Erdoğan sultasının manevraları ve arka plan!

Mardin’de açıklanan ‘’eylem planı’’ ile HDP’nin muhatap alınmasının sinyali verilirken, Numan Kurtulmuşun açıklamasında bu durum daha da belirgin hal almıştır. Öcalan ile görüşmelerin yapılmasının alenen açıklanması ise işin rengini daha da koyulaştırmaktadır… Durumu manevra olarak değerlendirmenin özü şudur; Kuzey Kürdistan’da ilan edilen özyönetim yerleşkelerinde (esasen üç ilçe ve hatta mahallede) kahramanca sergilenen Kürt ulusunun onurlu direnişinin Erdoğan/AKP güruhu tarafından yenilememesi, bilakis iradesinin kırılarak yenilgi almasının sonucu olarak içine düştükleri aciz ve çaresizliği, dolayısıyla prestijlerini kurtarmak için zorunlu olarak yeni argümanlar ortaya atarak çatışmadan kaçışın yoluna girmeleridir

HABER MERKEZİ (08-02-2016)- Erdoğan/AKP güruhu Kürt ulusal direnişi karşısında aldığı yenilgi ya da girdiği irade çatışmasında yaşadığı bozgunu gizlemek için ve zorunlu olarak manevra yapıyor. Adı geçen güruh yaptığı manevraları giderek geliştirirken, bu manevralarının aynı zamanda hile ve entrikaya dönük arka plana sahip olduğu da unutulamaz. Mardin’de ‘’… eylem planı’’ olarak yapılan açıklama bu manevranın belirgin ilk adımıydı. Aynı zemindeki manevranın daha aktüel olanı ise, Erdoğan’ın açıklamasında geçtiği gibi, hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş’un, ‘’İmralı-Öcalan ile görüşülebilir’’ ve ‘’HDP Türkiye için bir şanstır’’ biçimindeki açıklamalar ve bunların satır aralarıdır…

Mardin’de açıklanan ‘’eylem planı’’ ile HDP’nin muhatap alınmasının sinyali verilirken, Numan Kurtulmuşun açıklamasında bu durum daha da belirgin hal almıştır. Öcalan ile görüşmelerin yapılmasının alenen açıklanması ise işin rengini daha da koyulaştırmaktadır…

Durumu manevra olarak değerlendirmenin özü şudur; Kuzey Kürdistan’da ilan edilen özyönetim yerleşkelerinde (esasen üç ilçe ve hatta mahallede) kahramanca sergilenen Kürt ulusunun onurlu direnişinin Erdoğan/AKP güruhu tarafından yenilememesi, bilakis iradesinin kırılarak yenilgi almasının sonucu olarak içine düştükleri aciz ve çaresizliği, dolayısıyla prestijlerini kurtarmak için zorunlu olarak yeni argümanlar ortaya atarak çatışmadan kaçışın yoluna girmeleridir. Elbette bunu yaparlarken, aldıkları yenilginin ve tersinden Kürt ulusunun sağladığı zaferin daha da derinleşmesini, ileri kazanımlara gitmesini engellemeyi amaçladıkları açıktır; manevranın bir boyutu da budur.

Öte taraftan bu zeminde devreye soktukları manevralarının hile ve entrikaya dayalı bir arka plana sahip olduğu da kesindir. Kürt ulusal hareketinin tecrit edilmesine, kitle temelinin yedeklenmesi, parçalanması ve ilgili toplantı-görüşme, elbette ‘’eylem planı’’ ve son yapılan açıklamalarla bu amaçların sağlanmak istendiği alenidir. Son olarak, Öcalan ile görüşmenin kapısını aralayarak alenen ortaya koyan, Öcalan ile birlikte HDP’nin muhataplar arasında olmasına dönük yeşil ışıkların gözlere sokulurcasına ifade edilmesi bu manevra ve manevraların arka planındaki entrikalara da daha tehlikeli biçimde işaret etmektedir. Dahası, devreye sokulan manevra bağlamında Öcalan ile görüşmelerin yapılması ve HDP’nin muhatap alınacağına dönük ortaya konan açık emareler, bu manevranın diğer yüzü olan entrika ve hile politikasının ip uçlarını yansıtmaktadır. Erdoğan/AKP güruhunun hedefinin Kürtleri_Kürt ulusal hareketini bölmek, karşı karşıya getirmek olduğu görülmektedir. Bu ilgili muhataplarca görülmelidir!

Kısacası, açıklanan ‘’eylem planı’’ ve Öcalan ile görüşme ve HDP’ye ilişkin yapılan değerlendirmelerle geliştirdikleri ‘’yeni süreçle’’, bir taraftan Kürt direnişi karşısından aldıkları yenilgi, girdikleri açmaz ve yaşadıkları acizden kurtulmanın manevraları yapılırken, diğer taraftan Kürt ulusal direnişinin hileyle mağlup edilmesi stratejisi bağlamında Kürt kitlelerinin yedeklenerek ulusal hareketin tabanının altından çekilerek zayıflatılması ve mümkün olduğunca tecrit edilmesi hedeflenirken, son hamle olarak yansıtılanlarla Kürt ulusal hareketi ve güçlerinin bölünmesi-karşı karşıya getirilmesi şeklinde sinsi bir hile stratejisi geliştirilmektedir.

Kandil-PKK’ye ve Kürt ulusal direnişine karşı azgın katliamlar gerçekleştirmekten geri durmadıkları halde, HDP’yi ‘’Türkiye için şans’’ olarak açıklamaları ve Öcalan ile görüşmelerin yapılmasına dönük açıklamalarda bulunmaları bu siyasi figür ve aktörlerin karşı karşıya getirilmesi, bu cephenin bölünmesinin hedeflenmesinden başka bir anlama gelmemektedir. Yeni bir hile-entrika konseptinin devrede olduğu, bu konseptin Kürt ulusal hareketi ve güçlerinin bölünüp parçalanması, PKK’nin zayıflatılması, kitle desteğinin azaltılması gibi amaçlar güttüğü okunabilir bir gerçektir. Elbette bu hile ve manevra konseptiyle yenemedikleri Kürt ulusal direnişini kırarak Kürt ulusunun teslim alınmasını hedeflediklerini söylemek isabet olacaktır. Kürt aktör ve siyasi figürlerin uyanık olması gereken nokta budur. Zor, şiddet, abluka-kuşatma, askeri işgal ve azgın katliam ve soykırımlara karşı yenilmeyen ve kahramanca direnen Kürt ulusu masada-hileyle-entrikayla yenilmek isteniyor. Belirtmekte fayda var ki, Erdoğan/AKP güruhunun manevra yapmaktan başka bir şansı kalmamıştı-r. Hem Kürt ulusunun direnişi karşısında başarısız kalarak yenilgi alıyor, hem içinde bulunduğu savaşı daha fazla yürütmenin ne siyasi ne de ekonomik istikrar açısından olanağı kalmıyor ve hem de uluslar arası ilişkiler alanında yaşadığı ciddi sorunlar ve karşı karşıya kaldığı durum bu çatışma ve savaş sürecini daha fazla sürdürmesine olanak tanımıyordu. Dolayısıyla Erdoğan Sultasının zorunlu olarak bir manevraya ihtiyacı vardı. Ne var ki, belli avantajlarını kullanarak bu yenilgi ve zorunlu manevra sürecini lehine kullanmaya çalışıyor.

‘Ezdik, bitirdik, sona geldi’

Erdoğan/AKP diktatörlüğünün Özyönetim direniş alanlarına dönük son zamanlarda ‘’ezdik, bitirdik, sona geldi, ‘’60 terörist etkisiz hale getirdik’’, kısa zamanda sona gelinecek şeklinde yoğunlaştırdıkları açıklamalarının dayanaksız-sebepsiz olmadığı açıktır. Elbette gerçek karşısında dayanaksızdır bu açıklamalar. Ne var ki, diğer bakımlardan dayanaksız ve sebepsiz olmadıkları aşikardır. Yapılan bu açıklamalar yapacakları manevranın zeminini ve kamuoyunu hazırlamaya dönük olmakla birlikte, belli görüşmeler sonucu vardıkları sonuçlara güvenerek bu açıklamalarda bulundukları da olasılıktır. Ki bu görüşmelerin vb yapılmış olması, Örneğin iktidarın Öcalan ile görüşmesi vb zeminde görüşmeler yapılmış olsa da ve bu görüşmeler neticesinde ilgili açıklamalar yapılmış ve ‘’yeni süreç’’ devreye sokulmuş olsa da, faşist iktidarı başlattığı bu manevra ve entrika sürecinin özünde Kürt ulusal hareketini kitle tabanını zayıflatıp yedekleme zemininde tecrit etmeyi, Kürt ulusal hareketi siyasi misyonlarının karşı karşıya getirilerek bölüp parçalama ve zayıflatarak yenme gerçeğini değiştirmez.

Bülent Arınç’ın yakın geçmişteki açıklamaları düşünüldüğünde (ki, Arınç alenen Öcalan sürecin muhatabıdır, olmalıdır’’ şeklinde açıklamalarda bulunmuştu), bugün Erdoğan ve Numan Kurtulmuş’un açıklamaları da dikkate alındığında Öcalan ile görüşmelerin sürdüğü anlaşılmaktadır. B. Arınç Öcalan ile görüşülüyor, görüşülmelidir de şeklinde açıklamalar yapmıştı, Erdoğan/AKP iktidarı da bugün Öcalan ile görüşülebilir diyorsa, görüşmelerin devam ediyor olması-yapılmış olması güçlü ihtimaldir. Dolayısıyla, iktidarın devreye soktuğu muhatapların farklı olduğu istişare süreci-‘’eylem planı’’ süreci ve daha da doğrusu yeni tasfiye süreci bu görüşmelerden bağımsız değildir denebilir.

Şayet Öcalan Kandilin devre dışı tutulmasını kabulle görüşmeler yaptığı, belli anlaşmalara vardığı gerçek ise, Öcalan ile Kandilin karşı karşıya getirilmesi güçlenen bir olasılık olur. Ne ki, Kandilin barış konusunda Öcalan’ı bağlayıcı görmesi, Kandilin Öcalan’ın olası görüşme ve anlaşma zeminine geleceğini doğrular ki, bu durumda bölünme değil ama başka siyasi sonuçlar gündemde olacaktır…

Özetin özetiyle; Erdoğan/AKP güruhu, Öcalan ve HDP’yi dahil ederek Kürt ulusal hareketi bünyesinde ve Kürt ulusal direnişinde bir bölünme-parçalanma yaratmak istediği, Kandilin devre dışı tutularak Öcalan ve HDP ile karşı karşıya getirilmek istendiği Kürt aktörler tarafından dikkate alınmak durumundadır. Kürt aktörlerin bu bölüp parçalama siyasetine düşmeyeceğine dönük kanaatimiz güçlüdür. Ancak her şeye karşın Kürt ulusal hareketi ve siyasi aktörlerinin hilelere karşı uyanık olmasının gerekliliği de açıktır. Bölüp parçalama stratejisi PKK’yi tecrit etmeye dönük bütünlüklü konseptin önemli bir parçası olarak devreye sokulmak istenmektedir. 

Önceki İçerikDKH’den kurultaya çağrı videosu
Sonraki İçerikMKP: Soykırımcı Erdoğan/AKP güruhu yarattığı kan deryasında boğulacak!