Bakış Can: Darbe kabusundan erken uyanan Erdoğan, karabasan olmakta kararlı!

“F Tipi” toplum hülyası hüsranla sonuçlandı. Ortaklığın darbe girişimi düzeyinde sabote olup bozulmasıyla birlikte, durum Gülen Cemaati aleyhine, Erdoğan lehine dönüştü. “FETÖ/Paralelci” askeri darbe fiyaskoyla sonuçlandı, Erdoğan’cı sivil darbe aktüel seyre girdi

HABER MERKEZİ (02.10.2016) – ‘’F Tipi’’ toplum hülyası hüsranla sonuçlandı. Ortaklığın darbe girişimi düzeyinde sabote olup bozulmasıyla birlikte, durum Gülen Cemaati aleyhine, Erdoğan lehine dönüştü. “FETÖ/Paralelci” askeri darbe fiyaskoyla sonuçlandı, Erdoğan’cı sivil darbe aktüel seyre girdi. Erdoğan darbenin bastırılmasından aldığı siyasi avantaj ve yükselen moral değerlerle tek tip insan ve toplum yaratma hamlelerine girişti. Devam eden tiranlığını elde ettiği uygun koşullarla perçinlemekte, bu uğurda tüm muhalefete, alternatif güçlere ve topluma ‘sus’ politikasını dayatmaktadır.

Yüz bini aşkın oranda gerçekleştirilen ve gerçekleştirilecek olan tasfiyelerin FETÖ sınırlarını aşarak demokrat, aydın, ilerici ve devrimci güç ve kesimleri kapsayan bir tasfiye sürecine evirildiği alenen ortadadır. Kürt ulusu ve hareketi kapsamındaki siyasi güçlere, seçilmişlere ve tüm sivil Kürt kitlelerine uyguladığı milli zulüm ve baskı, barbarca gerçekleştirilen katliamlar bu sürecin belli başlı uygulamalarındandır. Bitmemiş olup pervasızlaşarak devam ettirilen faşist baskı ve tasfiye eksenli saldırganlık, tam manasıyla toplumun susturulması ve tek tip toplum yaratılması mecrasında her gün yeni saldırılarla derinleşmektedir. Bu saldırıların şimdiki mevcut adımı ve küçümsenemez pratiği 32 TV kanalı ve radyonun kapatılması olarak yaşanmaktadır. Basına uygulanan baskı, yasak ve kapatma uygulamaları açık faşizmin tipik örnekleri olup, faşist darbe dönemlerine has uygulamalardır. İfade ve haber alma özgürlüğünün yok edildiği şartlar ancak açık ve koyu faşist diktatörlükle açıklanabilir. Olağanüstü hal kararı ve uygulaması, bu faşizmin, tek tip toplum yaratmanın, dolayısıyla Erdoğan tiranlığının pekiştirilmesi için uygun zemin ve yasal dayanak oluşturmaktadır. Ancak, Erdoğan sultasının faşist baskı ve uygulamaları olağanüstü hal yasallığını da zorlayan düzeydedir. Tam bir pervasızlığın, keyfiyetçiliğin, despotluğun sergilendiği açıktır. Katliam, kıyım ve bilumum baskılardan sonra, seçilmişlerin keyfiyetçi hukuksuzlukla yargılanması, görevlerden alınması ve aynı pervasızlıkla belediyelerin atamalar yoluyla yönetilmesi (sömürge valileri misali…), bunu da yeterli görmeyip alternatif ve muhalif basının kapatılmak suretiyle susturulması bu pervasızlığın kanıtlarıdır ki, bunların devam edeceği de alenidir.

Erdoğan istediği tek tip insan ve toplumu yaratma amacına ulaşmadan, yani kendisine koro tutan, asla eleştiri yürütmeyen ama her şeyi alkışlayan, ‘’Yaşasın Sultan’’, ‘’Yaşasın Başkan’’ diye bağıran, gerçekler karşısında susan ve kölece biat eden bir toplum veya toplumsal durum yaratmadan tekçi ve ırkçı-faşist saldırganlık politikaları, imha-inkara dayalı asimilasyoncu ve soykırımcı milli zulüm politikaları, koyu faşist baskı ve katliamlarla biçimlenen devlet terörü katlanarak artacaktır. Üç maymunu oynayan (bilmeyen/konuşmayan, görmeyen, duymayan), tek tip kalıba girmiş köle bir toplum yaratma çabası, 32 TV ve radyo yayınının kapatılmasıyla yeni bir basamak daha atlamıştır. Bütün faşist baskı pratiği ve politikaları gibi, emekçi halk kitleleri, mazlum ulus ve azınlıklar ile ezilen inanç kesimleri cephesinden yayın yapan TV ve radyo yayınının kapatılarak yasaklanması muhalif seslerin susturularak tekçi ve tek adam sultasının mutlak tahakkümünü kurmaya dönük adımlardır.  Bu adımlar, Kürt ulusu ve diğer azınlıklara karşı milli zulüm ve soykırım politikalarının azgın bir baskı ve savaş saldırganlığıyla tırmandırılacağının öncü habercileridir. Bu adımlar, proletarya ve geniş halk kitlelerine vahşi bir baskı ve sömürü politikalarının derinleştirileceğinin emareleridir. Bu adımlar sosyalist, devrimci ve tüm ilerici demokratik hareketin koyu bir faşist baskı altında katliamlara hedef olacağının işaretleridir. Ve bu adımlar yaşam hakkının en barbar ve acımasız ölçülerde ayaklar altına alınarak yok edileceğinin; ölümün, acının, göz yaşının, esaret ve zulmün habercileridir.

Geniş halk kitlelerini birleştirerek seferber etmek zorunludur

O halde örgütlü-bilinçli devrimci hareketin devrimci sınıf savaşımı cephesinden ciddi bir karşı koyuş ve direniş mücadelesini yükseltmesi şarttır. Bu mücadelenin salt sosyalist ve devrimci yapılarla sınırlı tutulmasının anlamsız ve yanlış olacağı açıktır. Bütün demokratik ve ilerici güçleri kucaklayarak en geniş halk kitlelerini faşist devlet terörü ve ırkçı-tekçi faşist saldırganlığa karşı birleştirerek seferber etmek zorunlu ve vazgeçilmezdir. Bu şu anlama gelir ki, büyük faşist baskı ve saldırı dalgasıyla karşı karşıya olduğumuzu ve bunun daha da pervasızlaşacağı unutulmadan, bu dalganın ancak büyük kitlesel eylem ve militan mücadelenin geliştirilmesi, her türlü devrimci eylemin devreye sokulmasıyla püskürtülebileceği bilinmek durumundadır.  Burjuvazinin faşist saldırıları burjuva muhalefet ve onun ufkuyla göğüslenip geriletilemez, mağlup edilemezler. Bu ancak silahlı devrimci eylem ve büyük kitlesel mücadelelerle mümkündür. Ne CHP’nin muhalefeti Erdoğan sultasının terörünü durdurabilir ne de parlamentoyla sınırlanan her hangi bir mücadele faşizmi geriletebilir.

CHP kastındaki burjuva muhalefet ‘’Yenikapı ruhuyla’’ kendi eliyle kendi ipini çekmiş oldu. Atladığı derin kuyudan çıkma çabası ve sancıları içinde olsa da girdiği kapandan çıkması kolay olmayacaktır. Kendi iktidar çıkarları için de olsa Erdoğan/AKP güruhuna karşı yürüteceği muhalefet konusunda sergilediği Yenikapı tavrı CHP’nin boynunda bir değirmen taşı gibi ağırlık oluşturacaktır. Yenikapı manzarası CHP’nin ruhuna ve sınıf karakterine uygun olsa da, AKP ile iktidar pastası üzerine yürüttüğü dalaş ve muhalefet konusunda elini zayıflatan ve siyaseten adeta bir intihar adımı oldu. Nedir ‘’Yenikapı ruhu’’? Tekçi, ırkçı ve şoven Türk milliyetçiliğinin hortlayarak zirve yapması ve bu ırkçı-tekçi faşizmde kenetlenme ruhudur. Bu ruhtan başka bir şey çıkmayacağı açıkken, CHP faşist karakterine  bağlı olarak ‘’Yenikapı ruhu’nu’’ kuşandı, ırkçı Türk milliyetçiliğinin en kapsamlı biçimde peydahlanmasına ebelik etti. Şimdi baskılardan, hak ihlallerinden, mağduriyetten vb vs bahsetmesi laf-ı güzaftır. ‘’Binlerce kayıp’’  ortadayken ve ‘’Kayıp Anneleri’’nin gözyaşları ülke sokaklarını sele boğmuşken, Kürt ulusu kıyımdan geçirilip bebekleri katledilirken, CHP yeni yeni mağduriyetleri keşfetmektedir. Özcesi, muhalefet siyaseten nasıl ve ne amaçla siyaset yaparsa yapsın (ki, amacı açıktır), Erdoğan/AKP güruhunun suç ortağı olmakla maluldür. Gelişen ırkçı-tekçi milliyetçilikten doğrudan sorumludur. Elbette Erdoğan’ı destekleyip güçlendirerek, Erdoğan’ın tırmandırdığı faşist saldırganlıktan da sorumludur. Eğer devrimci ve ilerici tüm güçler faşizme karşı ortak mücadele zemininde buluşmaz ve geniş halk kitlelerinin muhalefetini sokaklara taşıma yeteneğini sergileyemezlerse, faşist dalga çok daha büyük yıkımlara ve acılara yol açarak ilerleyecektir. Birleşmenin zorunlu olduğu mevcut tarihsel ve siyasi şartlarda, devrimci birliklerden ayrılmanın benimsenmesi son derece anlaşılmaz ve dar tutumdur.

                                                                                                          Bakış Can

Önceki İçerikTarık Akan’ın ölümü vesilesiyle ilerici-devrimci sanat ve sanatçının rolü üzerine
Sonraki İçerikMoody’s notu ve emperyalistlerin “TC” ekonomisine ayarı!