DHF haklılığından ve meşruluğundan aldığı güç ile direnişi ve sosyalizmi haykırmaya devam edecektir.”
HABER MERKEZİ (10.01.2017)- 15 Temmuz Darbe Girişimi ve ardından ilan edilen OHAL süreci ile birlikte Erdoğan/AKP iktidarı da saldırılarını derinleştirmiş ve bütün toplumsal dinamiklere savaş açmış durumdadır. Yayınlanan KHK’lar ile birlikte binlerce dernek kapatılmış, gazete ve yayınlara yasaklar gelmiş, öğretim görevlilere ve akademisyenler görevlerinden ihraç edilmiş, kamusal alanda topyekûn bir tasfiye hareketi başlamıştır. Bu bilgiler ışığında Demokratik Haklar Federasyonu Dernekleri de devletin saldırılarına maruz kalmış ve İstanbul, Sarıgazi, Gazi, Ankara, Dersim, Adana ve İzmir dernekleri de KHK’lar sonucunda süresiz kapatılmıştır. Halkın Günlüğü Gazetesi olarak DHF derneklerinin kapatılmasına ilişkin Demokratik Kadın Hareketi dönem sözcülerinden Kıvılcım Arat ve Sosyalist Öğrenci Hareketi dönem sözcülerinden Dersim Konak ile bir röportaj gerçekleştirdik. Röportajı siz okurlarımızla paylaşıyoruz:
HG: OHAL süreci ile birlikte ilan edilen KHK’larla ülke geneli binlerce dernek kapatıldı. Kapatılan derneklerin arasında Demokratik Haklar Dernekleri de yer alıyor. Gelinen bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
DKH: 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası hayata geçirilen karşı darbeyle birlikte AKP/Saray diktası bugüne kadar toplumsal dinamiklerin karşı koyuşuyla engellenen birçok yasayı hayata geçirmeye çalıştı. Beslendikleri ideolojiden hareketle Türk, Müslüman, Sunni ve erkek bir sistem yaratarak tekçi, faşist, ırkçı bir toplum yaratma adına bir çok gerici yasayı Kanun Hükmünde Kararnameler ile hayata geçirdiler. İşlediği suçların farkında olan iktidar, bunların hesabını vermemek adına tüm demokratik kanalları tıkayarak karşısında güç ve tehlike olarak gördüğü bütün dinamiklere karşı savaş açmış bulunmaktadır. Demokratik Haklar Federasyonu tam da bu noktada hedef alındı ve kendi yasaları ile tanıdıkları hakları gasp edecek KHK’ler yayınlayarak derneklerin kapısına kilit vurdular. Bunun en başlıca nedenlerinden biri kendi kirli pratiklerinin teşhir edilmesinin önüne geçmek diyebiliriz. 6 ay boyunca ilan edilen OHAL kapsamında pratiğe dökülen uygulamalara baktığımızda da bunu görmek mümkün. Kapatılan TV. ve radyolar, açığa alınan akademisyenler, tutuklanan kanaat önderleri ve siyasetçiler bir bütün olarak gerçeğin ortaya çıkmasını adımlar olarak planlandı. Yıllarca beslenen IŞİD çeteleri geldiğimiz noktada AKP iktidarını savaş suçları mahkemesine yollayacak kadar açığa çıktı. Nitekim ‘yurtta sulh konseyi’ adı altında toplanan ve iktidarın savaş suçlarının ortağı olan klik dahi başarıya ulaşmış bir darbe girişimi yönetebilmiş olsaydı, Erdoğan kliğini savaş suçları mahkemesini yollayacak adımları atacaktı. Bu kadar uluslar arası suça imza atan bir iktidarın kurtulmasını sağlayacak tek bir yol var. Bu da iktidardan düşmesini engelleyecek bir rejim kurmasından geçiyor. Böylesi bir noktadan baktığımızda ise yaratılmak istenen iktidarı sarsacak, teşhir edecek, halklara gerçeği anlatacak tüm güçlerin, dinamiklerin yok edilmesinden geçiyor. Başkanlık oylamasını kendi lehlerine hayata geçirebilmek ise devrimci, demokrat, yurtsever güçleri tasfiye etmekten geçiyor.
SÖH: Faşist “TC” Devleti/AKP Erdoğan şahsındaki faşist iktidarı muhalif, sol sosyalist cepheye saldırı politikalarını yoğunlaştırdığı bir süreçten geçmekteyiz. Yaşamın tüm dinamik alanlarını hedef haline getiren faşist iktidar kendinden olmayan her sesi susturmaya yönelik sistematik saldırı geliştirmektedir. Bu saldırılar kapsamında birçok milletvekili, belediye başkanı, gazeteci, sendikacı tutuklanmış; birçok gazete, dergi, yayınevi ve dernek kapatılmış, en demokratik hak ve taleplerin önüne dahi set çekilmiştir.
Bu saldırıların bir hedefi de üyesi olduğumuz ve faaliyet yürüttüğümüz Demokratik Haklar Dernekleri olmuştur. OHAL süreci ile beraber çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler kapsamında Demokratik Haklar Dernekleri’nin İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana’da dernekleri kapatılarak mühür vurulmuştur. Derneklerimize yapılan baskınlar içerisinde derneklerimiz talan edilmiş; bilgisayar, flama, kitap vb. eşyalara el konulmuş; devrimci önderlerin resimlerine zarar verilmiştir.
Demokratik Haklar Federasyonu halkın örgütlü gücünün yükseldiği bir araç ve önemli bir mevzidir. DHF’ye yapılan her saldırı halkın örgütlü gücüne yapılmış bir saldırıdır. DHF gelişen tüm saldırılara karşı ezilen sınıflar cephesinden bir kurtuluş olmaya; özgürlük ve sosyalizm mücadelesindeki devrimci ısrarına dün olduğu gibi bugün de cevap verecektir.
DHF haklılığından ve meşruluğundan aldığı güç ile direnişi ve sosyalizmi haykırmaya devam edecektir.
HG: Erdoğan/AKP iktidarı kendisinden olmayan bütün toplumsal dinamiklere savaş açmış durumda. Binlerce dernek kapatıldı, on binlerce kişi gözaltına alındı, darp ve işkenceye maruz kaldı. Kadınlar, gençler, akademisyen ve öğretmenler başta olmak üzere toplumun bütün kesimlerine azgınca saldıran AKP iktidarı, hapishanelerde siyasi tutsaklara da yönelik saldırılarını ayyuka çıkardı. İçinden geçtiğimiz bu baskı sürecine dair neler söylemek istersiniz? Bu süreci nasıl değerlendiriyor ve çözüm gücü olarak nasıl bir mücadele yolu izlenmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
DKH: “TC” tarihinde gerçekleşen darbelere baktığımızda bu darbenin hepsinden farklı olduğunu görürsünüz. İttihat ve Terakki zihniyetinin Ermeni soykırımından miras kalan zihniyeti bugün en canlı haliyle hayat bulmaktadır. Tutuklama, işkence furyasının yanında bir de yaşarken öldürmek üzerinden bir politika hayata geçiriliyor. Soruşturmaya tabi tutulanların mülklerine el konulmasının yanı sıra, hukuksuzlukları yargıya taşıyabileceğiniz bir mercide bulunmamaktadır. Suçun şahsiliği hiçbir dönem bu kadar ayaklar altına alınmamış, suç ile ilişkilendiği iddia edilen insanların birinci dereceden akrabalarına kadar uzayan bir süreçle karşı karşıyasınız. Eleştirmenin dahi işkence ile karşılandığı bir dikta rejimi ile karşı karşıyayız.
Bu süreci karşılamak yaratılan korku iklimine karşı umudu büyütmekten ve mücadele cephelerini genişletmekten geçtiğini düşünüyoruz. Kısır tartışmalar ile yaratılan birlikleri daraltmamak, toplumsal muhalefeti güçlendirmek en önemli görevlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle kadın mücadelesi bu noktada örnek bir noktada durmaktadır. Ayrım yapmaksızın ve dilde ötekileştirmeyi yaratmaksızın ortak bir dil, ortak mücadele kanalları üzerinden dikta rejimine karşı mücadele her zamankinden daha elzem bir noktada durmaktadır.
SÖH: Egemen hakim sınıfların ezilen sınıf, ulus, inanç, azınlık, cins ve mezhepler üzerindeki tahakküm ve saldırı politikalarını yoğunlaştırdığı bir OHAL sürecinden geçmekteyiz. Tekçi “TC” Devleti/Egemen hakim sınıflar tarihinden devraldığı faşist karakteri gelinen OHAL sürecinde de çeşitli argümanları ve yönelimleri ile resmetmiştir. Kendi dışındaki tüm ses ve renkleri bastırmak isteyen Erdoğan/AKP iktidarı çıkarmış oldukları KHK’lar kapsamında birçok gazete, dergi, dernek, sivil toplum örgütünü kapatmıştır. Sol, sosyalist, yurtsever kesime açıktan savaş açan iktidar milletvekillerini, gazetecileri, sendikacıları tutuklamış; birçok akademisyen sendikacı görevinden ihraç edilmiştir. Akademik demokratik alan cephesinden birçok üniversiteye rektörler atanmış, tutuklu bulunan öğrencilerin sınavlara giriş hakları ellerinden alınmış, üniversitelerde devlet eli ile cihatçı çeteler palazlandırılmış, sol sosyalist öğrencilerin tüm demokratik talep ve yönelimleri engellenmiştir.
Gelinen süreçte gelişen tüm saldırı konseptini bertaraf ederek halkın örgütlü gücünü yükseltmek, direniş mevziisini güçlendirmek, faşizme karşı birleşik mücadele perspektifini görünür kılmak devrimci bir sorumluluk ve zorunluluktur. Emek, ulus, inanç, kadın, LGBTİ cephesinden ezilenlerin çizgisini ortaklaştırmak ve bu ortaklığı faşizme karşı bir karsı koyuş ile buluşturmak elzemdir. Haklılığımızdan ve meşruluğumuzdan aldığımız güç ile faşizan tüm saldırılara karşı yaşamın olduğu her yerdeyiz ve geleceği ilmek ilmek örme-örgütleme yolunda belirleyici birer özneyiz. Faşizme karşı özne olma bilinci ile gün faşizmi bertaraf etme ve ezilenlerin haklı direnişi örgütleme günüdür; gün gelişen tüm saldırılara karşı devrimci cüreti ve azmi kuşanma günüdür.