HABER MERKEZİ (18.04.2017)- Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) referandum sonuçlarına ilişkin bir açıklama yayınladı. Açıklamayı olduğu gibi paylaşıyoruz;
16 Nisan Referandum sonuçları ve takip eden gelişmeler, devlet aygıtının tüm imkanlarını kullanarak muhalefetin sesini bastıran AKP-Erdoğan faşizminin gelecek yol haritasını göstermektedir.
Burjuva hukukunda dahi meşru olmayan bir ortamda gerçekleştirilen anayasa referandumu sonuçları, hayır politikası etrafında siyasal bir irade ortaya koyan demokratik toplumsal muhalefetin kazanımıyla sonuçlanmıştır. Tamamen baskı ve hilelerle evet sonucunun çıkarılması bu tarihi gerçekliğin üstünü örtemez, ki yandaş kalemşorların bir kısmı bu gerçekliği itiraf etmek zorunda kalmıştır. Bu bağlamda Erdoğan-AKP iktidarı önderliğinde tüm toplumsal muhalefeti susturma ve bastırma politikası halklarımızın mücadelesiyle esasen boşa çıkarılmıştır. Bu siyasal iradede somutlaşan objektif gerçeklik burjuva egemen siyasal iktidarın yaşamış olduğu korkudur.
Seçim kampanyaları tek yönlü olarak 12 Eylül koşullarından bile daha ağır bir biçimde yürütüldü. Olağanüstü Hal, muhalefet için bir sıkıyönetimdir. Referandumda hayır kampanyası yürütenler gözaltına alınıp tutuklandı. Hiç bir muhalif harekete göz açtırılmadı. En büyük muhalefet partisi olan HDP’nin eşbaşkanlarıyla birlikte binlerce üyesi tutuklandı. Kürdistan’da yaşatılan savaş cehenneminde, milyona varan bir nüfus göçü yaratıldı. Geriye kalan alanlar korucu ve asker baskısı altında tutularak AKP’ye mahkum hale getirildi. Batıda hayır diyen kesimler aynı baskılara maruz kaldı. Binlerce insan gözaltına alındı ve bir kısmı tutuklandı. Nerdeyse tüm medya ve yayın kuruluşları tek bir ağızdan faşizmin çığırtkanlığına sahne oldu. Egemen sınıfın parti ve temsilcilerine dahi, eğer hayırcı ise baskı uygulandı. Sesleri kısıldı.
Devlet bürokrasisi ve YSK gibi kuruluşlar, AKP’nin çalışma ofisleri gibi çalıştı. Örtülü ödenek, diğer finansman ve devlet olanakları AKP’nin emrinde muhalefete karşı kullanıldı.
Tüm bu baskı ve hilelere rağmen muhalefet, devrimci kurumlar ve kadınlar faşist diktatörlüğün yeni tahkimatla derinleştirilmesine karşı mücadele etti. Kendi çapında hayır kampanyaları ve mücadelesi yürüttü. Bu çalışma ve halklarımızın direngen tutumu karşısında zorlanan iktidar, yeni oyun ve tezgahlara girişti. Bu tezgahın en önemli ayağı seçim günü sandık ve YSK üzerinden sahnelendi. Kendi hukuk ve yasalarını açık biçimde ihlal ederek, seçim sonuçlarını değiştirdiler.
Seçim sonuçlarından ortaya çıkan şey, “hayır”ın ve muhalif güçlerin önemli bir kazanım elde ettiği gerçeğidir. Bu gerçeği ne AKP ne de YSK gizleyebilir. Tüm baskı ve sindirme koşullarına rağmen, hayır cephesi önemli bir başarı elde etmiştir. Bu durum kuşkusuz tek başına belirleyici bir faktör değildir.
Erdoğan’ın izlediği mezhep ve etnik kimlik üzerinde gergin ve tekleştirici siyaset, kendi fiili durumunu yasallaştırmaya yönelik bir tavrı içermektedir. Bu siyaset ve uygulamalara karşı direnen halk güçleri, örgütlü mücadele ve eylem birlikleriyle önemli sonuçlar elde etmişlerdir.
Seçimle ortaya çıkan sonuçlar, ezilen ulus, milliyetler, kadınlar, farklı inanç ve başta işçi sınıfı olmak üzere ezilen tüm halkı iki sorunla yüz yüze bırakmıştır: Bunlardan biri, baskıların daha da artacağı; diğeri ise baskılar karşısında birleşik mücadelenin daha keskin biçimler alacağı gerçeğidir.
Burjuva siyasal iktidarın bu bağlamda yaşamış olduğu kriz, önümüzdeki süreçte daha da derinleşerek devam edecektir. Her halükarda referandum sonucunda ülkenin siyasal denklemi değişerek yeni biçim ve boyutlar alacaktır. Bu da devrimci ve komünistler başta olmak üzere tüm toplumsal dinamiklerin önüne değişecek olan siyasal durumun ihtiyaçlarına cevap olabilecek yeni görevler koymaktadır.
Bu tarihsel zorunluluk bilincinden hareketle toplumsal yaşamın bütün alanlarında birleşik devrimci mücadeleyi yükseltmek durumundayız.