Erdoğan/AKP iktidarının savaş saldırganlığı ve kışkırtıcılığı politikalarına karşı mücadelenin yükseltilmesi şartla görevdir. Komprador tekelci burjuva siyasi parti ve kliklerin “milli mesele” algısı ve milliyetçiliğiyle Erdoğan/AKP güruhunun saldırgan politikalarına destek vermesi, onların ırkçı milliyetçi nitelikleri ve sınıf karakterinin göstergesidir. Bu anlamda Erdoğan/AKP iktidar güruhuna karşı yürütülen teşhir faaliyeti, bu düzen partilerini de hedeflemelidir. Mesele “milli bir sorun’” değil, Erdoğan/AKP güruhunun ABD emperyalizmine angaje olarak yürüttüğü gerici savaş kışkırtıcısı politikalardır, sorun bundan ileri gelmektedir. Ne Rusya’nın uçağının düşürülmesi ne de Irak devleti topraklarında asker bulundurma siyaseti “milli çıkar ve mesele” adına savunulamaz. Bunlar gerici emperyalist politikaların ürünü gerici adımlardır. Kesinlikle karşı çıkılarak teşhir edilmelidir. Özellikle halk kitlelerinin “milli çıkarlar” safsatasıyla manipüle edilmesine izin verilmemeli, bu anlamda devrimci politika adına gerekli teşhir propagandası yürütülmelidir. Haksız gerici savaşlara ve tüm gerici politikalara karşı geniş kitlelerin mücadeleye sevk edilerek protestolara taşınması günün devrimci görevidir. Emperyalist politika ve gerici haksız savaşlara karşı devrimci-haklı savaşların yükseltilmesi tarihi görevdir!
Rusya ile “TC” arasında patlak veren “uçak krizi” özünde, ABD emperyalizmi ile Rusya emperyalizmi arasındaki kriz ya da dalaşın dışavurumudur. “TC” devletinin Rusya uçağını düşürmesi bu zeminde okunmalı ve esasta bu zeminde anlamlıdır. Dünya jandarmalığı yarışında ABD ile Rusya (ve bunların temsilindeki bloklar) arasında değişmeye yüz tutarak belli bir zemine oturan emperyalist aktörler arası denge durumunun yol açtığı çatışmalar zemini, bölge ülkelerini muaf tutmamaktadır. Emperyalist haydutlar, aralarındaki dalaş ve çatışmayı kukla iktidarlar üzerinden sürdürerek perde arkasından süreci yönetmektedir. Suriye’deki çatışmayı sürdüren taraflar perde arkasındaki ilgili emperyalist güçlerken, Rusya uçağının “TC” devleti tarafından düşürülmesinin arkasında da doğrudan bu emperyalist güçler (ABD emperyalizmi) bulunmaktadır. Kısacası emperyalist güçler, aralarındaki çatışma veya savaşı kendilerine bağımlı devlet veya güçler eliyle, bunlar üzerinden sürdürmektedir. “TC” devletinin Suriye sorununda oynadığı rol, Rusya uçağını düşürmesi ve merkezi Irak devleti sınırlarında asker bulundurma biçimindeki işgalci eylemi de bu zeminde vuku bulmaktadır. “TC” devletinin mevcut pozisyonu esasta ABD emperyalizmi ve onun çıkarları adına sergilenen saldırganlık ve savaş kışkırtıcılığı tutumudur.
“TC” devletini temsil eden Erdoğan/AKP iktidarının izlediği politikaların, özellikle de dış politikanın tamamen ABD emperyalizmi tarafından belirlendiği son gelişmelerle birlikte saklanamayacak kadar açığa çıkmış durumdadır. Erdoğan/AKP iktidarı iradesi dışında doğrudan ABD emperyalizmi tarafından sorunlu ilişkilere itilmekte, çatışmalara sürülüp “düşmanlıklar” batağıyla tanıştırılmaktadır. ABD emperyalizminin Ortadoğu’da karakolu olarak kullandığı ülkelerin başında gelen “TC” devleti, bu bölgedeki stratejilerini hayata geçirmek için bir maşa gibi kullanılmaktadır. “TC” devleti veya onu temsilen Erdoğan/AKP iktidarının bölgedeki dış politikası esasta ABD emperyalizminin çıkarlarına endeksli biçimlenmekte ve yürütülmektedir. Bölgede izlenen dış politikanın başat unsurlarına bakıldığında ülkenin menfaatlerine uygun tek politika söz konusu değilken, bu politikaların tamamı ABD’nin çıkarlarını koruyup kollamaktadır.
Erdoğan/AKP iktidarının iradesi dışında bir dış politika güttüğü, objektif olarak gütmek zorunda kaldığı ya da bu politikaların kendi iradeleri dışında kendilerine dayatıldığı birçok emareyle açıktır. Eğer böyle olmasaydı, Erdoğan bir gün önce kardeşim deyip ailece birlikte tatil yaptığı Esad’ı ikinci gün düşmen ilan etmezdi. Açık ki, Erdoğan’ın Esad ve Suriye’ye dönük herhangi bir düşmanlık politikası-stratejisi yoktu. Yoktu ki, “kardeş” ilan edip aileleriyle birlikte tatil yapıyordu, bu denli bir yakın ilişki sürdürüyordu. Böyle olmasına karşın, ABD emperyalizminin stratejileri Suriye’de tutmayınca, bölgedeki ileri karakolu olan “TC” ve bunu temsilen Erdoğan/AKP iktidarına gerekli balans ayarı verilerek Suriye ile düşmanlık politikası devreye sokuldu. “Arap Baharı” safsatasının Suriye’de elinde patlayıp tökezlemesiyle birlikte, ABD emperyalizmi, geniş bölge stratejisini başarabilmek için piyonlarını devreye sokarak Suriye’de başarı sağlamak istedi. Ne ki, Rusya faktörünü iyi hesaplayamadı… Evet, ABD emperyalizmi Erdoğan/AKP iktidarının Esad-Suriye’ye düşmanlık ilan ederek Esad iktidarını yıkmak üzere iç muhalefeti besleyerek yönetmesini sağlasa da, işin içinde Rusya (ve İran) olduğu için burada başarı sağlaması olası olmadı. Hatta durum tersine dönerek, Esad-Rusya lehine gelişti… Tam da bu sırada Erdoğan/AKP iktidarı bu kez de Rusya uçağını Suriye sınırında düşürdü. Kuşkusuz ki, bu da Erdoğan/AKP güruhunun bağımsız politikası değildi ya da ifade edildiği gibi sınır ihlali yaptığı için angajman kuralları uygulanarak vurulmuş değildi. Bilakis, ABD emperyalizminin bölge politikasının Suriye’de patinaja düşmesi ve bunda da esas faktörün Rusya emperyalizmi olması gerçeğinden hareketle, Rusya’ya karşı alınmış-aldırılmış bir tavırdı, bunun sonucu veya bu nedenle Rusya uçağı düşürüldü. Kısacası, Rusya uçağının düşürülmesi de Erdoğan/AKP iktidarının kendi iradesiyle tayin ettiği dış politikasının tezahürü değildi, ABD emperyalizminin oynadığı oyunun bir parçasıydı ve ABD bu uçağın düşürülmesini sağlamıştı. Olağan koşullarda “TC” devletinin Rusya’nın uçağını düşürmeye cesaret edemeyeceği açıktır. Dahası Erdoğan/AKP iktidarının Rusya emperyalizmiyle yaptığı ve yürüttüğü anlaşmalara bakıldığında, Rusya’ya karşı böyle bir politika izleme düşüncesinde olmadıkları da açıktır. Nükleer enerji santrallerinden, Mavi Akım Projelerine, diğer askeri ve ticari anlaşma ve ilişkilerine bakıldığında Rusya’ya karşı en azından bu kadar yakın zamanda bir düşmanlık veya ilişkilerinin gerilmesi politikasına sahip olmadıkları anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Rusya’ya karşı bu politikanın da ABD emperyalizmi tarafından koşullanan ve doğrudan onun çıkarları uğruna güdülen bir politika olduğu görülmektedir.
Esad’a bir gün önce kardeşim diyip ikinci gün düşman ilan etme şeklindeki dış politika “U dönüşü”, Rusya ile nükleerden Mavi Akım’a kadar çok ciddi proje ve ortaklıklarla birlikte, askeri-silah anlaşmaları ve diğer ticari ilişkilere kadar derin ilişki içinde bulunan Erdoğan/AKP iktidarının kalkıp Rusya’nın uçağını düşürecek kadar ileri gitmesi kuşkusuz ki, ne rastlantıdır ne de AKP iktidarının bağımsız politikasıdır. Tüm gelişmelerden anlaşıldığı gibi, bunlar ABD emperyalizminin çıkarları ve diktesi sonucunda gerçekleştirilmiş maceraperest politikalardır. ABD emperyalizmine göbek bağıyla bağlı olan “TC” devleti ve onun Erdoğan iktidarı, bu bağımlılığın gereği olarak ABD emperyalizminin çıkarlarını esas alan bir politika gütmek zorundadır. Ancak bu bağımlılık ve bağımlılığın getirdiği ağır yükümlülüklerin bedelini de ödemektedir.
Sonuç olarak uçağının düşürülmesi sonrasında Rusya ile ciddi bir kriz süreci yaşandı, yaşanıyor ve devam da edeceğe benziyor. “TC” devleti, Rusya gibi bir emperyalist aktörün uçağını düşürmenin kof övüncünü yaşayabilir. Elbette Rusya’nın prestiji açısından bakıldığında, ilk elden Rusya ‘’hırpalanmış’’ gibi görülebilir. Ancak bu süreçte (uçak düşürülmesinde) esasen Erdoğan/AKP iktidarı temsilindeki “TC” devletinin “hırpalanacağı” yaşanan gelişmelerle aşikardır.
“TC” devletinin bağımlılığı kuşkusuz ki sadece ABD emperyalizmiyle sınırlı değildir. Birçok emperyalist sermaye ve devlete bağımlı olduğu bilinmektedir. Ki, AB’li emperyalistler bunların başını çekerken, Rusya emperyalizmine de ekonomik-askeri anlaşmalar ve ticari ilişkilerde de bir bağımlılığı söz konusudur. Özellikle günümüz dünyasında ekonomik zeminde yaşanan iç içelik ilişkisi emperyalist ülkeleri dahi karşılıklı olarak birbirine bağımlı hale getirmişken, emperyalist ülkelerle diğer kapitalist ülkeleri de aynı zeminde bağımlılık ilişkisine sürmektedir. “TC” devletinin Rusya ile stratejik anlaşma ve ortaklıkları, askeri, ticari ilişkileri düşünüldüğünde bir bağımlılık ilişkisinden söz etmek mümkün. Siyasi bakımdan bir bağımlılık olmasa da ekonomik-ticari bakımdan bu bağımlılık mevcuttur. Bu bağımlılığı muhtaçlık olarak tanımlamak belki daha isabetli olacaktır. Dolayısıyla “TC” devleti ya da mevcut Erdoğan/AKP iktidarının Rusya’ya muhtaç olduğu, bu muhtaçlık düzeyinde ve niteliğinde bağımlı olduğu söylenebilir.
Mavi Akım, Nükleer enerji üretim santralleri, doğalgaz ve askeri anlaşmaları saymasak bile, “TC”nin Rusya’ya ithal ettiği yaş sebze-meyve alınımının durdurulması, Rusyalı turistlerin gelmemesi bile “TC” devletini ciddi oranda etkiler, mevcut durumda etkilemektedir. Erdoğan/AKP iktidarının sıcak parayla gemiyi yürüttüğü bilinmektedir. Rusya’dan gelen turistlerin bıraktığı para küçümsenemez. Yapılan ithalatın geliri de küçümsenemez. Ve Rusya’nın aldığı tedbirler (kontrollü-sınırlı ambargo tavrı) “TC”ye akan sıcak paranın kesilmesine yol açmaktadır. Bu durumda AKP iktidarının ciddi sıkıntılarla karşılaşacağı açıkken, yaşadıkları karın ağrılarını anlamak mümkün.
Erdoğan/AKP güruhu Rusya ile uçak krizini diplomatik yollarla yumuşatıp aşmaya çalışsa da, Rusya’nın kararlı olduğu ve şakasının olmadığı görülmektedir. Ki, görüldüğü kadarıyla Rusya, Erdoğan/AKP iktidarını her alanda ve ciddi biçimde zorlamaya devam edecektir, en önemlisi de bunda başarılı olma olasılığının tamamen güçlü olmasıdır. Önemlidir çünkü Erdoğan güruhunun zayıflaması, kan ve katliamlarla sağladığı iktidarının sarsılması söz konusudur. Kısacası bu sürecin Erdoğan/AKP güruhu açısından zorlu geçeceği gibi, siyasi geleceğiyle alakalı bir faturaya yol açması da mümkündür. Erdoğan/AKP iktidarının ABD’nin güdümünde gerçekleştirdiği eylemlerle yaşadığı kof böbürlenme ve basit ego parlamasına karşın, Rusya daha kararlı ve ciddi tutumla gerekli yanıtı vermeye devam edecek ve kuşkusuz ki, uşaklığın faturası sanıldığından da ağır olacaktır Erdoğan ve şürekâsına…
Emperyalist dalaş ve çatışma “uçak krizini” aşmadan yeni krizler üreterek emperyalist savaş veya lokal-bölgesel savaşların zeminini büyütmektedir. Akdeniz’e yığılan savaş gemileri ve deniz altıları gerçeği, düşürülen Rusya uçağının yarattığı kriz zemini, “TC” askerinin Irak merkezi devlet sınırlarındaki konuşlanışının yarattığı kriz ve bunların yansımaları yeni bir savaşın patlak vermesinin zeminini güçlendirmektedir. Emperyalist bloklar veya güçler Suriye’de odaklanan çatışmayı diplomatik-siyasi yollarla giderme eğilimi taşısa da, dolayısıyla kendilerinin de dahil olduğu büyük bir paylaşım savaşından yana olmasalar da, lokal savaş ve çatışmalarla sürdürdükleri paylaşım çatışmasının yarattığı siyasi krizler zemini, büyük bir savaşın patlamasına elverişli koşul oluşturmaktadır. Bu bir dünya savaşının olacağı tespiti değildir fakat olasılık olarak bu nitelikte bir çatışmanın yaşanmasının potansiyeli mevcuttur. Bunda tayin edici olan Suriye’de sürecin nasıl yönetileceği, nasıl bir çözüme gidileceği ya da gidilip gidilemeyeceğidir. Suriye’de siyasi geçiş sürecinde yapılan anlaşmalar sorunun savaşa yol açmadan çözülmesi-ertelenmesine işaret etmektedir. Ne ki, peş peşe patlak veren mevcut krizler ve dalaş zemini, bir savaşın patlak vermesine de müsaittir.
“TC” devletinin emperyalist güçler arası bu çatışmada ABD emperyalizmi adına rol üstlendiği açıkken, olası bir savaşın patlak vermesinde “TC” bu savaşın içinde olacaktır. ABD emperyalizmine bağımlılığı “TC”yi bu gerici dalaş ve çatışmanın bir parçası haline getirirken, ekonomik bağımlılığı ve bundan ileri gelen zayıflığı “TC”nin her halükarda hırpalanacağını koşullamaktadır. Emperyalist strateji ve çıkarlar temelinde Rusya ile karşı karşıya getirilen “TC”nin Suriye politikasında da Rusya ile çatışmasında da bedeller ödemesi kaçınılmazdır.
Erdoğan/AKP iktidarının savaş saldırganlığı ve kışkırtıcılığı politikalarına karşı mücadelenin yükseltilmesi şartla görevdir. Komprador tekelci burjuva siyasi parti ve kliklerin “milli mesele” algısı ve milliyetçiliğiyle Erdoğan/AKP güruhunun saldırgan politikalarına destek vermesi, onların ırkçı milliyetçi nitelikleri ve sınıf karakterinin göstergesidir. Bu anlamda Erdoğan/AKP iktidar güruhuna karşı yürütülen teşhir faaliyeti, bu düzen partilerini de hedeflemelidir. Mesele “milli bir sorun’” değil, Erdoğan/AKP güruhunun ABD emperyalizmine angaje olarak yürüttüğü gerici savaş kışkırtıcısı politikalardır, sorun bundan ileri gelmektedir. Ne Rusya’nın uçağının düşürülmesi ne de Irak devleti topraklarında asker bulundurma siyaseti “milli çıkar ve mesele” adına savunulamaz. Bunlar gerici emperyalist politikaların ürünü gerici adımlardır. Kesinlikle karşı çıkılarak teşhir edilmelidir. Özellikle halk kitlelerinin “milli çıkarlar” safsatasıyla manipüle edilmesine izin verilmemeli, bu anlamda devrimci politika adına gerekli teşhir propagandası yürütülmelidir. Haksız gerici savaşlara ve tüm gerici politikalara karşı geniş kitlelerin mücadeleye sevk edilerek protestolara taşınması günün devrimci görevidir. Emperyalist politika ve gerici haksız savaşlara karşı devrimci-haklı savaşların yükseltilmesi tarihi görevdir!