‘Kızlı-erkekli’ evlerle ilgili üniversite öğrencileriyle röportaj

Başbakan Erdoğan’ın ‘kızlı erkekli’ evlerle ilgili açıklamaları kamuoyunun gündemindeki yerini korurken, biz de Halkın Günlüğü Gazetesi olarak bu konuyla ilgili üniversite öğrencileriyle röportajlar gerçekleştirdik. Bu röportajları okurlarımızla paylaşıyoruz

HABER MERKEZİ (19.11.2013)- Başbakan Erdoğan ‘kızlı erkekli’ evlerle ilgili yaptığı açıklamada, “Biz muhafazakar ve demokratik bir partiyiz. Kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyeceğimizi söylediğimiz halde ithamla karşılıyoruz. Sorumluluk makamında, muhafazakar demokrat bir parti olarak herkesin çocukları bize emanettir. Biz kızların, erkeklerin devletin yurtlarında karışık kalmasına müsaade etmedik, etmiyoruz. Kız ve erkeklerin aynı evlerde kaldığı ihbarlarını bir kenara atamayız. Valiliklerimizle, emniyet teşkilatımızla bu tür ihbarları değerlendirip, üzerine gidiyoruz. Buralarda nelerin olduğu belli değil. Karma karışık. Her tür şeyler olabiliyor. Ondan sonra anneler babalar feryat ediyor, ‘devlet nerede’ diye. Devletin burada olduğunu anlatmak için bu adımlar atılmaktadır. Bir muhafazakar demokrat iktidar olarak, bizler müdahil olmak durumundayız. Bu yaşam tarzına müdahale değildir. Kimse bunu bu şekilde yorumlamasın.” diyerek ekledi “‘kızlı-erkekli’ evleri denetlemek için valiliklere genelge gönderilecek”.

Başbakan’ın “kızlı-erkekli evleri denetleyeceğiz” sözleriyle valiliklere genelge göndermesinin ardından bazı apartlara ve evlere baskınlar düzenlendi, komşuları tarafından ihbar edilen öğrenciler evlerinden çıkarılmaya çalışıldı. Devlet baskısıyla birleşen toplumsal baskıyla öğrenciler üzerinde bir psikolojik çember oluşturularak ‘muhafazakar bir nesil’ yetiştirmenin ilk adımları atıldı.

Bu açıklamalar üzerinden bizlerde üniversite öğrencileriyle kısa bir röportaj gerçekleştirdik.

Başbakan Erdoğan’ın “Biz muhafazakâr demokrat bir partiyiz. Kızların ve erkeklerin aynı evde kalmasına izin vermeyiz, bu yönde ihbarları değerlendirip üzerine gidiceğiz. Kızlı erkekli kalınan öğrenci evlerine müdahale edeceğiz.”  şeklinde yaptığı açıklama hakkında ne düşünüyorsunuz?

Nurten Demirbaş- İstanbul Üniversitesi-Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü: Muhafazakâr yapının yerleştirilmesi için ortaya atılan ve bunu yerleştirirken de toplumun nabzını ölçmek amacıyla yapılmış bir açıklama olarak görüyorum. Bireyin özgürlüğü ve özel yaşamı açısından olumsuz bir açıklamadır. Bu meseleyi kamuoyunun ciddiyetle ele alması gerekiyor, çünkü bu söylemlerin altında ciddi bir politika yatıyor. Bu açıklamalara karşı en iyi muhalefeti kadınlar örmelidir. Çünkü burada kadınları istediği gibi biçimlendirmeye çalışan bir iktidar var. Özellikle kırsal bölgelerde din kullanılarak giyim kuşama dair baskı gittikçe artıyor. Böylece insanların yaşam alanları daralıyor.  Farklı bir boyuttan bakarsak eğer, ben AKP’nin kadınları her alana sokmak istediğini görüyorum. Ancak nasıl bir kadını ya da hangi kadını? Her iktidar kendi kadınını yaratır, AKP’de kendi kafasındaki kadını yaratıyor.

Sizce siyasi iktidarın bu hamlesine karşı nasıl mücadele edilmelidir?

AKP’nin diğer hükümetlere oranla gözle görülür bir başarısı var ve bu da en alt tabakadan geliyor. Bu sorunu aşmanın yolunu, kadınların alanlara inmesi ve kadın sorununun en alt bölgelerde tartıştırmasında görüyorum. Bunun kısırlığı bozacağına inanıyorum.

Genel olarak AKP’nin iktidara gelmesinden bugüne sizce ülkemizde yaşam tarzına yönelik bir müdahale oldu mu?

Azize E.- İstanbul Gelişim Üniversitesi- Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü: Recep Tayyip Erdoğan yaptığı son açıklamalar ve özel hayata müdahalesiyle tam bir diktatör edasında ve bana İran’daki baskıcı rejimi anımsatacak adımlar atıyor. Devlet şu an ailelerin özel hayatına kadar girmiş durumdadır. Ne giyineceklerine, nerede yaşayacaklarına, hangi saatlerde seks yapacaklarına bile karışıyor. Kendini Osmanlı’nın varisi olarak gören Erdoğan, din adı altında insanların duygularını sömürüp, toplumun en ufak yapısı olan aileye müdahale hakkını kendinde görüyor. 

Her hükümetin birbirleri arasında belli sistemsel farklılıklar var ancak rejimin adı monarşi de olsa, mutlakıyette olsa ya da cumhuriyet de olsa insanlar her türlü zulme ve sömürüye maruz kalıyor.

Günümüzde uyuşturucu, fuhuş, yolsuzluk en ileri boyutta artmış. Eskiden insanlar tankla, topla öldürülürken,  şimdi uyuşturucu ve madde bağımlılığıyla öldürülüyor ve sürekli kılıf değiştiriliyor. Soruyorum kendilerine, genelevlerden yılda tonlarca vergi alan bu zihniyet, kadınla erkeğin aynı evde kalması mı yasaklıyor?

Başbakan Erdoğan’ın “kızlı-erkekli evlere müdahale edeceğiz” şeklindeki açıklamalarıyla birçok öğrenci evine baskınlar düzenlendi ve para cezaları kesildi.  Siz bu açıklamalardan sonra herhangi bir baskıya maruz kaldınız mı?

Ramazan Kenç- İstanbul Üniversitesi- Coğrafya Bölümü:  Bu konunun kamuoyunda tartışılmasını bile doğru bulmuyorum. Yapılan açıklamalarla bir kadın ve erkeğin arasındaki ilişki yalnızca cinselliğe indirgeniyor ve suni gündem yaratma adına yapılan bu açıklamalar üzerinden toplumda büyük bir hareketlilik yaratılıyor.

Tabii ki yaratılan baskıyı bizlerde iliklerimize kadar hissediyoruz. Sigara ve alkol yasağıyla başlayan bu baskı süreci Gezi Direnişi’yle toplumda devlete karşı büyük bir cevap oldu. Bu baskılara karşı tek cevap halkın örgütlü mücadelesiyle olacaktır.

AKP muhafazakar demokrat bir parti olduğunu söylüyor ve buna göre düzenlemeler getireceğini ifade ediyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Serkan Zengin- İstanbul Üniversitesi- Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü: AKP muhafazakar demokrat bir parti olduğunu söylese de bu toplumun istatistiksel olarak %50’sine tekabül ediyor ve bu açıklamalar üzerinden geri kalan %50 dışlanmış oluyor. Başbakan her açıklamasında seçimle geldiğini ifade ediyor, ancak bu bütün toplam üzerinde söz söyleyebileceği anlamına gelmiyor. Çünkü bizlerde biliyoruz ki Hitler de seçimle başa gelmişti!

Toplumda her bireyin belli başlı özgürlükleri ve hakları var ve bende bunların bir savunucu olarak gördüğüm için kendimi, bu durum beni de endişelendiriyor. Psikoloji’yle ilgili biriyim ve Freud’un ortaya çıkardığı belli savunma mekanizmaları var. Örneğin; istediğin bir şeyin olabilmesi için istediğinin tam karşıtını savunmak, yani toplumu etkileyebilmek için görünürde onlara en yakın yerde durup, onların taleplerini sadece söylemlerine sığdırmaktır. Başbakan Erdoğan’ın yaptığı şey tam da budur.

Bir kadın olarak Başbakan’ın son yaptığı “kızlı-erkekli evlere izin vermeyeceğiz.” açıklamaları üzerinden ne ifade edebilirsiniz?

 Pera Demir- İstanbul Aydın Üniversitesi:  Türkiye’ de yüzlerce genel ev var ve binlerce kadın seks işçisi olarak çalıştırılıyor. Bu kadınlar her gün ölüm tehlikesiyle burun buruna yaşıyor. Kadınların zorunlu olarak itildiği bu yaşam biçiminin en büyük destekçisi devlettir. Devletin üniversitelerinde, yurtlarında, hapishanelerinde yüzlerce çocuk tacize ve tecavüze uğruyor. Bunun üzerinden Başbakan Erdoğan’ın ‘biz muhafazakârız’ şeklinde açıklamalar yapması tamamıyla tutarsızlıktır. Bu ülkede kadınından erkeğine, Kürt’ünden Alevi’sine, işçisinden köylüsüne her insanın ayrı bir sorunu var. Eğer demokratlık ve muhafazakarlık her şeye gözünü kapatıp, sadece kadın ve erkeğin evde kalmasına karşı çıkıyorsa, kadının namusunu iki bacak arasına sıkıştırıyorsa burada çok büyük bir yanlış var demektir.

Bu sorunun kamuoyunda en acil şekilde tartıştırılıp bir sonuca varılması gerektiğini düşünüyorum. İnsanlara bu sorunun sağ ya da sol sorunu olmadığını bir bütün olarak ilk önce bir kadın sorunu olduğunu, sonra da toplumsal bir sorun olduğunu ifade etmek gerekir. Ve evet ben de sevgilimle aynı evde yaşıyorum ve kendimi ihbar ediyorum.

Önceki İçerikİzmir’de Abdullah Kalay’a özgürlük istendi
Sonraki İçerik“Haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz”