HABER MERKEZİ (06-02-2016)- Gazetemizin yeni köşe yazarı Aycan Solmaz’ın 115. sayımızda “İktidarın kadınlaştırıldığı bir dünya mümkün” başlığıyla yayınlanan yazısını okuyucularımızla paylaşıyoruz
Bugün kadınların önünde, sistemin dayattığı kadın kişiliğinden koparak mücadele içerisinde gelişmek ve devrimci kadın yönünü canlı-somut bir gerçeklik olarak ortaya çıkarmak; ideolojik gelişim içerisinde kendini geliştirmek, bilincini pratikte sınamayı sürekli hale getirmek görevleri bulunmaktadır.
Binlerce yıllık mülkiyet tarihinin eril-erkekleştirdiği iktidar ve devlet olgusunu tarihin çöplüğüne atmak, iktidar ve devlet hırsı olmayan kadınların önderleşmesi çabası ile olacaktır.
Kadın, geleneksel “kadın”dan koptukça ve kitleleri örgütleyen bir sınıra ulaştıkça önderleşir. Cins mücadelesinin toplumsal mücadelenin bir parçası olduğu, aynı zamanda kendi özgül mücadelesinin de gerekliliğinin bilinci ile hareket eden kadın önderleşecektir.
Kadının erkek ve gerici iktidarlar karşısında bağımsız bir eylem ve duruş gerçekleştirebilmesi; güçlü bir politik duruş ile kendi öz gücüne dayanması, iç dünyasına güvenip onu açığa çıkarabilmesiyle mümkündür. Kadının önderleşmesi, tüm gerici sınıf ideolojisinden ve erkek egemen anlayışlardan kopup, mülksüz proletaryanın ideolojik ve siyasi duruşunu kendi kişiliğinde soyutlayabilmesi ile gerçekleşir. Özgür bir irade, bağımsız bir kişilik, inisiyatif alma ve kadın mücadelesi ile toplumsal mücadeleyi birleştirebilme bilinci ile donanmalıdır önder kadın.
Özgür bir irade ile savaşım veren kadının nihai hedefi, özgür yaşamın kendisi ile olur; yani sınıfsız ve sınırsız bir dünya olan komünizm ile. Komünizm; ailenin, devletin ve özel mülkiyet başta olmak üzere tüm mülkiyet biçimlerinin, toplumsal ilerleme süreci içinde ortadan kalkacağını savunuyor. Toplumu özgürleştirme savaşı veren, komünizmin özüne uygun görüşler savunan partilerin yönetim terazisini, özgürleşmeyi her alanda savunacak kadınlar dolduracak.
Kobanê direnişinin birinci yıldönümünde, oradaki direnişin kadın ruhunu ve önderliğini iyi kavramalıyız. Ocak 1972’de ölümsüzleşen komünist önder Meral Yakar’ın mücadelesinin ışığından beslenmeliyiz. Kendisi ile toplum ile devlet ile keskin hesaplaşmalara ve çatışmalara giren kadınlar kurtaracaktır insanı ve doğayı.
Yaşatılan dünyadan, yaşanılır dünya yaratan önder kadınlar, heteroseksist sisteme karşı öfkelerini ve itirazlarını örgütlülüğe dönüştürüp kendi kurtuluşlarını ellerine almalıdırlar ve bu bilinçle sokakları, barikatları, dağları kendilerine mesken eylemelidirler. Yaşama boyun eğerek, razı olarak bakan bir kadın değil, ufkumuzu bin yıl sonrasına dikip, yaşamı değiştiren ve güzelleştiren birer önder kadın olarak nefes almalıyız. Tüm ezenlere karşı, mücadele edenlerin gülümsemesine ortak olmalıyız.