DKH: Öfkeyi isyana, isyanı mücadeleye dönüştürmenin zamanıdır

“Bizlere dayatılan katliam ve talanlara sessiz kalmak, bunlara ortak olmaktır. Kadınlar olarak cins bilincini yaşatmanın gereğiyle bizlere düşen ise katliamlara ve talanlara susarak ortak olmak değil, katledenleri de emeğimizi peş keş çekenleri de her koşulda teşhir etmek ve hep birlikte mücadele zemini oluşturmaktır”

HABER MERKEZİ (01.03.2015)- Demokratik Kadın Hareketi “Öfkeyi isyana, isyanı mücadeleye dönüştürmenin zamanıdır” başlığını taşıyan bir açıklama yayımlayarak, tüm kadınları kimliğine, bedenine ve emeğine sahip çıkmaya çağırdı. Yapılan açıklamayı okurlarımızla paylaşıyoruz:

“Kadının meta olarak görüldüğü ataerkil düzende kadının çifte sömürüye ve baskıya maruz kalması; bedeninin, kimliğinin yok sayılması yüzyıllardır değişmeyen ve kapitalist sitemde de biçimler değiştirerek var olan bir gerçektir. Kadına yönelik cinsel şiddet, kadın ve trans katliamları her geçen gün katmerleşerek artmaktadır. Dün N.Ç., bugün de Özgecan ve daha bir çok kadın şiddete maruz  kalmakta, LGBTTİ bireylerine yönelik devletin nefret söylemleri  trans cinayetlerinin önünü açmaktadır. Muhafazakar aile yapısı içinde inancına bağlı yeni nesiller yetiştirilerek, kadının ‘anne olduğunda erkeklerle eşdeğer olacak’ söylemleri; ‘erkekle kadın eşit olamaz, fıtrata aykırı; kadının dekoltesinden kahkahasına, ‘iffetli- iffetsiz sözleri’, iç güvenlik yasasıyla kadına yönelik devlet şiddetinin önünü açmaktadır. Ülkemizde kadın istihdam paketleriyle; kadının sendikasız, güvencesiz, esnek, düşük ücretli ucuz iş gücü olarak görülmesi cinsiyetçi iş bölümünü pekiştiriyor. Medyadaki cinsiyetçi söylemleriyle bugün katliamları, kadın kırımlarını meşrulaştıran;kadının bedenini, kimliğini, emeğini yok sayan, görmezden gelen erkek egemen sistemin kendisidir. Bugün medyada dillere pelesenk olan ‘idam edilsin ya da hadım edilsin’ sözü çözümsüzlük içerisinde çözümsüzlüğü üretmektedir. Özgecan’ın vahşice katledilmesiyle gündeme gelen ‘idam’ söylemlerinin altında yatan asıl niyet caydırma politikasından ziyade devletin politik bir manevrasıdır. Bugün ahlak-namus kavramları üzerinden tahrik indirimi yapan devlet, ‘idam-hadım’ söylemleri ile bilinç bulanıklığı yaratıp gündemin yönünü değiştirmektedir. Meclisten geçen ‘iç güvenlik yasası’ tam da böylesi yoğun bir gündemde kabul ettirilmiş ve bu gündem yoğunluğunda mecliste kadına yönelik şiddeti uygulamaktan kendini alı koymamıştır. Devlet eliyle yönlendirilen medya Özgecan’ın katliamını gündemde tutarken bir taraftan da halkı ‘tecavüz ya da kadına yönelik şiddete’ dair sistematik-duyarsızlaştırma politikasını icra etmektedir. Yeni yasalarla medya–yargı–devlet eliyle kadına yönelik şiddetin önü daha fazla açılmaktadır.

Ne yasada ne vicdanda; çözüm zoru zorla yıkmakta!

Bu ülkenin katilleri ve hırsızlarının kimler olduğu gün gibi aşikardır. Bizlere dayatılan katliam ve talanlara sessiz kalmak, bunlara ortak olmaktır. Kadınlar olarak cins bilincini yaşatmanın gereğiyle bizlere düşen ise katliamlara ve talanlara susarak ortak olmak değil, katledenleri de emeğimizi peş keş çekenleri de her koşulda teşhir etmek ve hep birlikte mücadele zemini oluşturmaktır.

Bu ülkenin katilleri, ‘kadermiş’ gibi yok etme zihniyetine karşı var olma mücadelesini yaşamsallaştıranları zindanlara hapsedenlerdir. Yaşamı, uğruna ölecek kadar seven kadınlarımızdan aldığımız güçle ‘biz susmayacağız’ demek, erk zihniyetin katline, talanına ortak olmayacağımızı söylemek istiyoruz. Kimliğimizi, bedenimizi ve emeğimizi yok sayanlara,  kadının cins bilinciyle, kadın rengiyle mücadeleyi örgütlü güce dönüştürmenin zamanıdır şimdi!”

 

Önceki İçerik‘Sokak hayvanları sokağın halkıdır’
Sonraki İçerikDHF: Devrimci irade teslim alınamaz