HABER MERKEZİ(28.10.2017)-Siyasi iktidar mücadelesi ve bu mücadelenin gerici sınıf toplumsal sistemi şartlarında edindiği stratejik biçim tartışma konusu olduğunda, siyasi iktidar sorununun devrimci zora dayalı çözüleceği ve bu çözümün silahlı mücadele ve ordu örgütlenmesi biçimi alacağını söylemek, sadece zorunlu devrimci bir ilkeyi ifade etmek olur. Sınıf devrimi uğruna yürütülen bir mücadelenin silahlı savaş olarak ele alınması ve silahlı savaştan başka temel bir strateji benimsemesi mütalaa edilemez kadar kesin bir gerçektir. Tepeden tırnağa silahlı olup varlık nedeni hakim sınıfların yönettiği sınıfları baskı altında tutmak için kullandığı bir baskı aracı olma niteliğine dayan ve bu itibarla örgütlenip devreye sokulan burjuva devlet makinesinin parçalanması, bu canavar makineyi elinde tutan gerici sınıfları mağlup etmek için ayağa doğrulan devrimci sınıfların, bu savaşta kullandığı siyasi partinin bir savaş partisi olması ve bu parti önderliğinde verilen mücadelenin tartışmasız biçimde silahlı zor temelinde ordu örgütlenmesi perspektifiyle biçimlenmesi kaçınılmazdır. Bu zor ilkesi ve örgütlenmesi, devrimci yolla reformcu yol arasında temel bir ayrım konusudur.
Gerici sınıflar devletinin yıkılması uğruna yürütülen mücadelede temel halka veya merkezi ödev silahlı mücadele ve ordu örgütlenmesi biçiminin esas ve stratejik temelde ele alınmasıdır. Bu halkayı bulandıran her yaklaşım devrimci bakımdan sakatlanmış, başından beri devrimci özden uzaklaşmış demektir. Silahlı mücadele ve savaş konusunda tereddüt taşıyan bir devrimci görüş, aslen ölü doğmuş burjuva bir görüştür. Zor ve şiddetin devrimdeki tarihsel zorunluluğunu reddeden ve mücadelenin bu esas temelinde biçimleneceğini yadsıyan anlayış devrimcileşmeye muhtaçtır. Siyasi iktidar mücadelesi süreci kuşkusuz ki, belli biçimler altında toplansa da merkezi bir biçime oturmak ve bu halkaya dayanmak durumundadır. Savaşmadan savaş kazanmak mümkün değildir. Silahlı düşmanı silahı yadsıyan mücadele biçimiyle yenmek ya da yenme iddiasında bulunmak boş bir hayal ve açık bir safsatadır.
Ancak bu temel gerçek devrimci mücadelenin diğer biçimlerini yadsımadığı gibi, uygun olan diğer birçok biçime ihtiyaç duyarak bunları ahenkle bünyesinde toplar. Devrimci mücadele stratejik biçimleri gevşetip savsaklamadan korurken, bu uzun iktidar mücadelesi boyunca bir dizi taktikten destek alır, bu uygun biçimdeki desteklerle ilerler. Bu ilerleme seyrinde stratejik yönelim ve biçimlerinin yanı sıra, taktik biçimlerle de devrimci örgüt, mücadele ve güçlerin motivasyonunu sağlar, pekiştirir. Bazen taktik hamle ve siyasetler bu motivasyonun tutulması veya sağlanmasında önemli roller üstlenirler. Özellikle stratejik biçim ve yönelimin zayıflıklar taşıdığı ya da belli geçici şartlar altında günlük etki ve motivasyon yaratma açısından yetersiz kaldığı durumlarda, gerekli olan örgüt veya mücadelede motivasyonun taktik biçimlerle sağlandığı ve elde tutulması gerektiği görülmüştür.
Söz konusu bu taktik politika, hamle ve siyasetlerin örgütün-mücadelenin motivasyonunu sağlamada üstlendiği görev, asla stratejik siyaset ve biçimlerin rolünü ortadan kaldırmaz ya da onun esaslığıyla çelişmez. Bilakis taktik stratejiyi desteklemiş, önünü açmış ve sadece taktik siyaset işlevi gerektiği gibi ihtiyacı karşılamak üzere devreye girmiş olur. Örneğin, devrimci mücadelemizde stratejik rol ve öneme sahip olan silahlı mücadele ve savaşın geliştirilerek mücadelenin genel motivasyonunu yükseltip elde tutma konusunda belli yetersizlikler taşıdığı söylenebilir. Gerilla savaşının her halükârda bir motivasyon vesilesi olduğu inkâr edilemezse de bu sahadaki gelişmelerin beklentileri karşılamaması nedeniyle belli bir süreden sonra aynı etkiyi göstermesi düşünülemez. Nitekim gerçeği uzaktan okuyan yoldaşların gerilla savaşına dönük yüksek beklentileri karşılık bulmayınca motivasyon kırılmasıyla gerilemelerin gündeme geldiği söylenebilir bir gerçektir.
O halde, stratejik araç ve biçimlerde bu motivasyonu elde tutacak bir ivme yakalanamadığı durumlarda, stratejik biçim ve esasları unutup gölgelemeden ve bu temellere aykırı olmamak koşuluyla taktik değerdeki mücadele biçimleri ve buranın kazanımlarıyla motivasyonu yüksek tutmayı ihmal etmemeliyiz. Bu motivasyon gerilla savaşı noktasında çok daha hassas bir terazi durumunda iken, kitlelerin somut olarak gördüğü vitrin durumundaki taktik biçimlerde somut kazanım ve gelişmeler ortaya konulması şart ve ihtiyaçtır. Tekrar edelim ki, stratejik biçim ve esaslardan kopmayıp bunları unutmadan ve bunlara hizmet anlamına gelen biçimde örgüt ve mücadelenin motivasyonunu yüksek tutmak için taktik değerde olan fakat vitrin yaratarak kitlelerin gözlemine açık olan, dolayısıyla motivasyonla birlikte güven de yaratan biçimlere önem vererek kazanım ve mevziler elde etmek için çalışmalıyız.