HABER MERKEZİ (05.05.2014)- “Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç Anayasa Mahkemesi‘nin kuruluşunun 52. yılı vesilesiyle yaptığı konuşmada devletteki krizi tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Konuşmasının ana teması ve konuşması boyunca kullandığı tüm argümanlar bu krizden beslenirken, konuşmanın hemen her satırı AKP iktidarına, yargıdan vurulan şamar niteliğindeydi. AYM başkanı Haşim Kılıç’ın bu konuşması hakim sınıflar düzeninin içinde bulunduğu kokuşmuşluğu ve AKP iktidarının içinde yüzdüğü bataklığı net ve çıplak olarak deşifre eden nitelikteydi. Kılıç’ın konuşması, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesine gelmesi veya genel zamanlaması açısından rastlantı değil, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de ilgili tarafların çatışmaya devam ettiği ve edeceğinin işaretidir. Bu durum, Cumhurbaşkanlığı sorununda ciddi çatışmanın olacağının göstergesidir.
Burjuva klikler çıkarları için pragmatisttir
AKP iktidarının yüksek yargıdan tüm yargı birimlerine kadar bütün bir hukuk sistemi ve yargı kurumlarına uyguladığı baskıdan, yani yargıya ‘‘zorla giydirilmek istenen gömlekten‘‘, bu ‘‘gömleğin giydirilmesinde‘‘ görevden alma, görev yerlerini değiştirme biçiminde uygulanan tasfiye operasyonlarına, AKP iktidarının yüksek yargı kararlarına yönelttiği eleştirilerden, yargıyı paralel yargı olarak hedef almasına, AKP’nin bu saldırılarına karşın AYM’nin verdiği kararların arkasında olduğuna, yargının her düzeyde ve tüm kurumlarında ikiye bölündüğüne kadar bir dizi konuda devlet içinde yaşanan krizi olgu ya da gerçeklerle ortaya koyan, aynı zamanda AKP iktidarına açıktan tavır alarak oldukça sert ve açık eleştirilerde bulunan bir konuşmaydı Haşim Kılıç’ın konuşması… Evet, Haşim Kılıç Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak (ve Anayasa Mahkemesi‘nin diğer üyelerinin de onayladığı konuşmasıyla) AKP iktidarına açıktan meydan okumuştur. İnternet sitesine getirilen yasağın AKP iktidarı aleyhine AYM‘nin kararıyla kaldırılması kastedilerek ‘‘Verdiğimiz kararların arkasındayız!‘‘ ve ‘‘Zorun dayattığı gömlekleri giymeyeceğiz‘‘ diye ekleyerek AKP‘ye açıktan meydan okumuştur. Bu meydan okuma bir kahramanlık meselesi değil, isim teleffuz etmese de alenen Cemaat adına açık taraf olma ve çatışmayı benimseme manasında anlamlıdır.
Haşim Kılıç bu konuşmasını doğrudan Erdoğan ve bakanlarının yüzüne yaptı. Nitekim Erdoğan ve şurekası karın ağrılarına gömülerek derhal reaksiyon gösterdi. Erdoğan konuşma sonrası resepsiyona kalmayarak tahammülsüzlüğünü ve tavrını gizlemedi. İktidarın diğer bakan ve sözcüleri ile meclis başkanı da nitekim hemen konuşmanın akabinde en sert olarak tabir edilen açıklamalarda bulunarak Haşim Kılıç‘ın şamarından duydukları acıyı gidermeye çalıştı. Ki, açıklamalar ve tepkiler hala devam ederken, daha bir süre bu açıklamayla ilgili tartışmaların süreceği de açıktır. Zira söz konusu açıklama-konuşma alelade bir konuşma değil, ciddi suçlama ve eleştiriler barındıran, AKP iktidarını hırpalayarak teşhir eden niteliktedir. AYM başkanının doğrudan AKP iktidarına tavır alıp açıktan ağır eleştirilerde bulunması toplumda elbette belli etkiler de yaratacaktır. Bu anlamda konuşmanın tesiri karşılıklı açıklamalar, suçlamalar vb temelinde bir müddet daha sürecektir. Ki Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi yaşanan bu gelişme AKP ile Cemaat arasındaki çatışmadan, bu anlamda klikler arası çatışmadan bağımsız değildir. Dolayısıyla bu çatışma esasta Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar çeşitli görüngüler altında ve değişik konularla beslenerek yeni gündem ve tartışmalar şeklinde sürecektir.
İktidar cephesinin reaksiyonu anlaşılırdır. AKP iktidarının bu konuşmayı sindirmesi, yapılan eleştirileri hazmetmesi düşünülemez. Verdiği tepki, ve karşı suçlamalar biçiminde yaptığı açıklamalar da bunu teyit etmektedir. Çatışma keskinleşerek devam edecektir. Hatta daha hırpalayıcı olacağını da eklemek gerekir. Kuşkusuz ki, keskinleşip derinleşen muhtemel çatışmanın tarafı başlı başına Haşim Kılıç olmayacaktır. AKP Haşim Kılıç‘ı siyasi tartışmalara (gerçi zaten girmiştir) çekerek itibar ve etkisini kırmaya çalışacaktır ama Haşim Kılıç‘ın buna düşmeyeceği açıktır.
Muhatap olan iktidar cephesinin tavır, tutum ve tepkisi buyken, muhalefet (CHP, MHP ve BDP) Haşim Kılıç‘ın konuşmasını destekleyerek konuşmayı olumlayan açıklamalarda bulundu. Ki bu sürecin tartışmasında muhalefet önemli bir taraf olarak yer tutacaktır. Haşim Kılıç ve dolayısıyla Cemaati desteklemek objektif olarak muhalefete havale edilmiş ve BDP hariç özellikle CHP bu görevi dünden beri üstlenmiş durumdadır. Muhalefetin topluca Haşim Kılıç’ın konuşması şahsında arkasında durmasının tek sebebi AKP iktidarıyla yaşadığı çatışmadır veya iktidar burjuva gerici sınıfların ahlak yoksunu, sömürücü ve zulümkar olmasının yanında, pragmatist ve ilkesiz olduğunu da söylemek gerekir. Hedeflerine ulaşmak ve gerici çıkarlarını koruyup kollamak için her yolu mübah sayan gerici sınıflar elbette ilkesiz ve pragmatisttirler de.
Onlar bencil çıkar ve gerici hedeflerine ulaşmak için herkesle dostluk geliştirir, her türden ilkesizliği reva görürler. AKP iktidarını düşürüp iktidara gelmek için de Cemaatle de diğer emperyalist gerici güçlerle de ittifak yapıp onlar adına çatışır. Bu tavır sadece muhalefet eden gerici sınıf klikleri açısından böyle değil, iktidar ve hükümet eden kesim-klikler için de aynılıkla geçerlidir. O da muhalefete karşı her gerici emperyalist güçle ittifak yapar vb vs… Bu vesileyle Haşim Kılıç’ın konuşmasını da aynı zeminde görmek gerekir. Yani Haşim Kılıç elbette yaşanan birçok gerçeği dile getirdi ve iktidardaki AKP kliğine haklı-doğru eleştiriler yaptı. Ancak bu, Haşim Kılıç’ın gerçekten dürüst, doğrulardan yana, hak-hukuk ve adaleti doğru temsil edip tarafsız olduğu, gerçeklerden yana olduğu, ya da daima iktidarın vb hatalarını, gerici politika ve uygulamalarını eleştirip tavır aldığı anlamına gelmez. Bilakis, iktidarın halk kitlelerine karşı geliştirdiği bir yığın saldırıya karşı çıkmak şöyle dursun bunları desteklemiş ve verdiği kararlarla gerici halk düşmanı bir niteliği ortaya koymuş olduğu açıktır. Bugün Haşim Kılıç doğrudan Gülen Cemaati‘nin sözcülüğünü yapmaktadır. Salt bu bakımdan bile Haşim Kılıç’ın gerici çıkarlardan bağımsız bir davranış veya tutum içinde olmadığı açıkça ortadadır. Haşim Kılıç daha düne kadar hükümetin tüm uygulamalarını vb destekleyip AYM’de resmileştirirken, bugün çelişkiye düştüğü için buna uygun tavırlar alıp konuşmalar yapmaktadır. Kısacası Haşim Kılıç’ın da diğer burjuva gerici klik ve kesimler gibi, diğer özelliklerinin yanı sıra ilkesiz ve pragmatist olduğu açıktır.
Bu bataklıktan çıkmanın alternatifi mücadele alanlarıdır
Bütün bu gerçekliğe karşın Haşim Kılıç’ın konuşmasının bizler açısından önemi devlet krizini resmi ağızdan, yani devletin temel kurumlarından olan yargı cephesinden itiraf edip deşifre etmesi ve mevcuttaki hakim sınıflar düzenini objektif olarak teşhir etmiş olmasıdır. Gerici klikler arası dalaş ve çatışmanın devrimci cephe tarafından değerlendirilmesi gereken tek yanı da budur. Aksi halde ne AKP kliğini ve ne de Haşim Kılıç ve onun şahsında Cemaati olumlama gibi bir tutumu olmaz-olamaz. Doğru sınıf tavrı ancak bu dalaştan sınıf hareketi ve devrim lehine yararlanmaktan ibarettir. Herhangi bir gerekçeyle şu ya da bu gerici kliği desteklemek sınıf bakış açısından uzaklaşarak gerici sınıfların kuyruğuna takılmak olur ki, proleter devrimciler asla bu pozisyonu kabul ve tercih etmez, kesin biçimde reddeder. Aksi halde varlık gerekçelerine ters düşmüş, sınıf işbirlikçiliği durumuna geçerek sınıfa ihanet etmiş olurlar.
Sosyalist politika faşist düzen hakim sınıfları arasındaki çatışma ve çelişkilerden yararlanmayı öngörürken, asla bunların herhangi bir kesimine ehven bakmayı veya ‘‘kötünün iyisi‘‘ mantığıyla ilkesiz yaklaşıma düşmeyi kabul etmez. Gerici klikler arası çatışmadan çıkarılması gereken görev; bu çelişki ve çatışmanın derinleştirilmesi dahil, çelişkilerinin ürünü olarak ortaya döktükleri gerçekliklerini devrim lehine propaganda ederek gerici sınıfları düzenleriyle birlikte teşhir edip, proletarya ve halk kitlelerini devrimci kurtuluşları doğrultusunda aydınlatarak örgütlemek biçiminde özetlenebilir-özetlenmelidir. Nitekim Haşim Kılıç’ın AKP iktidarına karşı yürüttüğü eleştiriler ve devlet kurumları veya yargının içinde bulunduğu durumu devrimci ajitasyon-propaganda da kullanarak hakim sınıfların demokrasi-ileri demokrasi, yargının bağımsızlığı ve tüm demagojik safsatalarını kendi itiraflarıyla deşifre edip gerici faşist düzenin siyasi teşhirini devrimci açıdan derinleştirmenin olanakları son derece elverişli durumdadır. Bunun dışındaki yönelimler öyle ya da böyle hakim sınıfların gündemleriyle meşgul olup niyetten bağımsız olarak onların çeşitli kesimlerinin ekmeğine yağ sürmek olur.
Sonuç olarak, AKP’nin eski ortakları ve AKP tarafından yol verilenlerin, tersinden de desteği alınanların bugün AKP iktidarına karşı keskin bir iktidar mücadelesi içinde olduğu, bunların AYM’yi ele geçirecek düzeyde devlet kurumlarında kadrolaşarak kök tuttuğu, bu durumun AKP’yi zaman zaman çaresiz bıraktığı bugün bir kez daha çıplak biçimde açığa çıkmıştır.“