HABER MERKEZİ (22.07.2015) – Gazetemizin köşe yazarlarından Bakış Can’ın 103. sayıda yazdığı yazıyı öneminden dolayı olduğu gibi yayınlıyoruz
Tarihsel bir hesaplaşmanın görülmesi için, namlu hedefe doğruluyordu… Sonuç ne olursa olsun bir hesaplaşma gerçekleştirildi. İşkenceci Fehmi Altınbilek’e bedel ödetildi. Güvenlikli karargahları devrimci eylemle tuzla buz edildi… Sözün hükmünün bittiği yerdi, tarihsel namlu hedefe doğruldu… Bu kararlılık; unutturulmak, buzlara gömülmek istenen bir bilincin yaşamsal eylemiydi. Er ya da geç görülmemiş her hesabın görüleceği bir kez daha tarihe yazıldı… Hesaplaşma bu kadarla sınırlı değildi kuşkusuz ama hesaplaşmanın bu görevi de ihmal edilemezdi… Sorun salt bir intikam sorunu değildi. Salt bir ajitasyon propaganda sorunu da değildi. Yoldaşlarımızın kanına giren cellatlara, işkencecilere ve son tahlilde halk düşmanı suçlu unsurlara karşı ahlaki bir sorumluluk da olmalıydı… Yaptılar oldu bitti, geçti gitti denemezdi elbette. Halka karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olamaz. Bu unsurların bastırılması, gerici örgütlenmelerin sindirilmesi ve proleter adaletin uygulanması için de gerekliydi. Bunun silahlı devrimci eylem vasıtasıyla yapılması sınıfsal çatışmanın bir doğasıydı… Karşı-devrimci örgütlenmelerin geriletilerek devrimci örgütlenmelerin önündeki engellerin kaldırılması ve devrimci örgütlenmenin geliştirilmesi zemininin bu eylemlerle yaratılması da gerekliydi… Kısacası, işkenceci celladın cezalandırılması salt bir propaganda sorunu değildi.
Devrimci mücadelenin silahlı biçimde yürütülmesi sınıflar arası mücadelenin genel bir karakteridir. Devrim, özellikle bizimki gibi ülke şartlarında düşmanlarıyla silahlı savaş içinde gelişir, gelişmektedir. Silahlı eylem devrimci mücadelenin bir biçimi, bir parçası ve görevinin belki de aslı olarak kavranmak durumundadır. Silahlı her eylem silahlı devrimci mücadelenin bir gerekliliği, tabii bir parçası ve devrimci görevlerin ifası olarak algılanmak durumundadır. Silahlı eylemi basit bir propagandaya indirgemek sakat anlayıştır. Bu bilinç ve anlayışla ele alınmayan silahlı eylem tam hedefine ulaşamaz ve hatta zemininden kayma yoluna girer. Sorun sadece ajitasyon propaganda sorunu olsa, adres sorulmadan isabetsiz yığınca silahlı eylem gerçekleştirilebilir. Ama proleter devrimci yönelim, silahlı eyleminde mutlak biçimde isabet arar. Devrimin askeri hedefleri silahlı eylemimizin hedefleridir. Bu hedef oldukça geniştir fakat rastgele değildir. Düşman durumundaki her unsur somutta ölümle cezalandırılır şeklinde bir eylem çizgisi benimsenemez, doğru olamaz. Bu düşman unsurun ölümle cezalandırma anlamında askeri hedef haline gelmesi; oynadığı karşı-devrimci halk düşmanı rol, işlediği suçların niteliği, devrim veya örgütlenmenin önünde engel olma durumu, silahlı mücadelenin doğal hedefi halinde olma veya bulunma gerçekliği, işlediği suçlar veya oynadığı rolle kitleler içinde teşhir olma düzeyi, devrimcilerin ve halkın kanına girme suçu gibi bir dizi şarta bağlıdır. Bu şartların dışındaki düşman sınıftan unsurlar, salt düşman sınıftan olduğu için ölümle cezalandırılamaz. Bilakis bu düşman unsurlardan işlediği suçlarla ileri çıkıp askeri hedef haline gelenlerin cezalandırılmasıyla, diğer unsurların baskı kurularak geriletilmesi, hatta tarafsızlaşması ve halka-devrime karşı işlediği suçlardan pişmanlık duyarak geri durması sağlanmalıdır.
Kabul etmek ve hatta özellikle bilince çıkarmak gerekir ki, silahlı eylem kendiliğinden bir ajitasyon, propaganda ve örgütlenme aracı veya unsurudur. Dolayısıyla silahlı eylem bu özelliği itibarıyla önemlidir ve bu özelliği gereği de kullanılır. Fakat silahlı eylem esasta silahlı devrimin görevlerinin kendi sahasında icra edilmesinin metodu ve aracıdır. Silahlı eylem bu özünden koparılırsa, kuşa çevrilip gerçek değerinden ve içeriğinden uzaklaştırılarak amacından saptırılmış, içi boşaltılmış olur. Devrimi silahlı temelde geliştirmeyi esas alan her hareket, tabii olarak silahlı eyleme başvurmak durumundadır. Silahlı eylemi devrimci amaç ve hedeflerinin hizmetinde kullanmak zorundadır. Ordulaşma hedefiyle hareket edip halk kitlelerinin bugünden başlamak kaydıyla mücadele seyri içinde silahlandırılmasını öngören bir anlayış, elbette silahlı birimlerden ve bunların silahlı eyleminden uzak duramaz. İşte silahlı eylem bu zeminde gerçek karşılığını bulur. Diğer özellik ve etkileri de silahlı eylemin doğasının ürünü olarak devrimci rol oynar. Silahlı eylemin toparlayıcı ve örgütleyici rolüne işaret eden Marks kesinlikle haklıydı. Sosyalistler, devrimciler silahlı eylemin bu özelliklerinden devrim lehine yararlanmak durumundadır. Ama içeriğini doğru kavramak şarttır. Silahlı eylemi sadece basit bir propaganda unsuru olarak algılayan yaklaşımlar; silahlı eylemin devrimdeki rolünü gerçekte kavrayamadıkları gibi, somut devrimci silahlı mücadeleyi de kavramaktan uzak anlayışlardır. Silahlı eylemi geliştirme görevi es geçilemez asli görevlerdendir. Elbette silahlı eylemin doğru kavranması ve silahlı devrimci mücadelenin devrimin bir aracı olarak ele alınması ihtiyaçtır. Eleştirilere, tersten anlayışlara ve silahlı eylemi indirgeyerek içini boşaltan eğilimlere karşı silahlı eylemin doğru anlayışla savunusu zorunludur. İşkenceci kontra Fehmi Altınbilek’in Partizan Halk Güçleri militanları tarafından cezalandırılması silahlı devrimci eylemin parlak bir tavrı ve tarihi bir eylemin ifadesidir. Partizan Halk Güçleri militanlarını bu tarihsel eylemlerinden dolayı bir kez daha selamlıyoruz.