Devrimciliği bilimsel kavrayalım, cüreti kuşanalım, ciğerleri zorlayalım

Devrimcilik her şeyden önce bilimsel diyalektik tarihsel materyalizmden beslenen bir içeriğe sahiptir ve her koşulda bu zeminde ele alınmalıdır. Bundan kopuk ele alınan bir devrimcilik kaba küçük burjuva devirmeciliğidir. Sadece yaşanan sorun ve çelişkiler düzlemiyle sınırlı tutulan ve diyalektik tarihsel materyalizmden gıdasını almayan bir devrimcilik son tahlilde zıddına dönüşür ve kendisine yabancılaşır

HABER MERKEZİ (10.09.2015)- Gazetemiz yazarlarından Refik Demir’in 106. Sayımızda yayınlanan makalesini okurlarımızla paylaşıyoruz.

Devrim yâda devrimcilik yaşamakta olduğumuz dünya gerçekliğinde tamamen bilimsel ve zorunluluk denkleminde ele alınmalıdır. Özel mülkiyet dünyası ve onun sonuçları üzerinden cereyan eden sınıflar mücadelesi bugün her zamankinden daha katbekat kaçınılmaz bir zorunluluk halini almıştır. Yaşadığımız dünya realitesine kabaca baktığımızda dahi bu zorunluluğu net olarak görmüş oluruz.

Emperyalist/Kapitalist gerici dünyanın barbarca halklara saldırdığı, soykırımlar ve katliamlar gerçekleştirdiği, sürgünler, işgaller ve doğanın kapitalist rant uğruna kıyımdan geçirildiği bir dünya gerçekliğinde devrimden ve devrimcilikten daha bilimsel ve zorunlu bir gerçeklik olamaz. Gerici erkek egemen zihniyetin prangaları altında adeta soykırıma maruz kalan kadınlar ve LGBTİ bireyler gerçekliği varken devrim ve devrimcilik yapmaktan daha doğal ve zorunlu bir durum olamaz. Başta Türkiye-Kuzey Kürdistan olmak üzere dünyanın değişik bölgelerinde dünya gericiliğinin halklara karşı yürütmüş olduğu gerici savaş sonucunda sistematik olarak körpecik bedenleri dağlanan ve umutları paramparça edilen çocuk katliamları yaşanırken devrim ve devrimcilik yapmaktan daha meşru bir durum olamaz. Yani toplamda insanlık ve doğa zebaniler tarafından yağma ve soykırıma uğratılırken buna karşı çıkmaktan ve devrimci bir zeminde devrim perspektifi ile mücadele etmekten daha bilimsel ve zorunlu bir şey olamaz. Bugün bu gerçekliği karartmaya ve silikleştirmeye çalışanlar niyetlerden bağımsız olarak devrim hareketini zayıflatan ve son tahlilde yukarıda özetlemeye çalıştığımız gerici ve barbarlık iklimini meşrulaştıran bir yerde durmaktan başka bir işe yaramamaktadırlar. Yani keskin sınıf çelişkilerini yok sayanlar yada silikleştirenler, halkların haklı mücadelesini yadsıyanlar, halkların devrimci öfkesini meşru görmeyenler, devrim hareketini ve silahlı devrimci savaşı miadı dolmuş bir olgu olarak ele alıp ret edenler ve toplamda burjuva gerici egemenliğin zorla yani devrimci şiddetle yerle bir edilmesini unutturmaya ve silikleştirmeye çalışanlar iflah olmaz sınıf işbirlikçisi burjuva liberallerdir. Devrim hareketi dün olduğu gibi bugünde bu sınıf işbirlikçisi burjuva liberal çizgilere karşı keskin bir ideolojik kopuş ve mücadele düzleminde devrimci savaşı geliştirmekle yükümlüdür. Devrim hareketinin önündeki temel tıkaç noktaları bunlardır. dolayısı ile devrim hareketi bu noktada berrak bir içerikle bu zemini zayıflatmadan kendi önünü açamaz ve bugün devrim hareketinin önündeki en temel görevlerden biri bu burjuva zemin ve çizgilere karşı açıktan ideolojik bir karşı saldırı gerçekleştirerek bu sisli atmosferi dağıtmak ve kitleleri devrim bilinciyle aydınlatmak olmalıdır.

Devrim hareketi yada devrimcilik kaba anlamda sadece yaşanan sorun ve çelişkiler düzleminde ele alınamaz, tabiî ki devrim hareketinin beslendiği ve üzerinde yükseldiği zemin mevcut sorunlar ve çelişkiler gerçekliğidir. Fakat sadece bununla sınırlandırılan bir devimcilik algısı ve tasavvuru kesinlikle doğru değildir. Devrimcilik her şeyden önce bilimsel diyalektik tarihsel materyalizmden beslenen bir içeriğe sahiptir ve her koşulda bu zeminde ele alınmalıdır. Bundan kopuk ele alınan bir devrimcilik kaba küçük burjuva devirmeciliğidir. Sadece yaşanan sorun ve çelişkiler düzlemiyle sınırlı tutulan ve diyalektik tarihsel materyalizmden gıdasını almayan bir devrimcilik son tahlilde zıttı na dönüşür ve kendisine yabancılaşır. Gerek uluslar arası gerekse de ülke gerçekliğindeki devrim hareketlerinin tarihsel süreçlerine baktığımızda bunun yığınca örneğini açıkça görürüz. Günümüz gerçekliğinde bu durum daha ileri bir düzeyde cereyan etmektedir. Fakat geçmiş tarihsel tecrübelerde defalarca kez kanıtlamıştır ki bu tarz bir devrimcilik ilerleten değil, gerileten, üreten değil tüketen bir yerde durmaktadır. Dolayısı ile saflarımızda da önemli derecede etkili olan bu kaba küçük burjuva devrimcilik algısı kesinlikle yıkılmalıdır. buna karşı doğru bir zeminde ve doğru metotlarla ideolojik mücadele yürütülerek devrimcilik düzlemimiz ve algımız bilimsel diyalektik bir rotaya oturtulmalıdır. Bugün elzem olan ve bizleri ileriye taşıyacak olan olguların başında bu gerçeklik gelmektedir.

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız bilimsel diyalektik gerçeklikle buluşmayan ve ondan kopuk ele alınan bir devrimcilik algısının ve kavrayışının sadece cüret, fedekarlık ve ısrar ile yürüyemeyeceği ve en küçük yaşayacağı sorunlar ve çelişkiler yumağı karşısında tökezleyeceği ve gerileyeceği aşikârdır. Dolayısı ile cüretimiz ve ısrarımız kesinlikle bilimsel diyalektik materyalizmden feyiz almalıdır ve bu düzlemde ete kemiğe bürünmelidir.

Bugün yaşadığımız toplumsal gerçeklikler ve süreç bizlerden daha ileri düzeyde bir devrimci cüret ve fedakârlık beklemektedir. Mevcut gerçekliğimiz kesinlikle bu düzlemin oldukça gerisindedir ve bunun asla kabul edilir bir tarafı bulunmamaktadır. Ya koşullara teslim olacağız yada kendimizden başlayarak koşullara devrimci müdahalede bulunarak değiştireceğiz. Bugün sürecin bizlere dayattığı budur… Yıllar önce komünist önder Cüneyt Kahraman’ın o devrimci çağrısı temel referansımız olmalıdır. Yani var gücümüzle devrime sarılmalı ve ciğerleri zorlamalıyız.

Önceki İçerikHerkes yönünü Cizre’ye dönmelidir
Sonraki İçerikCizre’de katledilen 4 kişinin kimliği belli oldu