HABER MERKEZİ (28.03.2014)- Ovacık Belediye Başkan Adayı Fatih Mehmet Maçoğlu’yla yaklaşan yerel seçimlere dair yaptığımız röportajı gazetemizin 79. sayısında yayınlamıştık. Bu röportajı güncelliğini taşıdığı için sitemizde de yayınlıyoruz.
“Söz yetki karar Ovacık halkına” şiarıyla yola çıkan Ovacık Demokratik Halk Dayanışması’nın Belediye Başkan Adayı Fatih Mehmet Maçoğlu 30 Mart yerel seçimleri ve DDHD’nin seçim çalışmalarıyla ilgili sorularımızı yanıtladı.
Biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Sizi DDHD programı üzerinden Ovacık Belediye Başkanlığı’na aday olmaya iten neydi?
Öncelikle 1968 Ovacık doğumluyum. Uzun süre Ovacık’tan hem okul hem de görev nedeniyle uzak durdum. 1992’den beri Dersim’in çeşitli ilçelerinde sağlık emekçisi olarak görev yapmaktayım. Uzun süreden beri Dersim coğrafyasında yaşıyorum. 1999’dan beri yerel yönetimlerle ilgili çalışmaların içerisindeyim. Daha önce Pertek’te böyle bir çalışmamız olmuştu, 2004 ve 2009 sürecinde de Dersim merkezde yerel yönetim çalışmasının içerisinde yer aldım. Buraya bizi iten neden aslında uzun süreden beri Ovacık’la ilgili bir yerel yönetimler eksenli örgütleme, bir çalışmanın olmayışıdır. Bu sebeple DDHD’nin de bir alt komisyonu olarak Ovacık Demokratik Halk Dayanışması’nı kurduk ve 2012’nin eylülünden beri bu çalışmanın içerisindeyiz. Kurmuş olduğumuz komisyonlarımız var. Tabii ki bu komisyonlarda çeşitli düşüncelerdeki insanlar, halkın içerisinde sevilen kadın ve genç birçok kesimden arkadaşımız var.
Programda, siyasal çalışmada ön plana çıkan slogan “Söz yetki karar Ovacık halkına“. Bu şiarla yola çıktınız. Peki, bu şiarın tam olarak tekabül ettiği politika nedir, nasıl bir yerel yönetim anlayışıdır?
Aslında şöyle, burada oluşturduğumuz komisyonla “Söz yetki karar Ovacık halkına” şiarı burada artık bir somut karşılık buldu. Çünkü oluşturmuş olduğumuz komisyondaki arkadaşların hiçbiri herhangi bir siyasal yapıyı öne alan değil tam tersi Ovacık’la ilgili, Ovacık halkıyla ilgili kaygılarıyla hareket ediyor. Şimdi mesela oluşturulan 16 kişilik bir seçim komisyonu var. Bu seçim komisyonu içerisinde komisyonun da kendi yürütmesi var. Bu yürütmede mesela Belediye başkan adayı yok. Bu çalışmaları yaparken mahalle komisyonları ve mahalle çalışmalarının denetimiyle ilgili evlerdeki gezilerden sonra haftada bir gün hatta bazı durumlarda üç gün toplantı yaparak değerlendirme yapıp halkı kendi öz yönetimine sahip çıkması düşüncesi üzerine tartışmalar yürütüyoruz. Bu çalışmaların özellikle kadınlar ve gençler üzerinde müthiş bir etkisi oldu. Mesela 8 Mart’la ilgili bir çalışma yaptığımızda özellikle kadınların ön plana çıkması, çağrılarımıza karşılık vermesi yapmış olduğumuz çalışmalarımızın bir karşılığıydı. Bu somut karşılığı ve enerjiyi görünce de bunun bizde de bir karşılığı oluyor. Bugün toplum bu heyecanı yakaladı. Yani ilk geldiğimizde üzerlerindeki ölü toprakla konuşan kimi dostlarımız “Burada çok düşük oy alınır” ya da “Burada çok fazla bir şey yapılamaz” ruh halinden sıyrılarak Ovacık halkının kendi kendini yönetmek için programına sahip çıktığını gördüler.
Şiarda politik olarak şöyle bir söylem var; halkı yönetime dahil etme ve söz sahibi yapma. Bunun programdaki karşılığı nasıldır?
Şimdi aslında şöyle bir durum var; bizim programımız içinde bir şemamız var. Şemamızda yerel yönetimlerde en üstte Halk Meclisleri, ona bağlı kadın ve mahalle komisyonları, tekrar ona bağlı engelli ve gençlik komisyonu, bir altında belediye meclis üyeleri ve en altında halkın kararlarını halkın memuru olarak yürüten ve çalışmaların içerisinde yer alan bir Belediye Başkanı var. Yani yönetim bu söylediğimiz komisyonlardan oluşuyor. Bunun şu andaki karşılığı ne oldu? Mesela ilk geldiğimizde biz komisyonlar için çalışmalar yaptığımızda arkadaşlarımız insanları buna dahil etmek için çok çaba harcarken bugün komisyonların içine onlarca insan girmeye başladı. Biz insanları o komisyonlara alırken de içimizde isimleri tartışıyoruz ve oy birliği ile onaylıyoruz.
DDHD’nin öne çıkardığı bir anlayış var. Bu da başkan ve meclis ekibinin sadece kağıt üzerinde bir resmiyetinin bulunduğu ve halkın bu çalışma tarzını doğru bulmazsa eğer seçimleri beklemeden geri alabileceği yönünde bir anlayış var programda. Bu çalışmayı biraz açar mısınız?
Mahalle komisyonları, gençlik komisyonları, halk meclislerinin de söz sahibi olması ve o yerel yönetim üzerindeki etkinliğinin somutta bir karşılık bulabilmesi ve gerçekten hayata geçirmesi için bizim programımızda şöyle bir maddemiz var; Diyoruz ki bize oy veren arkadaşlarımızın ya da toplumun, halkın söylediklerimizi yapmadığımız takdirde bir iki yıl sonra, üç yıl sonra, sonuna kadar beklemeden bizi tekrar oradan çekebilme hakkının olduğunu söylüyoruz. Yani eğer toplum bizi istemiyorsa, söylediklerimizi yapamıyorsak bunun üzerine geri çekebilme hakkının olduğunu söylüyoruz. Bu anlamda da devrimci yerel yönetimler programının Hozat’ta, Mazgirt’de, Dersim’de, Ovacık’ta da aynı temelde gideceğini düşünüyorum.
Peki, buranın Ovacık’ın başlıca yerel sorunları nelerdir? Buna dair Ovacık Demokratik Halk Dayanışması’nın politikası nedir? Hedefleri nedir?
Aslında fiziken gerçekten de coğrafyanın çok sorunları var. Bu sorunların başında özellikle sosyo-ekonomik temelde iş alanlarının olmayışını ve işsizlerin çok fazla oluşunu sıralayabiliriz. Ama bütün bunlara karşın toplumun en çok önemli hissettiği şey birlik ve bütünlük içerisinde biz olabilmek. Toplumun şu an yerel yönetimlerin o bürokratik yapısından ve kapıların kendisine kapalı oluşundan kaynaklı temel isteği şu; mesela evlere girdiğimizde bizlere diyor ki halk; bir; o kapının bize açık olduğu hissinin bizde uyanması gerekiyor. İki gerçekten de biz oraya geldiğimizde sözümüzün para ettiği, sözümüzün karşılık bulduğu hissinin bizde uyanması gerekiyor. Artı bir de en aşağıdaki tabaka yani yoksulla bürokrasi arasındaki o zincirlerin sıkı bir şekilde alta doğru yayılmasından kaynaklı bir rahatsızlık var. Yani diyor ki halk ben direkt belediye başkanıyla görüşmek istediğimde görüşebilmeliyim. Ovacıkla ilgili iki projemiz var. Birincisi turizmle yaz ve kış turizmiyle, ikincisi hayvancılık ve tarımla ilgili. Bu toplumun içerisinde karşılık da bulmaya başladı. Bunun üzerine toplumun bize önerileri olmaya başladı. Mesela Ovacık halkı bize organik tarım üzerine bir projesinin olduğunu ve bunun için destek istediğini belirtiyor. Burada toprak analizleri de yaptığımızı özellikle söylemek istiyorum.
Şimdi burada üç mahalle var. Üç mahalle ama bir mahallenin büyüklüğünden kaynaklı, onu ikiye bölerek dört bölge olarak ayırdık. Her bölgenin üçer kişilik komisyonu var. Ayrıca çapraz bir çalışma biçimimiz de var. Bugün birinci bölgeye bakan bir sonraki hafta ikinci bölgeye bakıyor. Birbirini denetleyen, birbirini besleyen bir çalışma biçimimiz var. Bu çalışmanın dışında kadın ve gençlik komisyonumuz var. Ama her komisyonda mutlak kadın arkadaşlarımız da var. Genelde gündüzleri evlere gidip kadın arkadaşlarla kapıda, içerde çay içerek sohbet ediyoruz, tartışmalar yapıyoruz. Ama tepkiler bundan önceki söylediklerimle örtüşen tepkiler. Bize yöneltilen en ciddi tepkiler mevcut Belediye başkanı ve bir önceki başkanların halkın sorunlarına yeterli ciddiyeti gösterememesi ve halkla arasına mesafe koyma durumu. Halka birlikte hareket etmeyen ve halkın yönetime katılma isteğini yerine getirilememesi mevcut politikalarının burada karşılık bulmayışından somutta o programın karşılık bulmamasından kaynaklı bir güven sorunu var. Bize karşı şimdiye kadar eleştirel bir tutum olmadı. Ama şu çok oldu; “Yerel Yönetimlere müdahalede geciktiniz. Şimdiye kadar müdahale olmayışınız Ovacık halkıyla belediye arasında uçurumu doğurdu”. Devrimci yerel yönetimlerle yeniden ortaya çıkan devrimci anlayış ve siyasetin burada gerçekten çok uzun süreden beri kendini soyutladığını, uzaklaştığını ve toplum içerisinde artık unutulmaya başlandığı bir anda ortaya çıkması müthiş bir enerjiye dönüşerek bir heyecan yarattı. Mesela büro açılışımızda evlere gidip de büro açılışına çağırmamıza rağmen sadece bir anonsla gerçekten kitlesel bir katılım sağlandı. Birçok dostumuz da şunu dedi. Ben 1970’lerdeki ‘80’lerdeki heyecanı hissetmeye başladım. Çalışmalarımız hiç halktan oy isteme temelinde olmuyor. Burayla ilgili toplumun eleştirilerini ve önerilerini dinledikten sonra tartışmalara katılıyoruz. Bunun dışında girerken o soğuk, her zamanki siyasetçileri karşılamanın tam tersine evlerden çıkarken muhakkak gülen bir yüzle birbirimize sarılarak çıkıyoruz. Bu iyi. Yani süreç bizim için çok iyi.
Son süreçte ülke gündemini meşgul eden bir dizi gelişme yaşandı; Gezi Ayaklanması, “Yolsuzluk ve rüşvet” operasyonu adı altında AKP ve Cemaat arasında başlayan çatışmalı süreç, Berkin Elvan’ın katledilmesi ve akabinde başlayan eylemler.. Bunlar Ovacık halkını nasıl etkiliyor, buradaki çalışmalara nasıl yansıyor bu gündemler?
halkımız gündemi iyi takip ediyor. Mesela Berkin için yapmış olduğumuz bir eylem vardı. İki bine yakın bir kitlenin katılması bizi heyecanlandırdı. Yani bütün esnafın kepenklerini kapatarak oraya gelmesi ve yetişmek için koşarak gelmesi bizi mutlu eden yan. Halkımız devrimci bir kültür almış ve o kültürü bedeller ödeyerek korumuştur bu nedenle AKP’nin ve diğer gerici düzen partilerine karşı zafer kaçınılmaz olacaktır. Yeter ki halka ve programımıza güvenelim.