Mart ayında yaşanan katliamlara ilişkin açıklama yapan MKP dava tutsakları, “Yaşanan katliamları hatırlamak ezilenlerin mücadele tarihini unutmamak için önemli bir yerde durmaktadır” dedi.

MKP dava tutsakları gazetemize gönderdiği mektupla, mart ayı katliamları vesilesiyle açıklama yaptı. Açıklamada, “Burjuva devlet yapısına içkin olan faşizm dün olduğu gibi bugün de devam etmektedir. Özelde Mart ayında yaşanan katliamları hatırlamak ezilenlerin mücadele tarihini unutmamak için önemli bir yerde durmaktadır” ifadelerine yer verildi.

Açıklamanın tamamı şöyle;

“Bir elma olgunlaşıp yere düşünce, bu düşüşün nedeni nedir? Sapının kuruması, ağırlığının elmayı yere doğru çekmesi, güneşin yakması, rüzgarın etkisi, çok ağırlaşmış olması ya da dibinde duran çocuğun onu yemek istemesi midir? Neden bunların hiçbiri değildir? Burada söz konusu olan, sadece her hayati, organik, temel olayın gerçekleşmesine yol açan koşulların bir araya gelmesidir sadece.”

Tolstoy’un devasa eseri “Savaş ve Barış”ta yer verdiği bu bölüm diyalektik materyalistlerin savunduğu ‘çelişme’ yasasının sade ve basit anlatımıdır adeta. Doğadaki şeylerin ve olguların nitel ve nicel değişimlere uğrayarak ilerlemesi, şartların olgunlaşmasına bağlı değişim kaçınılmaz bir gerçekliktir. Toplumların-olayların ilerleyişi ve değişimi de hareketlilik içerisinde bulunmaktadır. Bütün coğrafyamız nezdinde toplumun tüm kesimleri farklı çelişkilerle ve sorunlarla karşı karşıya kalmış, biçimsel farklılık taşıyan bu çelişkiler neticesinde toplumsal kesimler, sınıf mücadelesine kan taşıyan damarlar olarak aynı kulvarda birleşmiştir. Yönetememe krizi ile can yeleği arayan muktedirlerin çırpınışları daha da artacaktır.

Ekonomik krizin ağırlığı ile beraber ezilen emekçiler hakları-yaşamları için sokağa çıkmakta, pek çok yerde de kazanımlar elde edilmektedir. Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvetin yenemeyeceği şiarını yaşamsallaştıran işçilerin-emekçilerin öğretici pratikleri tüm ezilenlere güç vermiştir. Artan enflasyon ve enerji zamları ile beraber muktedirlerce söylenmektedir. Toplumsal refahın, zenginliğin paydaşı olarak, onlarla aynı gemide olmamız burjuvazinin tarihsel varlığına ters bir durumdur! Bir grup var olan zenginliği gasp edip ayrıcalıklı duruma geldiği için zenginliği yöneten işçi ve emekçiler krizin ağırlığını çekmektedir. Bu biçime sahip olan ezilenlerin hak alma mücadelesi de bu zemine yaslanmaktadır.

Mevcut siyasi kriz ve ekonomik kriz içerisinde uluslararası gelişmeler de hem Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyasını hem de dünya ülkelerini farklı sorunlarla yüz yüze bırakabilecek bir yerde duruyor. Emperyalist bloklar arası çelişki ve çıkarlar doğrultusunda uzlaşı sağlanamadığı takdirde Ukrayna-Rusya eksenli bir savaş olasılığı ortadadır. ‘Enerji krizi’ halihazırda ciddi bir sorunken olası bir savaş bu durumu daha da kötüleştirecektir.

“Bir şeyler var değişecek, bir şeyler var değiştirmemiz gereken, önce onlardan başlanacak”

“Faşizm, kitlelerin komünist yöneliminden duyduğu korku sonucu kapitalizmin yarattığı en yeni üründür. Faşizm, çürüyen kapitalizmin itici gücüdür, ayakta kalabilmek için başvurduğu son çaredir” (Oder Kıyısında İlkbahar / Emmanuil Kazakeviç)

Burjuva devlet yapısına içkin olan faşizm dün olduğu gibi bugün de devam etmektedir. Özelde Mart ayında yaşanan katliamları hatırlamak ezilenlerin mücadele tarihini unutmamak için önemli bir yerde durmaktadır.

6 Mart 1978: İstanbul Üniversitesi önünde düzenlenen katliam sonucu Hatice Özen, Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl, Murat Kurt yaşamlarını yitirmiş onlarca öğrenci saldırı sonucu yaralanmıştır. Beyazıt katliamı olarak hafızalarda yer edinen bu saldırı gençliğin dinamik bilinçli eyleminin yarattığı korkunun karşılığıydı. Dün olduğu gibi bugün de gençlik önemli pratikler sergilemekte ve sindirilmeye çalışılmaktadır.

16 Mart 1988: Halepçe’de 5.000’e yakın insan katledilirken 8 binin üzerinde insan ağır şekilde yaralanmıştır. Kimyasal gaz kullanarak soykırım gerçekleştiren bu zihniyet (Irak soykırım olarak değerlendirilmiştir!) Kürt ulusuna dönük en ağır saldırılardandır.

16 Mart 1995: Gazi Mahallesi’nde gerçekleştirilen katliamda 22 kişi hayatını kaybederken yüzlerce kişi yaralanmıştır. Dün olduğu gibi bugün de katliam sentezli yapı inançlara dönük tekçiliği uygulamakta imha ve inkar anlayışı sürdürülmektedir.

14 Mart 2014: Gezi direnişi sürecinde Berkin Elvan’da kanla yazılan bu tarihte yerini aldı.

Yukarıdaki tarihler “zor”un zorunluluğunu göstermektedir. Ezilen, yok sayılan tüm ötekileştirilenlerin kurtuluşunun kendi elinde olduğunu göstermektedir.

Mart ayında yitirdiklerimizi anıyoruz!

Politik Tutsaklarla Dayanışma Günü vesilesiyle zindanlarda mücadele eden tüm dostları, yoldaşları dışarıda emeğine sahip çıkıp direnen işçileri-emekçileri selamlıyoruz.

Önceki İçerikHalkın Günlüğü 16. sayısı çıktı!
Sonraki İçerikHBDH’tan 7’inci kuruluş yıldönümüne ilişkin açıklama: Birleşik devrim için savaşıyoruz