Refik Demir: Bir kez daha devrimci örgüt üzerine!

Ekim devriminin 100.Yılı vesilesi ile

Devrimde teori-pratik, kararlı, bilimsel bir duruş ve çizgi temelini esas almayan, dolayısı ile siyasal ilişkiler dışındaki geri ilişki biçimlerine dayanan anlayışlar esasta devrimci/komünist örgüt ruhuna ters ve onu aşındıran bir yerde durmaktadır. Toplumsal çelişkiler ve devrim ihtiyacına cevap olmayan bir örgüt ve kadro bir etiket taşıyor olsa bile gerçekte devrimin öznesi durumunda değildir. Komünizm perspektifli devrim için yeni mevzilerle ilerlemeyen, ideolojik, siyasal seviyesini yükseltmeyen ve kitleleri birleştirme yeteneği göstermeyen, nitel inşayı derinleştirmeyen, stratejik konumlanmayan, devrimi içselleştirip bir kültür ve kişilik olarak kavramayan bir örgütün ve onun toplamı olan bireylerin devrimci/komünist niteliklerinin baştan sakatlanması ve burjuva erozyona uğraması kaçınılmazdır

HABER MERKEZİ (12.11.2017)-Devrimci/komünist örgüt sorunu MLM biliminin 150 yılı aşan ve bugünlere kadar nitel aşamalarla gelen tarihselliği içinde her dönem ciddi polemiklere ve tartışmalara konu olan başlıca meselelerden biri olmuştur. Hatta özellikle belirli tarihsel kesitlerde devrimci örgüt sorunu ayrışmaların ve keskin ideolojik mücadele ve kopuşların temel zeminini oluşturmuştur. Bu nesnel gerçekliği doğuran ve olgunlaştıran yegâne şey, kuşkusuz sınıf mücadelesi gerçekliğinde devrimci örgütün oynadığı tarihi stratejik rolle alakalıdır. Son tahlilde proletarya ile burjuvazi arasındaki sınıf savaşımında proletarya ve ezilenlerin elindeki yegâne stratejik silah devrimci örgütten başka bir şey değildir. Ki bu stratejik mahiyeti Marks’tan Mao’ya hemen hemen tüm ustalar ve devrimci/komünist önderler kendi tarihsel koşulları içerisinde berrak biçimde ortaya koymuşlardır. Keza yine devrimci örgüt sorunu MLM’nin yaşayan canlı ruhuna uygun olarak dogmatik bir düzlemde değil, her tarihsel sürecin sınıf mücadelesinin aldığı seyir, somut durum ve bilginin sınırlılığı ve düzeyi ile sürekli değişik biçimler alarak ve nitel olarak geliştirilerek ve ilerletilerek bugünlere kadar gelmiştir. Somut olarak önceki embriyonik örgütlenmeler bir yana Komünist manifestodan Leninist partiye ve oradan da Maoist partiye uzanan diyalektik ilerleme bunu göstermektedir.

Devrimci/komünist örgütün stratejik mahiyeti yaşanmış olan bütün devrim deneyimlerinde temel belirleyici bir öğe olmuştur. Bu stratejik mahiyet başta Ekim ve Çin devrimleri olmak üzere birçok devrimin zaferle sonuçlanmasına neden olurken, Almanya başta olmak üzere yine birçok yerde de devrimler yenilmiştir. Ekim devriminin gerçekleştiği tarihsel kesitte özellikle Avrupa’daki devrimlerin kolayca yenilgiye uğramasının temel etkenlerinden birinin nesnel koşullar ve devrimci örgüt arasındaki diyalektik ilişkiye vurgu yapan Lenin, Alman Kasım devrimin çok kısa bir süre öncesinde, 9 Ekim 1918 tarihinde kaleme aldığı makalesinde devrimci örgütün tayin edici stratejik mahiyetini şöyle vurgulamıştır. “Avrupa için en büyük talihsizlik, onun için en büyük tehlike, orada devrimci bir parti olmamasıdır. Scheidmannlar, Renaudeller, Hendersonlar, Webbler ve hempaları gibi hainlerin partileri, ya da Kautsky gibi uşak ruhlular var. Devrimci parti yok Avrupa’da. Gerçi yığınların güçlü bir devrimci hareketi bu yanlışı düzeltebilir, ama bu olgu büyük bir talihsizlik ve büyük bir tehlike olarak kalıyor.”

Marksizm’in bilimsel ilkesel yöntemlerinin kavranması ve devrimci örgüt meselesinin her daim keskin biçimde altını çizen Lenin, bu noktada dönemin bilumum bütün bilgiç dogmatik ‘’Marksistleri’’ ve anti Marksist külliyata karşı amansız ve keksin bir ideolojik savaşım vererek Marksizm’i temsil etmiştir. Bu somut gerçeklikte dönemin sözde ‘’Marksist’’ geçinen otoritelerin bilgiçliklerine ve zırvalıklarına karşın Lenin, Bolşeviklerin Marksizm’den ne anladığını yalın bir şekilde şöyle ifade eder.   “Marksizm, bize, kök salmış geleneklerin, siyasal entrikaların, anlaşılmaz yasaların ve muğlâk öğretilerin kara örtüsü altındaki şeyi -sınıf savaşımını, her türden mülk sahibi sınıflar ile mülksüz yığınlar, mülksüzlerin başında bulunan proletarya arasındaki savaşımı- sezmeyi öğretmiştir. Devrimci bir sosyalist partinin gerçek görevini açıklığa kavuşturmuştur: toplumu yeniden biçimlendirmek için planlar kurmak değil, işçilerin aldığı payı iyileştirmek konusunda kapitalistlere ve onların çanak yalayıcılarına öğüt vermek değil, komplo planları hazırlamak değil, ama proletaryanın sınıf savaşımını örgütlemek ve nihaî amacı proletaryanın siyasal gücü ele geçirmesi ve sosyalist bir toplumun örgütlenmesi olan bu savaşıma önderlik etmek.” (Marx-Engels-Marksizm)

Ekim devriminin dersleri ve deneyimleri ışığında ve bugünle diyalektik bağı içerisinde ele almaya çalıştığımız devrimci örgüt sorununa dair diğer ustalar ve komünist önderlerle birlikte özellikle Lenin’in her daim altını çizdiği stratejik önem bugünde varlığını berrak bir şekilde hissettirmektedir. Tabiî ki diğer tüm meselelerde olduğu gibi devrimci örgüt meselesini de sadece Komünist manifesto yâda Lenin düzeyi hatta Mao seviyesi ile ele almadığımız açık bir durumdur. MLM’nin yaşayan canlı ruhuna bağlı olarak diğer tüm şeyler gibi devrimci örgüt meselesinde de tarihsel tecrübeler ve birikimlerin ışığında çıkardığımız devrimci sonuçlarla bugün en ileri düzeyi ifade eden Maoist Parti gerçekliğini savunmaktayız. Bu bağlamda diğer tüm ideolojik ve siyasal belirlemelerde olduğu gibi devrimci örgüt meselesinde de üzerinde yürüdüğümüz biricik devrimci zemin bütünlüklü geçmiş tarihsel birikim ve tecrübelerimizdir. Bu boyutu ile bazılarına sıkıcı hatta ‘’dogmatik’’ ya da ‘’miadını’’ doldurmuş değerlendirmeler gelebilir, fakat bizler proleter devrimciler olarak kendi tarihsel tecrübelerimize, birikimlerimize ve kendi köklerimize devrimci bilimsel bir muhtevada sıkı sıkıya sarılmaya devam edeceğiz. Bu minvalde de başta MLM’nin bilimsel kuramcıları olmak üzere MLM’nin bütün tarihsel tecrübelerinden ve belirlemelerinden alıntılar yaparak bugüne ışık tutmak tayin edici bir yerde durmaktadır. Özellikle içinden geçmekte olduğumuz tarihsel süreçte ve MLM biliminin çeşitli tonlarda ideolojik bombardıman altında olduğu bugünkü gerçeklikte döne döne MLM biliminin tarihsel tecrübelerine, ustalara ve tarihsel köklerimize sarılmak tayin edici bir durumdur. Devrimci örgüt meselesini tartışırken ya da ele alırken, temel referansımız bu devrimci gerçekliktir. Bu düzlemde devrimci örgüt konusunda yine Lenin’den alıntı yapmaya devam edelim; “İddia ediyorum ki: 1-sürekliliği sağlayan istikrarlı bir önderler örgütü olmadan hiçbir devrimci hareket varlığını sürdüremez; 2- hareketin temelini oluşturan ve ona katılan halk yığınları mücadeleye kendiliklerinden ne kadar büyük sayıda sürüklenirse, böyle bir örgüte olan gereksinme o ölçüde ivedileşir, ve bu örgüt de o ölçüde sağlam olmalıdır (yoksa demagogların yığınların daha geri kesimlerini peşlerinde sürüklemeleri daha da kolaylaşmış olur); 3- böyle bir örgüt esas olarak devrimci eylemi meslek edinmiş kimselerden oluşmalıdır; 4- otokratik bir devlette, böyle bir örgütün üyelerini devrimci eylemi meslek edinmiş kimselerle ve siyasal polisle mücadele sanatında profesyonel olarak eğitilmiş kimselerle ne denli sınırlarsak örgütü açığa çıkarmak, o ölçüde zorlaşacaktır; 5- harekete katılabilen ve orada etkin olarak çalışabilen işçilerin ve öteki toplumsal sınıflardan gelme öğelerin sayısı o ölçüde büyük olacaktır.”

Yukarıda özellikle Lenin’den alıntılar yaparak altını çizmeye çalıştığımız devrimci örgüt sorunu ve stratejik mahiyeti bugünde aynı ivedilikle kendini hissettirmeye devam ediyor. Gerek dünya da ve gerekse de bölge ve Türkiye-Kuzey Kürdistan’da çeşitli muhtevalarda gelişen toplumsal mücadeleler, çelişkiler, krizler ve bu zeminde yükselen devrimci duruma rağmen sürece doğru müdahalelerle önderlik ederek devrimlerle taçlandıracak devrimci/komünist bir merkezin zayıflığı, içinden geçmekte olduğumuz sürecin temel handikabıdır. Tabi ki bu temel sorunun ideolojik ve siyasal çizgi olmak üzere çeşitli sebepleri bulunmaktadır. Fakat bu sorunun ivedilikle ele alınıp tartışılması proleter devrimciler başta olmak üzere bütün devrimci ve komünist güçlerin önündeki en önemli meselelerden biridir.

Ekim devriminin tarihsel derslerinin yanı sıra özellikle Büyük Proleter Kültür Devrimi derslerinden öğrenmek özellikle önemlidir. Stratejik konumlanma, dört eskiye karşı Kültür Devrimi derslerine dayanıp ilerleterek ve onu her daim rehber alıp uygulayarak yürüme temel sentezdir. Komünist ya da iyi bir örgüt olma bir teknik uzmanlık ya da ustalık değildir. Önce kızıl denilen komünist ideoloji-çizgiyle birleşme ve donanma meselesidir. Kızıl bayrağa karşı kızıl bayrağın sallandığını tüm tecrübeler ışığında unutmadan kızıllık perspektifi hiçbir koşulda gevşetilmeden kuşanılarak ilerletilmelidir. Tüm tarihsel tecrübeler göstermiştir ki elzem olan son tahlilde çizgi sorunudur. Örgüt önemli ama çizgi tayin edicidir, o halde örgütün sağlam ve bilimsel bir çizgiye sahip olması önemlidir.

Devrimde teori-pratik, kararlı, bilimsel bir duruş ve çizgi temelini esas almayan, dolayısı ile siyasal ilişkiler dışındaki geri ilişki biçimlerine dayanan anlayışlar esasta devrimci/komünist örgüt ruhuna ters ve onu aşındıran bir yerde durmaktadır. Toplumsal çelişkiler ve devrim ihtiyacına cevap olmayan bir örgüt ve kadro bir etiket taşıyor olsa bile gerçekte devrimin öznesi durumunda değildir. Komünizm perspektifli devrim için yeni mevzilerle ilerlemeyen, ideolojik, siyasal seviyesini yükseltmeyen ve kitleleri birleştirme yeteneği göstermeyen, nitel inşayı derinleştirmeyen, stratejik konumlanmayan, devrimi içselleştirip bir kültür ve kişilik olarak kavramayan bir örgütün ve onun toplamı olan bireylerin devrimci/komünist niteliklerinin baştan sakatlanması ve burjuva erozyona uğraması kaçınılmazdır.

O halde üzerimizdeki bütün burjuva düşünüş, kültür ve alışkanlıklara karşı savaş açarak devrimcileşmek ve burjuvazinin bütün tortularından arınmak temel olandır. Burjuva dünyayla barışık yaşayan bir örgüt ve birey’in bırakalım devrimci/komünist olmasını, burjuva erozyona uğramaktan ve çürümekten başka bir yeteneği olamaz. Ki tarihsel tecrübelerimiz bunun yığınca örnekleriyle doludur. Burjuva dünya ile arasına kalın keskin çizgiler çeken, siyasal hedeflerinde ve iktidar bilincinde berrak ve aynı stratejik hedefe kilitlenmiş, eylem ve irade birliğinde sarsılmaz bir bilince sahip devrimci/komünist bir örgüt temel önemdedir.

Makalemizi burada sonlandırırken tekrardan Lenin’in devrimci örgüt üzerine hafızalara kazınan o ünlü vurgusuyla bitiriyoruz.“Yalnızca komünist parti, eğer gerçekten devrimci sınıfın öncüsü ise, eğer saflarında bu sınıfın en iyi temsilcilerini barındırıyorsa, eğer tamamıyla bilinçli ve özverili, direngen bir devrimci savaşım deneyimi ile yetişip çelikleşmiş komünistlerden bileşmiş bulunuyorsa, eğer bu parti kendi sınıfının tüm yaşamına ve, onun aracılığıyla, tüm sömürülenler yığınına çözülmez bir biçimde bağlanmayı ve bu sınıf ile bu yığına mutlak bir güven esinlemeyi biliyorsa -kapitalizmin bütün güçlerine karşı en gözü pek ve en amansız sonal savaşımda, yalnızca böyle bir parti proletaryayı yönetmeye yeteneklidir.”

 

 

.

Önceki İçerikDagirkirina Kerkûk’ê, êrişeke şikandina vîn a neteweya Kurd e!..
Sonraki İçerikKomünist kişiliğin billurlaşmış hali: Tuncay Çarıkçıoğlu