Erdoğan sultasında sıradanlaşan faşizm!

Tüm dünya devletlerin anayasaları-yasalarında resmi kabulde suç, insanlık suçu, insan ve insanlığa karşı suç olarak kabul edilen ve yasaklanan faşizmin, bizzat burjuva devlet ve hakim sınıflar tarafından uygulandığı da unutulamaz. Burjuva gerici hakim sınıfların faşizmi devlet ve yönetim biçiminde uyguladıkları, kah sürekli faşizm, kah dönemsel kesitlerde başvurup uyguladıkları bir devlet ve yönetim biçimi olmuştur

HABER MERKEZİ (05-02-2016)- Faşizm, mimarları ve uygulayıcıları tarafından da savunulamayan ve akasında duramadıkları, maalesef ki insanlık tarihi ve toplumlar tarihinin tanıdığı en büyük suç ya da kötülüktür. Suç olarak ifade edilen bu illet, insanlığın ve toplumların başına gelen en büyük felakettir. Faşizm hakkında yapılan suç tanımının işaret ettiği gerçek korkunç felaket gerçeğidir. Erbabı olan burjuva gerici egemen sınıfların bile riyakarca da olsa yasalarında suç olarak yasakladıkları-yasaklamak zorunda kaldıkları korkunç, vahşi, canavarca bir suçtur. Dehşet uyandıran veya dehşet olan bir suçtur. Kıyım, kırım, katliam ve yok etmenin en acımasız, en barbar ve en çağdışı boyutu ya da biçimidir faşizm. Tüm dünya devletlerin anayasaları-yasalarında resmi kabulde suç, insanlık suçu, insan ve insanlığa karşı suç olarak kabul edilen ve yasaklanan faşizmin, bizzat burjuva devlet ve hakim sınıflar tarafından uygulandığı da unutulamaz. Burjuva gerici hakim sınıfların faşizmi devlet ve yönetim biçiminde uyguladıkları, kah sürekli faşizm, kah dönemsel kesitlerde başvurup uyguladıkları bir devlet ve yönetim biçimi olmuştur. Tekrar edelim ki, tarih boyunca faşizmin bu uygulayıcıları faşizmi açıktan savunma cüreti gösterememiş, bilakis ikiyüzlüce de olsa faşizmi suç olarak kabul etmiş-etmek zorunda kalmış, faşizme karşı olduklarını açıklamışlardır. ‘’TC’’ devletinde de devletin karakteri ve yönetim biçimi sürekli faşizm olmuştur. Türk hakim sınıfları tarihindeki katliamlarıyla, tüm kırım-kıyım, baskı, saldırganlık, yargı-mahkeme sistemleri, ordu-polis örgütlenmesi ve devlet kurumları ve AFC’leriyle vb vs alenen faşizmi temsil edip kurumsal olarak uygulasa da, bunlar da burjuva gerici sınıfların geleneğini takip ederek uyguladıkları-örgütledikleri faşizmi alenen savunmamış, bilakis resmi olarak suç saymışlardır.

‘Faşizm uygulanıyor, uygulanan faşizmdir’

Buraya kadar bir tuhaflık yok. Tuhaflık, bugün Erdoğan totaliter sultası altında uygulanan, hatta belki en pervasız biçimleriyle uygulanan faşizmin, tüm burjuva faşist geleneğin dışına çıkılarak alenen savunuluyor olmasıdır. Erdoğan’ın ‘’kamu düzenini sağlama’’ gerekçesiyle savunup uyguladığı savaş saldırganlığı, en vahşi boyutlarda uyguladığı kıyım ve katliamlar, işkence ve bilumum baskılar faşizmin gerekçelendirilerek açıktan savunulmasındır. Devlet, bayrak, millet orijinindeki tekçilik ve ırkçı-milliyetçilik, şovenizm ve soykırım gibi unsurlar faşizmin tipik özellikleri olduğu düşünüldüğünde, Erdoğan sultasının Kürt ulusuna dayattığı tekçilik, ırkçı-milliyetçi imha-inkar politikaları ve bu zeminde topyekun savaş saldırganlığıyla uyguladığı vahşi katliamlar ve soykırım, işgal ve abluka-kuşatma hareketiyle tırmandırdığı milli zulüm faşizmin açıktan savunulup uygulanmasından başka bir şey değildir. Erdoğan, alenen ezerim, gömerim, başlarına yıkarım diyerek, dediklerin en barbar ölçülerde uyguluyor. Yani Erdoğan, geleneksel burjuva faşist eğilimin dışına çıkarak, faşizmi alenen savunuyor.

Tuhaflık bu kadarıyla kalmıyor. Esas tuhaflık şurada: Erdoğan’ın faşizmi alenen savunması ve pervasızca uygulaması, faşizmin toplum tarafından kanıksanması veya buna doğru evirilmenin belirmesi gerçekliğidir.  Daha açıkçası, ‘’faşizm uygulanıyor, uygulanan faşizmdir’’ söylemlerine ve gerçekliğine rağmen, bunun geniş toplum tarafından nötr karşılanıp tepki verilmemesidir tuhaf olan. Yani faşizmin sıradanlaştırılmasıdır tuhaf olan. Faşizm suç olmaktan öteye, insanlık için bir felakettir. Ancak bu suç ve felaket yaşanmasına rağmen, bu felaket dillendirilmesine rağmen, toplum tarafından hiçbir şey olmuyormuş veya olağan bir şeyden bahsediliyormuş refleksi mevcuttur. Bu, faşizmi felaket algılamaktan ziyade, sıradan bir şey olarak algılama durumudur. Katliam yaşanıyor, soykırım yapılıyor, yaralılar ölüme terk ediliyor, çocuklar, hamile kadınlar, yaşlılar ve sivil halk katlediliyor denilmesine ve bu gerçek TV’lerde seyredilmesine karşın geniş toplumsal kesimde bir tepki yok! Kürt ulusu abluka-işgal zulmü altında soykırımdan geçiriliyor denmesine ve bu gerçek tüm medyadan izlenmesine karşı geniş toplumsal kesimlerde ses-tepki yok! Toplumu eleştirsek de asla suçlamıyoruz. Çünkü toplumun burjuva medya ve tüm burjuva iktidar vb tarafından manipüle edildiğini, milliyetçilik zehriyle kafaların karartılıp vicdanların köreltildiğini, dahası faşist devlet-iktidar terörü altında sindirilip korku yorganı altına alındıklarını vb vs biliyoruz. Ne var ki, öldürülen, işkence ve zulme maruz kalan insandır. İnsanın öldürülmesi, insana işkence edilmesi, yaralıya yardım edilmemesi-tedavi edilmemesi ve bilerek ‘’teröristtir’’ diye ölüme terk edilmesi, ölünün sokakta çürümeye bırakılması vb vs karşısında, korkmuş da olsa, sindirilmiş de olsa bu toplumun bir şey söylemesi lazım. Bugün sessiz kalanlar, aynı şey yarın başlarına geldiğinde yanında kimseyi bulamayacaklarını düşünmelidir.

Evet bir kez daha toplumun sessizliğini toplumu suçlama konusu yapmıyoruz, çünkü toplumdan önce sosyalist ve devrimci güçlerin üzerlerine düşeni yapmakta son derece tutuk olduğunu görüyoruz. Kuşkusuz ki, sosyalist ve devrimci hareketlerin belli bir iradesinden, tutumundan ve hatta şu veya bu düzeyde eyleminden söz edilebilir. Hepten inkarcı olmamalı, inkarcı olamayız. Ne var ki, ortaya konan eylem son derece zayıf ve yetersiz. Oysa yaşananlar karşısında daha etkin, daha kavgacı ve eylemci mücadelenin pratikleştirilmesi azami görev ve tavır olmak durumundadır. İşte sosyalist ve devrimci hareketin ciddi varlık gösteremediği ve göstermesi gereken bu boyut ve tutum çitasıdır. Dolayısıyla toplumu suçlamak ve hatta eleştirmek hak olmasa gerek.

Ölüm, işkence, zulüm nasıl bu kadar sıradanlaştırılabilir? Soykırım, katliam, faşizm nasıl bu kadar sıradanlaştırılabilir. İnsan olmanın temel özelliği, olmazsa olmazı değimlidir zulme karşı çıkmak! Haksızlığa karşı çıkmak, katliam ve kıyıma dur demek insanlığın şartı değil midir? O halde zulüm, vahşet ve katliamlar karşısında susmanın gerekçesi olabilir mi? İnsanlık kendi değerlerine sahip çıkmakla yüz yüzedir. Toplum kendisine dayatılan yabancılaşma ve korkuya karşı insani değerlere sahip çıkmakla yüz yüzedir.

Katledilmek, işkence ve zulme tabi tutulmak sıradan bir olay değildir. Faşizm sıradan bir şey değildir. Bunların yaşandığı ve hatta duyulduğu yerde isyan etmek haktır. İnsana uygulanan zulüm karşısında insanın isyanı haktır.

Bugün Erdoğan sultası altında faşizm adeta sıradanlaştırılmış-sıradanlaşmıştır! Bu toplumun karşı karşıya kaldığı en büyük tehlike, en büyük yabancılaşma dır. Nihayetinde faşizme toplumsal bir teslimiyettir.  Ancak önemlidir ki, kaderini faşizmin eline bırakan toplumun geleceği karanlık ve utançtır! 

Önceki İçerikDavutoğlu’nun Mardin’de açıkladığı ‘’Eylem Planı’’ ne anlama gelir?
Sonraki İçerikErdoğan Hitleri kılavuz alarak faşizmi alttan örgütlüyor!