HABER MERKEZİ (18.05.2014)- Soma maden işçileri katliamında yapılan protestolara karşı göstericileri tokatlama, yaverlerince protestocuları tekmeleme gibi tutumlar nedeniyle de teşhir olan Erdoğan’ı savunmak için bir maşa olmaktan öteye değeri (ve anlamı da) olmayan Kuzu (Burhan Kuzu), yüzüne domuz derisi çekerek halkın karşısına çıktı. İktidar cephesinden çıkanların hepsi istisnasız olarak utanmazca yalan söylemekten geri kalmayıp, bıktırıcı yalanlarıyla nefret toplamaktan başka bir şey yapmadı. Burjuvazi bu yalan açıklamalarla, ahlaken sıfırın altında olduğunu, ne denli çekilmez ve iğrenç olduğunu, tekrar tekrar gösterdi.
Sınıf kişiliği bağlamında yalan ve demogojiden başka yeteneği olmayan Erdoğan’ın Kuzu’su, basının önüne çıkarak soruları yanıtladı. Yalan söylemek büyük bir kabiliyet ancak oldukça kötü bir kabiliyet. Burjuva ahlak buna-yalana ana damarlarıyla uygundur. Öyle ki burjuvaziyle yalan, halkın gözleri önünde cereyan eden gerçekleri, halkın karşısına çıkarak çarpıtma ve yalan söyleme cesareti gösterecek kadar et ve tırnaktır. İşte burjuvazinin tiksinç olduğunu söylememizin en önemli nedenlerinden biri, halkın gözlerinin içine bakarak yalan söylemekten sakınmamaları ve buna izin veren o kokuşmuş ahlaklarıdır. Bugün Erdoğan’ın Kuzu’su bu burjuva ahlak ve kişiliğin, demagoji ve yalan özelliğini çok çıplak biçimde ortaya koydu.
Kuzu gibilerin göbek bağı Erdoğan’a bağlıdır
Böylece, Burhan Kuzu rezil kavramını övgü olarak hak eden pozisyonunda bir kişilik olduğunu, kamuoyunun gözleri önünde kanıtlamış oldu. Bu büyük bir başarıydı. Başka hiçbir hasım ve eleştiri, Kuzu’nun köhnemiş sınıfsal kişiliğini ve kokuşmuş ahlakını bu kadar çıplak deşifre edemezdi. Sağolsun Kuzu’nun kendisi?!…
Kuzu Erdoğan’ı uğruna, Erdoğan’ın yuh çeken protestocuya tokat atmasının basına düşen fotoğraflarını, bilmem hangi markette telefonla konuşurken korumasının çektiği fotoğraflardır diye savunup çarpıtmasıyla, mümkün olmayan katıksız gerçeği çarpıtmaya çalıştı. (Erdoğan’ını düşünüp savunurken kendisinin düştüğü müşkül, düşkün ve rezilin rezili durumunu düşünemiyor bu Kuzu!?) Oysa her şey o kadar açık-aleni ki, Kuzu’nun bu katıksız gerçeği çarpıtmaya kalkışması onun adına en talihsiz bir iş olsa gerek. Ki, muhtemelen gerçeğin saklanamayacağını gören Erdoğan da yakın günlerde, yaptığını açıktan savunacaktır. Zira Erdoğan inisiyatifi elde tutuyor; dolayısıyla iradesince tavır değiştirebiliyor vb vs. Ancak bu Kuzu gibilerinin göbek bağı Erdoğan’a bağlı olduğu ve kumandayla çalıştığı için inisiyatif kullanamaz, sadece kendilerine dikte edileni papağan gibi tekrarlar. Bu da gerici egemen burjuvaziye has bir kişilik ve ahlak işte!?…
Kuzu düşkünlüğü resmeden oyunda salt Erdoğan’ı savunmakla görevli değildi. Belki de sorular geldiği içindir ancak hangi nedenle olursa olsun, Erdoğan’ın yaverlerinden birinin göstericiyi (yerde polislerin elinde olmasına karşın!) tekmeklemesini de savundu. Bu görüntüler de basına yansıyarak tüm halkın tanıklığına-bilgisine sunulmuş çıplak gerçeklerdir. (Tabi bunlara da montaj demezse Erdoğan! Ki Erdoğan derse tüm koro aynı nakaratı söyler…)
Burhan Kuzu protestocuya yapılan işkenceyi açıkça savundu
Evet protestocuyu tekmekleyen bu yaver kendisi yaptığını kabul edip kılıf uydurarak da olsa son tahlilde ‘yapmamam gerekirdi‘ diyerek itirafta bulunmasına karşın, bu bahsini ettiğimiz Kuzu, göstericinin hakaret ettiğini, yavere saldırarak darp ettiğini, yaverin 7 günlük iş görmez raporu aldığını söyleyerek, hem yapılan işkenceyi açıktan savunuyor, haklı gösteriyor ve hem de açık gerçeği manipüle etmeye çalışıyor. (Üniversite anfilerinde Kuzu’nun başına yağan yumurtaların anlamı şimdi daha net anlaşılıyor olsa gerek…) Üstelik 7 günlük iş görmez raporu alan yaver, bu raporuna rağmen o hışımla tekme atmaktan da geri durmuyor… Öyle ya iş görmez raporu almış, tekme atamaz-işkence yapamaz raporu almamış!?… Ve aynı yaver, aynı iş görmez raporuyla yine Erdoğan’ın arkasında boy gösteriyor!… Erdoğan’ın bu yaverini değiştirmesi burjuva siyaset açısından muhtemel bir gelişme olarak değerlendirilirken, Erdoğan yaverini arkasına dikmekten sakınmadı. Evet burjuvaziden daha başka ne beklenebilir ki? Üstelik kendisi yumruk atmış, yaveri tekme.. arada ne fark var ki? Yaverini görevden alsa, kendisini ne yapacak??? Bizce ve aleni gerçek ki, Erdoğan yaverini yedirmez! Kendisine gelince, onu yiyecekler var ve başı büyük dertte! Gelişmeler gösteriyor ki, bu düzen temellerinden sarsılıyor. Deviren-devirecek kuvvet hazır olmadığı için sarsılsa da yaşamaya devam ediyor. Ancak burjuvazinin iç hesaplaşmasında Erdoğan’ın defterinin dürüleceği tüm gelişmelerden anlaşılmaktadır. Kuzu’suyla kurduyla, yalanı dolanıyla, talanı çapuluyla bu iktidar yıkılacak! İşçilerin ve geniş halk kitlelerin biriken öfkesi eninde sonunda gerici burjuva iktidarı yıkacak!
Klikler arasındaki iktidar çatışması derinleşiyor
AKP iktidarı Soma kömür madeni işçilerinin katliamını paralel yapıya bağlama eğilimi göstermektedir. Bu arayış ve imaların olduğu açık. Biz burjuvazinin ahlakını bütün bunlara uygun görüyoruz. (kullandığımız tüm burjuvazi sözünden kastımız iktidarı ve muhalefetiyle büyük burjuvazidir.) Paralel yapının da AKP‘nin de (ve diğer klikler de dahil) yaşadığı iktidar çatışmasında her türden komplo, entrika ve katliama başvurabileceğini öngörüyoruz. Elbette buna yönelik somut bir iddiada bulunmuyoruz ama gerici egemen burjuvazinin iktidar uğruna her şeyi reva gördüğünü ve ahlaklarının bütün bunları yapmaya müsait olduğunu iddia ediyoruz! Dışişleri Bakanlığı‘nın ilgili toplantısında savaş çıkarmak için yapılan konuşmalar ve planlar bu komplolara, provakasyonlara ve katliamlara başvuracağını kanıtlayan yalın delildir.
Tarihimize bakıldığında sormamız gereken hesapları unutmadığımız görülecektir
Proletarya ve geniş halk kitlelerinin son tahlilde çaresi, gerici egemen sınıfları iktidarlarıyla birlikte tarih sahnesinden silecek eyleme geçmelerindedir! Burjuvaziyle başa çıkmanın yegane yolu, onları devrimci yoldan tasfiye etme eylemine başvurmaktır!
Vahşice kıyılan Soma maden işçilerinin hesabını soracağımızı söylüyoruz! Bu basit bir pratik veya eylem anlamına gelmez. Siyasi iktidar uğruna Sosyalist Halk Savaşı Stratejisi‘yle yürüttüğümüz mücadele, aynı zamanda bu hesabı sormak üzere yürütülen mücadeledir de. Ne ki, bu hesap sorma veya mücadele bir günlük, tek bir eylemlik iş değil, uzun vadeli, sabırlı ve devrimci gerçeklere uygun mücadele işidir. Gücümüz, yeteneğimiz ve olanaklarımız ölçüsünde gerici hakim sınıflara karşı her mücadelede çarpışarak görevimize sahip çıkıyoruz. Yine bu sınıf devlet iktidarı ve düzenine karşı komünist devrimci mücadelemizi zayıf, eksik ve yetersiz de olsa ısrarla temsil edip sürdürüyoruz! Bu, hesap sorma bilincimizden bağımsız değildir. Elbette tek tek eylemler de yönelimimiz dahilindedir. Tarihimize bakıldığında sormamız gereken hesapları unutmadığımız görülecektir! Tüm iddiamız budur! Zayıf güçlerin kendisinden kuvvetli güçlere karşı savaşımı bir düello olarak biçimlenemez. Bilakis lehte uygun fırsat ve elverişli şartlarda çarpışmaya girmek devrimin mantığına uygun olandır.
(*)Burjuva kavramı büyük burjuvazi anlamında kullanılmıştır. Özellikle hakim sınıf durumda olan gerici egemen burjuvazinin durumu anlatılmak üzere burjuva kavramı kullanılmıştır. Dolayısıyla egemen ve büyük burjuva niteliğinde olmayan kesimler bu tanımlama ve değerlendirmelerimizin dışındadır.