“Küllerimizden doğacak, örgütlü mücadeleyi daha fazla büyüteceğiz”

Adana Kürkçüler F Tipi Hapishanesi’nde kalan DHF’li tutsak Diren Taşkıran gazetemize bir mektup yollayarak herkesi 11 Kasım’da görülecek Gezi Tutsakları davasına destek olmaya çağırdı

HABER MERKEZİ (02.11.2013)- 23 Temmuz’da Adana’da Gezi Direnişi’ne katıldığı gerekçesiyle gözaltına alınarak tutuklanan DHF üyesi Diren Taşkıran ve beraberinde tutuklanan 6 kişinin davası 11 Kasım’da Adana Adliyesi’nde görülecek. Adana Kürkçüler F Tipi Hapishanesi’nde kalmakta olan Diren Taşkıran gazetemize bir mektup yollayarak tüm devrimci duyarlı kamuoyunu mücadeleyi ve devrimci tutsakları sahiplenmeye çağırdı. Diren Taşkıran’ın yollamış olduğu mektubu paylaşıyoruz;

“Sevgili yoldaşlar, değerli dostlar,

Çukurova’nın sıcaklığı ve olağanca coşkumuzla selamlıyorum.

 Biliyoruz ki, çok kısa zaman önce Taksim’de başlayıp, ülkenin pek çok alanına sıçrayan muazzam bir direnişe tanıklık ettik. Her ne kadar eylemin niteliği ve muhtevasını pasifize etme amaçlı ‘masumane çevre eylemleri ’ yaygarası koparılmış olsa da aslı itibariyle egemen sınıflara ve özellikle de AKP iktidarına, politikalarına karşı biriken öfkenin patlaması olarak değerlendirebiliriz. Bu kapsamda halk hareketine dönüşen bu eylemler birçok kesimi, rengi, dili, görüşü, içerisinde buluşturmuş ve egemen güçleri çıkmaza sokmuştur. Bu uğurda tüm baskılara, işkencelere, ölümlere, gözaltılara ve tutuklamalara rağmen yılmadan mücadeleye devam eden, dilinden “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganını düşürmeyen bu hareket sonucunda 6 canımızı da ölümsüzlüğe uğurladık. Direniş ayrıca burjuva- feodal medyanın tüm örtbas etme, çarpıtma v.b. çabalarına rağmen dünya kamuoyunda da büyük ilgi görmüştür.

 İşte böylesi muazzam olan bu direnişi kırmak ve yok etmek için egemenlerin senaryosu belliydi; Direnişin canlılığını koruyacak ve ilerletecek olan güçlere yani, devrimci- ilerici güçlere yönelik saldırıların zeminini hazırlamak ve saldırmak. Bu kapsamda AKP iktidarı ve belli kesimler tarafından kopartılan ‘provakatörler’ yaygarası devrimci- ilerici güçlere saldırıların habercisi oldu. Ardından İstanbul ve İzmir başta olmak üzere pek çok ilde ‘operasyonlarla’ gözaltılar ve sonrasında tutuklamalar gelmiştir.

 Adana’da da bu operasyonlardan birinin tarihi 23 Temmuz’du. ‘Şafak operasyonu’ denilen ‘operasyonla’ birlikte gözaltına alınan devrimci- ilerici pek çok kişi 3 gün sonra çıkarıldıkları mahkemeler sonrası tutuklandı. Direnişçilere yönelik fiziki- psikolojik saldırılar emniyet ve adliye sürecinde de yaşandı. Sohbet adı altında işbirliği teklifleri, emniyet ve adliye arası kelepçe taktırmaya karşı çıkılması üzerine darp edilme, slogan atıldığı için darp edilme v.b. süreçler sonrasında   ‘yasadışı örgüt üyeliği, kamu görevlilerine mukavemet ve 2911 no’lu yasaya göre muhalefet ve kaçma şüphesiyle’ Kürkçüler F Tipi yolunu tutmuş olduk.

 Süreç içerisinde elimize geçen iddianame ise ‘alicengiz oyunlarından’ birisi. Gezi eylemlerine katılan, tüm yasal- meşru yapılar iddianame içerisinde yer yer ‘terör örgütü uzantısı ’ yer yer de ‘ terör örgütü’ olarak yer almaktadır. Ayrıca, polis fezlekesinden bozma olan bu iddianamede birçok kişi birden fazla örgütle ilişkilendirilmiştir. Bu kapsamda DHF ve bileşenleri de ‘MKP’nin yasal uzantısı’, sempatizan kitlesinin olduğu platform, çoğu yerde ise ‘terör örgütü’ olarak gösterilmiştir. Ben de halay çekmem, basın açıklamalarına, 1 Mayıs’a, Gezi Parkı eylemlerine katılmam ve eylemlerdeki gömlek v.s. benzerliklerden kaynaklı ‘örgütsel yoğunlaşmasını tamamlamış’ ‘terör örgütü üyesi’ olarak iddianamede yerimi alıyorum.

Şaşırmıyoruz! Çünkü diğer illerdeki Gezi davalarındaki iddianameler ve geçmiş süreçte yaşanan pek çok dava da bu şekilde trajikomik ve kendi yasalarını dahi çiğneyen bir yerde durmaktadır.

Şaşırmıyoruz! Yapılan saldırılar ne dün sone erdi, ne de bugün erecek. Coğrafya halkları daha kanlı günlere tanıktır. Mücadale yükselmediği oranda daha kapsamlı saldırıların olacağı da çok açıktır. Egemenlerin geri adım attığı süreçlerde her zaman bir direniş mevcuttur. Tam da bu sırada kitlelerin dilinden düşürmediği slogan yerinde olacaktır; “Hak verilmez alınır”.

Bu saldırılarla direnişi kıracağını, yok edeceğini sananlara da bir sözümüz var; “Yanılıyorsunuz, geçmişte olduğu gibi bugünde her saldırının ardından küllerimizden doğacak, örgütlü mücadeleyi daha da fazla büyüteceğiz.

 Son olarak, bu vesileyle Gezi Şehitlerinin ailelerine başsağlığı diliyor, hesabını soracağımıza söz veriyoruz. Tüm dostları, 11 Kasım’da görülecek olan mahkemeye destek olmaya, sesimize ses katmaya davet ediyorum.

 

Umutla ve dirençle kalın..

  Her yer Taksim, her yer direniş!

Yaşasın halkların meşru demokratik direnişi ve mücadelesi!

DİREN TAŞKIRAN

KÜRKÇÜLER F TİPİ HAPİSHANESİ

26 EKİM 2012”

Önceki İçerikTutsak ailelerinden çağrı
Sonraki İçerikİzmir’de Gezi direnişçilerine jandarma saldırısı (Yenilendi)