Maoist Komünist Parti dava tutsakları 24 Nisan 1972 proletarya partisini kuruluşu vesilesiyle bir açıklama yayınladı.

MKP dava tutsaklarının yaptıkları açıklamanın tamamı şöyle;

Türkiye- Kuzey Kürdistan’da 70’li yılların başlarında sosyal siyasal gelişmeler devrimci süreçlerine evrilebilecek bir hat belirtmişti ve 1972 24 Nisan’ında bir ihtiyacın ürünü olarak İbrahim Kaypakkaya önderliğinde; diyalektik, tarihsel Materyalist anlayışla TKP(ML) kurulmuştu. Bu kuruluşun anlamı reformizm, revizyonizm, her türlü burjuva anlayış ve faşizme bir meydan okuyuştur. Ezilen ve sömürülen halkların yükseldiği komünizm bayrağıdır.

Proletarya Partisi mücadelesinin zorlu ve sancılı yürüyüşünde 49 yılı geride bırakıyoruz. Adımlarımızı daha da sağlamlaştırarak devrimci mücadele yürüyüşümüzü sürdürüyoruz.

Yarım asra varan tarihi içinde büyük değerler ve bir gelenek yaratan partimiz, bugüne dek çok ağır bedeller ödemiş, nice kayıplar vermiştir. Nice başarısı ile beraber nice başarısızlığı da hanesine ekleyerek ısrarlı yürüyüşünü devam ettirmiştir; hataların, eksikliklerin üstünü örtmek, yok saymak bir yana, inatla bu hatalarla yüzleşip muhasebesini yapmış, bilimsel MLM anlayışı rehber edinen çizgisini sürdürmüştür. Nitekim, Marksist diyalektik yöntem “doğadaki şeylerin iç çelişkilerinden, barındırdıkları olumlu olumsuz yönlerden, sönümlenen ya da gelişen yönlerden” bahseder ve tarihin düz bir çizgide ilerlemediğini bize gösterir.

“Proletaryamızın” tarihide statik değil, sürekli hareket halinde olmuştur. Bunun yanında, objektif ve sübjektif nedenleriyle beraber partimiz yarım asırlık tarihiyle paralel bir gelişim çizgisi izleyememiştir. Yengilerle beraber yenilgiler de tarihi süreci içinde yer almıştır, MLM’LER olarak “doğru siyasi sonuçlar çıkararak, doğru çizgiyi tayin etmek” ilkesi baz alınmıştır. Çünkü bizler, ideolojik, politik, örgütsel, askeri hattımızı komünist nitel çizgi ile örme ve daima ileri taşıma sorumluluğuna sahibiz.

Kaypakkaya yoldaş bizlere çok güçlü bir miras bırakmıştır. Onun tarihsel devrimci kopuşu da buradadır. Bu mirasın temeli, döneminde sorgulanamaz, dogma adeta tabu olarak değerlendirilen; Kemalizm’in faşist diktatörlük olduğunun teşhiri ve analizi, Kürt milli hareketinin analizi, demokratik muhtevasının desteklenmesi, ulusların kendi kaderinin tayin hakkını ortaya koyuşu, Şafak Revizyonizmi ile ayrım çizgilerini diyalektik materyalist yöntem ve Marksizm rehberliğinde analiz etmesi, Mao önderliğinde gerçekleşen Çin Devrimini incelemesi ve tezlerindeki temel çıkış noktasını buradan oluşturmasıdır. “Partimiz BPKD’nin ürünüdür” şiarı bu çıkışın önemini özetler niteliktedir. Bu kopuş Marksizm-Leninizm’in üçüncü nitel aşaması Maoizm’in devrimci sorunları çözmede bir eşik olarak ele alınmasında somutlanır.

İbrahim Kaypakkaya’nın Dersim Katliamı’ndan hareketle Dersim’de devrimci mücadelenin kıvılcımını tutuşturması ezilenlerin tarihsel köklerinden geleceğe bir bağ kurmuş olduğu gerçeği de onun devrimci kopuşunu anlamak bakımından önemli bir ayraçtır ki 24 Nisan Ermeni Soykırımı’da bu bağlamdadır.

“Teori, kitleleri sardığı anda maddi bir güce dönüşür” teorik seviyemizi güçlendirip kitlelerle birleşelim”

Partimiz içinde pratiği kutsayıp teoriyi öteleyen anlayış ile, teoriyi önemseyip pratiği yadsıyan anlayışlar aynı oranda saflara zarar vermektedir. Proletarya partisini geliştirip ilerletmek teori ve pratiğin birliğini kavramakla, yaşamsallaştırmakla mümkündür. Teorinin pratikle bütünleşmesi beli bir nitel sıçrama, bu nitel gelişme ise nicel bir gelişmeyi beraberinde getirmektedir. Üç ve dördüncü oturumlardaki nitel dönüşümde bunun bir göstergesi olmuş proletarya partisinin dinamik bir yapılanma olduğunu göstermiştir.  Gelişimi-okumayı-araştırmayı, pratiği belli bir sürece sığdıramayız. Var olduğumuz sürece bulunduğumuz her alanda ideolojik-politik çalışmayı sürdürmeliyiz.

Güçlü bir partinin koşulları için pek çok madde sıralayabilir ve irdeleyebiliriz. Devrimci kültür, disiplin, yoldaşlık, program vs. Ama dikkat etmemiz gereken en önemli konulardan biri “güçlü bir kadın örgütlülüğüne” olan ihtiyaçtır. Devrimci mücadelenin önemli bir ayağı olan kadınların cüreti, direnci ortada parti içerisindeki kadın görünürlüğü istenen seviyede değildir. Güçlü bir kadın teorisi ve örgütlülüğü ile kadın özerk-özgün yapısını güçlendirerek yaşamsallaştırmalıyız. Devrimci yürüyüşünde önemli bir araç olan partinin günün ihtiyaçlarına cevap verebilmesi bakımından kadın örgütlülüğü önemli bir eşiktir. Komünizm hedefini gerçekleştirme bakımındansa en önemli dinamiklerden bir tanesidir.

“On bin yıl çok uzun, günü yakala, saati yakala”

Bugün Türkiye-Kuzey Kürdistan’da ezilen halklar ve uluslar için sıcak gelişmeler yaşanmakta, koşulların yaratığı öfke tüm kitlelere sirayet etmiş, faşizm ayyuka çıkmış durumdadır. Bir yanda iktidarı bırakmak istemeyen muktedirler diğer yandan her türlü saldırı politikası ile karşı karşıya kalan geniş kitleler yer almaktadır. Açlıkla sınananlar intihara sürüklenmekte her gün kadınlar katledilmekte ataerkil sistem güçlendirilmektedir.

Üniversitelerine sahip çıkan akademisyenler, öğrenciler hedef gösterilmekte, devrimci, demokratlar hapishane ve ev hapisleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Bununla beraber; coğrafya halkları yoksullukla boğuşurken bir avuç sermaye grubunun ihtişam ve şatafat içindeki yaşamı sürmektedir. “Faşizmin görevi sermaye saldırısını, kitlelerin kapitalist bir azınlık tarafından sömürülmesinin siyasi anlamda başarı kazanmasını ve bu azınlığın halk çoğunluğu üzerindeki egemenliğini sağlamlaştırmaktır. (Dimitrov FKBC) Dimitrov yoldaşın vurguladığı bu durumun coğrafyamızdaki tezahürü ise yoksullaşan halklara inat servetini artıran sermaye grubudur. Bu durum pandemi sürecinde ivmelenerek devam etmiştir.

“Şafak Revizyonistleri ile ayrılık kökenleri ve gelişmesi” adlı yazısında İ. Kaypakkaya, “Faşizmin varlığını anlamak için parlamentonun mevcut olup olmadığına bakmak yetmez, nasıl bir parlamentonun mevcut olduğuna da bakmak gerekir. Faşizmi süsleyen bir parlamento mu burjuva anlamda demokratik bir parlamento mu?” diyerek günümüzdeki duruma da ışık tutmuştur. İçinden geçtiğimiz sürecin somut siyasal analizini yapıp doğru hareket tarzı belirlenmelidir. “Hiç insan yok ama yine de çok insan var. Çok insan var çünkü işçi sınıfında ve toplumun gittikçe farklılaşan tabakalarına larşı çıkmak isteyen kusursuz kişilerin sayısı her yıl biraz daha artıyor” (Dimitrov)

İbrahim Kaypakkaya’yı anlamak onun yazdıklarını birer dogma olarak görmek değil, MLM’yi coğrafyaya uygularken kullandığı bilimsel Marksist yöntemi rehber edinmektir. Bu bağlamda ele alacağımız önemli bir ayraçta şudur; TKP (ML)’nin devamı olan Maoist Komünist Parti (MKP) köklerine bağlı kalarak diyalektik ve tarihsel gelişimin ilerletilerek devrimci mücadelenin ihtiyaçlarına cevap olmada güncel bir araç olduğu gerçekliğidir. İbrahim Kaypakkaya’yıanlamak ve yaşatmak onun reformizme, dogmatizme, şablonculuğa vurduğu neşteri bugün de cesaretle ele almak cüreti kuşanmaktır.

Proleter da can veren önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşı başta olmak üzere gelenek içerisinde yitirdiklerimizi saygıyla anıyoruz. Birleşik devrimci mücadelenin en yalın çağrısı İbrahim Kaypakkaya yoldaşın bıraktığı emaneti taçlandırmanın sorumluluğudur. Birleşik devrimci mücadeleyi azim ve kararlılıkla yükseltmek bugün daha da elzemdir. Ezilen ve sömürülenlerin iktidarını tesis edinceye dek; Nisan güneşinin ışığı yolumuzu aydınlatmaya devam edecek!

Önceki İçerikMKP’den 49’uncu kuruluş yıldönümü vesilesiyle açıklama: Şan Olsun 24 Nisan 72 Kuruluşumuza!
Sonraki İçerikTKP-ML MK üyesi Güzel: “Halk Tava Gelmiş Demir Gibidir, Örsle Çekiç Olmak Bizim Elimizde!”