Kontra güçler yine sahnede!

Gazetemizin 90. Sayısında yayınlanan “Kontra güçler yine sahnede!” başlığını taşıyan analiz yazımızı okurlarımızla paylaşıyoruz  

HABER MERKEZİ (24.10.2014)- Emperyalizme uşaklık temelinde kurulan faşist TC devleti kuruluşundan bugüne emekçi halk kitleleri, ezilen ulus ve inançlar, farklılıklar üzerinde koyu bir faşizm uygulamıştır. Kendisine muhalefet eden, faşist iktidarını eleştirip karşısında duran hemen herkesi işkence, hapishane, türlü baskı ve katliamlarla sindirmeye çalışan TC devleti, bizzat emperyalist efendilerinin eğitimleri ekseninde her türlü kontra yöntem ve aracı da kullanarak halk kitleleri üzerinden tam bir faşist terör estirmektedir. Özellikle 1970’li yıllarda gelişen devrimci hareketlere karşı sokak ortası infazlar, işkencede katletme, gözaltında kaybetme vb. yöntemlerle tam bir faşist terör estiren TC devleti 1990’lı yıllarda ise gelişen Kürt ulusal mücadelesi karşısında tam bir acze düşerek aynı yöntemleri en vahşi boyutuyla hayata geçirmiştir. TC devleti aynı zamanda bir kontra örgütlenmeler devletidir. Bu örgütlenme ve çalışmaların koordine merkezleri ise hep faşist Türk ordusu ve MİT olmuştur. AKP’nin iktidar koltuğuna oturması ve estirmeye çalıştığı “demokrasi’’ rüzgarından etkilenen bazı aklı evvellerimiz ise söz konusu kontra yöntemlerin geçmişte kaldığı ve yeni bir hukuk devletinin kurulduğunu iddia edip durdu. Neyse ki bu aklı evvellere gerçekliği çok fazla anlatmamıza gerek kalmadan AKP de yüzündeki maskeyi söküp atarak faşist niteliğini net bir şekilde göstermiş oldu. Sadece AKP iktidarı döneminde on binlerce kişi hapsedildi, işkencelerden geçirildi, yüzlerce kişi sokak ortasında, evlerinde bizzat faşist polis güçlerince katledildi. Toplumun bütün muhalif kesimleri amansız bir baskı politikasına maruz kalıp susturuldu, susturulmaya çalışılıyor. Tek başına Gezi eylemlerinde faşist devlet güçlerinin yaptığı katliamlar dahi faşist Türk devletinin niteliği hakkında bize kesin veriler sunmaktadır. TC devletinin faşist özünde herhangi bir değişiklik olmadığı ve yaşananın sadece emperyalist efendilerinin çıkarları doğrultusunda yeni bir reorganizasyon süreci olduğunu defalarca ifade etmiştik.

Bugün Kobané’de yaşanan gerici IŞİD kuşatması ve bu katliam furyasına karşı ortaya konan destansı direnişe destek için yapılan eylemlerde sadece birkaç gün içerisinde 40’dan fazla insan yaşamını yitirdi, bizzat faşist polis güçleri yargısız infazlarla birçok kişiyi katletti. AKP tarafından övünç kaynağı haline getirilen “OHAL’i kaldırdık’’ yalanı birçok il ve ilçede sokağa çıkma yasağı vb şeklinde OHAL ilan edilerek deşifre oldu. Polis ve gerici-faşist güçler tarafından yapılan katliamlar bizzat cumhurbaşkanı ve başbakan, meclis başkanı, içişleri bakanı vd tarafından alkışlanarak teşvik edildi. Yaşanan tüm eylemlerde öne çıkan en önemli unsurlardan birisi ise kuşkusuz HÜDA-PAR (Hür Dava Partisi) isimli gerici-karanlık örgütlenmeydi.

Hizbullah yasallaşıyor

Başta belirtelim ki Lübnan’da Şii eksenli Hizbullah ile Türkiye- Kuzey Kürdistan’daki Hizbullah’ın salt ismi dışında uzaktan yakından alakası söz konusu değildir. Türk devletinin Kürt Ulusal Hareketi’ni tasfiye amaçlı saldırı araçlarından biri olarak kullanılan din ve tarikatlaşma yöneliminin bir sonucu olarak Türkiye- Kuzey Kürdistan’da ortaya çıkan Hizbullah örgütlenmesinin uluslararası emperyalist yönlendirmeli bizzat faşist TC’nin eliyle onlarca Kürt yurtseverini katletmesi bilinen bir durumdur. Ve özellikle AKP hükümeti ve iktidarının daha da sağlamlaştırılmasıyla Hizbullah üyelerinin birer birer hapishanelerden salıverilmesiyle Hüda- Par adıyla partileştirilip legal hale getirilmesiyle artık açıktan ve doğrudan faaliyetlerini sürdürmesinin yolu açılmıştır. Hatta son genel ve yerel seçimler olmak üzere cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Hüda- Par olarak legal şekilde pratik politikalar yürütmüştür.

Hizbullah örgütü, adını 1990’lı yıllarda yaptığı katliamlarla duyurmuştu. PKK önderliğinde gelişen Kürt ulusal mücadelesine karşı bizzat faşist TC tarafından kurulan Hizbullah, Kuzey Kürdistan’da yıllarca TC adına bizzat JİTEM vb. örgütlenmelerin yönlendirmesiyle binlerce yurtsever Kürt’ü kaçırıp işkencelerden geçirdi, canlı canlı gömerek katletti. Hizbullah örgütünün açıkça faşist TC tarafından kurulup, kullanıldığı ise ortaya çıkan birçok belgeyle kanıtlandı. Faşizmin tipik politikalarından olan “kullan-at’’ politikası Hizbullah içinde geçerli oldu. Faşizmin uygulamaya koyacağı yeni konsepte uygun olarak Hizbullah örgütü de ya dönüşecek ya da ortadan kaldırılacaktı. Bu politika ekseninde özellikle 1990’lı yılların sonu ile 2000 yılında Hizbullah örgütüne yönelik yapılan operasyonlarda birçok örgüt üyesi öldürülürken, onlarcası ise tutuklanıp hapishanelere konuldu. Yaşanan bu süreç sonrası hızla dernekleşme ve legal siyaset çalışmaları yapan Hizbullah örgütü, özellikle AKP döneminde siyasi faaliyetlerini yoğunlaştırıp ciddi bir güç kazandı. AKP tarafından çıkarılan bir yasayla 2011 yılı Ocak ayında birçok Hizbullah yönetici ve üyesi tahliye edildi ve hemen akabinde kayıplara karıştı. Yaşanan bu gelişmelerden sonra ise 2013 yılında Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) ismiyle partileşme süreci başlatıldı. HÜDA-PAR Kuzey Kürdistan’da bizzat AKP politikaları ekseninde din üzerinden PKK karşısında konumlandırılmış durumdadır. Bugün Hizbullah silahlı mücadeleyi terk ettiğini ifade edip çalışmalarının esasını HÜDA-PAR üzerinden gerçekleştirse de faşizmin yedek bir gücü olarak hazırda bekletilmektedir. Kobane eylemleri sırasında anında organize olup silahlanması ve birçok kişiyi katletmesi bu gerçekliğe işaret etmektedir. Yine Kobane eylemleri ve yaşanan ölümler sonrası Hizbullah ve HÜDA-PAR peşi sıra açıklamalar yaparak, PKK’yi suçlayıp kendilerine misliyle karşılık verileceği tehdidinde bulundu. Bunu da bizzat “meşru savunma araçlarıyla olur; silahsa silah, taşsa taş, internetse internet üzerinden’’ diyerek faşist devletlerinin vahşi yüzünü yansıtmaktan geri durmamıştır. 12’nin üzerinde ilerici insanın katledilmesi karşısında gelinen aşamaya kadar hala ne Hizbullah- Hüda- Par ne de kahraman Türk askeri- polisi vs hakkında hiçbir davanın ve soruşturmanın açılmaması, tüm çıplaklığıyla gerçek durumu ortaya koymaktadır.  

İslam kardeşliği katlediyor

Son yaşanan gelişmeler ve Hizbullah gibi örgütlenmelerin Kuzey Kürdistan’da bu kadar faal olması başka bir tartışmanın da önünü açmaktadır. Evet, Hizbullah vb. gerici örgütlenmeler bizzat faşist politikalar ekseninde oluşturulmuştur. Fakat bu örgütlenmelerin böylesine bir taban bulup nüfuz sahibi olması meseleyi derinlikli analiz etmeyi zorunlu kılıyor. Kuzey Kürdistan’daki en önemli ve güçlü siyasi aktör olan Kürt Ulusal Hareketi’nin dinle ilişkilenmesi böylesine bir sonucun önemli nedenlerinden biridir. PKK kurulduğu günden bu yana özellikle bölgedeki din etkisine karşı herhangi bir mücadele ve çalışma yürütmediği gibi bilakis pragmatist olarak din meselesini de kullanmaya çalışmıştır. Özellikle Abdullah Öcalan’ın İmralı süreciyle geliştirdiği bütünlüklü teslimiyet süreciyle beraber “İslam Kardeşliği’’ vb. argümanlarla din çalıştayları yapılmış, dini gericilikle mücadele yerine; kendi ekseninde bir dini çalışma ve örgütlenme süreci işletilmeye çalışılmıştır. Bugün IŞİD’e Kuzey Kürdistan’dan muazzam katılımlar yaşanmakta yine AKP ve HÜDA-PAR gibi gerici-faşist örgütlenmeler dini etkin bir araç olarak kullanıp bölgede çalışma yürütmektedir. Din olgusuna karşı ideolojik olarak herhangi bir mücadele yürütmeyen, güçlenmesi için çalışmalar yapan PKK’nin Kobane eylemleri sırasında olduğu gibi bundan sonra da yapacağı çalışmalar ve kalkışmalar karşısında önemli bir dini örgütlenme göreceği malumdur. Bugün Şengal’de, Rojava’da, Kobane’de, Kuzey Kürdistan’da kafa kesen, palalarla, silahlarla tekbir getirip insanları katleden zihniyet binlerce yıllık “İslam Kardeşliği’’nin meyveleridir. Diğer bütün dinler gibi İslam dinini de şirin göstermeye çalışan, IŞİD vb. örgütlenmeleri “onlar gerçek Müslüman değil’’ vb. argümanlarla yok saymaya çalışan anlayışın kendisi oldukça sakat bir yaklaşımdır. İslam’ın özüne dönme çağrıları yapanlar, İslam’dan devrimcilik çıkarmaya kalkışanların bir hayal dünyasında yaşadıkları ve yaptıklarıyla gericiliğin çeşitli temellerde güçlenmesine hizmet ettiklerini belirtmemiz lazım. Diğer bütün gerici anlayış ve örgütlenmeler gibi dini gericiliğe karşı da amansız bir ideolojik mücadele vermek önemli bir görevdir. Emperyalizme, faşist yönetimlere, ezenlere karşı kendisini dini bir bayrak altında ifade eden ve mücadele içerisinde gören kesimlerle kuracağımız ilişki ve yaklaşımlar din karşısında vereceğimiz ideolojik mücadelenin önünde asla engel değildir.

İçerisinden geçtiğimiz süreçteki gelişmeler aynı zamanda faşist Türk devletinin daha fazla polis ve MİT devleti olduğuna yönelik gelişmelerdir. Özellikle Kobane’deki IŞİD vahşeti ve katliamları karşısında Türkiye- Kuzey Kürdistan’daki ilerici- yurtsever- devrimci ve komünistlerin radikal protesto eylemleri karşısında Türk devleti daha da hırçınlaşarak pervasızlaşmış ve vahşi yüzünü daha açıktan sergiler olmuştur. Bu noktada özellikle faşist Erdoğan’ın öncesi ve sonrasıyla birlikte Bayburt konuşmasında “3-5 sokak serserisine boyun eğmeyeceğiz, kesilen sakal daha gür biter diyen ecdadın torunuyuz, vandallara yaptığı şımarıklıkların hesabını sorarız. Bu teröristler, bu hainler Kürt kardeşlerimize, inançlı kardeşlerimize saldırıyorlar. Bu barbar terör örgütüne yazıklar olsun diyorum.  Benim için IŞİD neyse PKK’ de odur’’ diyerek önümüzdeki sürece yönelik faşizmin daha da boyutlandırılarak sürdürüleceği işaretini veriyordu. Nitekim ilerici- yurtsever- devrimci ve komünistlerin PYD önderliğindeki Kürt ulusunun Kobane direnişiyle dayanışma ve IŞİD vahşetine karşı ise protesto amaçlı radikal eylemlerinin hemen ardından faşist Türk devleti yasal zeminde de faşist kurumlarına daha fazla yaptırım- ceza ve bizzat polisine de şiddet ve öldürme yetkisi verecek düzenlemeleri MGK’da görüşerek tescillendirmenin adımını atıyordu. Bu noktadaki yönelim ve gelişmeler, ezilen ve sömürülenlere karşı tekçi faşist Türk devletinin gerçek mahiyetini de daha fazla gözler önüne sermekte, demokratikleşildiği yönlü safsata ve anlayış sahibi şapşallara da güçlü tokatlar vurarak kendisine gelmesi için uyarılarda bulunmaktadır.     

 

Önceki İçerikKocaeli E Tipi’nde tutsaklar koğuşları ateşe verdi
Sonraki İçerikKatledilen onlarca eylemci ve Kürt Ulusal Hareketi’nin yumuşak karnı!