Suphi TKP’ sinin komünist mirasını sahipleniyor ve selamlıyoruz!

10 Eylül 1920 Mustafa Suphi önderliğindeki TKP’nin kuruluş günü olarak ülke tarihinde büyük bir dönemin açılışıdır. Bu tarih Türkiye-Kuzey Kürdistan’da örgütlü devrimci hareketin komünist nitelik esasında yaşam bulması ve ülke halklarının yeni bir çığırla tanışması tarihidir. Bu bakımdan TKP’nin kuruluşu komünizm bayrağının coğrafyamızda dalgalanması veya dalgalandırması olarak unutulmaz, büyük ve çığırsal bir tarih olarak sahiplendiğimiz tarih ve mirasımızdır

HABER MERKEZİ(25.09.2017)-Sınıfsız Toplum İçin Halkın Günlüğü’nün 5.Sayısında yayınlanan ‘’Suphi TKP’sinin komünist mirasını sahipleniyor ve sahipleniyoruz’’ başlıklı makaleyi okurlarımızla paylaşıyoruz.

‘’Tarih, insan ve toplum hayatında önemli kesitlerle ilerlemiş, büyük sıçrama ve niteliksel gelişmelere tanıklık yaparak günümüze dek sürmüş, daha ilerisine doğru sürmektedir. Tarihi anlamlı kılan özellikler insanlığın ilerletilmesinde rol oynayan büyük olay ve gelişmeleri ihtiva eden sıradışı eylemleri kucaklamasıdır. Bu sıra dışı tarihi kesitlerden, gelişme veya sıçramalardan biri de hiç kuşkusuz ki coğrafyamızda TKP’nin ilan edilerek sınıflar mücadelesi arenasına çıkıp mücadeleye başlamasıdır.

   TKP 10 Eylül 1920 yılında Bakü’de kuruldu. Sinop’ta sürgünde olan Suphi’nin Rusya’ya çıkması ve orada esir düşmesi, savaş karşıtı tutumundan ötürü Urallara sürülmesiyle Suphi’nin komünistleşmesi süreci başlamış oluyordu. Lenin önderliğindeki Bolşevik devriminden sonra, (Bolşevik partiye de üye olan) Suphi Bolşeviklerle bu ilişki içinde TKP’nin kuruluşunu gerçekleştirmiş oldu.

   Geride bıraktığımız (10 Eylül),  TKP’nin kuruluş yıldönümü olarak anlamlı ve unutulmaz bir tarihtir. Bu vesileyle, Mustafa Suphi önderliğindeki TKP’nin kuruluşunu selamlıyor, komünist mirasına bağlılığımızı yineliyoruz.

   10 Eylül 1920 Mustafa Suphi önderliğindeki TKP’nin kuruluş günü olarak ülke tarihinde büyük bir dönemin açılışıdır. Bu tarih Türkiye-Kuzey Kürdistan’da örgütlü devrimci hareketin komünist nitelik esasında yaşam bulması ve ülke halklarının yeni bir çığırla tanışması tarihidir. Bu bakımdan TKP’nin kuruluşu komünizm bayrğının coğrafyamızda dalgalanması veya dalgalandırması olarak unutulmaz, büyük ve çığırsal bir tarih olarak sahiplendiğimiz tarih ve mirasımızdır.

   10 Eylül’de partiyi kurduktan aylarca sonra, 28 Ocak 1921 günü ülkeye giriş yapmak üzere gelen Suphi ve 14 yoldaşı Kemalistlerce Karadeniz’de katledildiler. Böylece daha kuruluşunun ilk aylarında TKP, önderlerinin katledilmesi gibi ağır bir darbeyle tanıştı ve ülkede başlattıkları mücadele katliamla bastırılmış, gelişimi engellenmiş oldu. Ki, bu süreç TKP’nin zamanla çizgisinden ayrılarak niteliğini yitirmesinin de zemini oldu.

   Şefik Hüsnüler dönemi TKP’si bu nitelik erozyonunu belirgin biçimde ortaya koyarken, daha sonrası İsmail Bilen ve Yakup Demir dönemleri ise TKP’nin derin bir nitelik değişimine tanık oldu. Kısacası, Mustafa Suphi’ler döneminde ciddi hatalar bağrında taşıyan TKP, Suphi’ler sonrası Şefik Hüsnü’ler döneminde TKP’nin komünist niteliğini aşındırmasına ve İsmail Bilen-Yakup Demirler dönemiyle bu niteliğini tamamen yitirip farklı bir kulvara net olarak oturmasına tanık oldu.

   TKP’nin kapatılması veya yasaklanması Suphi’lerden sonra gündeme girdi. Dolayısıyla 1920 ile 1930 yılları arasında TKP illegaliteye çekilse de, bu durum onun Suphi dönemi niteliğini koruyup sürdürmesine yeterli değildi, sürdürdüğü anlamına da gelmiyordu.

   Suphi ve yoldaşları, Komüntern ve Bolşeviklerden de bağımsız olmayan hatalarının bedelini canları pahası en ağır biçimde öderlerken, TKP’nin şimdilere uzanan kaderini de etkilemiş oluyorlardı. Bu hataları, Kemalist Hareket ve Mustafa Kemal’e güvenme biçiminde ifade edilse de, bu hata teknik ya da basit bir güven meselesinden öteye ideolojik-siyasi arka plana sahip bir hatadır. Bu arka plan Kemalist hareketin-Kemalizmin tahlil edilmesinde ciddi bir yanılgı ve hataya düşülmesiyle anlamlıdır.

   “TC” ilan edilmemiş olsa da Meclis açılmış olup bir iktidar ve devlet yapılanması orta yerde duruyordu. Bunun doğru tahlil edilmemesi, kemalist iktidar-hareket bağlamında devlet ve iktidarın komünist ilkelere uygun olarak değerlendirilmemesi, buna bağlı olarak mücadele ve örgütlenme prensiplerinin komünist ilke ve iktidar koşulları veya niteliğine uygun olarak tespit edilmemesi, ulus ve azınlıklar sorunu ya da somutta Kürt isyanlarının değerlendirilmesi, devrim stratejisi ve stratejik araç ve biçimlerinin ele alınmasında bir dizi hatadan söz etmek mümkündür.

   Kısacası, Mustafa Suphi TKP’si esasta komünist niteliğe sahip olsa da ciddi hataları da mevcuttu. Ki, bu hataları onun esas yanı olan komünist niteliğini ortadan kaldırmasa da komünist niteliğinde önemli zaaflara işaret eden düzeydeydi. Bundandır ki, bizler TKP’nin bütün mirasının değil, komünist olan mirasının ya da mirasının komünist olan kesiminin savunucusu ve devamcısıyız. Suphi dönemi de olsa TKP mirasçılığını savunmamız bu biçimdedir’’

Önceki İçerikSanat ve düşüncenin yasak karşısındaki tutumu ne olmalıdır!
Sonraki İçerikBir direniş manifestosu: Ulucanlar!