Tarihsel değerde önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçmekteyiz. Yaşanan sürecin bütünlüklü değerlendirmelerine gazete sayfalarımızda genişçe yer verdiğimizden dolayı tekrara düşmemek babında burada değinmeyeceğiz. Fakat şunun altının bir kez daha keskin biçimde çizilmesi gerektiğini belirtmek istiyoruz. Yaşanan süreç öyle rutin yâda genel geçer belirlemelerle geçiştirilecek bir rahatlıkla ve ciddiyetsizlikle asla ele alınamaz. Yâda yine aynı minvalde biçimlenen sürece eski klasik yaklaşım, tarz ve mücadele biçimleriyle cevap olunamayacağı da su götürmez bir gerçekliktir. Her tarihsel sürecin nesnel toplumsal gerçekliklerine göre siyaset, taktikler ve mücadele biçimleri geliştirilmek durumundadır. MLM’nin yaşayan canlı ruhu bizlere bunu emretmektedir. MLM’nin temel evrensel doğrularından olan somut koşulların somut tahlilinin öğrettiği de tam da budur. Bu bilimsel devrimci gerçeklikler dışında örülen her türlü siyaset ve pratik’in sınıf mücadelesi gerçekliği karşısında hiçbir geçerliliği yoktur. MLM’nin 150 yılı aşkın bilimsel serüveni ve tecrübeleri bu noktada yığınca deneyimle doludur.
Toplumsal gelişmeler karşısında devrimci ve komünistler hiçbir şartla kendiliğindenci, atıl ve umutsuz bir düzlemde olamazlar. MLM’nin bilimsel kılavuzluğunu ve zorunluluğunu kuşanarak her toplumsal sürece göre konumlanmak ve ezilen kitleleri siyasal iktidar mücadelesi perspektifi ile ileri taşımak durumundadırlar. Bugün içinden geçmekte olduğumuz süreç gibi en koyu karanlık günlerde bile devrimcilerin umut ışığı ve geleceği kazanma düşleri diri olmak zorundadır. Bu öylesine içi boş ajitatif bir belirleme değildir kesinlikle, tamda devrim ve komünizm yürüyüşümüzün bilimselliğini en berrak biçimde özetleyen bir doğrudur. En koyu karanlıkta mum ışığı kadar bir aydınlık varsa orda umut ve gelecek var demektir. Yaşanan süreç ve koyu karanlık günler asla bizleri umutsuzluk ve karamsarlığa düşürmemelidir. Süreç karşısında sorun teşkil eden, sürece cevap olamayan politik ve örgütsel hattımızdaki bütünlüklü olumsuzlukları ve eksiklikleri görüp gerekli devrimci müdahalelerde bulunarak devrimci hazırlıklar yapıp kitlerle birlikte devrim umudunu ilmek ilmek örmek durumundayız. Belki bugün pratik gerçekliğimiz ve politik etkimiz istenilen düzeyde değildir. Fakat bu durum asla bizleri karamsarlığa vs sürüklememelidir. Bütün dezavantajlara rağmen bizleri devrimci kılan, umutlu kılan ve gelecek güzel günlerin düşünü muştulayan proleter öncünün berrak devrim ve komünizm yürüyüşünün sarsılmaz inancı ve iradesi vardır. Ki dağların zirvelerinde umudu kuşanarak geleceği örgütleyen komünizmin kızıl savaşçıları bizleri umutsuzluk ve karamsarlığa karşı devrimin kızıl mevzilerine akmaya ve devrimci cüreti kuşanmaya çağırıyorlar, Görev bu devrimci çağrıya tereddütsüzce cevap olmaktır.
Komünizm savaşçılarının ve proleter öncünün çağrısına cevap olma meselesi öyle kaba/mekanik yada tek düze bir anlayışla sadece belli mücadele alanlarıyla kendini sınırlayan bir içerikle asla ele alınmamalıdır. Çağrıların muhtevası esas/tali diyalektik bağlamı düzleminde sınıf mücadelesinin bütün özgün alanlarında siyasal iktidar perspektifi ile önderleşmeyi ve özneleşmeyi emretmektedir. Bu boyutu ile mücadelenin hiçbir alanını küçümsemeden ve ötelemeden devrimci sınıf bilinciyle ilişkilenmeyi ve her mücadele alanını proleter devrimin bir mevzisi haline dönüştürmeyi ifade etmektedir.. Bu devrimci düzlemin dışında sınıf mücadelesini ele alanların niyetlerden bağımsız olarak son tahlilde devrim hareketini zayıflattıkları su götürmez bir gerçekliktir. Proleter devrimcilerin sınıf mücadelesine, araçlarına, yol ve yöntemlerine bakış açıları oldukça ileri bir noktada durmaktadır. Görev bu berrak devrimci siyaseti bütünlüklü olarak kavrayarak toplumsal mücadelede ete kemiğe büründürmek ve kitlelerde maddi güce dönüştürmektir.