Hapishanelerde baskılar artıyor

Sincan 1 No’lu F tipi Hapishanesinde kalmakta olan MKP dava tutsağı Murat Aygül gazetemize yolladığı mektupla hapishanelerde yaşanan saldırıları ve hak gasplarını anlattı

HABER MERKEZİ (09.09.2015)- Devletin halklara karşı başlatmış olduğu topyekun gerici savaş saldırganlığı tüm pervasızlığı ile devam ederken, sürekli sistematik saldırıların hedefi durumunda olan devrimci tutsaklar üzerindeki saldırılar ve hak gaspları da gittikçe artmaktadır.

Sincan 1 No’lu F tipi Hapishanesinde kalmakta olan MKP dava tutsağı Murat Aygül gazetemize yolladığı mektupla hapishanelerde yaşanan saldırıları ve hak gasplarını anlattı. Mektubu öneminden dolayı olduğu gibi yayınlıyoruz.

Merhaba Halkın Günlüğü emekçileri

‘’Selam ve sevgilerimi gönderiyor, yoldaş sıcaklığı ile sımsıkı kucaklayıp öpüyorum sizleri. 7 Haziran’da hezimete uğrayan Erdoğan ve şürekası aydınlara, devrimci-demokratlara , ezilen-sömürülen emekçilere karşı topyekun savaş başlattığı, devlet terörünün, militarist vahşetin kol gezdiği şu günlerde inanıyorum ki coşkunuz, direngenliğiniz, kararlılığınız yerindedir. Biz tutsaklarda her ne kadar birer-ikişer-otuzüç’er katledilen halklarımızın, siper yoldaşlarımızın üzüntüsünü derinden yaşasakt a, kavganın mevzilerini sonuna kadar savunma kararlılığındayız.

Dışarıda, başta işçi sınıfı olmak üzere tüm ezilenlere dönük anti demokratik baskı ve saldırılar hız kesmeden devam etmektedir. Yeni hak gaspları peş peşe gelmektedir. Her dönem dışarıda yapılan saldırılara paralel olarak hapishanelerde de Saldırılar başlatılmıştır. Son dönem hem Hapishanelerde hem de dışarıda hak gaspları, insan hakları ihlalleri, işkenceler ve katletmelerde bir artış olduğunu basın yayın organlarından izlemekteyiz. Bunun son örneklerini ise bulunduğumuz hapishanede yaşamaktayız.

Sevgili yoldaşlar, öncelikle sizlere Mayıs ayında göndermek istediğim postama, kurum güvenliğini tehlikeye düşürdüğüm, kişileri direnişe  teşvik ettiğim, kamuoyunu yanıltıcı yalan-yanlış şeyler yazdığım…..vb gerekçeleri ile idare infaz hakimliği, ağır ceza mahkemesi işbirliği ile el konulduğunu belirteyim. Burada yaşanan olayları anlattığım yerleri sansürlenerek postamın alıcılarına gönderilmesi kararı alındı.

Bu mektubumda sizlerle ülkeyi kan gölüne çeviren, halklarımızı acıya boğan egemenlerin Hapishanelerde yaptığı keyfi uygulamaları paylaşmak istiyorum.

 İnsanın en temel yaşam ihtiyacı olan su, günün belli saatlerinde verilmeye başlandı. Musluk sularımız ‘’tasarruf yapma’’adı altında öğle 14.00-16.00 arası ve gece 24.00-06.00 arası kesiliyor. Son günlerde bu saatleri daha da uzatmaya başladılar. Saat 14.00’ de kesilen su akşam saat 19.00-20.00’ye kadar verilmiyor. Bu uygulamaya dayanak olarak gösterdikleri ise ‘’ depolarda su az’’ bahanesidir. Bu keyfi uygulamanın başka Hapishanelerde de  (Amasya Hapishanesi) uygulandığını gazetelerden okumaktayız. İdarenin öne sürdüğü gerekçe tamamen yalandır. Çünkü 2014 yılında barajların yarısından fazlasının boş olduğu zamanlarda bile bu kadar su kesintisi yapılmamıştı. Bu yıl ise barajların su oranının Büyük şehir belediye başkanı Melih Gökçek ‘’ su sıkıntısının olmadığını, barajlarda yeterince su olduğunu’’ TV kanallarında ifade etmişti. İnsanın en temel ihtiyacını karşılamayı bile işkenceye dönüştüren bir zihniyet var karşımızda!

Son haftalarda havalandırma kapılarımız gece saat 24.00 ile 03.00 arasında iki defa açılıp ‘’ güvenlik kontrolü’’ adı altında taciz ediliyor, psikolojik işkenceye tabi tutuluyoruz. Geçtiğimiz aylarda Şakran kadın hapishanesinde de devreye konulan bu uygulamanın tek bir açıklaması vardır, oda işkencedir!

Dışarıda adımıza gönderilen sol-sosyalist yayınlara sistematik olarak el konuluyor. Yayınların yasaklanma Grekçesinde ise ‘’T.C devletini suçlu gösterme, şiddet ve şiddete çağrı yapma, devletin kamu kurumları ve görevlileri hakkında hedef gösterici, doğruluğu olmayan, yasadışı terör örgütüne elaman kazandırma ve sempatizanları nı radikalleştirmeye yönelik, kamu düzenini bozan, anayasal düzeni yıkıcı ve bölücü ifadelere yer verdiği tespit edilmiştir.’’ Şeklinde akla- mantığa aykırı şeyler Hapishane idaresi tarafından ileri sürülmüştür. Yayın yasaklarına karşı infaz hâkimliği ile ağır ceza mahkemesine yazdığımız itirazlarda ‘’ hukuki ‘’ temelden yoksun bir şekilde sürekli reddediliyor. Hapishane idaresi tamamen izafi ifadeler kullanarak görev ve sorumluluklarının belirlediği 5275 sayılı kanunun 62. Madde 3.bendi ile ilgili tüzüğün 87. Madde ve 3. Bendi’nin sınırlarını aşıp kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanmıştır. Basın savcılarının, mahkemelerin her hangi bir ‘’suç’’ bulamadığı yayınlarda Hapishane idaresi bi değil birden çok ‘’suç’’ bularak kendisini basın savcısı-mahkemesi yerine koyarak hukuksuzluğunda sınır tanımamıştır. İnfaz hâkimliği ve ağır ceza mahkemelerine bu hukuksuzluğu defalarca belirtmemize rağmen onlarda bu keyfiliği onaylamışlardır.

Sohbet hakkımız gasp edilmeye devan etmektedir. Haftalık 10 saat olması gereken sohbet hakkı, haftada sadece 2,5 saat uygulanmaktadır. Açık ziyaret haftaları ise sohbet hakkımızı kullanamıyoruz. Anlayacağınız ayda 40 saat kullanmamız gereken sohbet hakkından sadece 7,5 saat yararlanabiliyoruz.

Sohbet hakkımızın gasp edilmesi yetmezmiş gibi birde sohbete çıkan grupları blok blok ayırma uygulamasına gidildi. Yani B blokta bulunan hücrelerde kalan arkadaşlarımız A ve C blokta bulunan tutsaklarla sohbet ve spora çıkamıyor. 2015 yılının ilk aylarından itibaren bu uygulama devam etmektedir. Faşizmin saldırıları bitermi? Tüm bu saydıklarımın yanında tutuklu-hükümlü ayrımını da eklediğimizde tutsak olan bedenlerimizin üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin muhakemesini yapmayı kamuoyunun vicdadanı na bırakıyorum….

İçerde yaşadığımız eziyeti, hak gasplarını, saldırıları kamuoyu ile paylaşmak için kaleme aldığımız mektuplara da el konuluyor. Bu hukuksuz işlerin bir diğer ayağını da tabiî ki mahkemeler oluşturuyor. İdarenin kendisini savcı-mahkeme yerine koyarak yaptığı yasa tanımaz eylemlerini mahkemeler yasaların gerekliliğini yerine getirmeyerek kendilerde bu hukuksuzluğa imza atmaktadırlar.

Genel ve baskın aramalar sırasında tam anlamıyla bir talan yaşanıyor. Arama esnasında kitaplar, defterler, mektuplar, giyim eşyaları, fotoğraflar dağıtılıyor, kullandığımız ilaçlar yerlere atılıyor. Hücrenin temizliğinde kullandığımız fırça ve çek paslara fazla olduğu gerekçesi ile el konuluyor. Hücrede iki adet fırçamız bulunmaktadır. Birini tuvaletin temizliğinde diğerini ise hücrenin içini yıkamada kullanıyoruz. Bu hakkımızda gardiyanlar tarafından gasp edilerek tek indirilmiştir. Aynı hücreyi paylaştığım P/C dava tutsağı Serdar Polat 2. Müdüre konunun hem sağlık hem de insani boyutunu, bu tutumun yanlışlığını ifade etmeye çalışırken 2. Müdür arkadaşıma bağırarak susturmak istemiştir. Bunun üzerine bende 2. Müdüre arkadaşıma bağıramayacağını, karşısında çocuk ya da memuru olmadığını söyledim. 2. Müdür söylediklerime tahammül edemeyip gardiyanlarla üzerime yürüyüp beni, Serdar polat’ı ve Onur Kara’yı iterek köşeye sıkıştırıp saldırmak istemişlerdir. Aramayı bitirip çıktıktan sonra ise ‘’ aramaya karşı geldiğimiz gerekçesi ‘’ile bana ve Serdar Polat’a 5’er günlük hücre cezası verildiğini tebliğ ettiler.

Diğer bir işkence konusu ise hastanede tedavi sırasında kelepçeli muayene dayatmasıdır. Asker’in muayene sırasında başımda beklemesine itiraz etmem üzerine, askerle yaptığım tartışma sonucu asker geri adım atmak zorunda kaldı.  Bu durum 3 gün kendisini tekrar etti ve tartışmalar sonucu 3 gün muayene olabildim.

Sevgili yoldaşlar, halk kitlelerini teröre boğup sindirerek korku toplumu yaratmak için elinden gelen her türlü insanlık dışı işkence ve zulmü uygulamaktan sakınmayanlar, görüldüğü gibi Hapishanelerde de boş durmuyor, pervasızca saldırıyorlar. Dışarıda yoğunlaşan savaşla birlikte içerde artan hak gasplarını sayfalarınız üzerinden geniş kamuoyuna duyuracağınıza inanıyorum.

Sizlere çalışmalarınızda başarılar diliyor, coşkuyla kucaklayıp kızıl yüreklerinizden öpüyorum.’’

 

Önceki İçerikSaldırılara rağmen halk Cizre’ye yürüyor / Yenilendi
Sonraki İçerikHalkımızdan aldığımız umudu büyütmeye devam edeceğiz