Türkiye-Kuzey Kürdistan’da önemli siyasal gelişmelerin yaşandığı bir sürçten geçmekteyiz. Kürt ulusal sorunu ve bu eksende yaşanan gelişmeler mevcut süreçte başat bir rol oynamaktadır. Halkın Günlüğü kolektifi olarak bu siyasal gelişmeleri değerlendirmek için yazar Mahmut Alınak ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik
HABER MERKEZİ (26.03.2016)- Mahmut alınak ile gerçekleştirdiğimiz kısa röportajı okurlarımızla paylaşıyoruz.
Halkın Günlüğü; 1 Kasım seçimleri öncesinde başlatılan ve 1 Kasım seçimleri ile yeniden tek başına iktidar olan Erdoğan/AKP iktidarı tarafından Kürt ulusuna yönelik gerçekleştirilen topyekûn kirli savaş ve yarattığı sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şunu kabul etmek gerekir ki, Tayyip Erdoğan 1 Kasım seçimlerinde savaşı oyladı ve kazandı. Neden kazandı diye soracak olursak, bunun pek çok nedeni var. Bana göre en önemli neden, devrimci hareketin yetersizliği ve kitlelerle hem ideolojik, hem de örgütsel olarak bütünleşmemiş olmasıydı. Buna Kürt hareketinin düzenle bütünleşme gayretlerini de eklerseniz sonucun böyle olması kaçınılmazdı. Tablo ortadadır: Kürdistan’da pek çok şehir toplarla harabeye çevrildi. Dünya sessiz, devrimci hareketler yetersiz, Kürt hareketi umursamaz… İktidarla laf yarışı yapılarak kitleler kontrol altında tutuluyor, düzen karşıtı enerji manipüle ediliyor. Bu çok zalimce bir siyasettir. Kitleler düşünüldüğünün aksine aslında örgütsüzdür. Düzenin kendini kitleler karşısında bunca emniyette hissetmesinin nedeni budur.
HG: Devletin topyekün imha siyasetine karşı Cizre ve sur başta olmak üzere Kürdistan’da tarihi devrimci bir direniş geliştirildi. Bu süreçte Kürt ulusal hareketinin ortaya koyduğu bütünlüklü siyaseti nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir süre önce Diyarbakır, Cizre, Silopi ve Şırnak’taydım. Kürt hareketi halkı sahipsiz bıraktı. Bunun aksini söyleyen yalan söylemiş olur. Cizre Halk Meclisi başkanı Mehmet Tunç günlerce feryat etti, televizyonlara canlı olarak bağlanıp yardım istedi. Gel gelelim Kürt hareketinin kılı kıpırdamadı. Mehmet Tunç’un eşinin Kürt hareketine olan tepkisi haklı ve yerindir. Bu duyarsızlık Cizre’de bodrumda yakılarak katledilen Mehmet Tunç’un, “Şimdi bize yardıma gelmeyenler biz öldürüldüğümüzde Cizre’ye gelmesinler ve cenaze törenlerimize katılıp şov yapmasınlar,” vasiyetiyle tarihe geçti. Ne yazık ki bu vasiyet çiğnendi, devlet sokağa çıkma yasağını kaldırdıktan sonra siyasetçiler halkla alay edercesine gidip Cizre’de boy gösterdiler. Kürt siyasetinin Diyarbakır Sur’daki trajik halini SUSMAK İHANETTİR, başlıklı makalemde anlattım. İsteyen arkadaşlarımız internetten bakabilirler.
HG: Yaşanan süreçle birebir bağlantılı ve mevcut sürecin ihtiyaçlarına cevap olma anlamında gecikmiş bir adım olsa da Devrimci güçlerle Kürt ulusal hareketi bir araya gelerek ortak bir mücadele platformu oluşturduklarını kısa bir süre önce kamuoyuna deklere ettiler. Bu adıma dair fikirleriniz ve kaygılarınız nelerdir?
Nasıl bir mücadele yürütecekler, yeni bir projeleri var mı bilmiyorum! Bu nedenle şimdiden bir şey söylemek zor. Kendilerini tekrarlayacaklarsa, dün ne yapmışlarsa yarın da onu yapacaklar. Bence asıl sorun, birlik olmaktan önce devrimci proje yaratma sorunudur. Devrimci proje hem örgütlenmede, hem de kitleleri ayağa kaldırmada kilit öneme sahiptir.
HG: Erdoğan/AKP iktidarının devreye soktuğu topyekün savaş politikasının sonucu olarak bombalar patlamakta ve toplum üzerinde tam bir korku imparatorluğu yaratılmış durumdadır. Bu süreç sizce neye evrilir yâda sonuçları nasıl olur?
Bence süreç inişli çıkışlı bir seyir izleyecek. Gidişat halk ve devrimciler için iyi görünmüyor. Düzen ve onun organları iyi çalışıyor, halkı kuşatmaya almışlar. Kürt hareketi ve devrimci hareketler sistemi zorlayacak projeler geliştiremiyorlar. Bu nedenle AKP dış bir müdahale olmazsa şimdilik istediği gibi at koşturmaya devam edecek. Halk için tek çıkış yolu var, o da düzen karşıtı devrimci bir alternatiftir. Bu alternatif yaratılmadıkça kölelik düzeni devam edecek.
