HABER MERKEZİ (22.12.2015) – Maoist Komünist Partisi (MKP) Siyasi Büro, Kuzey Kürdistan’da yaşanan devlet terörüyle ilgili yazılı bir açıklama yayınladı. ‘Soykırımcı kuşatmaya karşı çık Kürtlerin direnişiyle birleş!’ başlıklı açıklamada, “Keyfiyetçi yönetimle Kuzey Kürdistan şehirlerinde sokağa çıkma yasakları uygulanıyor, yerleşim birimleri askeri bölge ve/veya güvenlik bölgesi uygulamalarına tabi tutuluyor, yaşam koşulları rafa kaldırılıyor, şehirler asker-polis ve özel örgütlenmiş militarist güçlerle kuşatılıp kurşunlanıyor, evler taranıyor, insanlar katlediliyor” ifadelerine yer verildi.
MKP tarafından yapılan açıklamanın tamamı ise şu şekilde; “Türk hakim sınıfları bütün dünyanın gözleri ününde Kuzey Kürdistan’da insanlık suçu işleyerek Kürt ulusuna soykırım uyguluyor. Sınırsız vahşet ve ölçüsüz katliamlarla yürütülen bu soykırım saldırıları en pervasız boyutlara varmıştır. Keyfiyetçi yönetimle Kuzey Kürdistan şehirlerinde sokağa çıkma yasakları uygulanıyor, yerleşim birimleri askeri bölge ve/veya güvenlik bölgesi uygulamalarına tabi tutuluyor, yaşam koşulları rafa kaldırılıyor, şehirler asker-polis ve özel örgütlenmiş militarist güçlerle kuşatılıp kurşunlanıyor, evler taranıyor, insanlar katlediliyor. Demokrasinin yok edilmesini tartışmaya gerek yok ki, Kuzey Kürdistan’da faşizmin en barbar ve en çıplak biçimi yasalar üstü yetkiyle uygulanıyor, hiçbir hukukun geçerli olmadığı faşist keyfiyetçilikle her türden insanlık dışı uygulama gerçekleştiriliyor. Tüm yaşam yok ediliyor. Barbarca uygulanan bu milli zulüme kayıtsız kalmak her şeyden önce insanlıkla bağdaşmaz.
Sur, Silopi, Cizre’de yoğunlaşan katliam kuşatması Kuzey Kürdistan’daki soykırımın somut adresiyken, işgalin de en barbar boyutlarını sergiliyor. Bu pilot bölgeler ırkçı faşist Türk hakim sınıfları milliyetçiliği tarafından mehter marşı ve tek-bir’lerle motive edilen polisten müteşekkil katliam mangalarının kafatasçı, soykırımcı terbiyesine tabi tutulmak isteniyor. Kürtler buralarda imha ve kıyımdan geçirilip ezilerek teslim alınmak isteniyor. Taş taş üstünde bırakılmayan bu Kuzey Kürdistan yerleşimlerinde, yakılıp yıkılmamış, ağır silahlarla harabe edilmemiş bir tek sokak, bir tek ev ve bir tek yapı bulmak neredeyse mümkün değil. Vahşetin boyutu ateşli silah ve kurşunlarla delinmiş ve yıkılmış duvarlardan okunmaktadır. Su ve elektriği kesilen, öğretmeni geri çağrılan, hastahane ve okulları karakollara çevrilen Sur-Silopi-Cizre ve nihayetinde tüm Kuzey Kürdistan, Erdoğan/AKP güruhunca yürütülen soykırım saldırganlığı altında büyük bir Kürt dramına tanıklık ediyor. Sur, Silopi ve Cizre’de yaşlısı-bebeğiyle, hamilesi-hastasıyla Kürt ulusu soykırımcı kuşatmanın mezalimi altında can veriyor. Bu ilçeler şahsında tüm Kuzey Kürdistan ‘’TC’’ devleti işgaliyle ölüm hapsine alınmış, dayatılan ölüm-kalım direnişinde onurlu bir mücadele sergiliyor… Tahammül edilemez bu zulüm karşısında nötr olmak ve kayıtsız kalmak hiçbir insani etik ve ölçüyle bağdaşmaz.
Kazılan Kanalar Kürt Ulusunun Meşru Savunma ve Direniş Barikatlarıdır!
Kürt ulusu maruz kaldığı bu soykırımcı katliamlar ve ırkçı faşist saldırganlık karşısında her parçasıyla meşru ve haklı bir direniş sergiliyor. Kürt ulusunun direnişi onur ve insanlık direnişidir. Haklı ve meşru zeminiyle sahiplenilerek desteklenmesi ve birleşilmesi gerekendir. Soykırımcı katliamlarla ezilip teslim alınmak istenen Kürt ulusunun başvurduğu mevcut bütün mücadele ve direniş biçimleri sonuna kadar haklıdır. Zulme karşı direnme/katliam saldırılarına karşı savunma hakkını Kürt ulusuna fazla görerek, ‘’kanal kazmaları yanlıştır’’ diyenler alenen Türk hakim sınıflarının katliamlarını onaylamakta, onların değirmenine su taşımaktadır. Kanallar en masum, saldırıya dönük olmayıp savunmaya dönük olmaları itibarıyla en ‘’pasif’’, en kabul edilir ve her bakımdan meşru olan savunma ve direniş biçimleridir. Bunları Kürtlere yasaklayan anlayışlar, faşist Erdoğan/AKP güruhunun katliam saldırıları karşısında Kürtlere direniş ve savunma hakkını yasaklayan anlayışlardır. Kanallar, Erdoğan/AKP iktidar güruhunun işgalci, soykırımcı ve oradaki mutlak egemenlik emellerini boşa düşürüp çaresiz kılan etkin savunma ve direniş barikatlarıdır. Bu barikatlara şu veya bu gerekçeyle karşı çıkanlar Türk hakim sınıflarının gerici propagandalarından etkilenerek Kürtlerin direniş hakkına karşı çıkanlardır.
Kürt ulusu asla gerici baskılardan etkilenerek kanallarla parlattığı şehir savaşı ve direniş çizgisinden ödün vermemeli, mevcut hattını kararlıca sürdürmelidir. Kürt ulusunun kendi topraklarını korumaktan, kendini yönetme veya kendi öz yönetimini istemekten ve hatta kendi bağımsız devletini kurmak istemekten daha doğal ve haklı bir istem olamaz. Zulme, işgale ve soykırımcı tüm katliamlara karşı direnmekten daha meşru bir hak, onurlu bir davranış olamaz!
Bu vesileyle, kanallar ve barikatlarla sergilenen kahraman Kürt direnişini selamlıyor, destekliyor, faşizme karşı ortak mücadelemiz olarak sahipleniyoruz. Sergilenen savunma, direniş ve mücadeleyi kendi görevimiz olarak da telakki ediyoruz. Bu bilinçle Kürt ulusunun haklı direniş ve mücadelesinin yanında olduğumuzu yinelerken, sokak eylemlerinden silahlı eyleme kadar tüm mücadele biçimleriyle Kuzey Kürdistan’daki faşist kuşatmaya karşı mücadele çağrısı yapıyor, çağrıya uygun görevi görevimiz olarak kabul ediyoruz.
Zulme sessiz kalmak niyet ne olursa olsun objektif zulmü onaylamak anlamına gelir.
Sessiz kalma, soykırımcı katliam kuşatmasına karşı çık, mazlum Kürt ulusunun onurlu direnişiyle birleş, mücadelen olarak sahiplen!
Bunun için Sur, Silopi, Cizre ve diğer yerlerdeki direnişlerin sesi ol, sokakları direniş alanlarına çevir!
Her alan ve her mücadele biçiminde varlık göstererek Kürt ulusuna uygulanan soykırım katliamlarına karşı mücadele et!”