Kemalizm asla aklanıp paklanamaz

Gazetemizin 91. Sayısında yayınladığımız ’’Kemalizm asla aklanıp paklanamaz’’başlığını taşıyan analiz yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz

HABER MERKEZİ (20.11.2014)- Hemen baştan belirtelim ki Kemalizm faşizmdir ve onun Türk devletinin resmi ideolojisi haline gelen tekçi faşist Kemalist öğretisi, neresinden tutulursa tutulsun ya da hangi yönden ele alınırsa alınsın, yolu tekçi faşizme çıkacaktır. Bu anlamıyla Kemalizm, tam da Jön- Türk ve İttihak Terakki’ nin bir devamcısı olarak Osmanlı’nın tüm ırkçı ve gerici tekçiliğini kendisine rehber edinmiştir. Nitekim Alman emperyalizmiyle içli dışlı girift ilişkilenmeler ve tam da uşak pozisyonları itibarıyla Enver ve Talat Paşaların Alman emperyalizminin uşakları olarak efendileriyle Afrika’daki katliamları nam salarken, aynı ideolojik politik dokudan beslenen ve bu tarihsel mirasa aynı şekilde külliyen sahip çıkan Hitler faşizmi de bizzat Atatürk’e ’’öğretmenim’’ diyerek yad etmesi de bundan ileri geliyordu.  

Resmi ideoloji ve anlayışı: Faşizm

Tıpkı kendisi gibi tam bir tekçi faşist olan Erdoğan Sünni Türk İslam eksenli tekçiliğin yeniden üretimi kapsamında faşist Kemal’in ’’23 Nisan 1920’deki ideal ve fikirleri, şahsiyeti, tam da bir Osmanlı zabiti olarak asil duruşu ve milli irade vurgusunun hep geri plana atıldığı, bu anlamda Kemal’in bütün yalınlığıyla öğrenilmesi ve öğretilmesi gerektiğini’’ vurgulamıştır. Burada öncelikle vurgulamak isteriz ki, ne yazık ki hala Kemalizm şakşakçılığı ve onun aldatıcı teorik pratik politikalarına tutkulu bir sevda özlemi içerisinde olan kesimler vardır. Vatansever solculuk olarak bilinen kesimlerin zaten bu yönlü durumunu bilmekteyiz. Fakat bunun yanında bugünlere kadar Kemalizm’in yıllarca faşizm olduğunu ileri sürüp de kanlı tarihe karşı devrimci savaşı salık verenlerin geriye doğru çark ederek 1920’ler sürecinde Amasya Genelgesi vb içeriklerle Kemal’e hayranlığını dile getirip ondan medet umanlar da çıkmaktadır. Ve hatta tekçi faşist Kemal’e büyük methiyeler dizerek kitlelerin bilincini karartmakta hiçbir sakınca görmeyen nice öndercikler vardır. Önemle hatırlatmak isteriz ki Kemalizm hayranlığı ve sempatisi, öylesine basit bir düşünce, çizgi ve yönelim değil tam aksine oldukça önemli ve ciddi bir kırılmadır. Ki Kemalizm hayranlığı ve sevdasının nelere mal olduğunu devrimci ve komünist hareketler iyi bilir.

Bütün bunlara karşı ve burjuva medeniyetçi paradigmanın ve onun tek dil, tek tarih, tek devlet, tek bayrak, tek millet, tek düşünce imtiyazı ve tekeli eksenli tekçiliğine karşı herkesin gözleri önünde gıcır gıcır teorik ve pratik politik alandaki komünizmin güncelliğini ortaya koyarak kızıl bayrağı dalgalandıran Kaypakkaya gibi bir önder komünistin bugün hala karşı-devrimin stratejik bir tehlike olarak görülmesini de önemli bir ayraç olarak ifade etmeden geçemeyiz.     

Özellikle tekçi- faşist Kemalist hareketin muhalefeti ve aynı zamanda Türkiye- Kuzey Kürdistan’ın ilerici, aydın, demokrat ve devrimcilere karşı aldatıcı politikalarının bizzat bugünde AKP iktidarı özgülünde tam teşekküllü olarak Kürt Ulusal Hareketi‘ne yönelik sürdürüldüğünü hatırlatmak isteriz. Öyle ki Kürt ulusu başta olmak üzere ilerici, aydın ve demokratik muhalefete Lozan öncesi belirli vaatler vererek desteğini alması akabinde çok geçmeden tam bir kapsamlı kavuşturma ve seferberlikle faşizm estirerek bütün bunları nasıl da biçtiğine yaşanmış tarihsel süreçlerle sabittir. Onun için denilebilir ki Atatürk kendi döneminin verili koşullarında tam bir pragmatist ve aynı zamanda pozitivist olarak hareket etmiş ve kendi çıkarları için her yolu mübah gören bütün teorik pratik politikalarına yön vermiştir. Adeta yüzüne gülüp arkadan hançerleyen özelliğiyle bugünkü süreçteki AKP iktidarının ’’çözüm süreci’’diyerek aslında oyalama ve tasfiye süreci denilecek politikaları tahkim etmesi arasında önemli bir uyumluluk söz konusudur. Bu noktada özellikle Atatürk ’’her şeyi biz yaparız, biz her şey de oluruz’’ şeklinde özetlenebilecek bir politik süreç işletmiştir. Ki ’’bir komünist partisi olacaksa onu da biz kurarız’’ diyerek sahte TKP’yi de kurmaktan kendini alıkoyamayacaktır. Aynı şekilde Ermeni soykırımı eşliğinde kültürel soykırıma devam ederek faşist Türk devletinin Kemal önderliğinde tekçi faşizmiyle kendi Ermenisini oluşturduğu gibi. Tıpkı bugünkü AKP iktidarının kendi beyaz Ermenisi babında danışmanlıklara getirdiği gibi. Tıpkı kendi Kürt‘ü ve Alevisini oluşturmaya çalıştığı gibi. Zira faşist Türk devletinin tekçiliğinde hiçbir sınır yoktur ve Türkiye- Kuzey Kürdistan’daki bütün toplumların, ezilen ve sömürülen kitlelerin tek millet, tek dil, tek devlet, tek bayrak, tek vatan ekseninde tekleştirilmesi gerekmektedir. Bunun için de her türlü yol denenmelidir. Yasal ve anayasal bütün düzenlemeler buna göre kurumsallaştırılmış ve işlevselleştirilmiş, tam bir kültürel soykırım operasyonu ve seferberlikle tekçi faşizm hayata geçirilmiştir. Bugün de AKP iktidarının ’’hepiniz Müslümansınız ve İslam bayrağının altında hepiniz eşit kullar ve İslam vatandaşısınız’’ söyleminin nedeni de buradan ileri gelmektedir. Özellikle Erdoğan ve tekçi faşist devletin bütün kurum temsilcilerinin ’’Yeni Türkiye’’ formülüyle sıkça milli birlik argümanı kullanmasını doğru anlamalıyız. İşte bu durum tam da tekçiliğin Türk İslam bayrağı altında yeniden üretimidir. Ve Kemalizm’in de yeniden Türk İslam bayrağı altında yeniden dizan edilmesi sürecine girilmiştir. Zira bu durum, aslında AKP ikitdarının yaklaşık 12 yıl öncesi süreçlerinde yani daha ilk yıllarında Türk hakim sınıf klikleri arasındaki iktidar dalaşı kapsamında özellikle CHP’yi yıpratmanın önemli bir aracı olarak TC tarihinin ilk süreçlerindeki tek parti uygulaması başta olmak üzere, muhalefeti biçen politikalar ve tabii ki mağduriyet edebiyatı üzerinden iktidarını pekiştirmek için kullanılmıştır ve hala da bu yönelim sürmektedir. Bununla da sınırlı kalınmayarak Osmanlı dönemindeki ’’bazı eksiklikler’’ kategorisinde gördükleri Ermeni soykırımına yaklaşımda da timsah gözyaşları döküldüğünü söyleyebiliriz. Erdoğan ve Davutoğlu, Arınç ve avanesinin özellikle CHP’nin tek parti diktatörlüğü dönemi olmak üzere Dersim Katliamı ve Türkiye- Kuzey Kürdistan’da yaşayan topluluklara uygulanan politikaları eleştiri adı altında tam da CHP’yi yıpratmak ve geçmiş süreçlerdeki muhalefet klik olarak sürekli mağdur edildiği algısıyla kitlelerden oy devşirmek için bu yöneliminden vazgeçmemektedir. Yakın süreçte Arınç’ın ’’Çerkez Ethem bir hain değildir’’ açıklamasıyla Osmanlı’dan TC’ye ve bugünlere kadar uzanan ezen ve sömüren efendilerin tarihlerini de tekçilik temelinde yeniden dizayn etmekte olduğuna güçlü emareler boy vermektedir. İşte Erdoğan’ın ’’yeni Atatürk öğretisi’’ istemi ve yönelimi de bu durumu göstermektedir.

Osmanlı’dan bugüne  Türk İslam sentezli olgu

Doğrudur herkesin şahsi arzularına göre bir Atatürk olmamalıdır ancak ortada olan ve neresinden tutulursa tutulsun faşist Atatürk vardır. Çok sayıda Atatürk üreten de tek bir Atatürk üreten de bizzat Türk hakim sınıflar klikleridir. Asla ve asla ilerici, demokrat, halkçı ve devrimci bir Kemal ortada yoktur ve bunu da asla bulamazsınız. Atatürk, tam da tekçi- faşist bir diktatördür ve Türk devletinin resmi ideolojisi olan Kemalizm de aynı şekilde tekçi- faşist bir diktatörlüktür.

Evet Atatürk de ve devletin resmi ideolojisi olarak Kemalizm de asla köksüz ve temelsiz değildir. Ve onun kökü de temeli de tekçi ve ötekileştirmede yatmaktadır. Onun kökü ve temeli önceki bütün zulüm ve sömürü düzen temsilcilerinde yatmaktadır. Ki en temel demokratik ve meşru haklar, bizzat Atatürk önderliğinde Kemalist hareket tarafından gasp edilmiş ve en vahşi politikalarla ezilen ve sömürülen kitleler bastırılmıştır. Dolayısıyla Kemalizm’in ’’aziz hatırası’’ denen gerçek tam da ezilen ve sömürülenlere zulümdür, sömürüdür, kandır, katliamdır, soykırımdır, inkardır ve imhadır, tekçiliğe davettir ve zorla tekleştirmedir. Bugün AKP iktidarı önderliğindeki Türk devletinin ’’Yeni Türkiye’’ argümanı ve konseptini, tekçi- faşist Atatürk ve Kemalist hareketin Türkiye’sinden özde ve içerikte farksızdır. Aksine bizzat onunla örtüşmektedir. Dün nasıl ki yıllarca CHP iktidarı gerçekleştirdiyse bugün de AKP iktidarı tekçi- faşist Kemalizm’in öğretisini özü ve içeriğiyle sürdürmektedir. Bu temelde ortada hiç de şaşılacak bir durum yoktur. Ortada olan ya da ayan beyan gerçekleştirilen gelişmeler, kendi özel mülkiyet çıkarları ve bencil dünyaları için zulüm ve sömürü düzenlerini daha fazla pekiştirme ve tahkim etme yolunda Atatürk’ü de yeniden balans ayarına tabi tutmaktır.

 

Önceki İçerikGezi Parkı’na giren iş makinelerini halk engelledi
Sonraki İçerikNüfusun içinde yüzde onuz toplumsal yaşamda yokuz!