Faşist T.C devleti “Şanlı” tarihini “Kanlı” katliamlarına borçludur..

Takvim yaprakları 2 Temmuz 1993’ü gösterdiğinde, bir yandan planlanan ölüm fetvasından bihaber deyişleriyle semaha duranlar, cem tutanlar; diğer yandan da ellerinde benzin bidonlarıyla ağızlarında tekbirlerle ölüm kusmaya gidenler..

 

HABER MERKEZİ(03.07.2015)- Sivas Katliamı’nın 22.Yıldönümü dolayısı ile T.C.Katliamlar ve Soykırımlar Gerçekliğini ele alan Gazetemiz okurunun makalesini olduğu gibi paylaşıyoruz.

 ‘’ 2 Temmuz 1993’te 33 aydın, sanatçı yazarla beraber 2 otel görevlisi Madımak Oteli ateşe verilerek katledildi, tarihteki Alevi katliamları sadece Sivas’ın ışığının söndürülmek istenmesiyle sınırlı kalmadı. Yavuz Sultan Selim döneminde kılıçtan geçirilen Aleviler, Dersim 38 soykırımında mağaralara kimyasal, gazlı silahlar atılarak boğduruldu, topluca katledildi. Aynı tekçi, Faşist zihniyet, Maraş’ta anne karnındaki bebeleri daha doğmadan süngülere vurdu. Maraş’ta, Çorum’da Alevi halkın yaşadığı mahallelerde kapılar işaretlenerek ölüme hedef haline getirildi.Tarihi inkar ve asimilasyon üzerine şekillenen tekçi, Faşist TC Devleti, kendini, resmi devlet ideolojisini hep kan üzerinde inşa etti.Azınlık inanç, kültür ve kimliklerin kanı ve asimilasyon politikaları ile dolu olan T.C tarihi, “Tek Dil, Tek Din, Tek Bayrak” şiarına ters düşen tüm değerlere pervasızca saldırdı.Yüzyıllardır asimile edilmeye, inançları yasaklanmaya çalışılan ve bu uğurda defalarca kez katliama uğratılan Aleviler, kimlikleri ve dilleri hiçe sayılan Kürtler, 1915’te yine aynı amaçlarla tehcir edilen, soykırımdan geçirilen Ermeniler, 6-7 Eylül’de malları yağmalanarak, tecavüze ve katliama uğrayan Rumlar, devletin tekçi zihniyetinin en bariz örnekleridir.Faşist T.C devleti “Şanlı” tarihini “Kanlı” katliamlarına borçludur.Ama öte yandan devlet katletmeye devam ettikçe, ne Sivas’ın ışığını söndürebildi, ne de o alevlerin içinden bugünlere ulaşan türküleri susturabildi.Dersim 38’den “Ben de senin önünde diz çökmedim, bu da sana dert olsun” sesleri çığlığa döndü.Sivas davasının eli kanlı sanıkları birer birer aklandı, ve dava geçtiğimiz yıl Yargıtay kararıyla onaylanarak zaman aşımına uğratıldı.Ama 22 yıl öncesinden o küller içinden yükselen Hasret Gültekin’in sözleri her daim halklara meşale oldu.

 

Rüzgarın kanatlarında,
Munzur’un doruklarında,
Mapusun kuytuluğunda,
Güneşin sıcaklığında,
Kalanlara selam olsun.

 

Sevdanın güzelliğinde,
Canın cana hasretinde,
İnançlı yürekleriyle,
Kavganın ateşlerinde,
Yananlara selam olsun.

İnançlı yürekleriyle kavganın ateşlerinde yananlara gönderilen selam, ötekileştirilen, yok sayılan, inancı, dili ve kültürü yasaklanan, tüm ezilen halklarımıza açık bir çağrı oldu. Sivas’ın ışığı sönmedi, sönmeyecek, o gün Sivas’ı yakanlar bugün AKP’yi kuranlardır. Azınlıklar üzerinde kurulan amansız baskı bugün de kendini Ortadoğu’da emperyalistlerin kurduğu T.C destekli IŞİD çeteleriyle var ediyor. Kobanê’de IŞİD çetelerine her türlü desteği sağlayan, silahtan tutalım da kimliklerine kadar üstün hizmet sunan T.C. devleti, IŞİD çetelerine sınırsızca sınırlarını açarken, IŞİD çetelerinden kaçan Suriye halklarına sınırları kapatıyor. Devletin tüm imkânlarını IŞİD çetelerinin emrine amade eden T.C, Ortadoğu’da yeni bir devletin kurulmasını engellemek için her yolu deneyeceklerini açıkça söylemekten çekinmiyor. Sivas’ı anmak Kobanê’yi sahiplenmektir, Sivas’tan Kobanê’ye köprü kurmaktır. Sivas’ı anmak tekçi anlayışa karşı halkların dillerini, kültürlerini, inançlarını, kimliklerini savunmaktır. Sivas’ın ışığında Kobanê’yi ve tüm ezilen halkları aydınlatacağız’’..

 Halkın Günlüğü okuru 

    

Önceki İçerikAnkara Mamak’ta taş ocakları can güvenliğini tehdit ediyor
Sonraki İçerikKamp Armen: Gasp ve direnişin hikâyesi