Kapitalist tekellerin yeni hedefi Zeytin ağaçları!

Bu zavallılar bilmezler mi ki, insan doğanın sadece bir parçasıdır ve doğa kendi yasaları üzerinde işlemektedir. Ve ne toprak nede başka bir varlık kimseye ait değildir. Her şey hep birlikte doğanın bütünlüğünü meydana getirirler. Bu dinci-ırkçı-faşist zihniyet, kanlı savaşlara, toplu katliamlara, soykırımların aynı şekilde doğanın katledilmesiyle yakında ilişkili olduğunu bilmezler. Katledilen doğa ile kırımlara uğratılan insan arasında bir fark olmadığını bilmek/öğrenmek istemezler. Gözleri mülkiyet hırsı ile kararmış olan bu alçaklar halk ile alay etmektedirler. Ağacın doğada gördüğü olumlu işlev ve katkıyı görmek yerine kime ait olduğuna bakmaktadırlar. Diyelim ki zeytin Yahudi ağacı olsun. Böyle olması zeytin ağacının insan ve genel olarak doğa yaşamına yaptığı katkı yanında önemi olabilir? Ancak biliyoruz ki zihniyetleri irin ve pislik ile dolu olanların bu durumları bir alçaklık hali bile değildir. Bunların durumu tam bir çukur halidir. Ülkemizde son yıllarda büyüyüp palazlanan yeni yetme kapitalist tekeller ve onların gerici çanak yalayıcıları soygunlarının yanına birde dinci karanlık ideolojilerini koyarak kitleleri yönlendirmekte ve toprağımızı, suyumuzu zehirlemektedirler

HABER MERKEZİ(08.06.2017)-Ağaçların ilki, Akdeniz ve Ege coğrafyası ve insanın göz bebeği ve aşkı zeytin ağacı tehlike altında. Zeytin ağacı bakımı için büyük çaba gerekmiyor. Bilim insanlarına göre zeytin ağaçları, atmosferde co2 seviyesini azalttığını ve yaban hayatı için gölge ve barınak sağlar. Zeytin ağaçlarının yoğun olduğu bölgelerde geyik, oklu kirpi, kemirgen sürüngenlerin bol olduğu gibi kuş sayısı ve kuş türlerinin de arttığı bilinen gerçekler arasındadır. Zeytin Plantasyonlarının değişik kuş ve diğer canlıların yaşamlarına büyük katkısı olduğu gibi onlarında bir bütün doğa yaşamına katkıları olmaktadır. Herbiri eko sisteminin tamamlayıcıları yani. Bütün bu söylenenler, İsrail’de Tarımsal Araştırma Örgütü-Kudüs İbrani üniversitesi, Ziraat fakültesi bilim insanları tarafından yapılmış araştırmalar bu sonuçları doğrulamıştır. Zeytin ağacı uzun uzun yıllar yaşayabilen, çölleşme ve erozyona karşı büyük bir barikat görevi de gördüğü bilinmektedir. Tıpkı meşe ağacı gibi. Bir orman ağacı olmasa da zeytin ağacı en az bir orman kadar doğaya katkısı ve getirisi biliniyor.

Akdeniz efsanelerinde “ölmez ağaç” diye anılan zeytin ağaçları ne yazık ki ülkeyi talan etmekle meşgul hükümet tarafından katliama uğratılmaya çalışılıyor. 39 bin yıllık bir geçmişe dayandığı söylenen doğa ve onun bir parçası olan insan yaşamı üzerinde özel-seçkin bir yeri olan zeytin ağacı neden yok edilmek isteniyor? Ağaçlarımıza zarar vermenin ötesinde bu ağaçları yok ederek yaşamımızı yıkama sürükleyenlerin en nihayetinde bir gurup insan olduğuna göre bu insan gurubunun ağacımızı yok etmek isteğinin dayandığı temel ideolojileri nedir? Bunların dayandığı dünya görüşü nedir? Bu sorulara verilecek doğru bir cevap, sınıf ayrışmaların ve ayrışan sınıfların kendilerine ve çıkarlarına dayanan gerekçelere bir kez daha ama çarpıcı bir örnek üzerinde ulaşmış olacağız. Hiç değilse anlayamayan ya da anlamak istemeyenlere insanlığın içine düşürüldüğü bunca derin sefaletin sebeplerini bir nebze de olsa belki anlamış olurlar. Ayrıca, gözü kar ve soygun hırsı ile dolmuş bu sömürücü sınıflarla mücadele edilmesinin derin önemini ve gerekliliğini de kavranmış olur. Bunun yanı sıra, bunlarla mücadele ettikleri halde hala özel mülkiyet rejiminin etkisi altındaki bulunan kendilerinin de eğitilmelerini sağlamış olacakları söylemek yanlış olmayacaktır. Her neyse.

Kutsal olarak ad edilen dini kitaplarda da zeytin ağacı bolluğun, adaletin, sağlığın, refahın, aklın ve arınmanın ve hatta yeniden doğuşun sembolü olarak açıklanmıştır. Nuh zamanında ortaya çıktığına inanılan Tufanın durulmasından sonra, Tufan sularının çekilip çekilmediğini anlamak için gemiden dışarıya bir güvercin salındığı rivayet edilir. Güvercin bir süre sonra geri geldiğinde ağzında bir dal zeytin ağacı olduğu görülür. Ve bundadır ki zeytin dalı barışın ve ümidin simgesi haline gelir.  Yaşamın yeniden kurulduğu ve ilerlediği zeytinin üstün kutsallığıyla açıklanır. Akdeniz kıyısı olan 16 ülkede yetiştiği söylenen zeytin ağacının asıl anayurdu bugünkü Kuzey-Kürdistan olduğu ve buradan diğer kıtalara yayıldığı söylenmektedir.

Ülkemizde zeytin ağacının yaşama katkısı büyük olması bilinmesine rağmen ağaç sayısı diğer ülkelerle kıyaslandığında 4. sırada yer almaktadır. Sofralık üretimde dünya üretiminin yüzde 2,9 u ile ikinci sırada iken, özellikle son yıllarda gerici zihniyetin ekonomik politikaları yüzünden 5. sıraya gerilemiştir. Bu yetmiyormuşçasına Manisa’nın Soma ilçesi Yırca köyünde 6 bin zeytin ağacı kesilmiştir. Gözü doymaz çıkarcı kapitalist tekellerin ortaya saldıkları “gerici güruhlar “zeytin bir Yahudi ağacıdır ve görüldüğü yerde kesiyoruz” çığlıkları eşliğinde halkın binlerce yıldır yarattığı bu güzel değere saldırmaktadırlar. Sosyal medya üzerinde akıllara durgunluk veren ve hakikatlere aykırı sapkınlıklarla kapitalist tekellerin çıkarları için koşuşturmaktadırlar. Neymiş, zeytin Yahudi ağacı olduğundan, kurulacak termik santralin engellenmesi girişimine önderlik edenler bunlarmış! Gözleri mülkiyet hırsı ile dolmuş soyguncu bezirgânlar halkın dini duygularına seslenerek, binlerce yıldır doğa ve insana verdiği o büyük katkıya son vermek ve doğamızı yıkıma uğratmak için zeytini “Yahudi ağacı” olarak anlatmaktadırlar. Bu zavallılar bilmezler mi ki, insan doğanın sadece bir parçasıdır ve doğa kendi yasaları üzerinde işlemektedir. Ve ne toprak nede başka bir varlık kimseye ait değildir. Her şey hep birlikte doğanın bütünlüğünü meydana getirirler. Bu dinci-ırkçı-faşist zihniyet, kanlı savaşlara, toplu katliamlara, soykırımların aynı şekilde doğanın katledilmesiyle yakında ilişkili olduğunu bilmezler. Katledilen doğa ile kırımlara uğratılan insan arasında bir fark olmadığını bilmek/öğrenmek istemezler. Gözleri mülkiyet hırsı ile kararmış olan bu alçaklar halk ile alay etmektedirler. Ağacın doğada gördüğü olumlu işlev ve katkıyı görmek yerine kime ait olduğuna bakmaktadırlar. Diyelim ki zeytin Yahudi ağacı olsun. Böyle olması zeytin ağacının insan ve genel olarak doğa yaşamına yaptığı katkı yanında önemi olabilir? Ancak biliyoruz ki zihniyetleri irin ve pislik ile dolu olanların bu durumları bir alçaklık hali bile değildir. Bunların durumu tam bir çukur halidir. Ülkemizde son yıllarda büyüyüp palazlanan yeni yetme kapitalist tekeller ve onların gerici çanak yalayıcıları soygunlarının yanına birde dinci karanlık ideolojilerini koyarak kitleleri yönlendirmekte ve toprağımızı, suyumuzu zehirlemektedirler.

Sultan Tayyip’in dayatması ve bir iç darbeyle yeniden dizayn edilen AKP ve hükümetin Üretim Reform Paketi Kanun Taslağı ile zeytinlik alanların sanayiye açılması adı altında 100 milyon zeytin ağacını yok edeceklerdir. “Ülkemizi sanayileştireceğiz, kalkındıracağız” adı altında uluslararası tekellerle iç içe geçmiş yandaşlarına nasıl peşkeş çektiğine şahit olmaktayız. Halkın binlerce yıldır yaratığı değerleri pazarlayarak doğayı yaşanmaz hale getirdiğine tanık oluyoruz.

Biliyoruz ki, ileri sürülen bu tasarının arkasında diğer güçler de derhal devreye gireceklerdir. Bunlar Madenciler Konseyidir. Kim bu konsey? İsminde de anlaşılacağı gibi yeraltı madenlerini işleten ve halkın sağlığını ve bir bütün doğanın genleriyle oynayarak eko sistemini bozan ve servetlerine servet katmak isteyen yeni nesil soyguncu kapitalistlerdir. Hemen arkasında bunları takip ederek iş başı edecek olanlar ise hırsız inşaatçı takımıdır. İster İslamcı ister laik olsunlar fark etmez, halkın alın terini çalanlar, sağlığını bozanlar, doğayı kırımdan geçirenler doymak bilmez soyguncu kapitalistlerdir. Sorduğumuz soruların cevapları sanırız açığa çıkmıştır. Kapitalistlerin ruhu, ideolojileri, inançları her neleri varsa tamamen çıkar ve kar üzerine kuruludur. Doğaya zarar vermeden tatlı karlara ulaşmalarına imkân yoktur. Doğayı ve insan emeğini sömürmeden büyüyemezler. Bilim, tarih, din ve sair bunlar için sömürünün, talanın, savaşın, insan emeğinin gasp edilmesi için yorumlanır.

Durum açıktır. Sömürücülere, talancılara, yalancılara karşı mücadele yürütmek, planlarını bozmak, mevziler kazanarak doğamızı ve ağaçlarımızı korumak elbette gereklidir. Bugün bu mücadele mutlaka yürütülmelidir/yürütülecektir. Elimizde olan bütün olanaklarla soyguncu kapitalistlere karşı direnmek bir haktır. Ama öte yandan bilmeliyiz ki yerli ve yabancı; iç içe geçmiş kapitalist-emperyalist sistem tüm kurum ve kuruluşlarıyla parçalanıp dağıtılmadan insanlık doğa ile uyumla hale gelerek özgürce yaşama şansı ne yazık ki gözükmüyor. Coğrafyamız ve emekçiler köklü bir devrime ihtiyacı vardır. O halde devrim için ayağa kalkma zamanıdır. Kapitalizmin insanlığı düşürdüğü bu sefil ve rezil cendereyi parçalamak için birleşik devrimci muharebenin adı olan Sosyalist Halk Savaşına katılalım.   

 

 

Önceki İçerikEmperyalist ve gerici karargâhların yeni kapışma sahası Katar!
Sonraki İçerikADHK: Mercan Tarihtir! Kanla Yazılan Tarih Silinmez!