HABER MERKEZİ (06.02.2016) – Merkez sağ siyasetin gediklilerinden Bülent Arınç 1 Şubat günü kamuoyuna altı sayfalık bir açıklama yaptı. Sosyal medya da AKP’nin bir dönem ağır toplarından olan Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin gibi isimler açıklamayı retweet ederek kamuoyuna destekledikleri ve arkasında oldukları mesajını verdiler. Yaşanan bu gelişmeler sonrasında “AKP’de yarılma mı var, yeni parti için sinyal mi” tartışmaları yeniden hararetlendi.
AKP kurucu ve bakanları arasından çıkan kişilerce daha öncede Abdülatif Şener gibi yeni parti kuranlar ve ya daha erken dönemde Erkan Mumcu gibi, ANAP benzeri sönmüş partilerin başına geçerek tabanda bir yarılma yaratma girişimlerinde bulunanlar olmuştu. Bunlar AKP’nin parti diktatörlüğü eğilimi içerisine girmesinden önceki dönemlerde olmasına karşın siyasette bir etkisi olmadı.
Arınç’ın yapmış olduğu açıklamada AKP’nin Kürt sorunu konusundaki siyaseti yumuşak bir şekilde “eleştirilmekte”, basın özgürlüğü, demokratikleşme meselelerine dokundurmalar yapılmaktadır. Arınç kibar kibar konuşarak küfür edince bunun iltifat olarak algılanması gerektiğini düşünen oldukça klasik bir şark siyasetçidir. Kendisi için çizdiği, yolsuzluklara bulaşmamış, halka hizmet etmiş muhafazakâr siyasetçi portresi ile çirkin yüzünü gizleyebileceğini sanacak kadar da akıl fukarası olduğunu birçok kez ortaya koydu. 2013 yılına kadar AKP’nin tepesinde suyun başında durup kirlenmediği iddia etmek akıl karı değildir. “Temiz AKP – kirli AKP” Arınç ve ekibinin üzerinde yükselebilme hayali kurdukları altı boş bir zemindir. AKP kibirle suça bulaşmış bir avuç insanın sonradan gücü ele geçirdiği bir yapı olmayıp tabandan tavana kadar kirli bir siyasal örgütlenmedir. Bu yönüyle Arınç ve çevresindekilerin olası bir “Temiz AKP” çıkışlarının tabanda bir karşılığı olmaz. AKP tabanının zerrece böyle bir etik ahlaki kaygısı bulunmamaktadır. Aksine iktidarı kaybetmemek için girişilecek her yöntem meşru görülmektedir. Esasında Arınç’ta bunun farkındadır peki neden bu açıklamalar öyleyse?
Bunun nedenlerinden önce açıklama sonrası yaşananlara bakacak olursak, aktroll ordusunun linç kampanyası, Metinergiller korusunun klasik hain uluması, Boynukalın gibi kraldan çok kralcıların ilk taşı atan olma telaşesi vb vb…. Arınç’ın siyasi kapasitesi tüm bu tayfayı tefe koyup çalmaya yetecek kadar fazladır. Ama henüz ne meydana çıkılmıştır ne de kılıçlar çekilmiştir. Yaşananlar uzaktan uzağa tartma biçmeden öte bir anlam taşımamaktadır.
İktidarı kaybetme korkusu devlet terörünün önünü açtı
7 Haziran seçimleri ile birlikte AKP siyasi tarihin en büyük krizlerinden birini yaşamıştır. Tek başına iktidar dönemlerinin sonuna gelinmiş ve bir koalisyon zorunluluğu ortaya çıkmıştı. Parti devleti hiyerarşisi ile dizayn edilen devlet mekanizmasını işletmede aksaklıkların başlaması demekti koalisyon. AKP bu krizi savaş konseptiyle aşmayı seçti. Nitekim 1 Kasım itibariyle kısmen de olsa bunu aştı. Fakat Pir Sultan’ın dediği gibi “Alıcı kuşların ömrü az olur.” AKP’nin süreklileştirilmiş kriz bombardımanı ile kitleleri başka şey düşünemez hale getiren bu siyasetinin ona faturası çok ağır olacaktır.
Bülent Arınç, Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin ve “utangaçça” geride duran Abdullah Gül tayfasının bu çıkışları böylesi bir yıkım içinde aradan sıyrılma niyetinin köşe taşlarını dizme siyasetidir esasta. Türkiye Cumhuriyeti’nin çok partili siyasi hayatında iktidara gelen tüm partiler Emperyalizmin onayı dâhilinde bunu gerçekleştirebilmiştir. Yıpranan ve teşhir olan (ANAP, DYP, DSP) partilerin tasfiyesi ve yerine yenilerine (AKP gibi) alan açılması da yine emperyalizmin ülkemizde artık klasikleşmiş bir siyasetidir. ABD başkan yardımcısı Biden’in ülke ziyaretinden bir hafta sonra ki ziyaret sonrası “Erdoğan’la gereğinden fazla zaman harcadım ama gerçeği anladığını düşünüyorum” açıklaması ortadayken Arınç’ın yazısı elbette “Temiz AKP’liler” saflığıyla ele alınamaz.
Erdoğan iktidarı kaybetme korkusu ile devlet terörünün önünü sonuna kadar açmıştır. Akademisyenlerden, gazetecilere, aydınlardan yazarlara tüm kesimlere faşist yüzünü gizlemeden kinini kusmaktadır. Eski suç ortaklarının derdi ise sadece geçmişte sahip oldukları siyasal imtiyazları yeniden elde etmektir. Bunun içinde ortak suçlarını bir şantaj aracı olarak kullanmaktadırlar. AKP ve Erdoğan’ı yıpratmaktan uzak durarak “bildiklerimiz var” bu şirketi beraber soyduğumuz bankasının kurduk biz neden kapı dışındayız diye karınlarından konuşmaktadırlar. Hırsızların suçları ile birbirlerini tehdit etmesinde bir erdem görenler ya erdemin ne olduğunu bilmiyorlardır ya da art niyetlidirler.
AKP tek adam partisine dönüşüm sürecini tamamlamış ve zirve noktadan iniş eğilimi içerisine girmiştir. Devlet erkini kullanarak kişisel çıkarlar elde etmek için yan yana gelmiş bu sağ ittifakın Erdoğan sonrası içinden yeni bir lider çıkarıp yoluna aynı şekilde devam etme şansı yoktur. Erdoğan AKP’yi “Ben gidersem hepiniz gidersiniz” şeklinde rafine bir hale getirmiştir. Kraldan çok kralcı onlarca şarlatanın bunca gayretinin sebebi budur. Normal koşullarda şansı yaver giderse taşrada müezzin olmaktan öte kapasitesi olmayan binlerce kişi müsteşar, müdür, danışman vb. gibi hayal dünyalarının düşleyemeyeceği mevkilere gelmiştir.
Arınç tayfası ise bir yandan kaptan bir şekilde bertaraf olursa tekrar geminin başına geçme hayalleri kurarken, diğer taraftan 2. Kaptanlığa da fit oluruz yaltaklanmasını da ihmal etmemekte ve nihai olarak da bir şekilde rüzgâr tersine döner de yargı yolu gözükürse “biz temiz AKP kanadındanız hakim bey” olasılıklarının tümümü göz önünde bulunduran hesapçı bir hat üzerinde yol almaya çalışmaktadır. Hepsi kirliler suçlular hepsi çok iyi biliyorlar ki halka hesap vermekten kurtulamayacaklar.
Kuzey Kurdistan’da şehirlere yayılan halk direnişi bu yönüyle tüm muhalifler kesimler açısından ülke genelinde devrimci dönüşümü ateşleyecek önemli bir fitildir. Bu direniş güçlenerek devam ederse sistemin kendini yeni bir parti ya da liderle restore etmesi bir zorunluluk haline gelecektir. Emperyalist hegemonya da bunun basıncını AKP-IŞİD işbirliği sebebiyle her gecen gün arttırmaktadır. Erdoğan’ın Başkanlık telaşının arkasındaki korku da esasta budur. Kapitalist haydutların emekçiler ve Kürt ulusu üzerindeki tahakkümünü kırmak için önümüzde tarihsel fırsatlar içeren bir yakın gelecek bulunmaktadır. Buna uygun konumlananlar yarının kazananları olacaktır.
Devrimci Demokrasi Gazetesi Eski Yazı İşleri Müdürü Erdal Güler