Seçimler ve dolayısıyla seçim ittifakı gündemde olduğundan, bu zeminde yaşanan gelişme ve hatalı yaklaşımları ele almak gerekli ve ihtiyaçtır. Yaşanan tecrübeler birçok eksikliği açığa çıkardığı gibi birçok hatalı anlayış ve yaklaşımı da gündeme getirdi. Seçim ve ittifak bağlamında yeni bir sürece hızla girilip hazırlanırken hem tecrübelerden öğrenmek ve hem de hatalı anlayışları düzeltmek doğru olacaktır.
Geride bıraktığımız kısa tecrübe süreci bir dizi eleştirinin yapılmasına tanık oldu. Haklı ve doğru eleştiriler gibi, hatalı ve yanlış anlayışlardan beslenen eleştirilerde oldu. Doğru eleştirilerden çıkarılması gereken bir sonucun, daha iyi organize olup iç demokratik işleyişi mümkün olduğunca daha doğru ve verimli olarak kullanmanın gerekli olduğudur. Bu konularda çok ciddi hatalar olmasa da bazı eksikliklerin gündeme geldiği söylenebilir. Bir kısmı çalışmanın yeni bir çalışma olarak gündemimize girmiş olmasından ileri gelen tecrübesizliklerden ileri kaynaklandığı gibi, bir kısmının zaman sorunu ve bazı objektif şartların sonucu olarak ileri geldiği söylenebilir. Örneğin demokratiklik bakımından, belli belirlemelerde gerekli kesimlerle gerekli bilgi alışverişinin zamanında yapılamaması ve bazı meselelerin nispeten dar bileşen içinde sonuçlandırılması durumunda kalınması gibi eksikliklerden söz edilebilir.
Öte taraftan bazı çalışmaların basına yansıtılamaması veya bu çalışmaların basına yansıyacak biçimde etkin olarak sergilenememesi bir eksiklik olarak göz önünde bulundurulması gereken eleştiri konularındandır. Elbette bu durumun salt eksiklikten ileri gelmeyip bazı nesnel şartlar tarafından beslendiği de söylenmek durumundadır. Kısacası bu eksende bir dizi tecrübe çıkarmak mümkündür. Ve bunlar kuşkusuz ki, göz önüne alınacaktır.
Vurgulamakta fayda var ki, bir dizi sorun veya eksiklik hatalı anlayış ve yaklaşımlardan beslenmektedir. Örneğin gerekli propaganda ve kazanımların ilerletilmesi genel bir desteklemenin ürünü olabilir. Elde edilen kazanımın desteklenerek propaganda edilmesi kazanımları ilerletirken, tersi yaklaşımlar, yani desteklemeyi eleştiri adına kösteklemeye vardıran dedikodu tarzı yaklaşımlar kazanımları tırpanlayarak zayıflatır. Dolayısıyla bunun dikkate alınması en doğru tutum olacaktır.
Daha da önemlisi, hatalı anlayışlarla yürütülen eleştiriler ve bunların yarattığı negatif algı ya da atmosferdir. Örneğin; yemin meselesinin ilkesel olarak değerlendirilip karşı koyuş tarzında eleştiriye dönüştürülmesi önemli hatalı tutumlardandır.
Yemin kelimenin tüm muhtevasıyla batıl, feodal ve mistik dini bir argümandır. Dolayısıyla bu denli temelsiz ve anlamsız olan bir konunun ciddi bir eleştiriye konu edilip ilkesel hata olarak değerlendirilmesi altı boş bir eleştiridir. Dediğimiz gibi yemin zaten somut bir karşılığı olmayan değersiz, anlamsız ve batıl bir işlemdir. Bizler için batıl olan bu ve her hangi bir yeminin bir değeri, bir anlamı ve bağlayıcılığı yoktur, olamaz da. Dolayısıyla burjuva batıl gericiliğin bir prosedüründen başka bir anlam taşımamaktadır bizler için. Yemin ederek hiçbir değerimizi reddetme durumuna düşmeyiz. Yemin ederek bağlılığımızın ya da tersini kanıtlamış da olmayız.
Dahası, yemin meselesini niteliğimize bağlı olarak bir itiraz gerekçesi haline getirebiliriz. Fakat içinde yer aldığımız partinin genel yaklaşımı veya gurup disiplinini çiğneme ya da yemin vesilesiyle bu partiden kopma gibi bir tercihte bulunamayız, bulunmak doğru olmaz. Öte yandan başından itibaren bilinen yemin meselesine rağmen seçimlere girmeyi kabul ettikten sonra, sanki bilinmeyen ve sürpriz olarak karşımıza çıkmış bir mesele gibi yemin meselesi geldiğinde bütün hedeflerimizi bir kenara atarak yemin etmeyip önceden planlayarak elde ettiğimiz bir kazanımı boşa düşürmemiz hiçbir mantığa sığmaz. Yeminin belli bir itiraz ve sorun yaratmadan sonra yapılmasını onaylamak ise, sorunu ilkesel değerlendiren anlayışlar açısından tutarlı bir yaklaşım olmadığı açıktır. Yani şayet sorun ilkeselse, itiraz sonunda yemin edilmesi de ilkeyi ihlal etmektir. İtirazsız yapmak ilkesizlik ama itirazla yemin etmek ilkesizlik değil görüşü temelsiz ve tutarsızdır. Dolayısıyla yemin meselesini ilkesel gören ve hatta daha ağır değerlendirmelerde bulunan anlayışların hatalı olduğu açıktır. Yemin meselesi üzerinde elde edilmiş kazanımın zayıflatılması veya sorunu dedikodu temelinde yıpratmaya kadar çıkarmak doğru yaklaşım olamaz.
Genel prensip olarak ve elbette sorumlu davranış adına, doğru ya da yanlış olsun eleştirilerin belli bir disiplin ve sorumluluk içinde yürütülmesi en doğrusudur. Bağlayıcılık taşımamayı bir avantaj olarak telakki edip yıpratıcı eleştiri pratiğine girmek, hukuken aksi bir hak ve sorumluluk taşımazken devrimci kültür ve sorumluluk açısından elbette etik bir sorumluluk taşır. Eleştirileri demokratik zemin ve kültürle yürütmek yeğdir.