, hükümetin her dönem çeşitli bahanelerle oyalama politikasını sürdürdüğünü, bu açıdan sürecin tek taraflı olarak sürdürülmeye çalışıldığını belirterek, bu anlamda Kürt Ulusal Hareketinin mücadelesini sadece parlamentoya endekslemiş olmadığını, süreç içerisinde gerçekleşebilecek olasılıklar karşısında bu mücadelenin çeşitli şekillerde devam ettirileceğini söyledi. Metal işçilerinin grevine de değinen Sürmeli, devlet cephesinden engellenmeye çalışılan Metal grevinin sınıf hareketi ve halklar açısından oldukça önemli olduğunu belirterek her alanda desteklenmesi gerektiğinin altını çizdi. Seçimler meselesine dair de konuşan Sürmeli, Kürt ulusal hareketinin ve diger tüm devrimci ve ilerici güçlerin ortak bir paydada bir araya gelerek güçlü bir çıkış ve alternatif yaratması gerektiğini belirterek konuşmasını sonlandırdı.
Bulut: “Kobanê zaferinin kalıcı değil, geçici bir zafer olarak görülmesi gerekir, çünkü savaş hala devam ediyor”
İkinci konuşmacı olarak söz alan Faik Bulut ise, konuşmasında esas olarak emperyalizm ve onun geçmişten bugüne Ortadoğu üzerindeki politikalarına ve bu politikaların günceldeki değişimlerine dair belirlemelerde bulundu. Emperyalizmin Ortadoğu’da ilk olarak feodal Arap milliyetçiliğine dayanarak bölgeyi sömürgeleştirdiğini ve 1950’lere kadar esas olarak bölgede İngiliz emperyalizminin hakimiyetinin olduğunu belirten Bulut, sonrasında ise ABD ve Almanya olmak üzere diğer emperyalist güçlerin de adım adım bölgede belirleyici hale geldiklerini belirtti. Emperyalizmin bölgede geçmişten günümüze kendini üç dinamik üzerinden örgütlediğini bunların, kaba Arap milliyetçiliği, Feodal İslam modelleri ve komprador batıcı elit kesim olduğunu vurguladı. Emperyalistlerin bugünkü politikalarının, kontrol edilebilir uzun süreli savaş ve kaos olduğunu ifade eden Bulut, geçmişte olduğu gibi bugün de hiçbir emperyalist gücün bölgede bir Kürt devleti kurulmasını istemediklerinin altını çizdi. Rojava’nın kadının sadece silahıyla değil, fikriyle öne çıktığı bir sosyal devrim olduğunu belirterek Kobanê direnişine de değinen Bulut, Kobanê zaferinin kalıcı değil, geçici bir zafer olarak görülmesi gerektiğini, çünkü savaşın hala devam ettiğini belirtti. Kobanê direnişinin Kürtlük olgusundan çıktığını ve tüm dünya halklarına mal olan bir direniş olduğunu belirtti. Kobanê direnişinin önce Kürtleri sonra bölge halklarını ve daha sonra ise tüm dünya halklarını birleştirdiğini ve bu yönüyle dünya halklarına bir umut olduğunun altını çizen Bulut, Kobanê direnişinin dünya devriminin çekim merkezi haline geldiğini belirterek konuşmasını sonlandırdı.
Sınıf Teorisi: “Rojava ve diğer bir dizi gelişmeler gerçekliğinde dört parçaya bölünen Kürdistan’ın birleşme zeminin ortaya çıkmıştır. Bu gerçeklik zemininde en doğru ve en ileri perspektif Birleşik Sosyalist Kürdistan’dır ve mücadele bu perspektif doğrultusunda örülerek ilerletilmelidir”
Son konuşmacı olan Sınıf Teorisi temsilcisi ise, konuşmasını esas olarak Kürt ulusunun tarihsel süreci, geçirdigi evreler, isyanlar ve egemenlerle olan ilişkileri bağlamında bugünle birleştiren kapsamlı bir sunum gerçekleştirdi. Kürt ulusunun da öncesi olmakla birlikte, kapitalizmin şafağıyla birlikte uluslaşma sürecini hızlandırdığını, fakat diğer uluslardan ayrı olarak kendi kaderini tayin hakkının elinden alınarak devletleşemediğini belirtti. Ezilen kürt ulusunun, egemenlerin geçmişten bugüne işgal, ilhak ve asimilasyon politikalarına karşı direndiğini ve bu çerçevede onlarca isyanın gerçekleştiğini belirtti. Kürt ulusunun tüm haklı isyanlarının ve örgütlenmelerinin kanla bastırıldığını belirten temsilci, aynı gerici faşist zihniyetin bugün de daha sinsi biçimde devam ettiğinin altını çizdi. Egemenlerin geçmişten günümüze ezilen Kürt ulusunu esas olarak Müslümanlık olgusu üzerinden kandırdığını ve bu yaklaşım üzerinden kendine yedeklemeye çalıştığını ve bunda da önemli oranda başarılı olduğunu belirtti. Müslümanlık olgusu üzerinden Kürtlerin diğer halklara kaşı kullanıldığını, Hamidiye Alayları meselesinin somut tarihsel bir örnek olduğunu vurguladı. Türk egemenlerinin, Osmanlı dönemi de dahil, tarihinin hiçbir evresinde Kürt ulusuna ve diğer milliyet ve inançlara karşı demokratik bir yaklaşım içinde olmadığını, aksine tekçi, imha ve inkar siyaseti ile bastırma ve yok etme anlayışı ile hareket ettiğini belirtti. Tüm tarihsel sürecin doğru analiz edilerek doğru tecrübelere dönüştürülmesi gerektiğini belirten temsilci, bugünki gelişmelerin bu yaklaşım üzeriden ele alınması gerektiğini belirtti. Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkının kayıtsız şartsız savunulması gerektiğini, bunun ötelenerek ve gerilere çekilerek savunulan her türlü çözümün tasfiyeci ve sosyal şoven bir içeriğe tekabül ettiğinin altını çizdi. “Çözüm süreci”nin esas olarak tasfiyeci bir içeriğe sahip olduğunu ve devletin esas olarak Kürt ulusunun tarihsel devrimci kazanımlarını yok etme anlayışı üzerinden süreci ele aldığını belirterek, eşit haklar temelinde şekillenmeyen hiçbir çözümün doğru olmadığını ve desteklemediklerini vurgulayarak, gerçek çözümün ancak eşit haklar temelinde bir devrimci savaşla mümkün olacağının altını çizdi. Rojava ve diğer bir dizi gelişme gerçekliğinde dört parçaya bölünen Kürdistan’ın birleşme zeminin ortaya çıktığını belirten temsilci, bu gerçeklik zemininde en doğru ve en ileri perspektifin Birleşik Sosyalist Kürdistan olduğunu ve mücadelenin bu perspektif doğrultusunda örülmesive ilerletilmesi gerektiğini belirterek konuşmasını sonlandırdı.
Konuşmacıların sunumlarının ardından verilen aradan sonra sempozyum katılımcıların eleştrileri, değerlendirmeleri ve sorularıyla devam etti. Katılımcılar tarafından esas olarak, Rojava ve Kobanê’deki son gelişmeler, bundan sonraki olası gelişmeler, Rojava kantonlarının bundan sonra nereye dayanacakları, Türk hakim sınıfı temsilcilerinin “Türkiyelileşme” argümanları, seçimler ve ittifak politikları, çözüm süreci ve taşıdığı riskler ile Ortadoğu’daki siyasal dengeler çerçevesinde ele alınan değerlendirmeler ve soruların konuşmacılar tarafından cevaplandırılmasının ardından sempozyum sonlandırıldı.