HABER MERKEZİ (23.04.2017)-‘‘24 Nisan 1972! Türkiye-Kuzey Kürdistan, Devrim-Komünizm tarihinde; yeni nitel bir çığır, yeni nitel bir aşama!..Bu tarih, önder İbrahim Kaypakkaya önderliğinde kuruluşu ilan edilen Maoist Komünist Partisi’nin (MKP) Proleterya-emekçiler, ezilen ulus-milliyet ve ezilen inanç gruplarının, cins baskısı cenderesinde, baskı ve kırım hedefi kadınların, komünist kurtuluş manifestosu’nun göndere çekildiği gündür..
MKP nitel ilerlemeler yolunda yürüdü. Lafız değil, kuruluş manifestosunun eyleminin içeriğini, değişen tarihsel koşullarda ilerletilmesinin bayrağı oldu. İdeolojik-teorik temelleri, tarihsel dayanakları tarihsel koşulları içinde derinden anlayıp- savunarak geliştirdi. Toplum-doğa ve tarihleri; idealist- “yaradılış” teorilerindeki gibi değişmez ve yerli-yerinde bir “sabit-dokunulamaz” düzen içinde sür-git olgular değildir, olamazlar. MLM ideolojisi-teorisi-bilimi ve siyasetini, felsefesinden (diyalektik-tarihi matetyalizm) azade ele alan, skolastik gerici muhafazakârlığın, diyalektikle zaten alakaları yoktur. Oysa, diyalektik felsefe karşısında hiçbirşey (bilimde tarihsel sınırlılıklar itibarıyla, gelişme diyalektiği açısından) “kesin-mutlak-kalıcı kutsal değildir”. Oluşum-yokolma-daha yüksek seviyede sıçramalı-nitel ilerleme, doğanın toplumun ve biliminde gelişme durumudur. Tamda bu kavrayış-metodolojik diyalektik yaklaşımından ötürü, Kaypakkaya Marksizm’i lafazanlığa indirgeyen-cansız doğmalar sistemi biçiminde izah eden 2. Enternasyonal Sosyal şövenizmine ve revizyonizmine karşı Leninizm’le ve onun Büyük Proleter Kültür Devrimiyle ulaştığı yeni aşama- yeni sentez seviyesi Maoizim’le donanıyor, “Partimiz, Büyük Proleter Kültür Devriminin ürünüdür” diyordu. Bu MLM’nin topyekün yeni bir aşamasıydı. Anlayamayanlar, bir devlet kapitalizmi-bürokratik-hiyeraşik militer bir devlet aygıtı, yeni burjuva bir Parti tekeli olan “Sovyetler”i, “Sosyalist” görmeye devam ederlerken, Kaypakkaya oligark-nomenkulaturaların “sosyalizm” maskesini yırtan, komünizm için devrimi devam ettirmeye yol gösteren, Büyük Proleter Kültür Devrim bayrağını yükseltti. Şimdiki durum ve yaşananlar, Kaypakkaya’nın günceldeki önemini anlamak için yeterlidir. Bir kendiliğindenci oluşum değil, MLM ideolojik-teorik-siyasi-örgütsel donanım gerektiren Komünist Partimize, Komünizm için mücadelede bir eylem kılavuzu olan MLM rehberlik etti.
Uluslararası Komünist Hareketin, Spartakist’lerden o güne ezilenlerin, coğrafyamız açısından Şeyh Bedrettin, Pir Sultan vd, halk hareketlerinin ilerici miraslarını bir mirasyedi gibi değil, doğru ve yanlışı ayırdeden-tarihsel nedenleriyle ele alıp, gelecek için mücadelenin önünü açan bir perspektifle ele alan Kaypakkaya, Türkiye-Kuzey Kürdistan komünist tarihinden, Komünist Manifesto basımı için ileri atılan Ermeni Sosyalist aydınlarının ve sonrası Ekim Devriminin ürünü olarak, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının kuruculuğu ile coğrafyamız sahnesine çıkan TKP’nin olduğu gibi devamı değil, hatalarının köklü aşılmasında, tüm dünya ve Türkiye-Kuzey Kürdistan’da ilk ve yeni bir aşamayı ifade etti.
Mustafa Suphi TKP’si, Türk komprador-toprakağalarının sınıf hareketi olan Kemalist Hareketi “anti emperyalist, milli kurtuluş, bağımsızlık” hareketi olarak değerlendiriliyordu. Bu, dönemin uluslararası Komünist Hareketi’ninde yanılgısıydı. Türk ulus devlet konseptinin, Ermeni Rum vb. soykırımcısı Jön Türk- İttihat ve Terakki-Kemalist Hareket böyle ele alınmıştı. Kökleri dahada eskilere dayanıyordu. Sanki rekabetçi kapitalizm-burjuva demokratik devrimler dönemiymiş gibi emperyalizmle “ilerici” barutunu tümden tüketmiş kapitalizm halen “devrimci-ilerici” görülüyordu. Kapitalist medeniyet paragdigamasının merkezi-üniter Cumhuriyet konsepti, (ezen-egemen ulus devleti olsada) desteğe mahzar ediliyordu.
Kilise-Feodal derebeylik sistemine karşı ihtiyaçları için, bilime-akıla çağrı yapan burjuvazinin aydınlanma çağının, burjuva iktidarlarla birlikte nasıl pragmatist-pozitivist bir kullanım aracına dönüştüğü görülemiyordu. Tarih, koşullar hiçe sayılarak yanlış okunuyordu. Bu okuma, 2. Enternasyonal’ de, emperyalist “anavatan savunması”, emperyalist devleti “Demokratik Cumhuriyet”e içten dönüştürme (Parlementer yolla) planlarına dönüşüyordu. Bu ihanete 3.Enternasyonal meydan okudu. Devrim’e ihaneti deşifre etti. Ne ki; Komünist Enternasyonal Kemalizm ve ‚‘T.C‘ konulu hatalı tahlillerini devam ettirdi. Mustafa Suphi sonrası TKP hataları sistematize etti. Sosyalizm’e götüreceği savıyla, Kapitalizm’i kutsadı. İlerlemeci-kalkınmacı, (Parlementerist) barışçıl geçiş stratejisini formüle etti. Türkiye İşçi Partisi tarihinin anlattığı buydu.
71 İhtilalci Devrimci Çıkışı!
50 yıllık Sosyal pasifizmin hegomanyasına karşı Mahir ve Deniz’lerin çıkışı hem sosyalist nitelikli ve hemde ihtilalci devrimci çıkıştı. 24 Nisan MKP kuruluşunun 45. Yılı vesilesiyle onları, Kızıldere’nin siper yoldaşlığı, Kaypakkaya’nın Nurhak’larda Sinan Cemgil ve yoldaşları için komünist hesap sorma ruhuyla, bilinciyle selamlıyoruz. Komünist Enternasyonal’in yığınaktaki temel hatası aşılamamıştı. Öyle ya! Komünist Enternasyonal Stalin ve diğer önderleri, Kemalizm’e, Kemalist Cumhuriyet’e “devrimcilik”atfetmişlerdi. Onun, Kürt milli isyanlarını kanla bastırmasını Komünist Enternasyonal, Barbar gericiliğin-Feodalizmin ezilmesi, Türk Ulus devlet konsepti’nin soykırım (Dersim v.b.) ve katliamlarını ilerici medeniyet operasyonu olarak değerlendirmişlerdi. Bu yığınaktaki hata devam ediyordu. Bu yanılgı ve ideolojik ablukayı, Kaypakkaya dağıttı. Kaypakkaya “ama”sız, şartsız-şurtsuz, Türk egemenlerinin milli baskı-kısıtlama-soykırım, katliam-tehçir operasyonuna meydan okudu. Faşist tekçi-inkârcı-imhacılığını mahkum ederken önderlikleri ne olursa- olsun Kürt milli hareketi’nin tarihsel meşruiyetini, taleplerinin demokratik içeriğini ortaya koyarak destekledi. Sadece destek değil, asli görev olarak, Kürt ezilenlerini uyarmayı, Komünist çözüm programıyla birleşmeleri sınıf mücadellerini yürütmeleri içinde, yönelimini net ortaya koydu. Programatik çözümün özü; Tüm uluslar ve milliyetler için, tam hak eşitliği, Uluslar-diller için her türlü imtiyaza hayır, proleterya ezilen ulus ve her milliyetten emekçilerin birliği bayrağını yükseltti! Bir burjuva demokratik hakta olsa Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkını, kayıtsız şartsız savundu. Kasr-ı Şirin, sonra Lozan ile parçalanmış ve Kürdistan ulusuna dayatılmış inkârı teşhir etti.
Stratejik olarak yenilen düşmandır!
Türk egemen sınıflar devleti’nin resmi ideolojisi -tarih anlayışı, soykırımcı karekteri (Ermeni-Keldani-Süryani-Ezidi-Dersim v.b.) Kürt katliamcısı geleneği, Kaypakkaya çizgisinde egemenlerin suç üstü yakalanmasını ifade ediyordu. Ezilen Kürt ulusu ve milliyetlerin, her milliyetten proleterya ve emekçilerin kurtuluş yolu güzergâhı Kaypakkaya‘ nın sentezi, Türk egemen sınıf istihbaratı ve uluslararası efendileri tarafından “en tehlikeli” görüşler olarak damgalandı. İskencehanelerde Kaypakkaya’nın Komünizm’i kazanmak için direnişi karşısında stratejik açıdan yenilen egemenlerdir. Bu görüşlerin kitleler içinde güç haline gelmesini, sözde önlemek için “çareyi” önderimizi katletmekte bulacaklarını sandılar. Nafile!. Onbinler şimdi onun yolunda, devrim-sosyalizm ve komünizm’in parıldıyan savaş siperleri ile birleşerek görevi sürdürmek-tamamlamak-kazanmak için seferberlik içinde!.
Kaypakkaya, Proleterya-emekçiler devletinde üniter merkezci “ortak vatan” eksenli, “Birlik-bütünlük” laflı “ulus-dil-büyük-küçük, medeni-geri” gibi ilhakçı safsatalara karşı; sadece ulusal nüfus açısından değil, sosyal-ekonomik vb. farklılıklar, üretim ve yönetime kitlelerin dolaylı-temsili değil, doğrudan katılımları vb. içinde, Bölgesel özerklik ve yaygın-yerel-yerinden yönetim temelinde koordine olacak ” Cumhuriyetler Birliği” perspektifini ortaya koydu. Kaypakkaya’da Komünizm Enternasyonal Proleterya ve emekçilerin evrensel ortak amacı, Proleter Dünya Devrimi evrensel stratejisi, bunun her coğrafyasının somutuna uyarlanışı, biçime ilişkin, alandaki görevlerini ihtiva eder. Proleterya enternasyonalizmi baştan beri bu eylemin içeriğidir. Kaypakkaya’da, Bölgesel özerklik ve yerel yerinde yönetim tasarruvu, Komünler-Sovyetler-Halk Meclisleri perspektividir. Burjuva-feodal devletin, devrimci savaşla paramparça edilmesi, biçim olarakta tekrar edilmemesidir. Burjuva-profesyonel ordunun-bürokrasinin-memurlar sisteminin dağıtılması, lağvedilmesidir. Yani “Sosyalist” maskeli burjuva devlet biçimi olan yetkiyi tekeline alan Parlementer-temsili demokrasi değil, kitlelerin söz-karar ve yönetime doğrudan katıldıkları bir doğrudan demokrasidir. Kitlelerin yetkiyi, bir biçimsel oy objesi olarak devrettimeleri değil, bizzat devlet yönetimine katıldıkları, denetledikleri, göreve getirme ve geri çağırmada doğrudan söz hakkını icraa ettikleri bir yürüyüştür..
Sosyalist Halk Savaşı ve güncel önemi!
Politik iktidarın ele geçirilmesi her devrimin temel sorunudur. Burjuva-sömürücü devletlerin parçalanması Proleter Devriminin her biçiminin önkoşuludur. Bu, evrensel bir ilkedir. Burjuva devlet ve ordudan medet uman, Türk egemenler ordusuna “ilerici” özellikler atfeden, darbeci eğilimlerden kopamayanların aksine Kaypakkaya’nın öğrettiği budur. Askeri çizgi, komünist teorinin bileşenidir. Somut koşullarda değişik biçimler alması tamamıyla somut meseledir. Kaypakkaya’nın sağlam stratejik yönelimi, komprador tekelci kapitalizmin egemen olduğu coğrafyamızın şimdiki Sosyalist Devrim Programımızda, Sosyalist Halk Savaşında ifadesini bulur. Bu, stratejidir, günceldir, merkezi görevdir. Mücadelenin günümüzdede esas biçimi, silahlı mücadeledir. Kitlelerin mücadele seyrinde ortaya çıkan hiçbir mücadele ve örgüt biçimini reddetmek biryana merkezi görevin hizmetinde bilinçli bir muhteveya sahip kılmak Sosyalist Halk Savaşı’nın görevidir. Sosyalist Devrim için, Sosyalist Halk Savaşı güncel görevdir. Türk-islam egemenlik sistemi sürdürülemez durumdadır. Devrimci durum geçtiğimiz atmosferin gerçeğidir. Sur’un fiziksel-tarihsel kırımı, Cizre’de kimyasal silahlar, tank ve toplarla bodrumlarda yakılan cansız bedenlerimizin, kadın özgürlük savaşçılarımızın cansız bedenlerini teşhir eden tecavüzcü Türk egemenler ordusunun, Topyekün Haksız gerici özel savaş seferberliğinin dayattığı görev; Halklarımızın Birleşik Devrimci Savaşı, Birleşik Devrimci Hareketidir. Tayyip ve emareti kayyumlar faşist sultası, katlimize ferman veriyor. Ferman Padişahın ise dağlar bizimdir! Olağanüstü Halleri, Kanun Hükmünde Kararnameleri, saldırı savaşları, yönetememezliklerinin-korkularının sonucudur. Yargısız infazları çöküşlerinin eseridir. 2016 yılında 594 yargısız infazın sahibidir bunlar. Daha geçen günler Gazi’de planlı-hazırlıklı infaz timleriyle gençlerimizi yeniden biçtiler. 2016’da 314 Kadın infaz edildi, onlarca çocuk katledildi. Esir ve toplama kampları olan Cezaevlerinde bedenleri zincirli özgürlük savaşçılarımız tecrit ve izolasyon içindedir. Zindanlarda 210.000 ‘i aşkın tutuklu var.
Siyasi soykırım tüm hızıyla sürüyor. HDP’ nin 13 Milletvekili, Belediye Başkanları-Meclis üyeleri-seçilmisler! Halklarımız, zindan kıskacında! Duymalıyız, birleşmeliyiz..Gerici statüko, bölgede-ülkede çökmek üzere çıkmazdadır. Referandumlarıda çıkmazlarını teyyitetti. Derin çelişkiler yönetemez durumlar içinde debelenen rejimlerine ” merhamet darbesini” devrim vurcacaktır.
İktisadi-sosyal-siyasal koşulları itibarıyla Faşist Diktatörlük, Türk devlet gerçeğidir. Yasa-Anayasa-Seçim-Parlemento biçimsel örtüleridir. Gerektiğinde bir kenara atılıveririlirler. Darbeler tarihi ve şimdi Faşizmin tahkim edilmesi olan RTE markalı, Türk islam faşizmi açık bir gerçektir. RTE kumandalı açık faşist diktatörlük fiiliyatına meşruiyet kazandırma (!) operasyonu olarak düzenlenmiş referandumun hileli sonuçlarıda bir kez daha sandıkların hikmetinin olmadığını göstermiştir. Kürdistan’da öteden beri zaten özel savaş rejimi uygulanmaktadır. Özel valileri-kayyumları-memurlarıyla Dinci-şöven İslami Faşizm , Hitler-Mussoloni karikatürüdür. Kaypakkaya’nın da ifade ettiği gibi, Faşizme karşı mücadele bir devrim sorunudur. Dolayısıyla bugüne kadar olduğu gibi, devrim egemenlerin yasal ve anayasal icazetine sığınmadı. Meşruiyetini ezilenlerin-emekçilerin, zulme isyan hakktır, görevdir talimatından aldı.
Nostaljik avuntular ve bilimsel ilerleme!
Sosyolojisiz, somuta bakmayan, indirgemeci komünist siyaset olmaz. Elzem olan somut durumun somut tahlilidir. Geneli özelle birleştirmektir. Politika; stratejinin hizmetinde, anda, kitleleri seferber edecek halkayı yakalamaktır. Politika, iktidar mücadelesine devrimin güçlerini seferber etme sanatıdır. Örgütlenme, bu seferberliğin, devrimi esas alan silahıdır. Kitleleri, parti’yi, parti’yi kitlelerle birleştirme, devrime sarılarak sağlanır. İdeoloji politikayı yönlendirir. Politika ideolojik sloganlar tekrarı bir patoloji değildir. Günü anlama, bilinçli eylemle hükmünü geçirerek, degiştirme yürüyüşüdür. Kaypakkaya’nın parti örgütlenmesi esas ona bağlı silahlı güçler ve bunların kitlelerle birleştirilmesi çizgisinin anlattığı, kendiliğindenciliğin panzehiridir. Bunu unutmadan stratejinin taktiksiz olamayacağını, ideolojide katı, politikada esnek, politik mücadelede hedefi daraltıp cepheyi geniş tutma, kendi gücümüze güvenerek müttefiklerle birleşmede ısrar etme, düşmanı tecritte, zayıflatmada, oku hedefe göndermede planlama ve insiyatif kapisitemiz geliştirilmelidir, embiryonik olsada gelişmektedir. Halkların Birleşik Devrim Hareketi, Kadınların Birleşik Devrim Hareketi, bu noktada önemli adımlardır. Seçim ve referandum taktiklerindeki pozisyonumuz; düzeni politik olarak rahatsız etmeyen, kitleleri bilinçlendirmeyen, seferber etmeyen kenarda seyirci kalıp bir-iki keskin lafla yetinip, not veren anlayışlara karşı oldu! İleri adımlar kazanımlar aşikardır. Görmesini bilelim, durum hiçte kötü değildir. Tehlikeler gibi, önemli fırsatlarda vardır. Tehlikelerin bilincinde, onları göğüsleyecek çizgi ve planda, parti’ye-halka güven çizgisinde kenetlenelim! Amaçlara yüksek bağlılık, yoldaşlar ve halkla birliğin atılım manivellasıdır. Kaypakkaya başta çizgisi olmak üzere nitel stratejik yenilmez gücü ile nicel zayıf onlarca militan-yüzlerce kitleyle o zaman komünist kazanma cüreti oldu. Çok daha elverişli objektif koşullar ortamında, MKP çizgisi ve örgüt anlayışıyla kazanmaya-zafere kilitlenmek, umutsuzluğu yenmek, komünist Cüreti Kaypakkaya ile kuşanmak şimdi çok daha günceldir.
Başka bir dünya (sınıfsız-sömürüsüz-erksiz) bugünün dünyası içinde, mayalanan bir hakikattir. Kendiliğinden değil, evrim-devrim diyalektik birlikteliğinde onu devrimle-sosyalizmle kazanacağız. Verili gerçekleri realistçe kalıcılaştırıp, yeni dünya çağrısının filizlenen canlanışını ve cevap olarakta devrimi göremeyenlerden değiliz. Çünki diyalektik -materyalistleriz. Çünki Kaypakkaya’yız biz!…
“Hayalci-rüyacısınız”suçlamalarını işitiyoruz. Doğanın-insanlığın tarihinin anlattığı nedir?.. Değişimden muaf-baki tek şey varmı? var! O’da çelişki ve onun sonucu mücadele-dönüşüm. Ya başka? Başka da yok..”Ebedi kapitalist sistem” boş bir vaazdır. Derinleşen krizleri ve cebelleşmeleriyle, kendilerinin yarattığı mezar kazıcısı alternatifimizle, karanlığı parçalayan ışıklar dünyası ile vardık! Paris Komünü-Sovyetler-Şanghay Komünleri bir hakikat değillermiydi? Belki şimdi minyatür durumundayız. Yarınlar boş hayal değil!. Karmaşık bir süreç ama yalın bir hakikattir bu!. Kaypakkaya’dan öğrendik vitrin ederek değil, uygulayıp (hatalarımızdan öğrenerek) ilerleterek, bugüne ulaştık. Yarında Komünizmin olacak! Hayat statik değil, dinamik değişimdir. Doğru temelde yeniye-yeniden başlamak zorunlulukları fethetmek yürüyüşüdür. Lenin, Marks’ın zamanında doğru olan Avrupa çapında eşgüdümlü gelişen toplu Avrupa devrimi stratejisini, emperyalizm koşullarında değiştirdi. Değişen koşullarda eskiye nostaljik takıntı içinde olanlar, komünist çizgide değillerdir. Lenin, Marks’ın Burjuva Demokratik Devrimler dönemi stratejisi ve taktiğinin zamanını doldurduğunu söyledi. Ekim Devrimi böyle mümkün oldu. Marks’ın Lenin’de yaşayan özü, Kaypakkaya için MKP’ deki diriliştir!..
-Kaypakkaya Yol Gösteriyor, Yaşıyor, Savaşıyor!
-Şanolsun 24 Nisan Kuruluş Güneşine!
-Yaşasın Sosyalist Halk Savaşı!