Proleter devrimin dilini kuşanalım

 


Somutlarsak, savaş karşıtlığına karşı devrimci savaşı, egemenlerle barışa karşı halkların barışını, radikal demokrasiye karşı proleter demokrasiyi, ulusal sorunda burjuva çözüme karşı tam hak eşitliğine dayalı sosyalist çözümü, pasifizme karşı devrimci şiddeti, parlamentarizme karşı devrimci iktidar bilincini, yasallığa karşı meşruluğu, reformizme karşı devrimi, kapitalizme karşı sosyalizmi, milliyetçilik ve ulusalcılığa karşı ezilenlerin enternasyonal birliğini, küçük burjuva Devrimciliğine karşı proleter devrimciliği ve burjuva dünyaya karşı devrimci dünyayı binlerce, milyonlarca kez haykırarak ve kuşanarak cevap olmalıyız ve olacağız. Tarihsel devrimci köklerimize sarılarak güne MLM’nin kılavuzluğunda müdahale edeceğimizden kimsenin zerre kadar kuşkusu olmamalıdır.

HABER MERKEZİ (23.11.2015)- Gazetemizin 111.Sayısında yayınlanan ‘’ proleter devrimin dilini kuşanalım’’ başlıklı makaleyi okurlarımızla paylaşıyoruz.

Sınıflar mücadelesi tüm keskinliği ile devam ederken bu düzlemde şekillenen tüm olgular ve toplumsal dinamiklerde beslendikleri ideolojik zemin itibari ile mutlaka bir sınıfın damgasını taşırlar. Bu doğallığında yaşamın her kertesinde ve toplumsal gelişmeler karşısında alacağı tavırdan tutalım da kullanacağı dile ve argümanlara kadar beslendiği ideolojik çizginin etkisini yansıtır. Hiç tartışmasız biçimde yaşadığımız sınıflı toplum gerçekliğinde kullandığımız her dil, belirleme ve argüman mutlaka bir sınıfın damgasını taşır. Bu aynı zamanda hangi ideolojik çizgiden feyiz aldığımızın somuttaki yansımasıdır. Sonuç itibari ile sınıflar mücadelesi gerçekliğinde çizgi meseleleri soyut şeyler değildir. Bunlar kendini toplumsal gelişmeler karşısındaki ilişkilenme, çözüm perspektifi ve bunların toplamını ifade eden kullanılan dil ve argümanlarda açığa vurur.

Özellikle yaşadığımız mevcut durumda bu mesele daha bir önem arz etmektedir. Hatta tayin edici bir yerde durduğunu belirtebiliriz. Tasfiyeciliğin tüm toplumsal dinamikleri ve devrim hareketini kemirdiği bu düzlemde deyim yerindeyse at izi ile it izinin birbirine karıştığı bir süreç yaşamaktayız. Proleter devrim ve ona tekabül eden bütün olguların ötelendiği, rafa kaldırıldığı ve karşı ideolojik bombardımana tabi tutulduğu bir gerçeklikte MLM’nin bilimsel kılavuzluğunu kuşanarak keskin ayrım çizgilerimizle sahnede yer almalıyız. Hâkim olan sağ tasfiyeci atmosfer berrak bir şekilde proleter devrim hareketinin ideolojik, politik ve kültürel bilincinin kuşanılmasıyla ancak bertaraf edilebilinir. Mevcut tasfiyecilik atmosferi proleter devrim hareketinin kendi mecrasını ve toprağını yaratmasıyla püskürtülebilinir. Tasfiyeciliğin ve onun zemininden beslenen burjuva liberalizmin kitleleri zehirleyen bütün araç, argüman ve diline karşı proleter devrimciler kendi dilini ve araçlarını yaratarak cevap olmalıdırlar.

Somutlarsak, savaş karşıtlığına karşı devrimci savaşı, egemenlerle barışa karşı halkların barışını, radikal demokrasiye karşı proleter demokrasiyi, ulusal sorunda burjuva çözüme karşı tam hak eşitliğine dayalı sosyalist çözümü, pasifizme karşı devrimci şiddeti, parlamentarizme karşı devrimci iktidar bilincini, yasallığa karşı meşruluğu, reformizme karşı devrimi, kapitalizme karşı sosyalizmi, milliyetçilik ve ulusalcılığa karşı ezilenlerin enternasyonal birliğini, küçük burjuva Devrimciliğine karşı proleter devrimciliği ve burjuva dünyaya karşı devrimci dünyayı binlerce, milyonlarca kez haykırarak ve kuşanarak cevap olmalıyız ve olacağız. Tarihsel devrimci köklerimize sarılarak güne MLM’nin kılavuzluğunda müdahale edeceğimizden kimsenin zerre kadar kuşkusu olmamalıdır.

Devrim saflarında olan fakat ideolojik çizgileri bağlamında kusurlu ve burjuva bir zeminde bulunan bütün toplumsal dinamikler ve ilerici güçlerle istisnasız kuracağımız tüm ilişkiler ve birliktelikler mutlaka keskin ideolojik mücadele yani doğru ile yanlış mücadelesi düzleminde ele alınmalıdır. İttifaklardan tutalım da tek tek eylem birliklerine ve daha ileri düzeylerdeki ilişkilenmelere kadar yaklaşımız tamamen bu devrimci perspektifle biçimlenmek zorundadır. Bunun ötesinde ve bu devrimci gerçekliği öteleyerek ele alınan ve biçimlenen ilişkilerin tümü devrim hareketini geliştiren değil aksine kemiren ve zayıflatan bir yerde durmaktadır. Bu düzlemde kendini merkeze koyan ve kıymeti kendinden menkul bir yaklaşım içinde asla olmayacağız. Küçük büyük demeden tüm devrimci ve ilerici güçleri önemseyerek ve onlardan öğrenmesini bilerek ilerleyeceğiz. Dostlarımızla ilişkilerimizdeki tek referansımız devrimci samimiyet ve bu zeminde biçimlenecek olan doğru yanlış mücadelesidir. Kitleleri ve onların örgütlü güçleri olan toplumsal dinamikleri burjuva gericilik karşısında birleşik bir mücadele perspektifi ile örgütlemeyen ve ayağa dikmeyen bir devrim hareketinin gelişme ve devrim yapma gerçekliği olamaz. Dolayısı ile proleter devrimci çizgiden ve zeminden yoksunlar diye halk saflarındaki güçleri küçümseme ve öteleme lüksümüz asla bulunamaz. Ki bu noktadaki devrimci yaklaşımımız oldukça berrak bir içerik taşımaktadır. Yani hedefi dar cepheyi geniş tut siyaseti bu noktadaki temel referansımızdır. İdeolojik mücadelenin de tamda bu doğru zeminde anlam kazanacağını biliyoruz. Yoksa kendini toplumsal dinamiklerden soyutlayarak ve onları kaba damgalamalarla suçlayarak ve tek doğru olarak kendini görerek ele alınan bir ideolojik mücadele anlayışını kesinlikle ret etmekteyiz. Bu yaklaşım asla proleter devrimcilerin tavrı olamaz olsa olsa küçük burjuva devrimciliğinin tipik yaklaşımı olur.

Proleter devrim hareketi kendi mecrasında ilerlemeye devam edecektir

Devrim hareketi kendi dünya görüşüne göre konumlanarak ve kendi mecrasında yürüyerek ancak gelişebilir. Yoksa bu devrimci zeminin dışına çıkarak devrim hareketi asla geliştirilemez. Her toplumsal sorun ve çelişkiyle proleter devrimci sınıf perspektifi ile ilişkilenmek doğru olandır. Devrimin stratejik müttefiki olan Kürt Ulusal hareketi başta olmak üzere tüm devrimci ve ilerici toplumsal güçlerle keskin ayrım çizgilerimizi asla silikleştirmeden ve bu zeminde ideolojik mücadeleyi ve devrimci eleştiri silahını bir an olsun dahi akıldan çıkarmadan halkların çıkarları doğrultusunda ilişkilenmek ve birleşik bir mücadele hattı geliştirmek olması gerekendir.

Devrim hareketi ve sınıflar mücadelesi düzleminde biçimlenen tüm toplumsal dinamikler gerçek manada bir yol ayrımındadır. Ya tasfiyeciliğin sağ karamsar kulvarının esiri olacağız yâda devrimci dünyanın parçası olarak halkların özgürlük ve kurtuluş mücadelesinin safında olacağız. Burada yelkenlerini çoktan burjuva dünyanın gerici zeminine açanlara ve pusulasını şaşırarak devrimin zemininden uzaklaşanlara diyeceğimiz bir şey yoktur. Onları kendi iflah olmaz değişmezlikleri ile baş başa bırakıyoruz. Bu tasfiyecilik ve toz duman içinde devrim hareketi kesinlikle kendi mecrasında ilerlemeye ve önündeki tüm gerici barikatları bir bir yıkmaya devam edecektir. Dün olduğu gibi bugünde tarihin akışı böyle ilerleyecektir. Proleter devrim hareketi kendi devrimci köklerine sıkı sıkıya sarılarak ve fakat onu asla muhafazakâr bir yaklaşımla kutsamayarak aksine diyalektik gelişme yasasına bağlı olarak sürekli ilerletme bilinciyle devrimci dünyayı yaratmaya muktedirdir. Proleter devrim hareketinin tüm tarihsel süreci bu gerçekliği bizlere defalarca kez kanıtlamıştır.

Önceki İçerikFaşist saldırganlık kararlı bir mücadeleyle durdurulabilir
Sonraki İçerikEmperyalist krizin serencamı