Faşizmin kanlı yüzünün maskesi; ‘’Demokrasi destanı ve milli ruh’’

15 Temmuz darbe girişimini karşı darbeyle bastıran ve politik üstünlüğü ele geçiren Erdoğan/AKP iktidarı yaşadığı siyasal kriz ve çöküş halini bu vesileyle tersine çevirmiş ve darbe karşıtlığı üzerinden ‘’Demokrasi şöleni ve milli irade’’ safsatalarını etkili bir biçimde kullanarak ve geniş kesimleri de arkasına  alarak ve fırsata çevirerek halklara karşı tam bir barbarlık uygulayarak açık faşizmi daha da pekiştirmiştir. ‘’FETÖ’’ ile mücadele adı altında devrimci ve ilerici bütün toplumsal dinamiklere karşı açıktan kirli bir savaş başlatan Erdoğan/AKP iktidarı 12 Eylül darbe sürecini dahi aratır bir boyutta halklara karşı zulüm uygulamıştır ve uygulamaktadır

HABER mERKEZİ(15.07.2017)-Kendi gerici siyasal iktidarını halklara karşı tamamen zor üzerinden örgütleyerek bugünlere kadar gelen ‘’TC’’ devleti geleneksel genetik gerici ve faşist kodlarına uygun olarak kokuşmuş ve çürümüş bir siyasal iktidar ve zemin düzleminde kendi gerici iktidarını ayakta tutmaya ve sağlamlaştırmaya çalışmaktadır. ‘TC’’ devletin 90 yılı bulan tarihsel sürecinin bütün kesitleri değişik muhtevalarda bu zeminde var olagelmiştir.

Darbeler, klik dalaşları vb tüm burjuva siyasetler ve pratikler ‘’TC’nin geleneksel ve stratejik birer siyasal olgusudur. Kendi gerici iktidarını sağlamlaştırmak için mevcut burjuva siyasal iktidarların tümü hem kendi aralarındaki kirli iktidar dalaşı ve hem de gelişen toplumsal mücadeleyi bastırmak için kullandıkları en etkili araçlardan biridir darbeler. Ki, ‘’TC’’ tarihi aynı zamanda darbeler tarihidir. Zira bunun dışında kendi var etme koşulu zaten bulunmamaktadır.

Bu zeminde yaşanan 15 Temmuz darbe girişimde ‘’TC’’nin tarihsel sürecinde vuku bulan en kanlı ve kirli darbelerden biri olmuştur. İktidar dalaşı zemininde yaşanan darbe girişimi Erdoğan/AKP iktidarı tarafından bastırılarak karşı darbeye çevrilmiştir. Bu sürecin kendisi sadece Fetullah kliği ile Erdoğan/AKP kliği arasında cereyan eden bir olgu değildir. Ki böyle olması da zaten düşünülemez. Emperyalist/Kapitalist dünya gericiliğin stratejik bir aktörü olan ‘’TC’’ nin yaşamış olduğu somut 15 Temmuz darbe girişimi sürecini uluslar arası ve bölgesel dinamikler ve çelişkilerden bağımsız ele almak olsa olsa siyasal bir körlük olur. Yaşanan darbe girişimi süreci başta ABD ve Rusya emperyalizmi olmak üzere bir bütün emperyalist dünyanın özellikle Ortadoğu’da yaşanan savaş ve kriz halinin ‘’TC’’ üzerinden yeniden biçimlendirilmesi, ayar verilmesi ve kendi aralarlındaki dalaşta güçlü çıkmalarıyla birebir alakalı bir durumdur. Ki darbe girişimi sonrası yapılan çeşitli açıklamalar ve değerlendirmeler üzerinden bunun ipuçlarını açıkça görebiliriz. Darbe girişimi sürecinde ABD ve Rusya’nın birebir rol aldığı inkâr edilemez bir siyasal gerçekliği ifade etmektedir.

15 Temmuz darbe girişimini karşı darbeyle bastıran ve politik üstünlüğü ele geçiren Erdoğan/AKP iktidarı yaşadığı siyasal kriz ve çöküş halini bu vesileyle tersine çevirmiş ve darbe karşıtlığı üzerinden ‘’Demokrasi şöleni ve milli irade’’ safsatalarını etkili bir biçimde kullanarak ve geniş kesimleri de arkasına alarak  ve fırsata çevirerek halklara karşı tam bir barbarlık uygulayarak açık faşizmi daha da pekiştirmiştir. ‘’FETÖ’’ ile mücadele adı altında devrimci ve ilerici bütün toplumsal dinamiklere karşı açıktan kirli bir savaş başlatan Erdoğan/AKP iktidarı 12 Eylül darbe sürecini dahi aratır bir boyutta halklara karşı zulüm uygulamıştır ve uygulamaktadır.

Bu süreci fırsata çeviren mevcut siyasal iktidar çıkarmış olduğu OHAL ve KHK’ları normalleştirerek kendi gerici siyasal iktidarını ve halklara yönelik faşizm ve barbarlık gerçekliğini meşrulaştırmaya çalışmıştır.

Bu sürecin kısa bir bilançosunu verdiğimizde dahi darbe girişimi süreci ve uygulanan OHAL ve KHK’ların kimlere karşı uygulandığını açık bir şekilde göreceğiz. OHAL sürecinin kısa bilançosunu şöyle açıklayabiliriz;

Bu bir yıllık süreçte OHAL kapsamında çıkartılan KHK’lar ile 105 bin 759 kişi kamudan ihraç edildi. Bu rakam 12 Eylül döneminde 4891 dir. Bu sürecin en ağır faturası ise devrimci, demokratik ve ilerici toplumsal muhalefet ve onun önemli birer mevzisi olan üniversiteler ve basın oldu. Üniversitelerde 23 bin 729 akademisyen bu süreçte ihraç edildi.Yine 160 basın kuruluşu da kapatıldı. Bununla birlikte yine yüzlerce devrimci ve demokratik kurum, kuruluş, dernekte yine bu süreçte kapatıldı.

‘’Terörle mücadele’’ adı altında başta Kürt ulusu olmak üzere tüm devrimci ve ilerici toplumsal muhalefeti hedef alan Erdoğan/AKP iktidarı Halkın seçilmiş iradesini gasp ederek onlarca HDP milletvekilini tutuklamış ve yine onlarca Yurtsever belediye başkanını gözaltına almış, tutuklamış ve halkın iradesini ayaklar altına atarak işgalci bir zihniyetle kayyumlar atanmıştır.

Türkiye-Kuzey Kürdistan cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ve vahşi savaş ve saldırı sürecini bu dönemde yaşamıştır. Ülke tam bir halklar hapishanesine dönüştürülmüştür. Binlerce, on binlerce devrimci, demokrat, komünist, aydın, akademisyen, gazeteci ve muhalif faşizmin pervasız saldırırlarına uğrayarak zindanlara doldurulmuştur.

15 Temmuz darbe girişiminin 1 yılına girmiş olduğumuz bugün Erdoğan/AKP iktidarı aynı gerici ve faşist zihniyetle ve ‘’Demokrasi destanı’’ gibi manipülasyonlara başvurarak bu süreci daha ileri taşımaya çalışmaktadır. Hem burjuva klikler arasındaki dalaş bakımından ve hem de toplumsal muhalefeti bastırma ve susturma babında 15 Temmuz süreci ve bu zeminde örülen OHAL ve KHK’lar kullandığı kirli bir siyasal süreçten başka hiçbir şey değildir. Bunun dışında telaki edilen tüm söylem ve değerlendirmelerin hiçbir gerçekçi yanı bulunmamaktadır. Ki zaten Erdoğan’nın OHAL ile ilgili sarf ettiği sözler aslında durumun tümünü açılayan ve itiraf eden bir yerde durmaktadır.

 

 

Önceki İçerikTakke düştü kel göründü; Erdoğan’dan OHAL itirafı!
Sonraki İçerikCHP’nin niteliği, “Adalet Yürüyüşü” ve devrimci tutum!