Geleceği kazanmak bilinçli devrimci yönelimle mümkündür!/Perspektif

İçinden geçilen süreç devrimci eylemi büyük bir ihtiyaç olarak dayatmaktadır. Devrimci eylemin genel devrimci çalışmadaki stratejik geçerliliği bir kenara, somutta karşı-devrimin saldırılarını göğüslemek, faşist tırmanışı durdurmak veya devrimci tavırla yanıtlamak için devrimci eyleme başvurmak zorunludur. Kitlelere ve tabana güven vermek, düşmanın yaratmak istediği psikolojik üstünlüğü kırmak, düşmanın taktik üstünlüğüne rağmen stratejik olarak kof olduğunu göstermek, devrimin tabanını ve güçlerini devrimci kültür ve özelliklerde sağlamlaştırıp geliştirmek, devrimin stratejik yönelim ve üzerine oturduğu esasa bağlı olarak devrimci eyleme başvurmak zorunludur. Ancak mevcut süreç toparlanma, sağlamlaşma ve güç biriktirerek hazırlanmayı da dayatmaktadır. Bu iki ayrı şey esasta bir birine ters şeyler değildir. Şartlara bağlı olarak eşgüdümlü yürütülmesi gereken ihtiyaçlardır

HABER MERKEZİ (19.12.2016)-Proleter devrimcilerin siyasi iktidar uğruna yürüttüğü çalışmanın önünde iki temel görev kaçınılmazlıkla durmaktadır. Biri kitlelerin kazanılması, ikincisi, devrimci eylemdir-devrimci zordur. Kuşkusuz ki, devrimci mücadele ve örgütlenme süreci irili-ufaklı bir dizi görev, çalışma, eylem, örgütleneme ve mücadele biçimi konseptinde geniş bir süreç ve çabayı barındırır. Ya da bu iki unsurun stratejik önemle mücadelenin temeline yerleştirilmesi diğer görev ve mücadele biçimlerinin önemsizleştirilerek ötelenmesi anlamına gelmez. Fakat bütün görev, çalışma ve örgütlenme faaliyetlerini anlamlı kılan veya hedefine uygun rotada ilerleterek başarıya taşıyacak olan temel unsur, hem stratejik olarak ve hem de somut şartlar bağlamında kitlelerin örgütlenmesi-kazanılması ve devrimci eylem metoduna başvurulmasıdır.  Bu iki görev yetkin ve yeterli biçimde yürütülüp başarılmadan siyasi iktidar mücadelesinin mantığına uygun sonuca ulaşması tasavvur edilemeyeceği gibi, siyasi iktidarı ele geçirme hedefinin de hayalden ibaret kalacağı aşikardır. Devrimci dönüşümün değişmez stratejik kuvveti son tahlilde kitleler ve devrimci zorda ifade bulur. Kitleler eyleme kalkmadan ve eylem devrimci zor esasına yaslanmadan devrimci dönüşümün başarılması düşünülemez…

Kitleleri örgütleyerek kazanma ve devrimci eylemi yetkin düzeyde hayata geçirme yeteneği sergilemek için ise, öncelikle doğru çizgiye sahip sosyalist nitelikte güçlü bir siyasi parti ve bu partinin komutası altında ordulaşma perspektifi taşıyan askeri bir örgütlenme mutlak şarttır. Bu durumda partinin asgari düzeyden daha ileri  nitelikte rol ve fonksiyonlarını oynama durumu ya da gücüne  getirilmesi genel ve somut stratejik bir görevdir. Parti ihtiyaçlara yanıt verecek derecede yetkin ve yeterli hale getirilip örgütsel-askeri açıdan güçlendirilmeden diğer görevlerden bahsetmek ciddiyet ve tutarlılıktan yoksun olup, devrimci çalışmayı kavramaktan da uzaktır. İçinden geçtiğimiz süreç bunu çok daha çarpıcı biçimde doğrulayarak kanıtlamakta, ortaya koymaktadır. Kitlesel tepki ve hareketin patlayarak dışa vurduğu birden fazla devrimci fırsat gündeme geldi ancak sınıf hareketi ihtiyaca cevap olacak yeterli güç ve örgütlenmeye sahip olmadan bu fırsatları kaçırdı. Bu durum hala dinamik olup devam etmektedir. Devlet veya iktidar tarihinin ender zayıflıklarını veya zor dönemlerini yaşıyor ama buna karşın en güçlü saldırılar ve saldırganlıklar sergilemektedir. Hakim sınıfların içinde olduğu keşmekes, zayıflık, dağınıklık ve sıkışıklık son derece uygun bir zemin olmasına karşın sınıf hareketi bu durumu değerlendirip kazanımlara çevirme veya mücadeleyi geliştirmeye basamak etme yeteneği gösterememektedir. Çünkü, kitleler içinde yeterince örgütlü değil, kitlelerle birleşme ve onları birleştirme konusunda büyük noksanlıklar içindedir. Bu tecrübelerden sonra, örgütlenmeye, kitlelerle birleşmeye ve partinin örgütsel gücünü nitel bir seviyeye çıkarma çalışmalarına önem vermeyenler bilinçli devrimciler değil, ya oyun oynayanlardır ya da katıksız ahmaklardır. Silah, savaş, militanlık, devrim, gelişme vb vs diyip tumturaklı ve cezbedici sözleri ağızdan düşürmemek ama gerçek çalışmalara geldiğinde burun kıvırıp uzun vadeli emek veren çalışmaları yürütmemek samimiyetsizlik değilse, devrimcilik adına yapılan boşboğazlıktır. Kitlelerin örgütlenip birleştirilmesi veya kitlelerle birleşilmesi ancak ve ancak güçlü bir parti sayesinde ve vasıtasıyla gerçekleştirilebilir. Devrimci mücadeleye has tüm argümanlar veya karşılıksız olarak sarf edilen yukarıda ki kavramların hepsi parti aracılığıyla ve partinin varlığıyla geliştirilip gerçeğe kavuşturulabilirler.

Parti olmadan, daha doğrusu ihtiyaç olup da istenen güç ve nitelikte parti olmadan gerçek devrimci hiç bir çalışma yürütülüp geliştirilemez, başarıya taşınamaz. Kitleler mi örgütlenecek, bunun en mükemmel aracı partidir. Savaş mı yürütülecek, bunu en yetkin biçimde parti yürütür(elbette önderliği altında oluşturarak yön vereceği kurum ve araçlarla).  Eylem mi yapılacak, bunun en etkili ve en iyisini parti gerçekleştirir… Altını çizelim ki, burada tartışmak istediğimiz mesele partinin gerekliliğinden öteye, asgari düzeyden ileride yeterli ölçüde örgütsel-siyasi güce sahip bir partinin varlığını tartışmakta, bu partinin tesis edilmesi ve tesis edilmesi için gereken önemin verilmesini tartışmaktayız. Esasta dikkat çekmek istediğimiz budur, sorun olan da budur. Aksi halde ideolojik-politik çizgi ve örgütsel olarak siyasi parti zaten mevcuttur. O halde sorun bu partinin daha ciddi düzeyde örgütlenerek örgütsel güç haline getirilmesinin çalışmalara yansıtılması ve bilince çıkarılmasıdır.

Bu neden gerekli ya da önemlidir? Derin teorik analizlere girmeden, somut pratik veya siyasi sürece bakarak ve bu sürecin önümüze koyduğu görev ve sorumluluklara bakarak bu önemi açıklayabiliriz. Evet dediğimiz gibi karmaşa yaratmadan çıplak gerçeğe basit bakışla bunu izah edebiliriz. Nedir bu somut çıplak gerçek? Uygulanan açık faşizm, sivil darbe, keyfiyetçi hukuksuz yönetim ve bu zemindeki gelişme ve gidişatı bir kenara bırakırsak, Kürtlere ne kadar ağır bir milli zulüm ve baskı uygulandığı tartışma götürmez bir gerçek olarak gözler önündedir. Öyle ki, bu zulüm ve baskı HDP’ye dönük saldırılarla en pervasız boyutlara ulaşmış, seçimlerle seçilen Kürt milletvekilleri, siyasetçileri vb tamamen hukuksuz bir barbarlıkla tutuklanıp hapsedilmektedir. Kısacası Kürt ulusunun en demokratik hakları, anayasal güvenceyle yasal olan mücadele ve örgütlenmesi, siyasetçi ve temsilcileri, nihayetinde Kürt ulusunun iradesine alenen keyfiyetçi faşist baskıyla darbe yapılmaktadır. Devrimci hareketin Kürt ulusuna uygulanan bu pervasız ve ırkçı-faşist milli zulüm karşısında bir görev ve sorumluluğu yok mudur? Kesinlikle vardır. Sınıf hareketi bu yaşananlara kayıtsız mıdır? Kesinlikle hayır. Bu yaşananlar doğrudan ve esaslı biçimde sınıf hareketinin görev ve sorumluluk sahasına girmekte midir? Kesinlikle girmektedir. Peki, sınıf hareketi veya örgütlü devrimci ve sosyalist hareket bu görev ve sorumluluklarına ne kadar duyarlıdır? Duyarlı olduğunu söyleyebiliriz. Peki, bu görev ve sorumluluk duyarlılığını pratiğe-pratik görevlere ne kadar yansıtmaktadır? Son derece cılız, son derece güdük! Pe ki, ne den? Çünkü ilgili örgütlü sınıf hareketi görev ve sorumluluklarına uygun devrimci reaksiyon gösterecek örgütsel güce yeterli ölçüde sahip değildir. Eğer örgütlü-bilinçli sınıf hareketi yeterli örgütsel güç ve yeteneğe sahip olsaydı inanıyoruz ki, Kürt ulusuna uygulanan bu milli zulüm ve kıyıma devrimci eylemle yanıt vermekten sakınmazdı. Irkçı-milliyetçilik zemininde hortlayan bu pervasız faşist dalga ve saldırganlığa devrimci eylemle yanıt vermekten sakınmazdı. Aliboğaz’da ölümsüzleşen Halk Savaşçılarının anısına devrimci eyleme başvurmaktan geri durmazdı…(Durmayan oldu da…) Ama maalesef örgütsel güç bakımından zayıf olduğundan karşı-devrimin tüm saldırı ve katliamlarına, baskı ve terörüne, uyguladığı milli baskı ve zulme pratik devrimci tepki verememekte, devrimci eylemde son derece cılız kalmaktadır. Sözün özü, bu atıl ve edilgen durumu aşmak için partiyi geliştirerek örgütsel güç haline getirmenin çalışmalarına önem vermeliyiz.

Yanlış anlaşılmaya sebep vermemek için söyleyelim ki, partinin gerekli reaksiyon ve yeteneği göstermesi anlamında yürütülecek çalışmalara dikkat çekerken, devrimci eylemi reddetmiyoruz. Devrimci vasfın pasifist, felç ve kötürüm olmasını öğütlemiyoruz. Bilakis en militan tutumla devrimci eylemde bulunmak sürecin yaşamsal görevidir. Gerici iradede kırılma yaratacak en etkili silahlardan biri hiç şüphesiz ki devrimci eylemdir. Başında da söylediğimiz gibi, siyasi iktidar mücadelesi devrimci eylemi esas alan zeminde biçimlenmek durumundadır. Bunu yadsıyan bir hareketin kof bir balon olmaktan ileri gidemeyeceği açıktır. Ki, HDP şahsında yaşanan gelişmeler bunu bir kez daha kanıtlamaktadır. Devrimci eylem ve tabiatıyla illegal devrimci örgütlenme esasına oturmayan, bilakis kendisini yasal alana hapseden bir örgütlenmenin faşist terör dalgasıyla çok rahat biçimde darbelenip tasfiye edilmesi kaçınılmazdır, bugün HDP şahsında vb yaşananlar bunu kanıtlamaktadır. Tamamen barışçıl ve yasal zemine oturan, bu zemini esas alan bir örgütlenmenin kaderi faşist hâkim sınıfların elinde, onun merhametine bağlıdır. Devrimci hareket kaderini düşmanına terk edemeyeceğine, onun eline veremeyeceğine göre, illegal mücadele ve örgütlenmeyi esas almak durumundadır. Kesinlikle yasal boşluklardan yararlanılmalı, mücadelenin kazanımları olarak elde edilen mevziler sonuna kadar kullanılmalıdır. Yani yasal alan demokratik mücadele ve mevzileri sonuna kadar kullanılmalı ama esas alınmamalı ve gerektiğinde terk edilmez de görülmemelidir. Burada mücadele alanları ve biçimlerini tartışmıyoruz. İlke ve amaçlara uygun olduğu, devrim ve halka hizmet ettiği müddetçe her türden mücadele ve örgütlenme biçimi kullanılır, kullanılmalıdır. Her mevzi ve biçim sonuna kadar kullanılmalıdır. Zorunlu kalmadıkça hiçbir mevzi terk edilmemelidir. Ancak taktik değerdeki biçimler, mevziler her şey pahasına terk edilmez de değildir. Somut koşullar el vermeyip zorunlu hale geldiğinde bu taktik mevzilerin terk edilmesi olağandır.

İçinden geçilen süreç devrimci eylemi büyük bir ihtiyaç olarak dayatmaktadır. Devrimci eylemin genel devrimci çalışmadaki stratejik geçerliliği bir kenara, somutta karşı-devrimin saldırılarını göğüslemek, faşist tırmanışı durdurmak veya devrimci tavırla yanıtlamak için devrimci eyleme başvurmak zorunludur. Kitlelere ve tabana güven vermek, düşmanın yaratmak istediği psikolojik üstünlüğü kırmak, düşmanın taktik üstünlüğüne rağmen stratejik olarak kof olduğunu göstermek, devrimin tabanını ve güçlerini devrimci kültür ve özelliklerde sağlamlaştırıp geliştirmek, devrimin stratejik yönelim ve üzerine oturduğu esasa bağlı olarak devrimci eyleme başvurmak zorunludur. Ancak mevcut süreç toparlanma, sağlamlaşma ve güç biriktirerek hazırlanmayı da dayatmaktadır. Bu iki ayrı şey esasta bir birine ters şeyler değildir. Şartlara bağlı olarak eşgüdümlü yürütülmesi gereken ihtiyaçlardır.

Geleceği kazanmanın yönelimi olarak, bir taraftan toparlanıp güç biriktirirken, diğer taraftan askeri güçler de askeri eylemde bulunmak durumundadırlar. Sürecin genel siyaseti partiyi sağlam zemine oturtup örgütsel güç haline getirme çalışmalarını yürütme biçiminde ele alınıp yürütülürken, somut durum ve olanaklar ölçüsünde devrimci eylem pratiği de kuşkusuz ki uygulanmak durumundadır. Faşizmin en azgın biçimde tırmandığı koşullarda devrimci eylem ve mücadelenin geliştirilerek pratikleştirilmesi vaz geçilmez devrimci tutumdur. Ne var ki, bütün bunlar yapılırken, güvenlik unsuru göz ardı edilemez. Çalışmaların ve örgütün güvenliğe alınması tabii olmaktan öteye zorunludur da. Güvenliği sağlanmamış bir çalışmanın başarısının da geleceğinin de olmayacağı açıktır. Partinin, çalışmaların ve çalışma yürüten faaliyetçilerin güvenliği hayati derecede önemlidir. Bu güvenlik sağlanmadan ne anın-günün görevleri ne de geleceğin görevleri yerine getirilemez, getirmenin şartları yakalanamaz.

Bilinçli devrimci yönelim, siyaset ve strateji, günün görevleriyle sınırlı bir ufka sahip olamaz. Elbette günün görevlerine kayıtsız kalınamaz, karşı-devrimle her çatışmanın sorumluluğu yüklenilir fakat bütün bunlar yapılırken, ‘’günün görevlerini yaparım gelecek ne olursa olsun’’ bilinciyle hareket edilemez. Bilakis, güçleri koruyarak uzun vadeli savaş dinamiğini var etmek, siyasi iktidar mücadelesini istikrarlı bir siyasi süreç olarak süreklileştirmek ve mücadelenin her görev ve aşamasını siyasi iktidarın ele geçirilmesi hedefine uygun olarak planlamak ihmal edilemez devrimci yönelimdir. Dolayısıyla sonuca ulaşacak mücadelenin sürdürülmesi için, mücadelenin kalıcı araç ve kurumlarını, özellikle de parti gibi stratejik silahı köklü olarak geliştirip oturtmak durumundayız. Buna karşın, geniş halk kitleleri üzerindeki azılı faşist baskılar ve özellikle de Kürt ulusunun nefes almasına tahammül etmeyen düzeyde barbar bir baskı ve kıyım saldırganlığı dört başı mamur işbaşındayken, rutin çalışmayla yetinip devrimci eyleme mesafeli durmak mümkün olamaz.

 

 

 

Önceki İçerikMüjgan Ekin nerede!
Sonraki İçerikRus büyükelçiliğine yapılan saldırı ve sonuçları!