Emperyalizm karşıtlığı tarihtemi kaldı

Ya barbarlık ya sosyalizm sloganındaki barbarlık olgusunun adı emperyalizmin kendisidir. Bu iki gerçeklik arasında bir uzlaşma ya da işbirliği mümkün değildir. Birinin varlığı mutlak biçimde öbürünün yokluğunu hedefleme anlamı taşır. ABD başta olmak üzere bütün emperyalist, kapitalist güçleri devrimci mücadelenin hedefine koymayanlar devrimcilik sıfatını bırakıp layık oldukları sıfatı kuşanmalıdırlar

HABER MERKEZİ (25-01-201)- ABD Başkan yardımcısı, ABD’nin “iki numaralı ismi” olarak atfedilen Joe Biden, Türkiye-Kuzey Kürdistan’a gelerek bazı görüşmeler gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı, Başbakanla görüşen Biden, AKP, CHP ve HDP’li bazı milletvekilleriylede ortak bir görüşme gerçekleştirdi. Yapılan görüşmelerde esas olarak Suriye’de devam eden gelişmeler değerlendirilirken, başka bazı başlıklarında görüşüldüğü bilgileri basına yansıdı. Bu görüşmeden bir gün önce ‘’TC’’ Başbakanı Davutoğlu ile Almanya Başbakanı Merkel arasında Berlin’de düzenlenen görüşme protesto edilmiş, “Davutoğlu hoşgelmedin” denmişti.Kuşkusuz ABD yetkilileriyle yapılan üst düzey görüşmeler sonrası önemli bazı gelişmelerin yaşandığı tarihsel tecrübelerle sabittir. En yakını 19-22 Aralık katliamı ve AKP’nin kuruluş süreci ve önemli dönemeçlerinde ABD’ye gidilip yapılan görüşmeler hafızalardadır. Bu gerçekliği göz önüne aldığımızda; Joe Biden tarafından yapılan ziyaretin önümüzdeki dönemde ülke ve bölge halklarına dönük yeni saldırıların geliştirileceğinin işaretidir. En azından sıra dışı siyasi gelişmelerin gündeme gelmesi beklenmelidir.

Komünist ve devrimci hareketin önemli geleneklerinden olan, emperyalist güçlerin temsilcilerini protesto etme, mümkünse engelleme pratiğinin oldukça zayıflayıp, dejenere edildiğini gözlemlemekteyiz. 1971 devrimci-silahlı çıkışının önemli tarihsel eylemliliklerinden olan 6. Filo pratiği ve sonrası süreçte gelişen onlarca benzer eylemin yazılı olduğu bir tarihin takipçileri olarak, emperyalist güçlere ve temsilcilerine karşı gerek söylem gerekse eylem boyutuyla ciddi bir zayıflamanın olduğu aşikar. Birkaç ay önce ülkemizde gerçekleştirilen G-20 zirvesi ve şimdi de Joe Biden ziyaretine karşı gösterilen tavır(sızlık) tekil örneklerin ötesinde halimize dair önemli işaretlerdir. Bırakalım güçlü bir protesto eylemi örgütlemeyi, HDP’nin bazı vekilleri üzerinden Biden’le görüşmesi, basına ortak pozlar vermesi ve bu duruma dair HDP içinden ve dışından hiçbir devrimci gücün eleştiri getirmemesi dikkate değerdir.

Sağa sola çekmeden açıkça ifade etmek gerekirki Türkiye-Kuzey Kürdistan komünist-devrimci güçlerinin önemli bir bölümü Marksizmden kopup Post-Marksizmin sularına iltihak etmiştir. Revizyonizm, reformizm ve liberalizmin kendisini en aktüel şekilde varettikleri bir liman olarak Post-Marksizmin Radikal Demokrasi tezinin HDP üzerinden inşa etmeye çalıştığı ve bütün devrimci güçlerin de buranın yedeğine alınmak istendiği bir dönemden geçiyoruz. Bu yoğun saldırı altında MLM cepheden yükselmesi gereken sesin de duyulmayacak seviyede zayıf olduğunu açık yüreklilikle ifade etmek lazım. Kağıt üzerinde yazılan, sloganvari tekrarlanan söylemlerin pratikleştirilmediği müddetçe herhangi bir kıymeti yoktur. Aksi geçerli olsaydı TKP ülkemizdeki en komünist parti, CHP sosyal demokrat, AKP ise tarihin en demokratik partileri olurlardı. Komünist-devrimci hareket özellikle son yıllarda geliştiriği politik-pratik yönelime samimiyetle baktığında, muhasebe ettiğinde nasıl bir rüzgarın peşine takıldığını daha iyi görecektir. Oldukça kapsamlı bir tartışmayı gerektiren bu konu içerisinde başlığa konu olan emperyalizm meseleside en önemli gündemlerden birisidir. Sınıf uzlaşmacılığı ve işbirliğinin alttan alta kanıksatılmaya çalışıldığını gözlemlemekteyiz. Birçok meselede sonuç üzerinden asıl sebepler unutturularak dost düşman ayrımı, diyalektik bakış açısı tozlu atmosfer içerisinde görünmez kılınmaya çalışılıyor. Bunun en bariz örneklerinden birisini Suriye’de yaşanan gelişmeler üzerinden okuyabiliriz. Diğer birçok ülkede olduğu gibi Suriye’de de yıllardır devam eden savaşın, katliamların, zulmün mimarı olan emperyalist güçlerin, özellikle ABD emperyalizminin bugün “istikrar ve barış” adına baş aktör olarak pazarlanmasına tanık olmaktayız. Tipik bir havuç-sopa politikasının saf tavşanları olarak bu oyuna riayet etmemiz istenilmekte. Irak’ta, Mısır’da, Suriye’de, Türkiye-Kuzey Kürdistan’da ABD emperyalizmi özgürlük hayallerinin garantörü olarak masalara davet edilmekte, AB emperyalizmi hedeflenen bir rüya olarak bilinçlere nakşedilmeye çalışılmaktadır. Evet saldırılar oldukça kapsamlı ve sinsice yürütülmekte. Büyük bir toz dumanı yaratılarak herşey içeçe geçirilip, bulamaç halinde önümüze sunuluyor. Marksizmi savunmak dinazorluk eleştirilerinin muhatabı olmaya yetiyor. Hele ki Marksizmi gelişen, değişen dünya koşullarına uygulayıp birde Leninizmi, Maoizmi savunuyorsanız vah halinize. Fakat her tarihsel süreçte olduğu gibi içerisinden geçtiğimiz zorlu günlerde elbet geride kalacak, bugün kimin nerde ve nasıl bir pozisyon aldığı tarih sayfalarına yazılcaktır. En zorlu zamanlarda, en yoğun saldırılar altında dahi devrimci bilinç ve iradeyle MLM’ye sarılmak, MLM zemin üzerinden yeniden ayağa kalkıp, ilerlemek, mücadeleyi bir an dahi olsa aksatmamak, diyalektik materyalizmi yaşamın bütün alanlarında rehber edinip pratikleştirmek en önemli görevlerimiz arasındadır.

Bu gerçeklikler ışığında, emperyalizme, kapitalist-emperyalist sisteme dair bilinçlerimizi diri tutmamız gerekiyor. Çağımız emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Emperyalizm ile dünya halkları ve ezilen uluslar arasındaki çelişki baş çelişki durumundadır. ABD emperyalizmi dünya halklarının baş düşmanı pozisyonundadır. Bugün dünya üzerinde yaşanan sömürü, zulüm, açlık, yoksulluk, kirli savaşlar, işgaller ve her türlü pisliğin mimarı kapitalist-emperyalist sistemdir. Bu sistem içerisinde ABD emperyalizmi başı çekerken, AB, Rusya, Çin gibi emperyalistler önde gelen güçlerdir. Emperyalizme karşı mücadele, duruş, tavır her politik aktör için temel ayrım noktalarından birisidir. Bu ayrım noktasının silikleştiği, önemsizleştirildiği ortamlarda her türlü sapma ve kırılma mümkündür. Türkiye-Kuzey Kürdistan Komünist-devrimci güçlerinin en önemli mücadele başlıklarından olan emperyalizme karşı mücadelede daha aktif, yaratıcı ve militan bir duruş içerisinde olması gerekiyor. Özellikle HDP-HDK içerisinde bulunan devrimci dostlarımızın da, Joe Biden görüşmesi ve benzer durumlar karşısında yüksek sesle itirazlarını dile getirip, tavır geliştirmeleri devrimci görevleridir. Aksi her yaklaşım ve suskunluk, adım adım aynı yere götürecektir.

Ya barbarlık ya sosyalizm sloganındaki barbarlık olgusunun adı emperyalizmin kendisidir. Bu iki gerçeklik arasında bir uzlaşma ya da işbirliği mümkün değildir. Birinin varlığı mutlak biçimde öbürünün yokluğunu hedfleme anlamına gelir. ABD başta olmak üzere bütün emperyalist, kapitalist güçleri devrimci mücadelenin hedefine koymayanlar devrimcilik sıfatını bırakıp layık oldukları sıfatı kuşanmalıdırlar. 

Önceki İçerikİç savaşın öngünlerinde militan bir sol ihtiyacı
Sonraki İçerikGenelkurmay: Sur’da 3 asker öldü