Kongre kararlarını kavrayalım kavratalım! (10)

Maoist hareketimiz, Ermeni, Dersim vd soykırımlara, Kürt vd. katliamlara karşı çıktı. Jön- Türkçü, İttihatçı ve Kemalist cumhuriyetçi mirası, kökleriyle reddetti. Maoist hareketimiz, Pir Sultanların, Şeyh Bedrettinlerin, Babailerin, ezilen Kürt ulusunun isyanlarının vd. lerinin ilerici,  demokratik ve devrimci miraslarına sahip çıkmaktadır

2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı’nın 21.Yıl dönümündeyiz. Bu anlamıyla Aleviler başta olmak üzere ezilen inançlara yönelik MKP 3. Kongre kararlarını ve ulaştığımız seviyeyi açıklamayı, sürecin önemi açısından da gerekli görüyoruz. Aynı şekilde güncelde dünyadaki azınlık milliyetler ve özellikle faşist ‘TC’ devleti başbakanı Erdoğan’ın ‘Ali’siz Alevilik’ argümanıyla tartışmaların daha da yoğunlaşması, Irak ve Suriye’de Şii ve Sünni Araplar arası mezhep farklılıkları ve çelişkileri de dahil olmak üzere, genel olarak azınlık milliyetler ve ezilen inançlara ilişkin yaklaşımımızın ortaya konması açısından da önemli bir zemin sunmaktadır.

MKP 3. Kongresi, daha önce Maoist hareketimiz tarafından yapılan teorik tespitlerin doğruluğunu bir kez daha ilan ederek şunun vurgusunu ısrarla yapar: Türk hakim sınıflarının Türkiye-Kuzey Kürdistan’daki Türk-Sünni İslam sentezli faşist niteliği diğer ulus, azınlıklar ve inanç gruplarına baskı uygulamaktadır. Ermeniler, Araplar, Süryaniler, Lazlar, Ezidiler, Rumlar, Çerkezler vd. azınlıkların yanı sıra, Aleviler başta olmak üzere diğer inanç gruplarına uygulanan baskı, şiddet ve katliam devletin egemen niteliği durumundadır. Söz konusu azınlıklar ve inanç gruplarına dair siyasal bir perspektifimiz bulunmaktadır. Bu siyasal perspektifimizin güncelleştirilerek örgütsel çalışmalarımızda özgünlüğünün ele alınarak politik- pratik bir tavrın hayata geçirilmesini 3. Kongre karar altına almıştır. Ezilen çeşitli milliyetlere ilişkin sosyalist çözüm yönelimimiz “yerinde kendi kendini yönetme“ perspektifidir. Bu perspektif ışığında Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyasındaki azınlık milliyetlerin demokratik taleplerini karşılayabilecek alt ve özgün programların oluşturulması ve bu alanlarda bu programların siyaset olarak örgütlenmesi yöneliminin oturtulması üzerine belirlemede bulunmuştur. Bu bağlamda genel olarak özel yayınların çıkarılması, yayınların çok dilli hale getirilmesi gerektiğini belirten MKP 3. Kongresi, ezilen milliyetten azınlıkların sorunlarında “kendi kendini yönetme“ perspektifinin bu kitlelerin yaşam alanlarında politik örgütlenmelerde dikkat edilecek ana husus olarak işlenmesi gerektiğini ve tüm partinin bölgesel özerklik ve kendi kendini yönetme perspektifinin teorik olarak kavrayışa çıkarılması ve pratikte işlerlik kazanılmasına özel bir önem verilmesi gerektiğini bir kez daha  vurgulamıştır.

TC’de  fiili iktisadi ve kültürel eşitsizlik

Yine Maoist Partinin 3. Kongresi, Türkiye- Kuzey Kürdistan coğrafyasında yaşayan ulus ve  azınlıkların tespit edilerek, bunların durumlarının açığa çıkarılması için bilimsel kaynaklar ve çalışmalarla Türkiye- Kuzey Kürdistan’daki ezilen inançlar, farklı milliyet ve ulusların tespit edilmesini Parti Merkez Komitesi‘nin önüne görev olarak koymuştur. Ortaya çıkan gerçeklik karşısında genel anlayışımız çerçevesinde hareket edilerek bu milliyetlere ve inançlara ilişkin de somut yönelimlerin ve politikaların oluşturulmasını karar altına almıştır.

Türk- İslam (Sünni) merkezli faşist uygulamalar karşısında ezilen inançlar sorununda MKP’nin somut politikaları bulunmaktadır. Bu bağlamda MKP 3. Kongresi, ezilen inançların Sünni baskılanması altında tutularak uğradığı faşizan baskılara karşı inançlara eşitlik ve vicdan özgürlüğü ilkesinden hareket etmektedir. Maoist hareket inanç sorununu kişisel tercih ve inanış olarak yasaklamazken, ideolojik olarak dine karşı mücadeleyi asla ertelemez. Ezilen inançların taleplerine sessiz kalınmaması ve sosyalizm koşullarında inançlar sorununa ilişkin yaklaşımımızın devrim mücadelesi süreci içerisinde uygulanmaya çalışılması gerektiği, faşist Türk- İslam (Sünni) sentezi üzerine yükselen devlet gerçekliğine maruz kalan kitlelerin, faşist diktatörlüğe karşı örgütlenmesi gerekliliğini özenle belirterek, pratik  politikada etkin tavır oluşturulması gerektiğinin altını önemle vurgular.

Yine dünyanın mevcut siyasal ve ekonomik koşullarının sonucu olarak kitlesel göç hareketlerindeki süreklilik, düne oranla gelişmiş durumdadır. Mülteci pozisyonuna düşen yığınların siyasal hakları tanınmalı, bulundukları yerlerde bu şartlar oluşturulmalı, eğitim, sağlık, konut hakları, çalışma ve örgütlenme hakları sağlanarak hiçbir statüleri olmayan sığınmacılar olarak yaşamalarına devam etmeleri durumuna  son verilmelidir.

Maoist Partinin 3. Kongresi, Gezi- Haziran Ayaklanması sürecinde ortaya çıkan halk kitlelerinin birliği zemininden daha güçlü öğrenilmesi gerektiğine işaret etmiştir. Farklılıkların, kitlelerin birliğinin önemli bir halkasını teşkil ettiğini, sosyalist demokrasi tutumundan önemli nüvelerin Gezi- Haziran Ayaklanması pratiğinde ortaya çıktığı belirlemesinde bulunmuştur. Buna göre karar alma yöntemleri, forumlar ve oluşturulan kolektif yaşamın pozitif örgütlenmeleri olarak doğru incelenmesini, ayaklanmaya katılan kitlelerin önemli bir kısmının yaşam tarzı ve anlayışının ötelenmesinin sonucu olarak ayaklanma pratiğine katıldığı tespitlerinden hareketle, ezilen inançlar ve ezilen azınlıklar ve ulus özgülünde “bölgesel özerlik ve yerel kendi kendini yönetim“ çözümünün sosyalist demokrasinin güçlü bir karakteri olduğunu, bunun için kitlelerin bu perspektif ışığında öz örgütlenmelerini oluşturmalarına özel önem atfeder.

Burjuva aydınlanmacı felsefe ve tarih anlayışının yükünden kurtulamayan komünist hareketin tarihindeki gidişatında azınlıklar ve ezilen inançlara yaklaşımda da çeşitli problemler görmekteyiz. Batıcı ve Avrupa merkezci 2. Enternasyonal konseptinin sömürgeci kapitalist medeniyeti ve kapitalist ulus devleti devrimcilik diye değerlendiren yükü, coğrafyamızda muazzam bir sistem göstermiştir. Kemalist cumhuriyet ve ordusu, bir devrimci dinamik olarak ele alınmış ve onların Kürt, Alevi, Ermeni, Rum, Süryani ve diğer ezilenlere yönelik katliamları ve tekçi ulus- devlet yaratma operasyonları desteklenmiştir.

Ermeni, Dersim gibi soykırımlar ‘feodalizme karşı bir uygarlık’ ve ‘hızla demokratikleşme’, ‘gericiliğe karşı savaş’ girişimleri ve eylemi olarak değerlendirilmiştir.

Kemalist cumhuriyetçi mirasa karşı Kaypakkaya

24 Nisan 1972’de Türkiye- Kuzey Kürdistan’ da kuruluşu ilan edilen MKP’nin ideolojik, siyasi ve örgütsel önceli TKP(ML), tüm bu hatalara karşı keskin bir kopuşu ifade etmektedir. Maoist hareketimiz, Ermeni, Dersim vd soykırımlara, Kürt vd. katliamlara karşı çıktı. Jön-Türkçü, İttihatçı ve Kemalist cumhuriyetçi mirası, kökleriyle reddetti. Maoist hareketimiz, Pir Sultanların, Şeyh Bedrettinlerin, Babailerin, ezilen Kürt ulusunun isyanlarının vd.lerinin ilerici, kahraman, demokratik ve devrimci miraslarına sahip çıkmaktadır. Bu, dünya ve Türkiye- Kuzey Kürdistan gerçekliğinde yeni nitel bir tarih bilinci ve tarihsel doğruluştur. Bu doğruluşun önderi ve komünizmin özüne sarılan Kaypakkaya, devrimci metotla gerçeği, tüm dünyada ve tarihte ilk kez formüle etmiştir.

Türk hakim sınıflarının Türkiye-Kuzey Kürdistan’daki Türk-İslam (Sünni) sentezli faşist niteliği diğer inanç gruplarına baskı uygulamaktadır. Ezilen inanç kesimlerine baskı, şiddet, asimilasyon ve katliamlar da devletin egemen niteliği durumundadır. Alevi, Hristiyan, Yahudi vd tüm ezilen inanç gruplarına yönelik baskılara tam hak eşitliğiyle meydan okuyan, hiçbir dile, millete, inanca, mezhebe, özel imtiyazı reddeden Maoist Komünistler, özgül programlarla ezilen inanç kesimlerinin Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı meşru demokratik taleplerini destekler, dine inanan ve inanmayanların özgürlüğünü savunur.

Asgari programımız olarak Sosyalist Cumhuriyetler devletinde, din ile devlet işleri kesinlikle birbirinden ayrılacak, kişinin inanç özgürlüklerine herhangi bir kısıtlama getirilmeyecektir. Diyanet İşleri Teşkilatı tasfiye edilecek, bütün mezhepler üzerindeki dini baskılara ve bazı mezheplere tanınan imtiyazlara son verilecektir.

Irk, renk, dil, dini inanç, cinsiyet, siyasal düşünce ve ulusal kökenine bakılmaksızın bütün vatandaşların yasalar önünde tam eşitliği garanti altına alınacak, eski devletin bütün yasaları lağvedilip tüm yasalar halkların özgürlüklerini yaygın bir şekilde kullanmalarına olanak sağlayacak şekilde yeniden düzenlenecektir. Halk mahkemeleri herkese açık olacak, yargıçlar halk tarafından seçilecek ve yine seçmenlerin çoğunluğunun kararıyla görevden alınabileceklerdir.

Sosyalist inşa ve içerik olarak proleter kültürün geliştirilmesi

Çok uluslu ve aynı şekilde çeşitli inançlara sahip coğrafyamızda, bugün gericilerce ‘tek bayrak- tek millet- tek vatan- tek dil- tek din’ bayrağı altındaki tek ulus ve tek inanç(Sünni) eksenli cumhuriyet epistemolojisi uygulanmaktadır. Böyle bir tekçilikte efendilere mutlak itaat istenmektedir. Boyun eğmeyenlere ise‘katli vaciptir’ yasası işlemektedir. Özgün kimlik- kültür- inancın inkar edilerek egemenlere adapte olmayanlara baskı, Osmanlı ve devamcısı Türkiye- Kuzey Kürdistan coğrafyasındaki TC’nin önemli tarihsel ve güncelde devam eden özelliğidir. Fiziksel- kültürel- beyaz asimilasyon, inkar ve imhanın her türüne karşı özgür yaşam ve özgür düşünce temel yönelimimizdir.

Komünistler, Kürdistan, azınlıklar ve ezilen inanç grupları sorununun ele alınışında Türk ve Kürtçü, Sünni ve Alevici, Şiici ve Sünnici vb ulus- devletçi ve tek inançlı bir anlayışa sahip olamazlar. Ulus- devlet cumhuriyetçisi kapitalist paradigmayı kökleriyle reddederiz. Komünistler, ezilen ulus, azınlıklar ve ezilen inançlara ilişkin her konudaki problemleri tam hak eşitliğiyle göğüsleyen Sosyalist Cumhuriyetler Birliği bayrağını yükseltir. Komünist devrimci çizgi, çelişkilerin her bir özgülde aldığı biçim ve özgün niteliğinin ortaya çıkarttığı özgün görevleri enternasyonalist içerikteki komünist yürüyüşünün biçim itibarıyla özel görevler olduğu sorumluluğunu kavrayarak hareket eder.

Kürdistanlı, Türkiyeli ve her bir yerdeki komünistler, milli devlet- milli parti- milli din ve inanç  peşinde olamazlar. Onlar, her bir yerde ilhak ve işgalin, ulus, azınlık ve inaçlara yönelik inkar, imha ve asimilasyonların ve tüm haksızlıkların protestosunda ve aşılmasında sosyalizm ve komünizmin gereği olarak en önde olmak durumundadır.

Ezilen ulusun ayrılma hakkı, azınlık milliyetler ve ezilen inanç gruplarının özgürlüğü, her miliyetten halkların sosyalizm ve komünizm için birliğinin temel koşuludur. Türkiye- Kuzey Kürdistan coğrafyasında asgari hedefimiz bölgesel özerklik ve yerel yerinde yönetim temelinde Sosyalist Cumhuriyetler Birliğidir.

   

Önceki İçerikSOSYALİZMİN RENGİ KADININ KIRMIZI FULARI
Sonraki İçerikÇok kutuplu emperyalist blokların ortadoğu’daki savaş durumları