ADHK’den Ermeni Soykırımı’nın yıl dönümünde açıklama

Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu (ADHK), 24 Nisan 1915 Ermeni Soykırımı’nın yüzüncü yıl dönümünün yaklaşması nedeniyle bir açıklama yaptı.

HABER MERKEZİ (08.04.2014)- Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu (ADHK), 24 Nisan 1915 Ermeni Soykırımı’nın yüzüncü yıl dönümünün yaklaşması nedeniyle bir açıklama yaptı.

ADHK’nın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Dünya pazarlarını ele geçirmek için büyük yarış içinde bulunan İngiliz ve Fransız emperyalistleri, yaptıkları bu yarışı Ortadoğu üzerinde de sürdüğü tarihi bir gerçektir. Diğer emperyalist güçler kendi çaplarında yarışa ve talana katılmış olsalar da, esasta bu iki emperyalist güç dünyanın egemeni durumundaydı.

Zorba ve fetihçi karakterli Osmanlı yönetimi, Duyun-u Umumiye (1881) idaresi olarak bilinen uygulama ile tarihte ilk kez yarı-sömürgecilik yapısına oturmuş oldu. Yani 1881 yılından itibaren İngiliz ve Fransız emperyalistlerinin tahakkümü altına girmiş ve bu güçlerin yarı-sömürgesi haline gelmiş oldu. Bu arada Osmanlı Sultanlık-Saltanat idaresi 1908 yılında “Jön Türk Devrimi” olarak da bilinen saray darbesiyle yıkılır ve böylelikle Alman emperyalizminin tahakkümü altına girmiş olur.

Genç Alman emperyalizmi, dünya rekabet mücadelesinde doğal olarak İngiliz ve Fransız emperyalistlerinin direnci ve karşı koyuşuyla karşılaşır. Bu direnç aşılmadan Almanların dünya pazarlarına girme şansı olmayacaktı. Bu amaç doğrultusunda bütün imkân ve olanakları pervasızca ve sonuna kadar kullanması gerekiyordu. Azami bir çabayla sonuna kadar egemenlik savaşına girdi. Büyük bir fetihçi olan Osmanlı idaresinin hükmettiği topraklar bütüm emperyalistler bakımından stratejik özelliğe sahipti. Fetihçi tecrübesi açısından da Osmanlının tetikçi olarak kullanılması oldukça değer taşıyordu. Bu durum Osmanlının kendisini yaşatmasına da denk düşüyordu.

Değişen dünya ve ülke koşulları nedeniyle Osmanlı yönetiminin kendisinin hükmettiği topraklar üzerinde ulusal başkaldırılar ortaya çıkmaya başladı. Başkaldırılar, Osmanlı zorbalığı tarafından acımasız saldırılara ve kanlı baskınlara uğruyordu. Şüphesiz ezilen ve kadre uğrayan uluslardan biride Ermenilerdi. 19. yüzyılın sonlarına doğru Ermeniler kendi kaderini tayin etmek için ayağa kalktı. Van ve başka yerlerde Hamidiye Alayları ve Osmanlının diğer güçlerince kanla bastırıldı. Bu aynı zamanda ilerde İttihat Terakkicilerin gerçekleştirecekleri Ermeni soykırımının başlangıcıdır da.

Birinci paylaşım savaşına doğru gidişatın sürdüğü dünya koşullarında, Alman emperyalizmi tarafında iş başı yaptırılan İttihat Terakkiciler yer altında Ermeni katliamının hazırlıklarını yapmaya başlar. İttihat Terakki, “gayri Müslüm” olarak tabir edilen Rum, Yahudi, Ermeni, Süryani, Ezidi ve diğer kesimlere yönelik saldırı startını verir ve bu kesimlerin zenginlikleri şiddet yoluyla gasp edilir. Bu yağmada Türk ve Müslüman olan komprador büyük burjuvazi ve toprak ağaları, adı geçenlerin sermayelerine el koyar  ve sermaye böylelikle el değiştirmiş olur. Alman emperyalizmi, yaklaşmakta olan 1. Paylaşım savaşında kendi çıkarlarına hizmet için tetikçilik yapacak olan İttihak Terakki’yi hazırlar. Değişen iç ve dış koşullar nedeniyle Osmanlı’da Türkçülük öne çıkmış ve Türkçülüğü tamamen egemen  duruma getirmek için büyük zalimlikler ve kanlı saldırılar başlatılır. 24 Nisan 1915’de ise Ermeni ulusuna yönelik oldukça bilinçli ve sistematik bir soykırıma girişilir. Bu soykırım neticesinde 2 milyon Ermeni katledilir ve sürülür.

Aynı kaderi paylaşan Kürtler, Lazlar, Rumlar ve diğerleri sırayla katledilir, kanlı katliamlara uğratılır. Bu tutum İttihak Terakki’den Kemalistlere kadar uzanan tarihi bir gerçekliktir. Cumhuriyet sonrasında yapılan Kürt ve Dersim Katliamları bu zihniyetin tamamen devamı niteliğindedir.

Ermeni Soykırımı’nın arkasındaki esas güç Alman emperyalizmi olmakla beraber bu durum, İttihat Terakki’nin soykırımcı niteliğini gizlenmesine asla etki etmemelidir. Zira Ermeni Soykırımı’nı yapan Türkçü-Irkçı-katliamcı  yönetim, bütün bölgeyi, yerleşik olan Ermenilerden ve diğer uluslardan temizleyip atılmasını istemektedir ve Alman emperyalizmiyle bu noktada çıkarları kesişmektedir.

Ermeni Soykırımı’nı inkâr eden ve yalandan ibaret olduğunu iddia edenler, soykırımı yapanlar kadar sorumluluk sahibidir. Soykırımın sahipleri ve soykırımı savunanlar tarihin yargısından kurtulamayacaklardır. Ermeni, Kürt, Dersim ve birçok katliamlar yapanların inkârdan gelmeleri onları kurtarmayacaktır. Bu sonuçsuz bir uğraş ve çabadır. Gerçekler devrimcidir ve er geç halklarımız bu soykırımların ve katliamların hesabını soracaktır.”

 

Önceki İçerik‘Çalışmalarımız halka güven verdi’
Sonraki İçerik“Geleneksel ADHK kolektif tatil kampında buluşalım!”