HABER MERKEZİ(07.08.2017)-Sınıfsız Toplum İçin Halkın Günlüğü’nün 2:Sayısında yayınlanan ‘’İktidar Umudu Taşıyan CHP Çıplak Yüzünü Göstermekte Gecikmedi’’ başlıklı makaleyi takipçilerimizle paylaşıyoruz.
‘’CHP, geçmiş kanlı-katliamcı sicilini unutturup kitleleri aldatmak için öne çıkardığı yenilik-yenilenme gibi argümanların sahteliğini son eğilimleriyle sabitleyerek gerçek özüne sıkı bir dönüş yaptı. Mevcut siyaset ve yönelimiyle tekçi, ırkçı, şoven, faşist paradigmaya dayalı Türk milliyetçiliği kulvarında hızla ilerlemektedir. Kılıçdaroğlu profiliyle bir proje olarak canlandırılmak istenen CHP, “içteki sağın tasfiyesi” ve “CHP’nin” sözde “sosyal demokrat yapısına geri getirilme” iddiaları eksenindeki demagojisiyle ereğinde maya tutmadı, tutturamadı. “TC” devletinin kurucu partisi kimliğine rağmen faşist karakter ve geçmiş katliamcı uygulamalarından dolayı kitleler nezdinde teşhir olup iktidar olma ümidini kaybederek, hâkim sınıflar devletindeki görevi muhalefetle belirlenen ve tüm siyaset ve stratejisini bu müzmin muhalefet rolüyle yürüten CHP, şimdilerde iktidara gelme emareleri gördüğünden dolayı iktidar için muhalefet yapma siyasetine geçiş yaptı. Tam da bu geçişle birlikte, muhalefetteyken bolca demokrasi, hak ve özgürlüklerden dem vuran ve sol söylemi dilinden düşürmeyerek bunu kimlik edinmeye çalışan pozisyonunu terk ederek, toplumdaki en sağ ve ırkçı Türk milliyetçisi kesimi esas alan ve Bozkurt işaretleriyle ün yapan siyasi yönelimiyle hiçbir zaman kaybetmediği devletçi karakterini hortlatıp sol söylemi kenara bırakarak açık faşist özüne keskin bir geçiş yaptı, buna devam ediyor. Zaten faşist olan CHP’nin şimdi yaptığı şey, muhalefet rolü gereği kullandığı sol söylemi terk etme anlamında faşist özüne keskin dönüş yapma olarak değerlendirilmektedir. Zira CHP hiçbir zaman sol ya da demokrat bir parti olmadı, her zaman faşist bir partiydi, bunu asla terk etmedi.
CHP’nin iktidar dalaşında Erdoğan-AKP güruhuna karşı muhalefet yürütmesi, bu çerçevede “Adalet Yürüyüşü” gibi olumlu çalışmalara imza atması (ki, bu da iktidar için yürüttüğü muhalefetin bir parçasıydı), CHP’nin faşist özünü değiştirmez, girdiği yönelimin faşist karakterini kapatmaz. Hatta adalet yürüyüşü bu faşist karakterin daha cüretkarca gün yüzüne çıkmasını sağlamış, açıktan faşist yönelimine güç vermiştir.
CHP’nin saklama gereği duymadan ve siyasette de açıktan girdiği bu faşist yönelimi esasta sınıfsal karakterinin ürünü olsa da somutta iktidar için muhalefet pozisyonuna soyunması ya da iktidar olma olasılığının gündeme gelmesinden ileri gelmektedir. Ki geliştirdiği mevcut siyaset ve yönelimi Türk milliyetçiliğine oynayan bir yönelimdir ve buradan oy devşirerek iktidar olma şansını arttırmak istemektedir ancak burada ters orantılı bir durumdan da söz etmek gerek. Irkçı, Türk milliyetçi oylara iştah kabartırken, ilerici-demokrat sol kitleler cephesinden oy kaybetme olasılığı da gündeme gelecektir. CHP’nin esas oy potansiyelinin bu kesimlerden oluştuğu düşünüldüğünde, CHP’nin sağ oylara oynayan siyaseti ters tepecek; kendi oy potansiyelinden tepki toplayacaktır. Olağan koşullarda CHP’nin iktidar olma olasılığı küçük değildir fakat mevcut siyaset ve yönelimiyle bu şansını tepebilir, sağ oyların kazanılması siyasetine kurban edebilir. Elbette CHP’nin sol-demokrat, aydın kesimleri elde tutmaya dönük çabası da mevcuttur. Zira CHP her kesimi kucaklayarak ilkesiz pragmatizm temelinde bir siyaset gütmekte ve her kesimi harmanlayarak bu harmandan iktidar çıkarmayı hedeflemektedir. Dolayısıyla sol veya demokrat oy potansiyeline dönük de pozisyon almaktadır. Dillendirdiği kimi eleştirilerle bu kesimleri etkilemekte, etkilemeye çalışmaktadır ve sol olduğunu yansıtmaya çalışmaktadır. Ne ki, bütün bunlara rağmen sağ oylara oynama siyaset ve yönelimi esas eğilimi durumundadır.
CHP’nin ilkesiz burjuva siyaseti onu bir gün Ülkücü, bir gün ‘’Solcu’’ yapmaktadır!
Yeri gelmişken söyleyelim, CHP’nin önemli bir potansiyeli ve özellikle de oy bagajı demokrat kitlelerden oluşmaktadır. Ancak bu durum, CHP’nin sol kanadı-sağ kanadı şeklindeki yanılgılı yaklaşımlara hak veren bir durum değildir. CHP, sınıf karakteri, siyasi niteliği, temsil ettiği sınıf ve sınıf çıkarları, devlet ve düzen partisi olma gerçekliği gereği tarihsel misyon ve geçmiş pratikleri ile mevcut pratik ve yönelimleri, emperyalist tekelci sermayeye bağımlılığı ve temsilciliği, emperyalist güçlere bağlı bir sermaye ve siyasi klik olma durumu, siyaset ve ideolojisi, amaç ve ilkeleri, siyasi yapısı ve eylemleri, devlet ve iktidar tasavvuru, program ve tüzüğü gibi her bakımdan faşist bir partidir. Ona karakter veren ve damgasını vuran komprador tekelci sınıf özelliği ya da karakteridir. CHP’nin siyaset ve yönelimini belirleyen bu siyasi-ideolojik sınıf dokusudur. Dolayısıyla CHP’de sol eğilimli unsurların olması, oy tabanının esasta sol-demokrat ya da ilerici kitlelerden meydana gelmesi onu sol ya da demokrat yapmaz. Sol kanat-sağ kanat argümanları da bu anlamda bir bulanıklık ve kafa karışıklığı yaratmaktan öteye geçmez.
İktidar için takla atan CHP, bir gün ülkücü, ertesi gün “solcu”dur. Bu ilkesiz burjuva pragmatist siyaset CHP’yi iktidara mı götürür, yoksa muhalefete mi mahkûm eder, bunu 2019 genel seçimlerinde göreceğiz. Fakat emperyalist plan ve projeler bağlamında CHP’nin iktidara gelmesi esas eğilim gibi görülmektedir. Mevcut siyaseti ise, CHP’yi iktidara değil, muhalefete taşıyan köhnemiş burjuva siyasettir. Erdoğan-AKP güruhunun açık faşizmi altındaki baskıları CHP’nin şansını güçlendiren nesnel zemindir. Bu zemin alternatifsiz kalan kitlelerin CHP’ye yönelmesini de doğurmaktadır. Burjuva seçimlerde halkın gerçek iradesinin yansımadığı, hile ve oyunlarla birlikte para gücü ile emperyalist sermayenin rol oynadığı ve bu temelde kitlelerin oylarının da yönlendirildiği düşünüldüğünde CHP’nin teşhir olmuş Erdoğan-AKP güruhuna karşı şansı vardır. Emperyalist tekelci sermaye ve güçler Erdoğan’ı esasta silmiş durumdadırlar. Bu durum CHP’nin iktidar olma şansını büyüten bir durumdur. İktidar umudu beliren veya bunu gören CHP, iktidara hazırlık adına da faşist yüzünü açıkça göstermekten çekinmemektedir’’.