Kilis’e atılan bombaların kaynağı Ankara’dır

AKP ile IŞİD arasında yıllardır süregelen ekonomik, askeri, siyasal, sosyal ve kültürel bağlar öylesine güçlü ki bu ilişki ağından kurtulmak ancak ve ancak radikal bir değişim sonrası mümkün olabilir. Suriye politikasını Kürt düşmanlığı üzerine inşa eden AKP’nin kurmaya çalıştığı bina temelinden çökmüş durumda. Bu çöküntünün altında kalanlar ise her zamanki gibi emekçi halk kitleleri. “TC”nin kurucu ideolojinin en tipik örneklerinden olan Kilis halkının, devrimci düşünceler etrafında birleşip, kendi gelecekleri hakkında örgütlü bir mücadele yürütmeden yaşanan ölümleri ve zulmü alt etme şansları yoktur. Çare devrimci mücadele etrafında birleşip bütün sömürücü, gerici güçleri temelleriyle beraber söküp atmaktadır

HABER MERKEZİ (08.05.2016)- Gazetemizin 121.Sayısında yayınlanan ‘’Kilis’e atılan bombaların kaynağı Ankara2dıe’’başlıklı makaleyi okurlarımızla paylaşıyoruz.

 Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın en küçük illerinden olan Kilis, Suriye’de yaşanan iç savaş sonrası çehresi en çok değişen ve sürekli gündemde yer edinen kentlerin başında geliyor. Kilis, son aylarda IŞİD tarafından yapılan yoğun roket saldırıları neticesinde onlarca kişinin öldüğü, onlarcasının yaralandığı, okulların, sokakların boşaldığı, bölge halkının her gün ölüm korkusuyla iç içe yaşamak zorunda kaldığı bir yere dönmüş durumda. Sadece son bir haftada yapılan roket saldırılarından dolayı 18 kişi öldü, onlarca kişi yaralandı. IŞİD saldırıları ve yaşanan ölümler yetmezmiş gibi bir de devlet yetkililerinin peşi sıra yaptıkları aymazca açıklamalar sonrası kent halkı sokaklara dökülerek protesto gösterileri düzenledi. 1995 yılında il statüsüne alınan Kilis, Gaziantep ile Suriye sınırı arasında kalan, 70 bin nüfuslu küçük bir kent. Kentin esas geliri kaçakçılık ve turizm. Kilis’in Suriye sınırındaki komşusu Azez. Bu hat üzerinden direkt Halep’e geçiş yapılıyor. Yıllardır Halep-Kilis hattında her türlü kaçakçılık faaliyeti yoğun bir şekilde gerçekleştiriliyor. Kilis halkı, il olduğu tarihten bu yana tüm seçimlerde “sağ-muhafazakar” partilere oy veriyor. Her seçim dönemi MHP-AKP tarafından birer milletvekilinin çıkartıldığı Kilis’te 1 Kasım seçimlerinde AKP iki milletvekilini de aldı. Faşist “TC” için muazzam bir örnek kent olan Kilis’te, Suriye’de 2011 yılında başlayan savaş sonrası bütün dengeler değişmiş durumda. AKP’nin başından itibaren çöken ve artık tam bir bataklığa dönüşmüş olan Suriye politikasının kuşkusuz en çok vurduğu yerlerin başında Kilis geliyor. Şu an Kilis’te kent nüfusunun iki katından daha fazla(140 bin) kayıtlı Suriyeli mülteci yaşıyor. Kilis’in Suriye sınırından bulunan Azez IŞİD’in kontrolünde ve IŞİD militanları sınırın iki tarafını istediği şekilde kullanıyor. Bırakalım Kilis’i, IŞİD militanlarının bizzat Antep’te suikast eylemleri düzenlediği, militanlarının eğitimlerini, bomba yapımlarını gerçekleştirdiği çoğu kez basına yansımıştı. Faşist “TC”nin Suriye politikasının ana eksenini oluşturan “Kürt düşmanlığı”, IŞİD ve diğer Selefi örgütlerin buralarda istedikleri gibi at oynatmalarına vesile oluyor. Suriye savaşında özellikle son bir yıldır değişen denge ve güç bileşenleri içerisinde şimdiye değin AKP’nin oynadığı bütün atlar yenilgiye uğradı. Kürt düşmanlığının belirlediği politikalarla her gün PYD-YPG güçlerine saldıran, uluslararası arenada “terör örgütü olarak” tanınması için baskı kuran, Rojava’ya dönük işgal tehdidinde bulunan AKP’nin, Kilis’e dönük her gün roketli saldırılarda bulunan, ülkenin birçok bölgesinde “canlı bomba” eylemleriyle yüzlerce kişinin ölümüne sebep olan IŞİD’e dair ise sözlü efelenmeler dışında hiçbir pratik geliştiremiyor olması oldukça ironiktir.

Kilis denkleminin belirleyenleri 

Kuşkusuz Kilis meselesini tek yanlı bir şekilde ele alıp incelemek sorunun özünü ıskalamak anlamına gelir. Ki AKP’nin valisinden bakanına işi sulandırarak, çeşitli yalan ve manipülatif sözlerle meselenin özünü gizlemeye çalıştığı aşikâr. Kilis faşist “TC”nin dış politikada saplandığı bataklığın en dip yerlerinden birisidir. Her gün verilen demeçlerin, yapılan planların, atılacağı söylenen adımların hepsi büyük bir çaresizliğin dışavurumundan başka bir şey değil. “TC” devletinin eli kolu bağlı durumda. Bütün enerji ve gücünü Kuzey Kürdistan kentlerinde süren direnişi bastırmak için kullanan AKP’nin, Suriye’ye dair eğitip-silahlandırdığı, cepheye sürdüğü ve fakat bir türlü istediği sonucu aldıramadığı gerici-faşist çetelerden başka bir kozu kalmamış durumda. Mevcut “TC”-Suriye sınırının büyük bir çoğunluğu Kürt güçlerinin elinde. Sınır bölgesinde şu an sadece Azez-Halep hattı IŞİD’in elinde bulunuyor. “TC” Kobanê ve Afrin kantonlarını ayıran 90 km’lik bölgeyi tampon bölge-arındırılmış bölge şeklinde işgal edip, sınırın kalan hattının Kürt güçlerinin eline geçmesini engellemeye çalışıyor. Bütün çabalarına rağmen emperyalist efendilerine bu planını kabul ettiremeyen AKP, Suudi Arabistan ve Katar ile gerçekleştirdiği ortaklık üzerine binlerce Selefi militanı bizzat eğitip-silahlandırarak Suriye sahasına sürdü. Türkmenlerden, Azerilere, Araplara kadar kullanabileceği bütün güçlerle kirli ilişkiler geliştirip, çöken Suriye politikasını düze çıkartmak isten “TC” devleti, çırpındıkça daha fazla batıyor. Kısa süre önce de bizzat silahlandırılıp, eğitilerek sahaya sürülen Ahrar uş-Şam, Feylak’uş Şam, Sultan Murad Tugayları gibi çeteci örgütlerle ele geçirilen bazı bölgeler de IŞİD tarafından yapılan karşı saldırılarla boşa düşürüldü. IŞİD’in sınır hattında “ılımlı muhalifler”in elinde bulunan köyleri birer birer aldığı haberleri geliyor. Bu durumun en önemli belirleyenlerinden birisi “TC”nin söz konusu bu gruplara hava ve karadan destek veremiyor oluşu. Topçu atışı dışında IŞİD tarafından yapılan saldırılara cevap verilemiyor. Herhangi bir kara ve hava operasyonu gerçekleştirilemiyor. Özcesi “TC”nin yapılan saldırıları izlemekten başka çaresi yoktur. IŞİD tarafından atılan roketler Katyuşa roketleri. Bu roketler 20-32 km menzilli, roket rampalarının kamyonların arkasında rahatça istenilen yere taşınılabilinen roketler. Topçu atışıyla bu rampaların imha edilmesi çok zor. Topçu atışıyla atılan bombaların çoğu boş arazilere isabet etmiş oluyor. Yukarıda da belirttiğimiz gibi “TC”nin topçu atışı ve sahadaki çeteci örgütlere mühimmat desteğinden başka yapabileceği bir şey yok. Bunun en önemli sebebi ise Rusya. Hatırlanacağı üzere Türk jetleri tarafından düşürülen Rusya uçağı olayı sonrası Rusya, Suriye hava sahasını kontrol altına alarak, Türk savaş uçaklarının olası sınır ihlalini anında vuracak bir mekanizme geliştirmiş durumda. Keza Suriye meselesinde ABD ve Rusya arasında varılan anlaşmalar neticesinde “TC”nin efendisi ABD emperyalizmi de AKP’nin Suriye politikalarına destek vermemekte. Tüm bu gerçeklikler bir yana AKP’nin IŞİD ile olan kirli ilişkileri birçok açından deşifre olmuş durumda. Suriye savaşının başladığı tarihten bu yana, AKP’nin hayata geçirdiği politikalar sonucunda içinden çıkılamaz bir durum ortaya çıkmış durumda. IŞİD başta olmak üzere gerici-çeteci güçlerle öylesine bir ilişki geliştirilmiş durumdaki, şimdi bu ilişkiler yumağı dönüp bizzat sahibini vuruyor. Özellikle Suriye sınır hatları tam bir keşmekeşlik içerisinde. Her gün petrol başta olmak üzere kirli ekonomik ilişkilerin geliştirildiği, Suriye’ye giriş-çıkışların yapıldığı, sınır kentlerinin selefi-çeteci örgütlerce cephe gerisi şeklinde kullandığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu tablonun mevcut iktidar güçleri eliyle değiştirilmesi ya da halkın yararına bazı politikaların yaşamsallaştırılması imkânsız gibi. IŞİD’in Kilis’e attığı roketler “TC”ye açık mesaj niteliğindedir. Beni gözden çıkartamazsın deniliyor. Çok fazla üstüme gelme savaşı senin ülkene yayarım diyor. “TC”nin bu mesajları gayet net bir şekilde aldığı ise malum. Cumhurbaşkanından başbakanına, valisinden bakanına yapılan açıklamalar ve atılan adımlara baktığımızda ürkekçe bazı karşı adımların dışında meseleye seyirci kalındığı aşikâr. Bunun böyle olması da gayet normal. AKP ile IŞİD arasında yıllardır süregelen ekonomik, askeri, siyasal, sosyal ve kültürel bağlar öylesine güçlü ki bu ilişki ağından kurtulmak ancak ve ancak radikal bir değişim sonrası mümkün olabilir. Suriye politikasını Kürt düşmanlığı üzerine inşa eden AKP’nin kurmaya çalıştığı bina temelinden çökmüş durumda. Bu çöküntünün altında kalanlar ise her zamanki gibi emekçi halk kitleleri. “TC”nin kurucu ideolojinin en tipik örneklerinden olan Kilis halkının, devrimci düşünceler etrafında birleşip, kendi gelecekleri hakkında örgütlü bir mücadele yürütmeden yaşanan ölümleri ve zulmü alt etme şansları yoktur. Çare devrimci mücadele etrafında birleşip bütün sömürücü, gerici güçleri temelleriyle beraber söküp atmaktadır.

 

 

 

 

Önceki İçerikMeclis başkanının anayasa açıklamaları AKP’nin yönelimini yansıtıyor
Sonraki İçerikDevrimci teorinin önemi