“Kaypakkaya işçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin kurtuluş manifestosudur”

Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın ölümsüzlüğünün 42. Yılında bir açıklama yayınlayarak “Bilimsel sosyalizmin ülkemizde boy vermesini sağlayan devrimci diyalektik metodun devrimci kullanım kılavuzluğunu bizlere miras bırakan komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı ve onun şahsında dünya ve ülkemizde demokrasi, sosyalizm ve komünizm mücadelesinde ölümsüzleşenleri baş eğmez tarihimizin coşkusuyla anmaktan onur duyuyoruz.” dedi

HABER MERKEZİ (16.05.2015)-  “ Dünyamızda burjuva toplumunun iktisadi-ideolojik-kültürel hakimiyetine bilimsel sosyalizmle meydan okuyarak burjuva gerici asalak azınlığın dünya zenginliklerini alın teriyle yaratan çoğunluğa hak olarak gördükleri kapitalist yönetim sistemini tüm yönleriyle tarihin çöplüğüne atan ve kitlelerin bizzat yönetiminde olduğu sosyalizmi dünya halklarına armağan eden sosyalist önderleri anmak tarihsel bir görev iken bu tarihsel görevin en önemli ödevi ise bilimsel sosyalizmi günümüzde daha da güçlü güncel programlarla savunulmasını sağlamaktır.

Sosyalizmin engin zaferlerini yaratan kitlelerin rengi, ismi, milliyeti değişse de değişmeyen tek şey sınıfsız-sömürüsüz bir dünya gerçekliğine erişmede bütün insanlığın gönüllü ve bilinçli olarak katılma gerçekliğidir.

1848 yılında sosyalist bilimin iki büyük önderi  Karl Marx ve Friedrich Engels “Komünist devrim, geçmişten gelen mülkiyet ilişkilerinin en kökten koparılışıdır; onun gelişim sürecinde geçmişten gelen fikirlerle de kökten bir kopuş olmasına hiç şaşmamalı.” ifadelerini Komünist Parti Manifestosu’nda insanlık tarihine armağan ederken, ülkemizde bu fikri coğrafyamızın özgünlüğüne göre uyarlayıp katkı yapan komünist önder İbrahim Kaypakkaya’dan da başkası değildir.

Sosyalizmin fikirden eyleme geçmesiyle birlikte, Burjuvazi tarihin çöplüğüne giden özel mülkiyete dayalı iktidarını ayakta tutmak için bütün yapısallığını zor aygıtıyla kurumsallaştırdı. Ve kendisine yönelen sosyalistleri katlederek ömrünü uzatmaya çalıştı-çalışıyor.

Dünden bugüne dünyadaki burjuva faşist iktidarlara karşı verilen devrimci savaşta kazanılan büyük zaferlerin arkasında yüz binlerce sosyalist, komünist devrimcinin tarihe mal olmuş emekleri var.

Elbette ki bu yürüyüşte hiçbir devrimci bedel bir diğerinden ne üstündür ne de unutulurdur. Ancak bazı tarihsel süreçler istemimiz dışında kimi olgularla ve kişilerle açıklanmak durumundadır.

Bu nedenledir ki içerisinde olduğumuz mayıs ayı da bizim açımızdan sadece bir ay olma özelliğini çoktan yitirmiştir. Mayıs; dünyada ve ülkemizde sosyalizm ve komünizm mücadelesi açısından burjuva faşist gericiliğe karşı başlatılan muzaffer kavganın tarihsel kişiliğinin ölümsüzlük yıldönümünü yüklenmektedir. O tarihsel kişilik ise; 1973 18 Mayıs’ında Amed zindanlarında aylarca süren işkencelerde katledilen komünist önder İbrahim Kaypakkaya’dır. Bu nedenle mayıs ayı hem büyük bir komünist önderin şanlı ölümsüzlüğünü yüklenirken aynı zamanda bütün devrim ve demokrasi şehitlerini de bağrında devrimci bir kültürün ortak mirası olarak taşımaktadır.

 

Bilimsel Gerçekler Hiçbir Baskıyla Yok Edilemez-Çarpıtılamaz

Özel mülkiyet ilişkilerinin dünyanın her bir parçasında ortaya çıkardığı gerici yönetim biçimlerine karşı muzaffer bir savaş başlatan ve milyonları büyük bir coşkuyla bu yeni devrimci sistemin bir öznesi haline getiren sosyalizm halen bütün parıltısıyla dünya ve ülkemiz halklarının elindeki tek kurtuluş olma gerçekliğini koruyorsa, sınıfsız sömürüsüz ve doğasıyla bütünleşen geleceği inşa edecek insanlığın tek devrimci bilimsel eylem kılavuzu olma özelliğini sürdürüyorsa ve bu kızıl bayrak muzaffer bir şekilde dünya ve ülkemiz halklarının elinde dalgalanıyorsa bunu komünist önderlere ve özelikle de sosyalist bilimin baş eğmez önderi İbrahim Kaypakkaya’ya borçlu olduğumuzu bir an olsun unutmamalıyız.

Kaypakkaya’yı sadece bedenen yok eden burjuva faşist devlet O’nun bilimsel tespitlerinin halka ulaşmasını engellemek için olağanüstü çabalar sarf etse de bilimsel gerçeklerin hiçbir baskıyla yok edilemeyeceği ve çarpıtılamayacağı gerçeği her defasında burjuva faşist düzenin suratında bir tokat gibi patladı.

Çünkü Kaypakkaya, burjuva komprador kapitalist sistem içerisinde emeği gasp edilen işçilerin, kölece yaşam koşullarına mahkum edilen köylülerin, hakim ulus milliyetçiliği altında siyasal hakları zorla elinden alınan ezilen ulus ve milliyet, inançların, her türlü baskıya maruz bırakılan kadınların, LGBTİ bireylerinin, geleceği elinden alınmış gençlerin kurtuluşunu sağlayacak bilimsel stratejik bir programıdır.

İşte bundandır ki O’nun işaret ettiği bilimsel sosyalizm yolunda yürüyenler aynı O’nun kadar işkencelerden geçirildi, sonu gelmez baskılara maruz kaldı ve katledildi.

DHF üye ve taraftarları başta olmak üzere birçok devrimci demokratik kitle örgütlerinin taraftarlarının Kaypakkaya’yı çeşitli etkinliklerle andıkları için onlarca yıla varan “ceza”lara çarptırılmasının arkasında da yine bu gerçeklik vardır.

 Kaypakkaya İşçilerin, Emekçilerin, Ezilenlerin Kurtuluş Manifestosudur

Unutulmamalıdır ki; “Kaypakkaya’yı devlet nazarında “suçlu” ve “tehlikeli” kılan ve katledilmesine gerekçe olan en temel neden, onun ülkemizin tarihi gerçeklerine yaklaşımındaki bilimsel sosyalist perspektifidir.

Unutulmamalıdır ki; Kaypakkaya bir kahraman değildi. Kaypakkaya, ezilen milyonlardan; işçilerden, köylülerden, gençlerden, kadınlardan, Kürtlerden, Türklerden, Çingenelerden, Ermenilerden, Süryanilerden, Êzidilerden, Lazlardan, Çerkezlerden, Alevilerden, Sunilerden ve diğer bütün zenginliklerimizden sadece birisiydi. Kaypakkaya, gerçek kahramanların ezilen milyonlar olduğuna inanan ve ezilen milyonların örgütlü mücadelesiyle sömürü ve zulüm düzenine son vermeyi amaçlayan bir devrimci komünistti.

Emperyalizmin insanlığı sömüren imparatorluğuna, devletin uyguladığı faşizme karşı insanca yaşama iradesiyle örgütlenmek, bütün uluslar ve inançlar için eşit haklar talep etmek, işçi-emekçi-köylülere köleliği dayatan yasalara karşı çıkmak, başta Kürt ulusu olmak üzere çeşitli milliyetlere ve azınlıklara yönelik imha, inkar ve asimilasyon politikalarına dur demek, ulusları ve halkları birbirini düşman eden emperyalist işgalleri teşhir ve tecrit etmek demek; Kaypakkaya’nın işaret ettiği yolda yürümek demektir.

 Kaypakkaya’nın çağrısı faşizme karşı birliktir

İbrahimler, Denizler, Mahirler, Hakiler şahsında tüm devrim şehitlerinin devrimci mirasını yaşatmak istiyorsak; devrimci önderleri ve ardıllarını katleden faşist devletin top yekûn saldırısına karşı, ideolojik mücadeleyi elden bırakmadan ve politik farklılıklarımızı bir ayrılık nedeni haline getirmeden devrimci mücadelenin ortak paydalarında birleşerek topyekûn birlikte mücadeleyi her alanda örmeliyiz. 

Dünya ve ülkemizde bütün devrimci önderlerin siyasal perspektifi de birlik mücadele zafer şiarı üzerine bina olmuştur.

Bilimsel sosyalizmin ülkemizde boy vermesini sağlayan devrimci diyalektik metodun devrimci kullanım kılavuzluğunu bizlere miras bırakan komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı ve onun şahsında dünya ve ülkemizde demokrasi, sosyalizm ve komünizm mücadelesinde ölümsüzleşenleri baş eğmez tarihimizin coşkusuyla anmaktan onur duyuyoruz.

 İbrahim Kaypakkaya Ölümsüzdür!

Devrim ve Demokrasi Şehitleri Ölümsüzdür!

Örgütlü Bir Halkı Hiçbir Kuvvet Yenemez!

                                               Demokratik Haklar Federasyonu (DHF)”

 

Önceki İçerikDGH: Egemenlerin korkulu rüyası olmaya devam edeceğiz
Sonraki İçerikİbrahim Kaypakkaya mezarı başında anıldı (Foto-Haber)