Erdoğan ‘’TC’’si ile ABD ilişkileri ve yumuşak karın Zarrap!

ABD’nin Gül eksenli girişimi sonuç verirse, süreç sadece Erdoğan’ın ekarte edilmesiyle sonuçlanır ama ‘’TC’’ ile ABD’nin stratejik köle-efendi ilişkisi devam eder. Ki, Erdoğan’ın girdiği eksen kayması eğiliminin kolayca gerçekleştirilebilir bir kopuş-süreç olmadığı da açıktır. Onlarca yılı bulan bir ilişki süreci, bu süreçte iliklere işleyen ekonomik bağımlılık ve ilişkilerden, silahlanma gerçeğine ve NATO gibi stratejik örgütlenmelerin getirdiği yükümlülük ve sorunlara kadar bir yığın bağ kolayca koparılabilir, sabahtan akşama değiştirilebilir bir ilişki süreci değildir. Dolayısıyla esas olasılık eksen kaymasının gerçekleşemeyeceği ve bu anlamda AKP içinde Gül ve ekibi üzerinde bir hareket vb. geliştirerek Erdoğan’ın devre dışı bırakılacağı yönündedir

HABER MERKEZİ(08.12.2017)-Erdoğan iktidarı şahsında ‘’TC’’ devleti ile stratejik ortağı-efendisi olan ABD arasındaki ilişkiler belli bir süre öncesine dayanan tarihten beri sorunlu zeminde seyretmektedir. Bu sorunlu ilişki döneminde birçok neden mevcuttur. Ve kriz biçiminde tarif edilen birçok sorun esasta bazı temel sorundan kaynaklanmakta veya belli bir sorun üzerinde gelişip gündeme gelmektedir. Yani, birçok noktada cereyan edip gündeme kriz olarak düşen birçok sorun özünde belli bir kaynağa bağlı olarak gelişmekte ya da bu sorunlar birbirinden bağımsız gelişmemektedir. Bilakis birbirine bağlı olan sorunlardır veya belli bir sorundan beslenen nedenlerdir.

Söz konusu efendi-uşak ilişkisinde sorunlu dönemin yaşanması esasta emperyalist bloklar-güçler arasında yeni dengelerin oluşması süreciyle başlamaktadır. Özel olarak da ABD’nin Ortadoğu stratejisi bağlamında somut adımlarla yürürlüğe koyduğu Kürt politikasıyla (ve buna paralel veya karşıt olarak Erdoğan iktidarının da IŞİD ile ilişkiler geliştirmesiyle) başladı demek yanlış olmaz. ABD emperyalizminin Kürt politikasını sindiremeyen Erdoğan iktidarı IŞİD’i kullanarak veya IŞİD ile ilişkiler kurarak onun üzerinden belli işlere girişti. Daha da önemlisi ABD ile Rusya esasında emperyalist dengelerde gündeme gelen yeni durum, yani Rusya’nın ABD’nin tek dünya jandarması pozisyonuna son veren açıklamaları ve çıkışıyla kaptığı önemli inisiyatif ve dünya sathında temsil ettiği belirgin nüfuz durumu, Erdoğan’ın talimatlarını iki-bir etmeden yerine getirdiği ABD emperyalizmine karşı Rusya kozunu kullanarak pazarlık yapmaya kalkışması sorunlu ilişkilerde bir zemin oldu. Ama sorunun özü ABD’nin bölgedeki Kürt politikasıdır. Kürt politikasında taleplerini ABD emperyalizmine kabul ettirmeyen Erdoğan, Rusya ile ilişkileri bir şantaj olarak kullandı, kullanıyor ama buna karşın ABD Kürt politikasında Erdoğan’ın isteklerini dikkate almadı. Dolayısıyla Erdoğan Rusya ile ilişkilerini daha da ilerleterek pazarlık gücü olarak kullanma eğimlini derinleştirerek süreci tırmandırdı. ABD ise bu şantaja prim verme ve pazarlığı kabul etme yerine, restler çekerek Erdoğan ve iktidarına dönük adımlar geliştirdi. Korumalarına dava açması, arama çıkarması, vize krizi, NATO tatbikatında kullanılan düşman hedefler meselesi, Halk Bankası müdürü ve hatta Reza Zarrap’ın tutuklanması vb. bu zeminde gelişmektedir.

Ancak Zarrap davası Erdoğan’a dönük ciddi bir tehdit durumundadır. Ki bu davada Erdoğan ve bakanları ile aile fertlerini kapsayan, dolayısıyla doğrudan Erdoğan’ı hedefleyen bir muhtevadadır. Erdoğan’dan gerekli tavizler koparılıp Rusya ile ilişkilerinde geri adım attırılmaz ve ABD yanlısı politikaları benimsemesi sağlanamazsa, bu davayla Erdoğan’ın uluslar arası hukuk veya yargılanma şahsında zor duruma düşürülmesi, kirli çamaşırlarının sergilenerek mahkemede yargı yoluyla suçlu ilan edilmesi güçlü ihtimaldir.

Zarrap mahkeme sürecinin bu minvalde neticelenmesi ABD ile Erdoğan iktidarının kesin kopuşu anlamına gelecektir. Bu güçlü bir olasılıktır. Zira Rarrap’ın itirafçı olduğu, başka da itirafçıların olduğu, bunların da Erdoğan’ın suçlu olduğunu kanıtlamaya dönük belge ve deliller-ifadeler vereceği muhtemeldir. Bu kopuş süreci diğer taraftan Rusya ile ilişkileri esas alan bir sürecin kesinleşmesi anlamına geleceği de söylenebilir. Fakat, başka bir olasılık olarak ABD’nin Erdoğan’ı ekarte ederek başka aktörler vasıtasıyla ‘’TC’’ ile ilişkilerini devam ettirmesini işaret etmektedir. ABD’nin Erdğan’ı devre dışı etmeye karar verdiği kesin. Fakat durumu nasıl düzenleyeceği, Erdoğan’ın yerine kimi koyacağı sorunu hal edilmeye çalışılmaktadır. Zarrap ve halk bankası (başka bankalar da dahil edilecektir) davasıyla Erdoğan’ın kirli çamaşırları sergilenip işinin bitirilmesi esasta kararlaştırılmış durumdadır. Süreç Erdoğan’ın yerine koyulacak aktördür. Bunda ise, Abdullah Gül-Davutoğlu-Babacan ekibinin hazırlanması gündemdedir. Gül ile ilgili Erdoğan-AKP’nin belli tarihten itibaren benimsediği olumsuz tutum sebepsiz değildi. ABD’nin Gül kartını hazırlayıp kullanacağını o tarihlerden itibaren bildikleri için Gül’e AKP içinde bir tepki geliştirildi. Aynı şey Davutoğluna karşı tavırda da sırıttı. Başbakanlıktan alınması ve sonradan sürdürülen tecrit tutumu ve şimdi konferanslarının engellenmesi aynı zeminde gelişen tutumlardır. Hatta Erdoğan’ın AKP örgütünde yaptığı düzenlemeler, il başkanları ve belediye başkanlarına kadar gerçekleştirdiği tasfiyeler de AKP’yi tamamen kendi kadrolarıyla donatıp Gül-Davutoğlu ekibinin etkisini kırmak suretiyle Gül üzerinden geliştirilmesi söz konusu olan ABD’nin kendisini (Erdoğan’ı) ekarte etme planını boşa çıkarma, kendisini sağlama alma hamleleri olarak değerlendirilebilir…

‘’TC’’ile ABD’nin stratejik köle-efendi ilişkisi devam edecektir

Ancak gelişmeler Erdoğan döneminin öyle ya da böyle kapanacağı, en azından başkanlık seçimini kazanmasının engelleneceğini göstermektedir. Bahçeli’nin Erdoğan ile ittifakını da belli açılardan bu zeminde anlamak gerekir. Ki, koalisyon görüşmeleri döneminde Davutoğlu’nun MHP ile görüşmelerinde geçen paylaşımlar Bahçeli’nin belli biçimde bilgilenmesini sağlamış, Bahçeli bundan hareketle Erdoğan yanlısı bir eğilime girmiştir. Ki, Erdoğan’ın Bahçeli’yi iç muhalefeti karşısında koruması da bu süreçten bağımsız değildir. Tabi Bahçeli’nin Erdoğan’a dönük gelişen büyük hayranlığı da aynı süreçle (Erdoğan’ın Bahçeli’yi MHP içi muhalefete karşı koruması) açıklanabilir bir durumdur.

ABD’nin Gül eksenli girişimi sonuç verirse, süreç sadece Erdoğan’ın ekarte edilmesiyle sonuçlanır ama ‘’TC’’ ile ABD’nin stratejik köle-efendi ilişkisi devam eder. Ki, Erdoğan’ın girdiği eksen kayması eğiliminin kolayca gerçekleştirilebilir bir kopuş-süreç olmadığı da açıktır. Onlarca yılı bulan bir ilişki süreci, bu süreçte iliklere işleyen ekonomik bağımlılık ve ilişkilerden, silahlanma gerçeğine ve NATO gibi stratejik örgütlenmelerin getirdiği yükümlülük ve sorunlara kadar bir yığın bağ kolayca koparılabilir, sabahtan akşama değiştirilebilir bir ilişki süreci değildir. Dolayısıyla esas olasılık eksen kaymasının gerçekleşemeyeceği ve bu anlamda AKP içinde Gül ve ekibi üzerinde bir hareket vb. geliştirerek Erdoğan’ın devre dışı bırakılacağı yönündedir. AKP içinde ve tabanında belli bir huzursuzluğun yaşandığı da dikkate alındığında Erdoğan’ın yolcu olduğu söylenebilir. Ki, Erdoğan bunu fark ettiği için anti-emperyalist söyleme sarılıp manipülasyonla zeminini sağlamlaştırmaya çalışmaktadır. Öte taraftan Erdoğan’ın siyasi kaos ve karmaşa, provokasyon ve yeni katliamlar süreci geliştirerek durumu lehine çevirme girişimlerinden geri durmayacağı da hesaplanmak durumundadır. Kısacası önümüzdeki süreç Erdoğan’ın yeni provokasyon ve saldırganlıklarına gebedir denilebilir. Elbette buna hazırlıklı olmak da ayrıca gereklidir…

Önceki İçerikSoçi görüşmeleri, Suriye ve Ortadoğu denklemi üzerine!
Sonraki İçerik”Milli’’ ve ‘’Yerli’’ olanların son halleri