Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye- Kuzey Kürdistan’da da bugüne kadar birçok seçim gerçekleştirilmiştir. Maoist Komünistler geçmişten bugüne ve gelecekte de genel bir ilke olarak şunu sürekli savunmuştur; amaç ve ilkelerimize hizmet etmesi koşuluyla her türlü mücadele, araç, örgüt ve yöntemlerden kaçınmazlar, bilakis onları kullanmaktan da geri durmazlar. Genel ilke haline getirdiğimiz bu politik çizgi ve yönelime karşın geçmişten bugüne ne yazık ki buna uygun yeterince teorik pratik politikalar geliştiremediğimiz de bir o kadar güncel ve somut nesnel gerçekliğimizdir.
Maoist Komünistler asgari ve azami toplum projeleri olarak Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve komünizmi amaçları bilmiş ve bunlara- özellikle de komünizm nihai hedefine- hizmet edecek şekilde bütün örgütlenme ve mücadele araç ve politikalarını kavrayışı ölçüsünde ortaya koymuştur. Nitekim stratejik araçlar kapsamında üç büyük silah olarak “Komünist Partisi”, onun önderliğinde “Halkın Silahlı Kuvvetleri” ve “Halkın Birleşik Cephesi” stratejik araçları olduğunu vurgulamıştır. Yine burjuva devlet aygıtını paramparça edecek devrimci silahlı zor- şiddet yönteminin de genel evrensel bir ilke olarak geçerli olduğunu ortaya koyarak mücadele perspektifini belirlemiştir. Bu ve buna benzer bir dizi ana meseleleri burada ayrıntılı olarak belirtebiliriz. Ancak konumuzu dağıtmadan geçiyoruz. Bunlardan bir tanesi olan son derece önemli şu temel politikayı da özellikle Maoist Komünistlerin 3. Kongresi altını çizerek vurgulamıştır; “Temsili parlamenter- bürokratik gerici burjuva devletin her biçimine karşı, proletarya ve emekçilerin doğrudan- katılımcı, komün, Sovyet ve halk konseyleri iktidarı için sosyalizme Sosyalist Halk Savaşı’yla yürüyoruz.”
Burada 4 ya da 5 yılda bir dünya genelinde ve tabii ki Türkiye- Kuzey Kürdistan’da yaşayan toplumların hepsine yönelik gerçekleştirilerek tamamen kendi bir avuç çıkarları için kullanılan temsili parlamenter seçim sistemi ve cumhuriyetinin, burjuva devlet aygıtından başka bir şey olmadığını belirtelim. Maoist Komünistler de temsili parlamenter seçim sistemiyle yetinir ve halk kitlelerini de bir oy deposu şeklinde görüp 4- 5 yılda el kaldıran ya da oy veren- vermeyen şeklinde tasavvur edip buna göre bir temsiliyet sistemi savunursa bilinmeli ki burjuva medeniyetçi paradigmayı aşamamışız demektir. O halde Maoist Komünistlerin 3. Kongresiyle bütün bunlara karşı Komünist Partisiyle birleşmiş proletarya ve emekçilerin doğrudan- katılımcı Komün, Sovyet ve Halk Konseyleri İktidarı çizgisi ve yöneliminin doğru anlaşılması ve kavranması gerekmektedir.
Türkiye- Kuzey Kürdistan’da bazı askeri faşist darbe süreçleri yaşansa da genel olarak temsili parlamenter cumhuriyet eksenli genel (parlamento-milletvekili) seçimleri yapılmaktadır. Önümüzdeki 2015’in muhtemel Haziran aylarında da bu temelde parlamento seçimleri gerçekleştirilecektir. İrademiz dışında objektif olarak gerçekleştirilecek bu genel seçimlere ilişkin Türkiye- Kuzey Kürdistan’da karşı- devrim saflarındaki tüm güçlerden tutalım da devrim saflarında yer alan ilerici, yurtsever, demokrat, devrimci ve komünist güçlere kadar hepsinin yakınen ilgisine mazhar olduğu tartışmasız bir gerçekliktir. Ve hatta şimdiden karşı- devrimci Türk hakim sınıf klikleri ve partileri buna yönelik çalışmalara başlamıştır bile.