Kavganın Kızıl Kadınlarına!

Onların hepsi birer serüven, hepsi birer serüvenciydi. Beş’lerin göçük altında kalışı bir son değil başlangıç niteliğindeydi. Peşlerinden onlarca oğul ve kızları kavga siperlerine gittiler. Düştükleri yerden bayraklarını daha yükseğe çekmek için

HABER MERKEZİ(01.02.2018)-Yaşamın akışına müdahale de bulunmak ciddi bir serüvenciliktir aslında. Bazen bu serüvenciler bizim yaşamlarımıza da değerler, bilinçli veya bilinçsiz zamanın koşulları içerisinde. Ölüm haberlerini ilk duyduğumda, aklıma gelen tek şey Ahmed Arif’in o meşhur dizeleri oldu; yürek cehennem, ümit şimdi kar altındadır… O beş serüvenci yürekten üçünü tanıma şansı bulmuştum. Gule’yi,  Sefagül’ü ve Derya’yı onlar yaşamlarının belli bir dizisinde hapishanelerde denk gelmiş devrimcileri, birbirlerini iyi tanırlardı.

Gule geçmiş dönemde de gerilla alanlarında mücadele yürütmüştü. Hapishanelerde geçirdiği vakit boyunca dağlara kavuşacağı günü hasretle bekledi. Öyle ki her şeye rağmen anın ve yaşamın koşulları ilk fırsat verdiği an tekrar gerilla mücadelesi ile buluştu.

Hapishane yıllarında karşısına çıkan insanlardan, onda en derin iz bırakanı 2000 Ölüm Orucu şehidi Nergis Gülmez’di. Dağ çiçeği Nergis’in yeri çok farklı ve yoldaşçaydı. Parti ve komünist ilkelerin hayat bulduğu bir kadın olması Gule’nin siyasal gelişiminde önemli bir yan olarak durmaktaydı. Onun ölümü bir nevi can yoldaşı Nergis’ine olan özlem ve kavuşma ile açıklanabilir ancak.

Kavganın içerisinde, analık duygusunu yaşayan insanlardan biri olması, onu farklı bir boyutta ele almanın sebebidir. Mücadelenin önüne hiçbir zaman çocuğunu koymayarak, elinde geleni bulunduğu her alanda ardına koymayan biriydi. 

Gerilla alanındayken, oğluna ithafen yazdığı bir mektupta şöyle söylüyordu; biliyorum burada olmama kızgınsın ama beni anlayacağını gayet iyi biliyorum. Sen anasız babasız büyümenin ne demek olduğunu iyi biliyorsun. Benim burada olmamın başlıca sebeplerinden biri, Kürdistan’daki çocukların yaşadıklarıdır. Sen belki anasız kaldın, ama başka çocuklar anasız büyümesin diyedir benim bu savaşım. O soylu düş serüveninde yer alışını ne de güzel anlatmıştı.

Hayatını kaybettikten sonra, yoldaşlarının aktardığına göre hayallerinden biri oğlu ile komünizm mücadelesinin savaş cephelerinden biri olan gerilla alanında birlikte savaşı büyütmek arzularından biriydi. Onların yaşamını kaybettiği senenin yazında, Kastamonu’da çatışmada yaşamını yitiren HPG gerillası Seyid Rıza ile geçen sonbahar Aliboğazın’da yaşamını yitiren 12’lerden, Sarıgazi’nin devrimci yüreklerinden Umut Polat onun oğulları gibiydi aynı zamanda.

Onların hepsi birer serüven, hepsi birer serüvenciydi. Beş’lerin göçük altında kalışı bir son değil başlangıç niteliğindeydi. Peşlerinden onlarca oğul ve kızları kavga siperlerine gittiler. Düştükleri yerden bayraklarını daha yükseğe çekmek için. Beş’lerin gerilla mücadelesindeki ısrarı başta, Kürt kadın ve gençlerine olmak üzere her  türden ezilen cins ve milliyetin. Emperyalist/Kapitalist dünya gericiliğine karşı savaş arzusunu muştuladı.

 Bu yaz çatışmada hayatını kaybeden Komünist kadın öncü, Sevda yoldaş gibi. Selam olsun o yiğit komutan kadınlara! Selam olsun elde silah her alanda barbarlığa karşı savaşanlara!

Selam olsun Birleşik Sosyalist Kürdistan ateşi ile yanıp tutuşanlara!

 * 2 Şubat 2011’de TKP/ML TİKKO’nun kış üstlenmesi sırasında, barınak çökmesi sonucu yaşamını yitiren, Özlem ( Gülüzar Özkan) şahsında. Yaşamını yitiren Meral Yakar, B. Anna Kistler, Berna Ünsal, Sefagül Keskin ve MKP’nin bu yaz çatışmada ölümsüzleşen kadın önderlerinden Sevda Serinyel anısına kaleme alınmıştır. Anıları mücadelemizde yaşayacak.

 Halkın Günlüğü okuru

 

Önceki İçerikMücadelenin ihtiyaçları bağlamında devrimcilik/Perspektif
Sonraki İçerikKitlelerden kopuk devrim ve demokrasi mücadelesi verilebilir mi?