Maoist Komünist Parti (MKP), 48. ölümsüzlük yıldönümü vesilesiyle Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya’ya ilişkin açıklama yaptı. Yapılan açıklamada, “Onları anmak, Komünist devrimci ideallerine bağlılığımızı teyit ederek, zafere taşımak üzere mücadelelerini omuzlamaktır. Onları anmak, devrim bayrağını devrimci savaşla taşımaktır. Ve Onları anmak, devrimin bedeller üzerine yükseleceği bilinciyle hareket etmek, bedel ödemeyi göğüsleyen cüretle devrimi geliştirmektir” dedi.
Maoist Komünist Parti Merkez Komite/Siyasi Büro imzasıyla yapılan açıklama şöyle;
Devrim için savaşanlara.. Halk için ölenlere selam olsun! Selam olsun Altınçağ mücadelesinde toprağa düşenlere!
Örs ile çekiç arasında dövülen.. Kor ateşte çelikleşen demire selam olsun!…
Komünist Manifestoya.. Enternasyonalist proletaryanın büyük öğretmenleri Marx, Engels, Lenin, Stalin ve Mao Zedung yoldaşlara bin selam!…
Paramazlara, Suphilere selam olsun!… Mahirlere, Denizlere, Mazlumlara selam! Komünist devrim çizgisiyle Kaypakkaya yoldaşa bin selam!…
Emperyalizme, komprador tekelci kapitalizme, bilumum gericiliğe karşı savaşanlara selam olsun… Selam olsun faşizme direnenlere.. Mücadele edenlere!… Ölümsüzler ordusuna bin selam!…
Dağları mesken tutan yüreklere.. Kayalıkta yeşeren tohuma.. Boranlara tutunarak cenge duran nefere selam olsun! Zindanlarda direnen onurlu yüreklere.. Erkek egemen sisteme başkaldıran Kadınlara.. Militan fırtınası Gençliğe selam olsun!… Yoksul dünya halkları.. Mazlum uluslarına.. Devrimci öfkeye selam olsun!…
İnsanın insan üzerindeki ilk baskısıyla kozalanıp ilkel sınıf egemenliği imtiyazıyla beliren, ezen-ezilen çelişkisinin boy verdiği tarihin derinliklerinden geliyoruz. Çelişkinin sınıf zemininde siyasi çatışmaya evrilmesiyle bugüne ilerledik; yarına varmak için savaşıyor, sınıf mücadeleleriyle tarih yazmak üzere yürüyoruz. Tarih, gün gibi, karanlık ve aydınlık ikilemindeki zaman dilimlerinden oluşurken, siyasi karanlık ve aydınlık karşıtlığında çatışarak anlam bulan bu iki tezatın amansız mücadelesine de sahne oldu, olmaktadır. Tarihin sahnesi bu çatışma dinamiğiyle toplumsal sistemleri yaratarak anlam kazandı. Çağları devirdik, yeni çağlar kurduk ve ütopyamızı gerçekleştirerek Altınçağa varacağız. Toplumlar tarihinin ilerlemesi sınıf mücadelelerinden başkasına tanık olmadı. Büyük özgürlük dünyasına da sınıf mücadeleleri motoruyla ilerleyeceğiz. Bunda istisnaya yer yoktur…
İşçi ve köylü sınıfları kapitalist sınıf sistemine karşı büyük mücadele dalgalarıyla tarih sahnesine çıkıyordu. Yoğun mücadelelere tanık olan bu gelişmeler, çelişki yasasına uygun sınıf mücadeleleri bilimini ve sınıfsal devrim teorisini hasıl ederek koşulluyordu. Komünist Manifesto bu koşullarda doğdu ve kasıp kavuran etkisiyle devrim akımına dönüştü… Proletaryanın ilk zaferi sınıf mücadelelerinin eseri olarak doğduysa da iktidar tecrübesinden yoksundu. Bu yoksunluk oldukça erken yenilgiyi getirdi. Lakin arkaya büyük tecrübeler bıraktı.
Bu siyasi miras, bilimsel sosyalizm teorisiyle proleter devlet-demokrasi temelinde Proletarya Diktatörlüğü teori-pratiğine, emperyalizm ve proleter devrimler çağıyla Marksizm’in Leninizm aşamasına yol açtı… Nitekim bu tarihsel tecrübe ve birikimler üzerine kurulan yeni aşama, 1917 Büyük Ekim Devrimi ve Proletarya Diktatörlüğü eliyle Sosyalist toplum niteliğinde yeni bir siyasi sınıf sistemini egemenleştirerek, Sosyalist sistem ve emperyalist-kapitalist sistem olmak üzere dünyayı iki somut kutupla tanıştırdı… Devrim esas akım olarak dünya ölçeğinde hüküm sürdürdü… Çin Demokratik Halk Devrimi ikinci büyük hamle olarak yükseldi. Ulusal kurtuluş-bağımsızlık hareketleri ve sınıf devrimleri aktüel siyasi süreçler olarak cereyan etti… Tarihin karanlık yüzünde duran devrik sınıflar ve emperyalist güçler boş durmadı. Sosyalist iktidarları ve sosyalist kampı yıkmak için alçakça girişimlerde bulundular. Bağrında taşıdığı hata ve zaafların da ürünü olarak Sosyalist iktidarlar içten çürümeye yüz tuttu. Modern revizyonist çizgi, iktidardaki kimi Komünist Parti yönetimlerine ve dolayısıyla Sosyalist iktidara çöreklenerek kapitalist restorasyon sürecine girişti… Sosyalizmden geriye dönüşler sosyal-emperyalizm zemininde belirirken, yeni mücadelelere ve yeni devrim tiplerine de vesile oldu… Çin Büyük Proleter Kültür Devrimi tam da bu mücadelelerde yeni devrim modeli olarak gündeme geldi… BPKD, dünya sathında etkiler yaratarak, devrim mücadelelerinin patlak vermesine – mücadelelerin serpilip boyvermesine yol açtı… Dünya çapında fırtınaya dönüşen gençlik hareketi, Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyasında da yankı gösterip, coğrafyamızdaki 68 gençlik hareketi sürecini dinamize etti…
71 devrimci çıkışıyla taçlanan süreç, ilk yıllarında anti-emperyalist yanı ağır basan gençlik hareketinin önderleri, Vietnam ve Kültür Devrimi’nin fırtınalı yıllarında Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyası örgütlü-bilinçli sınıf hareketi ve proleter devrimci hareket, ulusal ve halk hareketleri niteliğindeki mücadele miraslarına dayanmakla birlikte, daha yakın tarih olarak Ermeni Sosyalisti Paramazlar ve Mustafa Suphilerin Komünist mirasını tarihsel dayanak almışlardır… Hiç kuşkusuz ki, proleter dünya devrimlerini de feyz alarak, değişik niteliklerden devrimleri izlemişlerdir.
Deniz, Mahir ve Kaypakkaya önderliğinde 71 devrimci çıkışıyla taçlanan bu süreç, aynı zamanda uluslararası Komünist hareket içinde cereyan eden ideolojik saflaşmalardan da doğrudan etkilendi… Mahir ve Deniz bu saflaşmada Sovyetler Birliği eksenli ideolojik çizginin etkisinde Guaveracı devrim yolunu izlerken, Kaypakkaya Çin eksenli Maoist çizgiyi benimseyerek Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin ideolojik-teorik ürünü olarak Yeni Demokratik Devrim/Demokratik Halk Devrimi temelinde Halk Savaşı yolunu izledi. TİİKP revizyonizmine karşı içte yürüttüğü ideolojik mücadelenin tıkanması sonrasında, 24 Nisan 1972 yılında yanındaki az kadroyla birlikte Partimizin kuruluşunu ilan etti… BPKD’nin ürünüyüz diyerek, Partimizin ideolojik-teorik-örgütsel temeldeki Komünist niteliğinin altını çizdi…
Kaypakkaya’nın 72 çizgisi, ideolojik-teorik-siyasi ve örgütsel tez ve somut tahlil-tespitleriyle coğrafyamız devriminin Komünist manifestosu niteliğindeydi. O, sadece 50 yıllık pasifist süreçten devrimci kopuşu değil, aynı zamanda Kemalist hareket ve iktidar tahlilleriyle Kemalist iktidarın statükocu, tekçi paradigmalarından köklü Komünist kopuşu, Kemalist devrim ve ideolojinin şoven zehrinden etkilenmiş olan TKP ve TİİKP’in sosyal şoven revizyonist çizgisinden ve en önemlisi de Komünternin hatalarından da Komünist kopuşu temsil ediyordu. O, bilimsel sosyalizm teorisi zemininde edindiği doğru tarih bilinci, diyalektik ve tarihi materyalizm felsefesi ışığında edindiği bilimsel metoduyla Komünist doğrultuyu izliyor, Kültür Devrimi’nin ruhunu taşıyordu. O, temsil ettiği proleter devrimci doğrultu ve enternasyonalist ruhuyla, enternasyonalist proletaryanın coğrafyamızdaki bayrağı olarak devrimimizde açılan yeni bir çığırı temsil ediyordu…
Kaypakkaya yoldaş, Maoist Komünist ideoloji, ilke ve teori temelinde bizzat silahlı mücadele içinde kurduğu Partimizi, kuruluş amaçlarına bağlı olarak ve bizzat başında olmak kaydıyla doğrudan Halk Savaşı pratiğinde konumlandırdı… Mücadele pratiğinin daha başlarında, THKO ve THKP/C‘den sonra, Partimiz de 12 Mart AFC’sinin azgın saldırılarının hedefi oldu. Bu faşist saldırı furyasında, Fehmi Altınbilek faşistinin komutasındaki askeri birliğin Dersim/Vartinik-Mirik komuna dönük yaptığı baskın sonrasında çıkan çatışmada, 24 Ocak 1973’te, Ali Haydar Yıldız yoldaş ölümsüzleşti. Kaypakkaya yoldaş bu çatışmadan beş gün sonra yaralı olarak yakalandı. Amed zindanlarında aylarca süren vahşi işkencelere tabi tutuldu. O, Komünist niteliğine uygun olarak “ser verip, sır vermedi”. Direnişi karşısında acze düşen işkenceciler, üstlerinden gelen emirle O’nu 18 Mayıs 1973 günü katlettiler. Çünkü, O’nun Komünist fikirlerinden korkuyorlardı ve bu fikirlerin yaşamasını istemiyor, tehdit olarak görüyorlardı. O’nu canice işkencelerden sonra katlederek korku ve yenilgilerini itiraf ettiler…
Gün ağardı.. sessizliğin kasveti sardı.. baskın yedik… Söktü şafak.. Kızıl.. tüfekler ve bombalar… Tan vakti çıktık yola.. yaralı… Yardık karları.. düştük buzlara… Vadi diplerindeydik…Toplandık içtimaya.. tam değil tekmil, bedenimiz eksik…Vurulmuştuk.. sayısız…Kimimiz çıplak.. bağrında yara.. aortlarında kan… Kimimiz ölü.. kimimiz yaralı… Vurulmuştuk sualsiz.. düşmüştük hesapsız.. parmaklar kesik…
İşkencedeydik.. sır vermeden…
Kimimiz dar ağacında.. kimimiz kuşatma altında…
Kızıldere’de.. Vartinik’te…
Kimimiz İbrahim.. kimimiz Ali Haydar…
Kimimiz Deniz.. kimimiz Mahir ve Mazlum…
Köle pazarındaydık.. kanlı prangalarla… Kamçılanmış.. kırbaçlanmıştık… Kimimiz Saygon’da.. kimimiz kamplarındaydık faşizmin.. ve fırınlarında… Stalingrat‘da hücumda.. Madrit’de barikatlardaydı kimimiz… Ve, Paris’ten Sovyetler’e, Çin’den Vietnam’a koştuk… Sosyalist toplumla açtık.. Kültür Devrimi’yle ilerledik… Dövüşerek öldük.. direnerek kazandık… Teslimiyet tanımadı.. ölenlerimiz ayakta!… Anıtları dikilene dek sürecek savaş… gericilik silinene dek!…
Ne var ki, fikirler öldürülemez, yok edilemezlerdi. O’nun fikirleri ölümsüzlüğünün 48. yılında yaşıyor, savaşıyor, sosyalizm ve Komünizm mücadelemize ışık tutuyor. Onlarca yıl sonra Kaypakkaya yoldaşın fikirleri sosyal pratik tarafından doğrulanarak yaşam hakkı bulmaya devam ediyor. Proletarya ve emekçi halklarımızın devrim mücadelesine güç verip yol gösteriyor. Devrimimizin önder çizgisi olarak, TKP(ML)’den MKP’ye partimizin ilerleyişine rehber oluyor, Sosyalist devrim mücadelemize Sosyalist Halk Savaşı Stratejisiyle komuta ediyor…
Kaypakkaya yoldaşın Komünist rotasında ilerleyen Partimiz, 72’den günümüze Halk Savaşı’ndan Sosyalist Halk Savaşı’na evrilen devrimci savaş siperlerinde yüzlerce kadro, komutan, üye ve militanını ölümsüzlüğe uğurladı. Sürekli faşizmin açık ve yarı-açık faşist karakterli iktidarları altında biçimlenen en ağır ve zorlu koşullara karşın, Partimiz, devrimci sınıf mücadelesi ve devrimci savaş görevlerinde bir an bile tereddüt etmeden yürüyüşünü sürdürdü; yaralarını sararak ilerlemeyi bildi…
Partimizin devrimde ısrar eden kararlı yürüyüşünde, Maoizm ideolojisinden feyz alan Kaypakkaya yoldaşın Komünist çizgisi, önderliği ve mirası tartışmasız olarak belirleyici temeldir. Bu kararlı devrim yürüyüşünün somut dayanak ve moral değerlerinin önemli bir temeli de, mücadelede ölümsüzleşen yüzlerce devrim kahramanı ve mücadele anılarıdır. Ödediğimiz bedeller ne kadar ağır ve ne kadar acı olursa olsun, ölümsüzlerimizin bıraktıkları miras ve yarattıkları değerler Partimizi daha güçlü birikimle donatmakta, daha bilinçli ısrarla devrime bağlamaktadır…
Onları anmak, Komünist devrimci ideallerine bağlılığımızı teyit ederek, zafere taşımak üzere mücadelelerini omuzlamaktır. Onları anmak, devrim bayrağını devrimci savaşla taşımaktır. Ve Onları anmak, devrimin bedeller üzerine yükseleceği bilinciyle hareket etmek, bedel ödemeyi göğüsleyen cüretle devrimi geliştirmektir…
Bu bilinçle;
48. ölümsüzlük yılında Komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın anısı önünde eğilirken, TKP (ML)’den MKP’ye, Halk Savaşı’ndan Sosyalist Halk Savaşı’na Kaypakkaya şiarıyla ilerleyen Partimizin, Komünist toplum perspektifiyle yürüttüğü devrim ve Sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşen Parti Genel Sekreterlerimiz, Süleyman CİHAN, Kazım ÇELİK, Cüneyt KAHRAMAN, Cafer CANGÖZ ve Yılmaz KES yoldaşlar şahsında yüzlerce Parti şehidimizi saygıyla anıyoruz! Mehmet DEMİRDAĞ yoldaşın mücadele anısını selamlıyoruz! Paramaz ve Suphi yoldaşları saygıyla anıyoruz!
Mahir, Deniz ve Mazlum Doğan şahsında Türkiye-Kuzey Kürdistan bağımsızlık, demokrasi, devrim ve sosyalizm mücadelesi uğruna ölümsüzleşen binleri anıyor, mücadele anılarını selamlıyoruz!
Marx, Engels, Lenin, Stalin ve Mao Zedung yoldaşlar şahsında tüm dünya devrim, sosyalizm ve Komünizm mücadelesi şehitlerini saygıyla anıyoruz!
Kazanılacak özgür dünya içindir ölümüne kavgamız. Kutsamıyoruz ölümü, ölümsüzler ordusunu sonsuz saygıyla anıyoruz!…