HABER MERKEZİ (16.06.2016)Devrim ve komünizm yürüyüşünde her kayıp, darbe ve yenilgi önemlidir ve yarattığı etki bakımından da belirleyici bir yerde durmaktadır. Fakat bazı kayıplar ve süreçler vardır ki yarattığı etki bakımından sınıf mücadelesinin seyrini etkileyecek bir muhteva içermektedir. İşte bu süreçlerden biri de 17 Haziran’da Mercan Dağları’nda bedenleri bombalarla dağlanan ve tarihe 17’ler olarak geçen Mercan katliamı ve stratejik direniş çizgisidir.
17’ler kaybı Proleter Öncü başta olmak üzere Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimi açısından tarihsel önemde bir yerde durmaktadır. Ki Proleter Öncü hala 17’ler darbesinin yarattığı etkiden tümüyle kurtulmuş değildir. Bunu mekanik anlamda örgütsel durumla açıklamıyoruz. Bu bağlamda Proleter Öncü 17’ler darbesini kendi tarihsel köklerine ve tecrübelerine dayanarak aşmış, hareketi kısa bir sürede yeniden merkezileştirerek ayakları üzerine dikmiş ve 17’lerin komünist çizgisini kuşanarak yoluna emin adımlarla devam etmiştir. 17’lerin bilimsel metodunu ve stratejik kazanma bilincini kendine rehber edinen Proleter Öncü gerçekleştirdiği iki kongreyle devrim ve komünizm yürüyüşündeki ısrarını nitel ilerlemelerle sürdürmüştür.
Belirtmek istediğimiz durum; 17’lerle cisimleşen tarihsel birikim, tecrübe, sınanmışlık gibi temel önem teşkil eden bir devrimci birikimin yitirilmesidir. Bu anlamda Proleter Öncü’nün tüm ileri yanlarına rağmen somutta da yaşadığı en büyük eksikliklerden birisinin tarihsel tecrübe ve birikimin zayıflığı olduğunun altını çizmek gerekiyor.
17’lerin Proleter Öncü’nün tarihinde her anlamda bir dönüm noktası olduğunun altını çizmek gerekiyor. Bu devrimci gerçekliği özet olarak şöyle ifade edebiliriz: ‘TKP(ML)’den MKP’ye bu tarih bizim!’ şiarıyla özetlenen tarihsel sürecimizin ideolojik, siyasal, örgütsel ve askeri olarak bütünlüklü muhasebe, Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimi ve ideolojisinin geçirdiği tarihsel süreçleri, doğru yanlış temelindeki mücadelesi ve gelişimi temelinde doğru kavrayışın oturtulması, geçmiş hatalarından dersler çıkarılarak stratejik kolektif önderliğin önemi ve perspektifin güçlendirilmesi, o güne kadar programatik görüşlerle sınırlı tutulan görüşlerimizin asgari ve azami programa dönüştürülerek geliştirilmesi, sosyalizmin son derece önemli ve temel sorunlarına ilişkin doğru yaklaşım, politik iktidar mücadelesinde zora dayalı devrimci savaş stratejisinde ısrar ve hedeflerin belirlenmesi, parti içi iki çizgi mücadelesinde İbrahim’den devralınarak ulaşılan seviye ve daha bir dizi önemli konularda 1. Kongremizle ete kemiğe bürünen ve Kaypakkaya’nın bilimsel komünist çizgisinin yeniden ve ilerletilerek ayakları üzerine dikilmesi olarak belirtebiliriz.
İbrahimlerden Caferlere herkesin gözleri önünde yükseklere çekilen sosyalizm ve komünizm bayrağımız, 3. Kongremizle şimdi daha da berrak olarak somutlaşmış ve güncellenmiş durumdadır. Vartinik’ten Mercan’a dalgalandırılarak bayraklaşan sosyalizm ve komünizm bayrağının daha da yükseklere çekilmesidir. Burjuva medeniyetçi paradigmadan ve onun her türlü resmi düşünce, tarih, çizgi ve yöneliminden koparak sınıflar mücadelesine doğru ve bilinçli teorik pratik politikalarımızla müdahil olup, objektif koşulları sosyalizm ve komünizme varana dek sürdürme kararlılığıdır 17’ler. Vartinik’ten Mercan’a, ideolojik, politik, örgütsel ve askeri olarak Türkiye-Kuzey Kürdistan halk kitlelerine sınıfsız ve sömürüsüz komünist topluma kilitlenen ve bizzat kendi savaşı ve kurtuluşu için Sosyalist Halk Savaşı’na katıl çağrısıdır 17’ler…
Bugün içinden geçmekte olduğumuz tarihsel süreçte her zamankinden daha fazla 17’lerin kan kızıl bir deryada bizlere miras olarak bıraktıkları komünizmi kazanma stratejik çağrısına kulak vermeliyiz. Onların her türlü tasfiyecilik ve reformizme meydan okuyup devrim ve komünizmi merkeze koyarak kanlarıyla kızıllaştırdıkları enternasyonal proletaryanın ülkemizdeki temsilcisi Proleter Öncü’nün kızıl bayrağı altında daha fazla kenetlenelim. Gün yeniden ve daha ileri bir düzeyde bir kez daha bizlere Caferleşmeyi, Aydınlaşmayı, Okanlaşmayı, Bernalaşmayı… yani 17’lerleşmeyi dayatmaktadır.