Avcılarda Kaypakkaya Paneli yapıldı!(Foto-haber)

Komünist önder İbrahim Kaypakkaya 44. ölümsüzlük yıldönümünde Avcılar’da Halkın Günlüğü Gazetesi ve Partizan’ın düzenlediği ortak bir panel ile anıldı

HABER MERKEZİ (27.05.2017)- Halkın Günlüğü Gazetesi ve Partizan Dergisi’nin İstanbul’da Avrupa ve Anadolu olmak üzere iki bölgede planladığı panellerin ilki Avcılar’da gerçekleştirildi. Düzenlenen panele konuşmacı olarak HDP milletvekili Erdal Ataş, Partizan temsilcisi Ulaş Arslan, Halkın Günlüğü temsilcisi Mehmet Ali Eser, Ali Şahmo ve Partizan temsilcisi Rahime Karvar katıldı.

Yoğun ilginin olduğu panel Kaypakkaya ve Mayıs ayı şehitleri şahsında devrim ve komünizm şehitleri adına bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Saygı duruşunun ardından yapılan açılış konuşmasında; Kaypakkaya ve onun nezdinde sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya için yaşamını yitirenleri anmanın ve sahiplenmenin tarihsel devrimci bir görev ve sorumluluk olduğunun altı çizildi.

Panelde ilk konuşmayı HDP milletvekili Erdal Ataş yaptı. Ataş konuşmasına Kaypakkaya ve tüm devrim şehitlerini anarak başladı. Ataş konuşmasına şu sözlerle devam etti.  “ Mayıs ayında yaşamını yitirenler bizim coğrafyamızdaki temel sorunların çözümü üzerine mücadele yürüttüler, Bu yüzden de bizim onları anmamız kesinlikle iyi insan oldukları ya da haksızlıklara uğradıkları temeli üzerinden değil, bir yanı bunu oluştururken esas yanını ise onların bu coğrafyadaki sorunların çözümüne yönelik yürüttükleri mücadeleyi sahiplenme onları yeni kuşaklara anlatma varsa hataları onlardan arınma, olumlu yanlarını da ilerletmektir.  İşte bu mesele eşitsiz, adaletsiz ekonomik paylaşım bütün insanlığın yedi temel sorununu oluşturuyor. Burada kime sorarsak soralım ister tek tek sorunlara yönelik mücadele yürütsün ya da bütünlüklü bir mücadele yürütsün hepsi saydığımız bu yedi tane meseleye denk gelmektedir. İşte Mayıs ayında yaşamını yitirenlerde bu bütünlüklü meselelerin çözümü üzerinden yaşamlarını yitirdiler. Kaypakkaya ve diğer yitirdiğimiz tüm insanlar ulus, inanç ve cinsiyetlerin tam hak eşitliği uğruna mücadelede ölümsüzleştiler. Biz bugünde dünya üzerinde tüm bu eşitsizliklerin devam ettiğini düşünüyoruz. MLM ya da bunun dışında Küba, Enver Hoca ya da nasıl düşünüyorsa düşünsün tam hak eşitliğini savunan herkes yürüttüğümüz mücadelenin birer parçalarıdır. Tüm bunları ideolojik farklılıklar olmasına karşın sermayeden, özel mülkiyetten, erkek egemen anlayıştan ve eşitsizliklerden yana değilse bunları dostlarımız ve halkın birer parçası olarak görüyoruz.’’ diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Ataş’ın ardından söz alan Partizan Temsilcisi Ulaş Aslan ise Kaypakkaya’nın coğrafyamızdaki devrim stratejisi ve niteliğine değinerek Kaypakkaya’yı komünist yapanların asıl bu gerekçeler olduğunu ifade etti. Aslan, Kürt halkının ve Kürt ailelerinin kendini gizlediği bir dönemde Kaypakkaya’nın MLM’den beslenen bilinci sonucu Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkına dair koyduğu somut perspektifin hala geçerliliğini koruduğunu ifade etti. Kaypakkaya’nın işkencede gösterdiği tavrın onu komünist yapmasının yalnızca bir adımı olduğunu ifade eden Arslan, O’nun esas özelliğinin Maoizm’in devrim perspektifinde doğru bir perspektif sunması olduğunu belirtti. Kaypakkaya’yı yalnızca iyi, kasketli bir devrimci olarak görenlerin O’nu bir ikon haline getirmek isteyenlerin Kaypakkaya’yı anlamadığını ifade eden Aslan, ezilen halkların, LGBTİ’lerin, emekçilerin, ötekileştirilmeye çalışılan halkın, 15-16 Haziran direnişini yaratanların, bugün hala fabrikalarda örgütlenenlerin kurtuluş mücadelesinin yegâne önderidir, dedi.

Panel’in bir diğer konuşmacısı olan Ali Şahmo ise ‘Kaypakkaya’nın temel tezlerini panellerde birbirimize anlatmak Türkün Türk’e, Kürdün Kürde propaganda yapması gibidir’ dedi. Bugün Türkiye solunun en büyük sıkıntısının ezber siyaset yapmak olduğunu söyleyen Şahmo, Kaypakkaya’nın bunların ötesinde bir Kaypakkaya olduğunu vurguladı. Kaypakkaya’nın 72 kopuşuna değinen Şahmo, kopuş sonucu O’nun yeni tezler meydana getirdiğini belirtti. Kaypakkaya’yı görünmeyeni gören olarak ifadelendiren Şahmo, özellikle Kemalist ideolojiye karşı Kaypakkaya’nın bir sınıf bilinci ve savaşımı içerisine girdiğini ifade etti. Şahmo sözlerine şöyle devam etti: “Kaypakkaya’yı diğer önemli yapan sebeplerden birisi de şudur; siyaseti güncellemek. 40 yıl önce Kaypakkaya’nın söyledikleri ile bugünkü dünya aynı değil. O günün söylemleriyle bugünün ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırsak bu gerçekten toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak bir çözüm olmaz, bizlerde daracık alanlarda kendi kendimize ajite etmekten çıkamayız.” Dedi.

Ali Şahmo’dan sonra sözü Partizan temsilcisi Rahime Karvar aldı. Karvar  “Evet sıkışmış durumdalar, evet kriz derinleşmiş durumda ancak her şeye karşın işlerini iyi yapıyorlar. Onlar işlerini yaparken peki “Walter Benjamin’in söylediği en iyi devrimci işini iyi yapandır” sözünü faşizm koşullarında ne kadar gerçekleştiriyoruz. Aslında tam da İbrahim Kaypakkaya’yı anarken sormamız gereken sorunun kendisi bu sorunun cevabında gizli. Çünkü ülkemizdeki sınıflar mücadelesi içerisinde konumlandığımız yer tam olarak bu saldırılara karşı nerede konumlandığımız ve kitleyle ne kadar bütünleşebildiğimizle alakalı. Türkiye’de devletin saldırı konsepti içerisinde işçilere, emekçilere, Kürtlere, kadınlara, Ermenilere, LGBTİ’lere uyguladığı saldırılar karşısında biz nerede konumlanıyoruz. Bu devrimci dinamikleri örgütleyip saldırı konseptini geri püskürtmek adına neler yapıyoruz aslında bunun cevabını verdiğimiz oranda Kaypakkaya’yı nasıl andığımız ortaya çıkacaktır.” Karvar,  Kaypakkaya’nın kitle hareketleri içerisinde aktif bir özne olarak yer aldığını belirterek, diyalektik materyalizmi Türkiye’de doğru uygulayan nadir önderlerden biri olduğunu ifade etti.

Panel’de son konuşmayı Halkın Günlüğü Temsilci Mehmet Ali Eser yaptı. Eser  yaptığı konuşmaya şu sözlerle başladı: “Zaman iki binleri gösterdiğinde Kaypakkaya’nın anılmasının  yani bugüne kadar onun görüşlerinin ve görüşlerinin içeriğinin övülmesi, övülmesi üzerinden kitlelere propaganda edilmesi dolayısıyla işkencelerde devrimci tutum niye gerekli olduğu üzerine bir Kaypakkaya sunumu yapılmamasının bilincine vardığım da bundan vazgeçtim. 1917’de başlayıp 1949’da Büyük Çin Devrimi’nin insanlığın büyük bir çoğunluğunu kendi atmosferine alan sosyalist sistemin ve artık yıkılmakta olduğunu, tek tek kalelerini kaybettiğini ve dolayısıyla bu kalelerinin niye kaybedildiğini düşünen bir komünist devrimcinin o dağlarda bulunuyor olabileceğini düşündüğümüz zaman bu bize zor gelebilir. Bizim artık Kaypakkaya’yı güncellememiz gerekir. Artık Kaypakkaya’yı övmek, Kaypakkaya’nın yöntemini, tarihi bilincini, diyalektik ve tarihsel materyalizmi kullanma tarzını, Kaypakkaya’nın henüz 23. Yaşında nasıl olurda bu kadar derinlikli ve yöntemine hâkim bir dil kullanarak ülkenin tarihine ve ezilenlerin derinliğine kadar gördüğü ve Ermeni Soykırımı’nı bir soykırım olarak gördü. Dersim Katliamı’nı da katliam olarak gördü. Türklerin, kendinden önce TKP’nin yani Kemalistlerin Kürtlere karşı yönelimlerinin feodalizmin tasfiyesi olduğunu, Sovyet birliği ve komünterne rapor ederken bunun bir ulusun kendi kaderini tayin etmek için gösterdiği refleksler ve direnişler olduğunu açıkça ifade etmiştir. Bugün diyalektik materyalizmini savunan, ezilenleri birbirine bağlamayı hedefleyen, devrimi savunan ve örgütlenmeyi savunanların Kaypakkaya’yı bir yöntem olarak ele alması gerekir. Kaypakkaya’nın yöntemi somut şartların, somut tahlilidir. Marksizmin bir ayağı somut şartların somut tahlilidir, öbür ayağı ise diyalektik materyalizmdir. Yani Kaypakkaya’nın uyguladığı şey budur.”

Halkın Günlüğü temsilcisi sözlerini şöyle sonlandırdı: “ Kaypakkaya devletin doğrudan irade sonucu katledilmiştir. Kaypakkaya’nın görüşlerinin değeri buradadır. Bilen yoldaş olsun, bilen halkla birleşsin, bilen teori ve ideolojiyle birleşsin, bilen Kaypakkaya’yı kendi zihninde örgütlesin!”

Panelistlerin konuşmasının bitmesiyle salonda bulunan siyasi kurum temsilcilerine ve katılım gösterenlere söz hakkı verildi. Yeni Dünya için Çağrı Dergisi temsilcisi de söz alarak panele katkı sundu. Panelde son olarak gelen sorulara ve yürütülen eleştirilere dair panelistler kısa cevaplar verdiler.

Toparlama bölümün son kısmında  son sözü alan Halkın Günlüğü Gazetesi temsilcisi şu sözlerle paneli sonlandırdı: “Özellikle Maoist gelenekten gelen önce kendime sonra bütün yoldaşlara ve bu yoldaşların ulaşabildiği bütün yoldaşlara söylemek istiyorum ki ideolojik mücadelenin doğasına aykırı araçları, ideolojik mücadeleye karıştırmayalım. Tartışmak zenginliktir ve bizi geliştirir. İki çizgi mücadelesi bizlerin var olma gerekçemizdir, gelişme nedenimizdir, ileriye taşınma enerjimizdir. İdeolojik mücadele siyasi mücadele değildir, siyasi mücadelede yöntem sınıf tavrıdır, yöntemidir. Siyasi mücadele de sınıf tavrı şiddeti de içerir ancak ideolojik mücadele asla şiddeti içermez. Asla birbirini yasaklamayı içermez, asla birbirini ötelemeyi ve karalamayı içermez. Anlamayı ve kazanmayı içerir.” Dedi.

Oldukça canlı bir atmosferde geçen panel coşkulu bir şekilde sona erdi.

Önceki İçerikKaypakkaya ve öğrettikleri!
Sonraki İçerikKartal’da Kaypakkaya paneli gerçekleştirildi!