Ekim devrimi ve ulusal sorun

Devrim, ulusal sorunun çerçevesini genişleterek, onu kısmi bir sorundan, Avrupa’da ulusal baskıya karşı mücadele sorunundan boyunduruk altındaki halkların, sömürgelerin kurtuluşları genel sorununa dönüştürdü. Emperyalist maskenin düşmesi ve böylece bu halkların, sömürgelerin kurtuluş mücadelesinin güçlenmesi bu dönemde ivme kazandı. Emperyalizm, sömürge ulusların politik ve ekonomik köleleştirilmesi olmaksızın kendisini var edemez; sömürgeler de emperyalizmin boyunduruğundan kendilerini özgürleştirmeksizin, kendi kurtuluşunu gerçekleştiremez. Proletarya da aynı biçimde kendi ulusunun kurtuluşunu gerçekleştirmeden kendi kurtuluşunu sağlayamaz

100.Yılında şanlı Ekim Devrimini selamlıyoruz. Ekim Devrimi yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.

HABER MERKEZİ(10.10.2017)-Ekim Devrimi, dünyada yeni bir çağ, ezilenler cephesinde yeni bir dünya dönemi başlatmıştır. Bir avuç zorba sömürücün dünyasına karşı ezilen büyük çoğunluğun dünyasına geçiştir Ekim. Asırlar boyu kölelik ve baskı altında yaşayan ezilenler Ekim Devrimi ile yeni bir yola girmiş; kendi gelecekleri hakkında söz sahibi olan bir sisteme kavuşmuşlardır. Kapitalist tahakküm ve kölelik sistemi Ekim Devrimi ile yıkılmıştır. Yerine işçilerin, köylülerin ve ezilen ulusların kendi kaderlerini belirlediği ve kaderleri hakkında söz sahibi oldukları bir iktidar almıştır.

Emperyalizm krizle debelenirken başvurduğu savaş ile dünya halklarına açlık, sefalet ve ölüme mahkûm ediyordu. Dünya savaşa sürüklenmiş, karşıt taraflara ayrılmış bir avuç emperyalist güç, dünyayı paylaşmak için yarış halindeydi.

Bu savaşta halklar birbirini bir azınlığın çıkarları için boğazlıyordu. Ekim Devrimi dünyanın çok yönlü krizine Rusya’da bir neşter vurdu. Ve bu gidişata dur dedi. Emperyalist talan ve yağma savaşına Rusya’da devrimle son verildi. Emperyalist güçler arasındaki rekabet savaşında bir tarafın ittifak gücü olan Çarlık Rusya’sı, devrimle yıkıldı. Yerine işçilerin, köylülerin, ezilen ulusların halk güçlerinin ittifakına dayanan emekçilerin Sovyetleri kuruldu. Sovyetler, Rus Çarlığı’nın işgal ettiği tüm bölgelerden çekildi. Dünya halklarına dayanışma içinde olduğunu deklare etti ve emperyalist savaşı mahkûm etti.

Paris Komünü yenilmişti. Büyük bir tecrübe ve yol açıcı önemine rağmen tarihte kalıcı bir varlık oluşturamamıştı. Paris Devrimi’nin öngörüleri, “geri” Asya’da gerçekleşti. Rusya “geri” Asya’nın bir parçasıydı ama Ekim Devrimi “ileri” Avrupa ile “geri” Asya’nın emekçileri arasında bir bağ kurdu. Aradaki duvarları yıktı; “uygar” Avrupa ile “ilkel” Asya’yı birleştirdi. Emperyalist ülkelerin sömürgeleştirme politikalarına karşı ezen Avrupa işçi sınıfı ile köleleştirilen halklar arasında fiili veya gönül bağı kurdu.

Ekim ile bir ütopya gibi duran devrim gerçekliğe kavuştu. Emperyalist çevreler ve burjuvazi Ekim Devrimi ile gerçek bir yenilgi yaşadı. Kapitalizmin kendisini evrensel bir olgu ve toplum olarak dayattığı bir gerçeklikte, Ekim buna son verdi. Onun diğer toplumsal formasyonlar gibi tarihsel ve bir başlangıcının olduğu gibi sonunun da olduğunu gösterdi. Dolayısıyladır ki, Ekim Devrimi’nden bugüne kadar burjuvazi aldığı yenilginin farkında olarak kendisine karşı alternatif olan bir sistem ve maddi bir gücün varlığından hep ürkmüştür.

Ekim Devrimi, gelişmiş kapitalist ülkelerin işçi sınıfı ve ezilen diğer kesimleri ile birlikte ezilen-sömürge ülke halklarına umut verdi. Ezeli ve ebedi olmayan sömürücü tahakküm toplumunun değiştirilebileceğini, devrilebileceğini pratikte gösterdi. İşçilerin ve ezilen halk kitlelerinin birleşmesi halinde hiçbir kuvvetin onları yenmeyeceğini pratikte ispatladı.

Ekim Devrimi, burjuva demokratik devrimlerin de bir çözüm yaratmadığını; tersine eski-çarlık-feodal despotik erkleri hedeflemesine rağmen, ezilen halk yararına bir içerik taşımadığını gösterdi. Burjuva devrimler, burjuvazinin iktidarının sağlamlaştırılması, ezilen büyük kitlelerin sefaletinin devam ettirilmesi, ezilen-sömürge ulusların üzerindeki sömürgeci baskının devam ettirilmesini devam ettirdi.

İşçi sınıfının kurtuluşu ve ezilen ulusların özgürlüğü Ekim Devrimi ile geldi. Farklı uluslar arasındaki düşmanlık ve milliyetçi önyargıların yıkılması, halklar arasında dostluk ve eşitlik ilişkisinin kurulması bu devrimle geçekleşti.

Ekim Devrimi yeni bir çağ başlatmıştır

Ekim, emperyalizme-kapitalizme karşı uyanış ve mücadele çağıdır. Emperyalist köleliğe karşı kurtuluş ve özgürlük çağında mücadele, tek tek ülke ve ulusların sınırlarını aşarak uluslararası bir hale gelmiştir. Ulusal mücadeleler de sınıfsal mücadele de artık tek tek ülkelerin iç sorunu olmaktan çıkmış, uluslararası bir sorun haline gelmiştir. Kapitalizmin dünya genelinde yayılması beraberinde ezilenlerinde uluslararası dayanışma ve birlikteliğini doğurmuştur.

Ekim Devrimi’nden önce Çarlık uluslar hapishanesiydi. Onlarca ulus, onun kaç katı azınlık milliyet ve halklar Çarlık sömürgeciliğinin cenderesindeydi. Ulusal baskı ve tahakküm altında halklar bezmiş, soykırım ve asimilasyona maruz kalmışlardır. Ulusal pazara egemen olan Çarlık, ekonomik egemenliğin yolunu siyasi tahakkümde bulduğu için, siyasi egemenliği elinde tutarak diller ve kültürler üzerinde baskı uygulamıştır.

Ekim öncesi ulusal sorunlar tek tek ülkelerin iç sorunu olarak ele alınıyordu. Şu veya bu ülkenin iç sorunu olan ulusal sorunlar, tecrit bir durumda kalıyordu. Genel burjuva demokrasinin bir parçası ve burjuva demokrasinin gelişme seviyesinin bir parçası gibi görünen ulusal sorun, giderek uluslararası sömürgelerin bir kurtuluş hareketi ve genel sosyalist-demokratik devrimin bir parçası ve ayrılmaz parçası haline dönüştü.

Eskiden ulusal sorun burjuva demokrasisinin bir parçasıydı ve ulusların kendi kaderini tayin hakkı belirsiz bir içerikte ele alınıyordu. Ulusların kendi kaderini kendilerinin tayin hakkının tam olarak nasıl anlaşılması gerektiği açık değildi. Uluslar, diller, kültürler arasında tam eşitlik vurgusu yoktu. “Uygar” uluslar ve “uygar” olmayan uluslar vardı. “İleri” Avrupa, “geri” Asya vardı.

Ezilen-sömürge ulusların kendi kaderini hangi sınırlar içinde, nasıl belirleneceği açık değildi. Ekim Devrimi, bunların hepsini kökten değiştirdi. Ekim Devrimi, burjuva-ulusal kurtuluş hareketlerini esas olarak geride bırakmış, ezilen ulusların işçi ve köylülerinin her türlü baskıya karşı, yabancı burjuvazinin iktidarına, emperyalizme karşı, yeni bir dönem, sosyalist bir hareket dönemini başlatmıştır. Ekim Devrimi, ezen ulus ve işçi sınıfının geliştiği kentler ve çevresinde başladı. Merkezde başarılı olan devrim, kenar bölgelere doğru gelişerek zaferini ilan etti. Rusya’nın soygun savaşından çıkarılması; gizli anlaşmaların yayınlanması ve yabancı toprakların ilhak edilmesi politikasının resmen reddi; ulusal özgürlüğün ilan edilmesi; ulusal boyunduruğa karşı mücadele sorunundan, ulusların, sömürgelerin emperyalizmden kurtuluşunun ilanı; “uygar” ve “uygar” olmayan halklar arasındaki duvarın yıkılması; “ulusların kendi kaderini tayin hakkı” muğlak sloganı yerine, ulusların ve sömürgelerin devlet olarak ayrılma ve bağımsız bir devlet kurma hakkının devrimci biçimde ifade edilmesi; bir ulusun emekçilerini, bir başka ulusun emekçileri hakkında herhangi bir fetih emeli beslemek üzerine kurulan güvensizliğin her türlü vesilesini yok edilmesi Ekim Devrimi ile gerçekleşmiştir.

Devrim, ulusal sorunun çerçevesini genişleterek, onu kısmi bir sorundan, Avrupa’da ulusal baskıya karşı mücadele sorunundan boyunduruk altındaki halkların, sömürgelerin kurtuluşları genel sorununa dönüştürdü. Emperyalist maskenin düşmesi ve böylece bu halkların, sömürgelerin kurtuluş mücadelesinin güçlenmesi bu dönemde ivme kazandı.

Emperyalizm, sömürge ulusların politik ve ekonomik köleleştirilmesi olmaksızın kendisini var edemez; sömürgeler de emperyalizmin boyunduruğundan kendilerini özgürleştirmeksizin, kendi kurtuluşunu gerçekleştiremez. Proletarya da aynı biçimde kendi ulusunun kurtuluşunu gerçekleştirmeden kendi kurtuluşunu sağlayamaz.

Ekim Devrimi sadece sosyalist bir devrim değil aynı zaman da ezilen-sömürge uluslar için ulusal bir devrimdir. Çünkü devrim aynı zamanda köle ulusları bir çırpıda özgürleştirmiştir.

Merkezi Rusya için sosyalist diğer uluslar için sömürgesel bir devrim; bu devrimin farklı uluslardaki iki farklı işlevi, niteliği ve gerçeğiydi. “Proletarya, ‘proleter devrimi’ yalnız ‘köylü savaşıyla değil’ aynı zamanda, ‘ulusal savaş’la da birleştirmeyi bu temel üzerinde başarmıştır.” (Stalin, Stalin, Marksizm, Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu, Sol, 215)

“Ulusal ve sömürgesel devrimler bizim ülkemizde proletaryanın yönetimi ve enternasyonalizm bayrağı altında gerçekleştirilmiş”tir. (Stalin, Marksizm, Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu, 284)

Çelişkinin çok taraflı tabiatı, her tarafın da kendi cephesindeki konumunun ifadesidir bu durum. Egemen ulus cephesinde devrim kapitalist sömürü mekanizmalarını devirdiği, bu anlamda işçi sınıfının kendisi için kurtuluş ifade ettiği için sosyalist; ezilen-sömürge ulusları özgürleştirdiği için de ulusal bir devrim görevi görmüştür. Bir devrimin birden fazla görevi yerine getirmesi olası ve doğaldır. Yeni tipte demokratik bir devrimin sosyalist devrimin görevlerini yerine getirebileceği; sosyalist bir devrimin demokratik devrimin görevlerini yerine getirebileceği; aynı biçimde ulusal bir devrimin de bahsettiğimiz her iki devrimin görevlerini yerine getirebileceği olasıdır. Her iki devrim tipi ulusal bir devrimin görevlerini de yerine getirebilir. Ve Rusya’da sosyalist ve ulusal devrim aynı anda bir devrimin farklı bölgelerdeki iki ayrı işlevi olarak gerçekleşmiştir. Merkez olarak kabul edilen ezen ulus çeperinde sosyalist,  ezilen ulus çeperinde ulusal.

Ekim’le birlikte UKKTH net bir içeriğe kavuştu

Sosyalist devrim, ulusların kendi kaderini tayin ve “Anavatan Savunması” ilkelerini anlamlı hale getirdi. Burjuvazinin liberal tutumu, demokrasi ve eşitlik talebi, piyasada kendi meta ve sermayesinin serbest hareketi ve çıkarlarının gerçekleşmesi oranında bir anlam ifade eder. Burjuvazi hiçbir zaman çıkarı gerektirmedikçe ezilen halkların lehine bir tavır ve istem içerisine girmez. Wilson Prensipleri temelinde ifade edilen ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı, burjuva sınırlar içinde ve göstermelik olma ötesine geçmemiştir. Ekim Devrimi’yle birlikte ulusların kendi kaderini tayin hakkı içerik olarak net bir anlama kavuştu. Lenin, ısrarlı bir biçimde, ezilen-sömürge ulusların kendi bağımsız devletlerini kurma ve ayrılma hakkı olarak açıkladı. Eğer ulusların kendi kaderini tayin hakkı, siyasi olarak kendi geleceği hakkında istediği gibi bir ulus kararlaştıramıyor ve ayrılma hakkını ayrı bir devlet kurma biçiminde bir özgürlüğe kavuşturamıyorsa, bu ilkede bahsetmenin bir anlamı yoktur. Kendi kaderini tayin demek, bir ulusun ayrılıp kendi devletini kurma hakkı demektir. Bu hak bu temelde anlamlandırılmadığı zaman o zaman bu ilke kof, göstermelik bir şeyin ötesine geçemez.

Lenin, “Anayurt Savunması” adı altında emperyalist savaşların meşrulaştırılmasını mahkûm etmiştir. “Anayurt Savunması” ezilen sömürge bir ulusun kendi savunması anlamında meşrudur. Böylesi bir savaşta savaşın kimin başlattığının bir önemi yoktur. Ezilen-sömürge bir ulusun kendisini savunması, bağımsızlık ve eşitlik talep etmesi meşrudur. Bunun için mücadele etmesi doğru bir pratiktir. Bir ulus veya kendine ait olmayan bir toprağı ilhak etmek, yabancı bir halka karşı fetih emeli taşımak sömürgeci bir durumdur.

Ekim Devrimi, bunların hepsine son verdi. Ezilen uluslara özgürlük ve ayrılmak istemeyen uluslarla da gönüllülük üzerinde birlik kurdu. Ekim Devrimi, ulusal kimlik, kültür, inanç ve cinsiyetler arasında eşitlik talep etmiş bunun temelini atmıştır. Bir ulusun diğer bir ulus üzerinde hiçbir ayrıcalığını kabul etmemiş, tersine ayrıcalık durumunu bir eşitsizlik durumu olarak mahkûm etmiştir.

 

 

 

 

Önceki İçerikSMF: 10 Ekim’in Sorumlusu AKP/Erdoğan İktidarıdır!
Sonraki İçerikDünyayı değiştirme eyleminde ilkeli duruş elzemdir/Perspektif