2002 yılından 2023 yılına kadar iktidarını sürdürmeyi başaran AKP iktidarı bir dizi komplonun ve aynı zamanda bir dizi politik manevranın ve buna binaen zor aygıtları ve ideolojik aygıtlarıyla iktidarını sürdürmeye devam ediyor. Fakat 2015 yılı itibariyle kendinden yana esen rüzgâr rotayı değiştirmiş durumda. Siyasal ve ekonomik krizi aşamayan zor aygıtlarıyla ve katliamlarla rıza üretimini sağlamaya çalışan ve aynı zamanda faşist kuşatma ve ablukayı derinleştirerek iktidarını ayakta tutmaya çalışan bir iktidarın her yönüyle geriye düşüşüne tanıklık ediyoruz.

Yeni Osmanlıcılık perspektifi ışığında hayata uyarlamaya çalıştığı siyasal İslam anlayışı tüm olanaklara karşın istenilen boyutta bir sonuca evrilmemiştir. Açık faşizm ve tek adam diktatörlüğüne dayalı yönetimin sağlamış olduğu avantajlara rağmen sonuç iç açıcı değildir. Toplumsal dizaynı ve devletin yeniden yapılandırma sürecini farklı politikalar ekseninde yürüten AKP iktidarı kültürel ve siyasal yapılanmayı yeni Osmanlıcılık politikası güdümünde yeniden tesis etti. Burada ki amaç toplumsal dönüşümü sağlayarak tek adam yönetimiyle perçinlemekti.

Yasal zeminde Ensar Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, Birlik Vakfı gibi kuruluşlarla yaptığı sözleşmelerle hegemonyasını bütünlüklü inşa etmeyi önüne hedef koydu. Ve yanı sıra İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, kadın mücadelesinin darbelenmesi, geliştirilen özel politikalar sosyal alanın siyasal İslam’ın bütünlüklü bir dizayna kilitlendiği göstermektedir. Siyasal alanın yapılanmasına dair de yargının ele geçirilmesi, askeri bürokrasinin doğrudan kendine bağlanması, emniyeti tek elden yönetmek için gerçekleştirilen tasfiyeler ve yeniden dizaynı AKP’nin devletleşme hedefinin birer yansıması olarak açığa çıktı. Ki gelinen aşamada AKP’nin bu noktalarda tam olmasa genel hakimiyeti sağladığı söylenebilir. Bununla birlikte sivil alanın örgütlenmesi AKP açısından son derece önemli bir saç ayağını oluşturmaktaydı.

Bu kapsamda, paramiliter unsurlar organize edilerek AKP’nin sivil gücü haline dönüştürüldü. SADAT, Halk Özel Harekâtı, Ak Ocaklar vb. gibi paramiliter unsurlar özel kamplarda eğit-donat kapsamında sivil alanı örgütledi. Genel tablodan anlaşılacağı üzere AKP’nin iktidarı koruma ve devlet bürokrasisini ele geçirme yönelimi kapsamı ve hedefleri oldukça geniş bir içeriğe sahiptir. Tüm girişimlerin özel bir anlamı olduğu kesinlikle görülmek zorundadır. Bu siyasal konumlanışın iki ana kolonu bulunmaktadır. Birincisi; toplumsal dinamiklerin harekete geçmesi sonucu bunları bastırmak ve yok etmektir. Yani bir isyan veyahut ayaklanma ekseninde gelişecek olan dalgalanmanın başarısızlığa uğramasını sağlamak esas hedeftir. Bu açıdan AKP, Gezi Ayaklanması, Kobane Serhıldanları ve öz yönetim direnişlerinden öğrenerek savaş gücünü yeniden konumlandırmıştır.

İkinci olarak; klik savaşımında muhalif pozisyonda olan kliği bastırmak ve olası bir hamleyi boşa düşürme ekseninde bu süreci ele almıştır. Klikler arası savaşımın coğrafyamız tarihinde karşılıklı zor ve şiddeti koşulladığı bir realite söz konusudur. Bu açıdan AKP bu olası reel durumun karşısına kendi militer ve paramiliter güçlerini konumlandırarak önem almıştır. AKP’nin 20 yıllık iktidarı tüm olasılıkları hesaplaması dolayısıyla özgündür. Yukarıda özet bir şekilde tanımlamaya çalıştığımız tablonun diğer bir yüzü de bulunmaktadır. AKP’nin iktidara getiren tarihsel ve toplumsal koşulların dinamikleri eskisi gibi değildir. Rıza üretimine dayalı perçinlenen iktidar uzun zamandır bu rıza üretimini sağlamakta sancı çekmektedir. Zor aygıtlarının devreye girmesi, faşist kuşatmanın derinleştirilmesinin anlamı esasta politik buhranın birer yansımasıdır.

Süreç birçok yönüyle devrimci kuvvetlere saldırıyı koşullamaktadır

2015 yılı itibariyle alınan yenilgi AKP’nin bütünlüklü tasfiyeyi zor aygıtları yoluyla devreye koymasının önünü açmıştır. Müttefikleri değişmiş, tasfiye konsepti zor aygıtlarının seferberliğine dayalı gerçekleşmesine ön ayak olmuştur. Kürt Ulusal Hareketi’nin canlı ve dinamik yapısından dolayı AKP’yi zayıflatması hedef alınmasının gerekçesi durumundadır. Ve buna binaen tüm toplumsal dinamikler başta devrimci, komünist halk güçleri olmak üzere bunların kuşatılarak siyaset dışı bırakılması politik amaçları bakımından son derece önemli bir alanı kapsamaktadır. Fakat gerçek şudur ki, AKP iktidarının genel konsepti büyük bir dirençle karşılaşmış ve egemenliğini nihai anlamda tesis edememiştir. Kendi bağrından çıkarak burjuva muhalefetin bir kanadını oluşturan Gelecek ve DEVA çözülmenin ilk halkasını oluşturmuştur. Ve iç dinamikleri, kadro yapısı ve tek adam diktatörlüğüyle açık faşizmin tesisi AKP’nin çözülme sürecini engelleyememiştir.

AKP’nin çözülmesi eskisi yönetememesi, rıza üretiminde ki durağanlık devlet krizinin açığa çıkmasında etkili rol oynamıştır. Hali hazırda ekonomik ve siyasal kriz bütün alt üst oluş dinamikleriyle sahadadır. Bu açıdan AKP derin bir çözülme ve daha derin bir kriz sarmalına girecektir. Bunun tüm dinamikleri mevcuttur. Devlet krizi yanı sıra ekonomik ve siyasal buhranın yaratmış olduğu saflaşmanın bir neticesi olarak Cumhur ve Millet ittifakı açığa çıkmıştır. Bu her iki klik arasında boy veren politik gerilim hattı son derece keskinleşmiş ve klikler arası çatışmanın ulaşabileceği en üst boyuta ulaşmıştır.

Devletin tekrardan yapılandırılmasına dair gerçekleşen bu saflaşma sadece günün gerilim hatlarıyla alakalı olmayıp yanı sırada tarihsel bir arka plana sahiptir. “TC”nin kuruluşundan bugüne evrilen bir süreçtir bu gelişmeler. Dolayısıyla her iki klik arasında boy veren çatışma yanı sıra tarihsel bir hesaplaşmanın da parçasıdır.

Bu gelişmeler ve politik gerilim hatları üzerinden şekillenen bir seçim süreci içerisindeyiz. CHP’nin başını çektiği Millet İttifakı siyasal ve ekonomik krizin yaratmış politik buhrandan faydalanarak süreci lehine çevirmiştir. Genel toplumsal muhalif dinamiklerin büyük bir çoğunluğu direk ya da dolaylı olarak kendi çatışı altında toplamıştır. Burjuva muhalefetin çeşitli siyasal aktörleri olan partileri uzlaşmalar ve pazarlıklar ekseninde kendine yedeklemiş Güçlendirilmiş Parlamento zemininde idareyi eline almıştır. Devletin restorasyonu ekseninde biçim alan Güçlendirilmiş Parlamento kliklerden birinin alternatif argümanı ve projesi olarak açığa çıkmaktadır. Burada demokrasiye bir geri dönüş değil, devletin işlerliğine adanmış yeni yapılandırma söz konusudur. Bu açıdan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem kliklerden birinin siyasal ihtiyaçlarını cevaplayan bir projedir. Sermayenin ve emperyalist dünya sistemine kanalize olmanın farklı bir köprüsüdür.

Geçmiş yazılarımızda derinlikli çözümler yapıldığından detaya girmiyoruz. AKP-MHP koalisyonunun karşısına alternatif olarak konumlanan Millet İttifakı AKP’nin siyasal hamleleriyle zayıflatılarak başarısız kılınmak istenmektedir. Seçim sathı mailine girerken AKP burjuva siyasal arenada Millet İttifakı’nı parçalama hamleleri yapmış fakat sonuç alamamıştır. Bu eksende Millet İttifakı içerisinde yer alan İYİ Parti’yi koparması kendine büyük avantajlar sunacağından politik hamlelerini buralar üzerine inşa etmişti. HDP’nin kriminalize edilmesine binaen İYİ Partiyi ve Millet İttifakı’nı şovenizmi kışkırtarak yarılma yaratmaya çalışmıştı. MHP’nin yuvaya dön çağrısı bu hamlelerden sadece birini oluşturmaktadır. Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığı AKP’nin dolaylı yönlendirmesinin sonucudur. Ki son günlerde CHP seçim bürolarının hedef alınması kutuplaşma ekseninde ele alınan bilinçli bir tercihtir. Kılıçdaroğlu’nun fiili saldırılarla karşı karşıya kalması aynı hedefin birer ayağını oluşturmaktadır.

AKP toplumsal gerilim hatlarını derinleştirerek, şovenizmi esas gündem haline getirip ekonomik buhranı gündemden düşürme arayışındadır. Bu kapsamda daha boyutlu hamlelerin ve politikaların hayata geçirilme olasılığı yüksektir. Önümüzde ki günlerde birçok olasılık aktüel olup tek tek sahaya sürülecektir. AKP bu kapsamda seçimde başarı elde etmek için ve klik savaşımında yenilgi yaşamamak dolayısıyla her türden kozu devreye koyacaktır.

Klikler arası mücadele sürerken devrimci demokratik güçlerde sahada yerini almıştır. Emek ve Özgürlük İttifakı seçimler sürecinde alternatif bir güç olarak açığa çıkmış ve sahada ki yerini almıştır. EÖİ’nin bu kapsamda yüklendiği rol gelecek açısından önemlidir. AKP iktidarının tırpanladığı hakların kazanımı ve demokratik haklar ekseninde yürüteceği mücadele çeşitli kazanımlara dönüşmesi bakımından önemlidir. Reformlar uğruna verilecek mücadele komünistlerin yadsıyacağı bir saha değildir. Bu açıdan seçimler sürecinde demokratik devrimci güçlerin Millet ve Cumhur ittifakının karşısına kendi öz güçleriyle çıkması başarının kilit anahtarıdır. Lakin EÖİ’nın Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendi karakterini taşıyan bir adayla hareket etmeyip, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı olan Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi yanlış bir politik tercihtir.

SMF dışında ki ittifak bileşenlerinin “Millet İttifakı” adayını bu zeminde destekleyen bir hat izlemesi siyasal bir savrulma hali olup politik arenada başka bir egemen güce yedeklenmek anlamını taşımaktadır. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nu destekleme tavrı sınıf iş birliğinin bariz göstergesidir. EÖİ’nın bileşenlerinin bu kararı egemen olmak isteyen farklı burjuva gerici güce meşruluk kazandırmaktır. Resmi tarihin, resmî ideolojinin arkasından sürüklenme halidir. Öte yandan seçimler sürecinde devrimci kuvvetlerin kapsamlı saldırılarla ve komplolarla karşı karşıya kalacağı geçmiş tecrübelerden teyit edilen bir durumdur.

En son olarak Amed merkezli HDP’ye dönük gerçekleştirilen kapsamlı gözaltı ve tutuklama operasyonu devrimci demokratik güçlerin üst boyutta saldırılarla karşı karşıya kalacağını göstermiştir. Toplumsal demokratik dinamiklerin darbelenmesi iktidar cephesinden belirleyici bir yer tutmaktadır. Dolayısıyla bir dizi psikolojik ve fiili saldırı her alanda gerçekleşecektir. Gerçekleştirilen gözaltı ve tutuklama terörü bu kapsamlı saldırının ilk adımı durumundadır. Bunun göğüslenmesi fiili meşru mücadeleye dayalı devrimci karşı koyuşla sağlanabilir. Bu açıdan saldırıların ve seçim günü ve öncesi devreye girecek olan çeşitli politikaların boşa düşürülmesi için konumlanmak son derece önemlidir.

 Yaşanacak olası gelişmeler ve meşruluğa dayalı siyasetin belirleyiciliği

 Geçmiş tecrübelerden teyit edildi ki AKP her türden komploya, şiddete ve katliama başvuracak faşist bir partidir. İktidarın bekası ve yeni Osmanlıcı hayaller için her türlü yöntemi devreye koymaktan tereddüt etmez. Etmedi de. 2015 yılından sonra devreye koyduğu politikalar göz önüne alındığında en gerici yöntemleri sahaya sürmekten geri durmamıştır. Yukarıda özetlemeye çalıştığımız özet tablodan da anlaşılacağı üzere AKP militer ve paramiliter güçleriyle planlı bir konumlanma gerçekleştirmiştir. Bir ayağını bu oluştururken diğer bir ayağını ise seçimleri kabul etmeme, fiili saldırılarla kaos yaratma, iç gerilim hatlarını tırmandırma gibi bir dizi olasılık aktüeldir.

Sınıf savaşımında düşman güçler siyasal planlamalar yaparak, gelişmeleri kendi lehlerine çevirmeye çalışırlar. Sınıf düşmanlarımızın örgütlenme araçları, elinde bulundurdukları zor aygıtları siyasal gerilim süreçlerinde devreye daha aktif girer. Devlet küçük bir azınlığın siyasal ihtiyaçlarına binaen zor aygıtlarını devreye koyar. Bu noktada tereddüt yaşamaz. Çünkü devlet bir zor örgütlenmesi ve baskı aracıdır. Sınıfın örgütlü ve militan karşı koyuşunun karşısına böyle dikilir. Ordusu, yargısı, anayasası ve bütün bürokratik araçlarıyla şiddeti ve baskıyı meşru kılar. Sınıf üstü bir adalet olmadığı gibi sınıflar üstü bir demokraside yoktur. Sınıflı toplumlarda her şey bir sınıfın damgasını taşır. Her politika bir sınıfın ihtiyacı temelinde hayata uyarlanır. Coğrafyamızın aktüel gelişmeleri yorumlanırken bu esaslar unutulmamak zorundadır. Esasların silikleştirildiği, sınıfsal bakış açısının ötelendiği andan itibaren karşı koyuş eylemi büyük zafiyetlere yol açar. Sınıf çarpışmasında sınıfın gerçeği ve niteliğine uygun konumlanma stratejiktir. Tüm politikalara yön veren niteliğin bu olması şarttır. Çünkü düşman tanınmadan, niteliği bilinmeden doğru bir karşı koyuş geliştirilemez. Bu anlamıyla Maoistler her gelişmeye bu zeminde yaklaşarak yol haritasını belirler.

İçerisinden geçmiş devrimci potansiyelin yüksek olduğu ve devrimci dalgalanmaların maddi zeminin bulunduğu bir süreçtir. Fakat komünist devrimci güçlerin kendiliğendenci ve genel ihtiyaçlara cevap olamadığı bu noktada son derece ciddi yetmezlikler taşıdığı kabul edilmelidir. Fiili ve ideolojik tasfiyenin derinleştiği kesitlerde politik alana müdahalede büyük sorunlar karşımıza çıkar. Bugün devrimci komünist esasta gelişmeleri kendi havzasına akıtıp, oradan doğru alternatif devrimci bir kuvvet yaratmaktan uzaktır. Coğrafyamızda ki gelişmelerin bu açıdan yorumlanarak politik alana müdahalenin araçları kesinlikle yaratılmalıdır.

Sokak ve barikat ezenlere karşı ezilenlerin savunma ve saldırma üstleridir

AKP’nin siyasal buhranın yaratacağı büyük kaoslar göz ardı edilerek sınıfın karşı koyuşu sağlanamaz. Tüm devrimci komünist güçler tarafından cevaplanması gereken soru şudur; AKP kaybetmesine rağmen iktidardan gitmemesi ve olası militer ve paramiliter güçleriyle topyekûn saldırıya geçmesi halinde ne yapılacaktır. Devrimci komünist güçler başta olmak üzere, Kürtlere ve Alevilere yönelik geliştirilecek saldırıyı püskürtmek için hangi araçları ve potansiyeli devreye koyacağız. Olası katliam planları nasıl göğüslenecektir. Hazırlıklarımız var mıdır? Yoksa bu söylediklerimiz komplo teorileri midir? Komplo teorileri olmadığı AKP’nin 2015 yılından itibaren devreye koyduğu politikalarla teyit edilmiştir. Ankara Gar Katliamı, Suruç Katliamı, Öz yönetim direnişlerinin bastırılması, darbe senaryosu, HDP’li eş başkanların ve tüm seçilmişlere yönelik konsept gibi birçok vahşet AKP’nin devreye koyduğu gelişmelerdir. Dolayısıyla AKP’nin neler yapabileceği ortadayken, hiçbir şey yaşanmamış gibi davranmak, kulağın üzerine yatmak bir öngörüsüzlük değilse sınıf düşmanlarını tanımamadır. Bu açıdan parmak demokrasisinin geleceği belirmede bir anlam ifade edeceğini düşünmek, sınıfın devrimci mevziisinden uzaklaşmak anlamını taşır.

Her halükârda açığa sonuç şudur ki; sınıf düşmanlarımız olası girişimlerini önleyecek bir hazırlığımız söz konusu değildir. Fakat ertelenemez görev şimdiden meşru fiili mücadeleye dayalı karşı koyuş geliştirmenin araçlarını yaratmak olmalıdır. Zor ancak zor ile püskürtülür. Bu açıdan Maraş Katliamı ve Çorum Katliamı birer örnek durumundadır. Birisinde hazırlıksız bir kitlenin ölümü bekleme hali mevcutken, diğerinde bir önceki duruma göre devrimci karşı koyuşun ve planlı hareket tarzının saldırıları zaafa uğrattığı görülmektedir. Bu açıdan sokağın etkin gücüne dayanmak, kitleleri çeşitli olasılıklara dair bilgilendirmek ve hazırlıklar yapmak şarttır. Bu hem kazanımları perçinleme dolayısıyla önemlidir hem de saldırıları göğüsleme açısından önemlidir.

Maoist Komünistler devrimci savaşımın yüklemiş olduğu sorumluklar açısından bu sürece yaklaşarak, hamlelerini belirleyerek konumlanmalıdır. Militan karşı koyuş eylemi faşizm yenilgiye uğratılamaz. Kimi parlamentarist siyasetlerin aksine komünist devrimciler barikatların ardından boy veren devrimci eylemleri esas alır. Sınıfların çarpışma alanı ve zaferin ya da yenilginin esas ayağı sokaklardır. Faşizm kendini devlet bürokrasisinde ki egemenliğiyle sınırlı tutmayıp, sokak ayağına yönelmesi ve burayı etkinlik kullanma araçlarını yaratması tamda bu sebepledir.

AKP bu açıdan yaslanmış olduğu sosyal tabanı sokağın ihtiyaçlarına göre biçimlendirmiştir. 15 Temmuz’la birlikte sokak ayağını bütünlüklü silahlandırarak alana hakimiyetini sınamıştır. Bekçiler kanunu diğer açıdan sokağı yasal olanla denetleme ve hâkim olma politikasının bir parçasıdır. AKP’nin siyasal niteliği kavramayan revizyonist güçler AKP ile savaşımı sandığa kanalize edilecek kitlelerin durumuna belirlemektedir. Bu kavrayış en nihayetinde savunmasızlığının önünü açarak halklarımızı silahsız bırakmaktadır.

CHP’nin Adalet Yürüyüşü’nden sonra canhıraş bir şekilde sokağı gelecek seçime kanalize etmesi ve sokağın esasta çözüm olmayacağına dair yoğun propagandaları genel bir tercihtir. Ve bu tercih her bir gelişmede kendini güncellemektedir. Mesele şudur ki hem AKP hem de burjuva muhalefet cephesinden sokak “tehlikeli güçlerin sahasıdır” bu sahanın niteliğini bilmekle alakalı bir durumdur. Çünkü sokak ve barikat ezenlere karşı ezilenlerin savunma ve saldırma üstleridir. Seçimler öncesi ve sonrası tüm gelişmeler birer olasılıktır. Bu olasılıklar taktik politikamızda öne çıkarılması gereken yanlardan biridir. Bu açıdan kitleleri örgütlemek militan ve meşru zemine çekmek son derece önemlidir. Yarının belirlenmesinde de geleceğin örülmesinde de tayin edici olan devrimci militanlığın inşasıdır. Bu militanlık inşa edilmeden devrimci kazanımlar söz konusu olamaz

Önceki İçerikBurjuva Seçimler Süreci ve Burjuva Kliklerin Destursuz “Çözüm” Projeleri Üzerine!
Sonraki İçerikMKP, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği’nin Kuruluş Kongresi’ni selamladı